30 Mart 2013 Cumartesi

Ertuğrul’u biz unuttuk, Japonlar unutturmuyor! / MESUT ÇEVİKALP


6 Ağustos 2012 / MESUT ÇEVİKALP / KUSHIMOTO - OSHIMA
Japonya, Ertuğrul faciasını unutturmamak için önemli projeler yürütüyor. Ertuğrul’u yeni nesle kitap, çizgi roman ve gezilerle anlatan Japonlar, ortak yapım sinema filmiyle de tarihî ‘kardeşliği’ tüm dünyaya yansıtmaya hazırlanıyor.
Sonunda tarihî Türk şehitliğine ulaşmak olunca meşakkatli yolu göze alıp rotayı Japonya’nın güney ucuna çeviriyoruz. Tokyo’dan uçakla Osoka’ya, oradan da hızlı trenle Kushimoto’ya doğru yol alıyoruz. Tren hızlı olsa da aradaki mesafe uzun olduğundan neredeyse 6 saati bulan seyahati ‘Ertuğrul faciasını’ konu edinen Japonya basımı çizgi romanlarla geçiriyoruz. Sahil kasabasına ancak hava karardığında ulaşıyoruz. O saatten sonra günün ilk ışıklarını beklemek düşüyor. Bizimle birlikte Kushimoto’ya gelen Dışişleri Bakanlığı’ndan Junko Saita, çoğu Japon gibi ‘Ertuğrul Şehitliği’nin Türklerdeki anlamının farkında: “Japonya’ya gelip burayı görmeden ayrılmanız düşünülemezdi. Yorulduğunuza değecek…”
Japonya’nın güneyindeki Kushimoto, küçük ve sakin bir balıkçı kasabası. Sahilleri köprüyle karaya bağlanan Oshima Adası’nın civarı balık çiftlikleriyle kaplı. Kasabada yol alırken Kushimoto halkının 11 bin kilometre ötedeki Türkiye ile kurduğu gönül bağına şahit oluyoruz. Kasabanın girişindeki Ertuğrul Gemisi heykeli ile ‘Türkiye ile Kardeş Şehir’ tabelası, bizi kasabaya birden ısıtıyor doğrusu… Yolda yürürken Türk bayrağıyla, Türkçe tabelalarla karşılaşmak işten bile değil. Türk usulü ‘cacık’, ‘kadayıf’ ve ‘dondurma’ menülerde yerini çoktan almış. Türkler ve Türkiye çok yakından tanınıyor burada…
Büyük bir kısmı havada asılı kalan köprüden Oshima Adası’na geçip 1891’de inşa edilen Ertuğrul Şehitliği’ne ulaşıyoruz. Sessizliğin içindeki huzur vahası gibi… Kashino Tepesi’ne nazır anıt, Ertuğrul Firkateyni’nin çarpıp battığı kayalıklara karşı yükseliyor. 1937’de onarımdan geçen mekânda kazada şehit düşen 239 Osmanlı levendi yatıyor. Şehitler, 1891’den bu yana her 5 yılda bir düzenlenen büyük törenle anılıyor (2010’da, facianın 120. yıl dönümü münasebetiyle Türk donanmasının iştirakiyle büyük bir tören düzenlendi). Şehitliğin yanı başında 1974’te açılan ‘Türk Müzesi’nde de 2005’ten bu yana aralıklarla süren sualtı kazılarıyla batıktan çıkarılan parçalar sergileniyor. II. Abdülhamid Han ve Ertuğrul’un komutanı Osman Paşa’nın porteleri ve gemiye ait resimlerle donatılan müze, ziyaretçilere faciaya dair önemli bilgiler de sunuyor.
Şehitlik ziyaretimizde bize refakat eden Kushimoto Belediyesi’nden Norihiko Wakutani, kaçırdığımız bir detayı hatırlatıyor. O andan sonra daha bir hüzünlü geçiyor zaman: “Ne zaman şehitliğe bir Türk heyet gelse bugün olduğu gibi ince bir yağmur başlıyor. Ben buna defalarca şahit oldum. En son 3 ay önce Türkiye’nin yeni büyükelçisi geldiğinde de hafif bir yağmur başlamıştı… Biz bu yağmuru ‘şehitlerin sevinç gözyaşları’ olarak görüyoruz.”
Wakutani, iki ülke ilişkilerinin temeli hükmündeki şehitliğe gözleri gibi baktıklarını anlatıyor. Bunu bir vefa borcu olarak da görüyorlar. Kushimoto’ya bağlı ilkokullarından biri şehitliğin ihtiyaçlarından sorumlu. Öğrenciler en az ayda bir kez şehitliğe gelip gönüllü olarak bakım ve temizliğini yapıyor. Bunun yanında Kushimoto Belediyesi ile Türkiye’nin Tokyo Büyükelçiliği mekânı sık sık kontrol edip ihtiyaçlarını gideriyor. Şehitlik, müze ve çevresinin bakımlı hâli dikkatten kaçmıyor.
Japonlar, bizim için paha biçilemez şehitliği koruyup kollamakla da yetinmiyor, Ertuğrul faciasıyla ilgili araştırma ve sualtı kazılarını sürdürüyor. Ertuğrul’un denizde kalan kısmının çıkarılması için yeni sualtı kazılarına hazırlanıyorlar. Ayrıca kaza ve sonrasında yaşananları aydınlatmak için arşiv çalışmalarını da sürdürüyorlar. Zira bu yılbaşında, bir Budist tapınağı arşivinden çıkan mektup Japonları hayli heyecanlandırmış. Mektup ve anlamını makamında ziyaret ettiğimiz Kushimato Belediye Başkanı Katsumasa Tashima’dan dinliyoruz.
Tapınaktan çıkan tarihî mektup
Katsumasa’nın Türk bayrağı ve Türkiye resimleriyle donatılmış çalışma ofisi, onun Türkleri ne denli sevdiğini yansıtıyor. 4 dönemdir belediye başkanlığı koltuğunda oturan Katsumasa, Türkiye’ye birçok kez gelmiş. Kardeş belediye anlaşmasının bulunduğu Mersin Yakakent’i, Ankara ve Ege’yi gezmiş. Çevresinde ‘Türk Dostu’ olarak tanınıyor. İki ülke ilişkilerine katkı sağlayacak her türlü detaya büyük ehemmiyet gösteriyor. Bundan dolayı yeni ortaya çıkan tarihi mektubu bize en ince ayrıntısına kadar özenle takdim ediyor: “Ertuğrul ortak acımız. Onunla ilgili her yeni gelişme bizi heyecanlandırıyor. En son bir Budist tapınağının arşivinden önemli bir mektup çıktı. Söz konusu mektubu kazadan sonra yaralılara yardım için Kushimato’ya gelen Japon doktorlar Japon İmparatoru’na hitaben yazmış. Doktorlar, Osmanlı’nın, gazilerine dönük yardımların bedelini Japon yetkililere ödemek istediğini, bunun kesinlikle kabul edilmemesi gerektiğini, Japon halkının yardımları gönüllü olarak yaptığını, eğer bir meblağ gelirse de bunun yaralı Osmanlı denizcilere geri verilmesi gerektiğini’ vurguluyor. Bu detayı bugün elimize geçen bu mektuba kadar bilmiyorduk…”
Katsumasa’ya şehitliğe olan ilgiyi soruyoruz. 2010’da 800 turistin şehitliği ziyarete geldiğini, bu yıl temmuz itibariyle de 400 kadar Türk ziyaretçiyi misafir etiklerini belirtiyor. Japonların da Ertuğrul şehitliğine önem verdiğini, mekânın istisnasız her gün ziyaretçi ağırladığını anlatıyor. Belediye, artan Türk heyetlerini karşılamak üzere bir Türk halk oyunları grubu bile kurmuş. Türkiye’den gelen hocadan ders alan ve bayanlardan oluşan grup en son Türk büyükelçisini karşılamış.
Japonlar, 1890’da yaşananları unutmamak, unutturmamak için çaba sarf ediyor, özellikle genç nesle dönük yeni projeler geliştiriyor. Ertuğrul faciasına, sonrasında gelişen iki ülke ilişkilerine ve Türkiye’nin İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalan Japonları kurtarma operasyonuna, güncellenen tarih kitaplarında 10 sayfa ayrılmış (önce 1 sayfa ayrılıyormuş). Bunun yanında Ertuğrul’u konu edinen birçok çizgi roman basılmış. Ayrıca her yıl bir grup öğrenci Türkiye’ye, Türk ailelerine yatıya gönderiliyor. Bu yolla Ertuğrul’u, Türkiye dostluğunu yeni nesle aşılamaya çalışıyorlar. Tanıtım projelerinin çoğu gençlere yönelik. Zira orta yaşlı Japonların büyük kısmı Kushimato’da yatan şehitlerimizden, Tahran’daki kurtarma operasyonundan haberdar. Onlarda ‘Türko’nun karşılığı ‘dost, kardeş’ hükmünde.
Tokyo Büyükelçisi Serdar Kılıç ve eşi Japon halk oyunları grubu ile…


Facia, beyaz perdeye taşınıyor
Her iki ülkeyi heyecanlandıran bir diğer proje de ‘Ertuğrul filmi’. Yaklaşık 10 yıl önce gündeme gelen ancak fon oluşturulamadığı için hayata geçirilemeyen filmin 2013’te beyaz perdeye yansıması hedefleniyor. Türk-Japon ortak yapımı filmin Oscar’a aday olabilecek kalitede olacağı ifade ediliyor. Belediye Başkanı Katsumasa, facia ve sonrasında kurulan iki ülke dostluğunu konu edinen senaryonun tamamlandığını, prodüksiyon için de yaklaşık 600 milyon yen (7,5 milyon dolar) toparlandığını, yardım arayışlarının sürdüğünü anlatıyor. Projenin yaklaşık 10-15 milyon dolara mal olması bekleniyor.
Tokyo’ya yaklaşık 4 ay önce atanan Büyükelçi Serdar Kılıç da Türkiye olarak projeye büyük önem verdiklerini, senaryo, oyuncular ve çekim üzerine Japon yetkililerle birlikte çalıştıklarını anlatıyor. Büyükelçi Kılıç, söz konusu projenin Türk-Japon ilişkilerine sağlayacağı desteğin yanında, film sektöründe de ses getirecek bir yapıt olması için çaba sarf ettiklerini vurguluyor.
Bu noktada Japonya’nın eski Ankara Büyükelçisi Nobuaki Tanaka’nın önemli bir çıkışı var. İki ülkenin ‘Ertuğrul’ ile yetinmeyip, yeni ortaklık paydaları üretmesi gerektiğini söylüyor. İki ülke arasındaki ortak geçmişin, ‘kan kardeşliğinin’ ekonomik ve sosyal alana yeterince yansımadığını savunuyor. Tarih boyunca zor günlerinde birbirinin yardımına koşan iki ülkenin daha sıkı, daha yakın ekonomik, politik partner olması gerektiğini vurguluyor.
Japonya’dan bakıldığında, gerek resmî gerekse gayri resmî kurumların Türkiye ile daha fazla yakınlaşmak için hazır beklediği görülüyor. Sonrası da Türkiye’ye kalıyor…
 
Nasıl battı?
Ertuğrul Firkateyni, Japonya görevine 15 Temmuz 1889’da II. Abdülhamid Han’ın emriyle İstanbul’dan çıktı. Osman Paşa komutasındaki, 580 mürettebatlı ahşap gemi, Yokohama Limanı’na 11 ayda ulaştı (7 Haziran 1890). II. Abdülhamid’in İmparator Meiji’ye gönderdiği nişan, mektup ve hediyeleri takdim eden heyet, yaklaşık 3 ay daha Japonya’da kalıp Japonlara mehteran gibi Osmanlı kültürünü tanıttı. İstanbul’un emriyle 15 Eylül’de Yokohama’dan demir aldı. Ancak Japonya’da tayfun mevsimi başlamıştı. Yola çıktıktan 1 gün sonra şiddetli dalgalar 27 yaşındaki gemiyi Oshima (Büyük Ada) açığında kıstırdı. Kayalara çarpıp batan gemi Osman Paşa dâhil yaklaşık 500 Osmanlı levendine mezar oldu. Kazadan yaralı kurtulan 69 mürettebat köylülerin de yardımıyla karaya çıktı. Kötü haber 20 Eylül’de ulaştı İstanbul’a. İki imparatorluğu da matem havası sardı… Facianın üzerinden tam 122 yıl geçti ama ortak acının hüznü hâlâ ilk günkü gibi yoğun her iki tarafta.
Vanlı depremzedelerin de yardımına koştular
122 yıl önce Osmanlı leventlerinin yardımına ilk koşan Kushimato halkı, aynı hassasiyeti 2011’de Van’da yaşanan depremin ardından da gösterdi. Olayın Japon gazetelerine yansımasının ardından, Vanlı depremzedeler için yardım kampanyası başlatan Kushimatolular kısa sürede topladıkları 1,6 milyon Yen’i Türk elçiliğine teslim etti. Küçük balıkçı kasabasından gelen bu yüklü meblağ Türk yetkilileri duygulandırdı.

Hiç yorum yok: