15 Nisan 2013 Pazartesi

Casus Yuvası'nın gizli raporları-Murat Bardakçı


TARAF Gazetesi'nin, Amerika'nın gölge istihbarat kuruluşlarından Stratfor'a ait gizli yazışmaları yayınlaması üzerine yaşananlar mâlum... Ortalık birbirine girdi, hâlâ da toz-duman...

Böyle resmiyet kazanmamış, dedikodu düzeyindeki belgelerin yayınlanması bile bu kadar tantana çıkarttığına göre, yayınlananlar Amerikan istihbarat teşkilâtlarının resmî raporları olsa idi acaba neler yaşanır, nasıl bir kıyamet kopardı, kimbilir...


Savaşta yenilmiş bir devletin istihbarat yazışmalarının yahut arşivlerde muhafaza edilen ve gizlilik müddeti geçmiş raporların yayınlanması olağan bir iştir ama bir devletin güncel gizli bilgilerinin sızdırılıp yayınlanması hadisesine pek rastlanmaz...

Dünya bu şekilde, yani bir devlete ait güncel ve gerçek istihbarat raporlarının yayınlanmasına sadece bir defa, 1980'lerin başında şahit olmuş ama yapılan yayın etrafı telâşa falan düşürmemiş, sadece güldürmüştü...

PÖSTEKİ SAYAR GİBİ

Size o yayının hikâyesini anlatayım:

İran'daki Şah rejiminin İslâm Devrimi'nin gelmesi ile devrilmesi ve Ayetullah Humeynî'nin yıllar süren bir sürgünün ardından memleketine dönüp iktidarı ele almasından birkaç ay sonra, devrim muhafızları, 4 Kasım 1979 günü Tahran'daki Amerikan Büyükelçiliği'ni basıp 52 Amerikalı diplomatı rehin aldılar.

Baskın aslında eşi-benzeri görülmemiş bir rezalet idi! Etik kurallar yabancı diplomatlara bulundukları memlekette misafir gibi davranılmasını gerektirirdi ama genç devrimin ateşi bütün diplomatik âdetleri bir tarafa atmış ve herşeyi mübah gösterir olmuştu...

Kriz tam 444 gün sürdü. Amerikalılar bu 444 gün boyunca rehineleri kurtarmak için her yolu denediler ama herşeyi yüzlerine-gözlerine bulaştırdılar. Operasyonlar için gönderdikleri helikopterler daha yolda iken düştü, dünya kadar askerleri öldü, girişilen bütün diplomatik çabalar da aynı şekilde birer rezaletle bitti...

İranlılar'ın aklına ise, o sırada bir cinlik geldi: Amerikan Elçiliği'ndeki bütün belgeleri yayınlamak...
Amerikalılar, baskın sırasında binada kâğıt cinsinden ne varsa herşeyi belge öğütme makinelerine atmışlar ama şerit haline gelen kâğıtları yakmaya vakit bulamamışlar ve kıyma hâline gelmiş kâğıtlar İranlılar'ın eline geçmişti.

Devrim Muhafızları bir sene boyunca gece-gündüz çalıştılar, onbinlerce kâğıt şeridi pösteki sayar gibi düzgün biçimde biraraya getirdiler ve 80 küsur cildlik bir seri halinde herşeyin tıpkıbasımını yayınladılar!

TELÂŞ YERİNE KAHKAHA

Tahran'daki Amerikan Elçiliği'nin adı, İranlılar'ın arasında "Lâne-i Casusî" yani "Casus Yuvası" idi ve çıkarttıkları serinin adı da "Casus Yuvası'nın Belgeleri" oldu...

O senelerde Tahran'da muhabirlik yaptığım için gayet iyi hatırlarım: Belgelerin yayınlanacağının duyurulması diplomatları büyük meraka düşürdü ama yayın başlayınca telâşın yerini kahkahalar aldı! Zira, Amerikalılar'ın "çok gizli istihbarat raporu" olduğunu söyledikleri belgelerin çoğu aslında birer dedikodu yumağı idi. Vıdıvıdıya ve meselenin cıcığını çıkartmaya pek meraklı olan Amerikan diplomatları kulaklarına takılan herşeyi "gizli rapor" diye yazmışlar ama aldıkları doğru istihbaratın yorumunu bile becerememiş, Humeynî'nin ve İslam Devrimi'nin ayakseslerini işitememişlerdi!

Serinin iki cildi, Türkiye'den bahseden gûyâ gizli ama son derece eğlendirici dedikodularla dolu idi. Bu raporlardan bazılarını gazetemde yayınlamıştım ve okuyucular da, biz de çok eğlenmiştik!

Deşifre olan ilk Amerikan raporlarını ilk okuyanlardan biri olarak söylüyorum: Stratfor yahut Wikileaks belgelerinin de 1980'lerin başında yayınlananlarla aynı seviyede oldukları, yani boş dedikodulardan ibaret bulundukları hemen anlaşılıyor. Dolayısı ile raporlarda yazılanlara gülüp geçin ama hani "kaynaklar" yani "bilgi verenler" var ya; önemsenmesi gereken işte onların bu işi niçin yaptıklarıdır!

Hiç yorum yok: