9 Mart 2013 Cumartesi

Gökşin Bey ve 6-7 Eylül-Murat Bardakçı


GÖKŞİN Sipahioğlu, Paris'te vefat etti...
Gazetelerimizde vefatı ile ilgili gerçi bir hayli haber çıktı ama Gökşin Bey'in gazeteciliği ve meslekteki yeri hakkında yazılanların neredeyse tamamında bir-iki kelime ile geçiştiriliyor, konu döndürülüp dolaştırılıp 6-7 Eylül olaylarına getiriliyordu.
Bu yüzden, Gökşin Sipahioğlu'nu bir de benden dinleyin istedim...

Kısaca söyleyeyim: Türkiye'nin dünya basınında isim yapmış tek gazetecisi idi, Ara Güler sanat fotoğrafçılığında ne ise, Gökşin Bey de haber fotoğrafçılığında o idi. Çok parlak geçen muhabirlik senelerinden sonra Paris'e yerleşmiş, adını verdiği kendi fotoğraf ajansını kurmuş, eseri olan "Sipa Press" zamanla dünyanın fotoğraf alanında faaliyet gösteren en büyük üç kuruluşundan biri olmuştu...
Diğer ikisi Amerika'nın Black Star'ı ile Fransa'nın Gamma'sı idi... Black Star birinciliği her zaman muhafaza etmiş, ikinci sıra ise servise koydukları fotoğrafların kullanılma sayısına göre her sene Gamma yahut Sipa Press arasında değişmişti. Yaşıtım olan 1980'lerin genç gazetecileri için çektiğimiz fotoğrafların Gökşin Bey tarafından satın alınıp dünyaya servis edilmesi, gelen ek geliri falan bir tarafa bırakın, övünç vesilesi idi; zira "Sipa'nın aldığı fotoğrafım Newsweek'te çıktı" demenin hazzı söz konusuydu!

ÖYLE BİR HAVA Kİ...
Bu his üstelik sadece bize mahsus değildi, dünyanın önde gelen batılı foto muhabirlerinde de vardı. 80'li senelerde yerinde takip ettiğim İran-Irak Savaşı yahut Lübnan olayları sırasında yanlarına yaklaşılması bile zor olan zamanın çok meşhur fotoğrafçılarının Sipa'ya servis ettikleri resimlerini büyük dergilerin kapaklarında gördükleri zaman zaten mevcut olan havalarının nasıl arttığına defalarca şahit olmuşumdur.
Gökşin Bey'in gazetecilikteki büyüklüğü kadar hesaptan ve kitaptan anlamamasını onu tanımış olup da bilmeyen pek yoktu. İşadamı değildi, sadece çok iyi bir gazeteci idi, seneler boyu aldığı çok parlak satış tekliflerini de bu yüzden hep reddetmişti. En parlak teklifi başbakanlığı zamanında Turgut Özal yapmış ve Sipa Press'i Anadolu Ajansı'nın batıya açılan uzantısı haline getirmeyi istemişti ama Gökşin Bey'i iknaya muvaffak olamamıştı. Ajans, -aradan seneler geçmiş olduğu için ismini yanlış yazmış olabilirim- milyonlarca negatifin ve slaytın altalta-üstüste durduğu Rocepin Sokağı'ndaki ufak sayılabilecek mekândan daha büyücek bir yere çok sonraları taşınmış ama Gökşin Bey herşeyiyle kendi eseri olan Sipa Press'i mâlî sıkıntılara artık direnemeyeceği an geldiğinde satmaya mecbur kalmış ve koskoca ajans daha önce yapılmış olan tekliflerin çok altında bir fiyata gitmişti.

AYIPTAN DA ÖTE!
Gökşin Sipahioğlu'nun vefatını yazan gazetelerimizde rahmetlinin hayat hikâyesinden sonra "1955'te yazı işleri müdürü olduğu Ekspres Gazetesi'nde attığı 'Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalandı' manşeti, 6-7 Eylül olaylarının tetikleyicisi oldu" gibisinden bir ifade vardı. Yani, Cumhuriyet tarihinin en utanç verici hadiselerinden olan 6-7 Eylül rezaletinin sorumlusu, Gökşin Bey idi!
Araştırmadan, okumadan, doğru olanı zahmet çekerek bulmaya çalışmadan yazmak ve yapılan yanlışları aynen tekrar etmek basınımızda günlük bir iş hâlini aldığı için, bu "kes ve yapıştır" maratonuna önceki gün Gökşin Bey de kurban edildi! İddianın palavradan ibaret olduğunu, Atatürk'ün evindeki patlamayı önce devlet radyosu ile Anadolu Ajansı'nın duyurduğunu ve Ekspres Gazetesi'nin meşhur ikinci baskısı çıktığı sırada hadiseden herkesin zaten haberdar bulunduğunu, bunun öğrenilmesinin de çok kolay olduğunu hemen her röportajında defalarca söylemişti ama dinleyen kim? Güzide basınımız, birilerinin vakti zamanında çalakalem yazdığı safsataları Gökşin Bey'in vefatında aynen tekrar etmişti.
Sadece şu kadarını söyleyeyim: Türk basınının, Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli gazetecilerinden birine vefatında revâ gördüğü bu muamele ayıptan da ötedir ve mesleğimiz adına ne kadar utansak yeridir!

Hiç yorum yok: