6 Mart 2013 Çarşamba

Bir Garip Sokrates - Alaaddin DİKMEN

İnsanlık tarihinde görüş, düşünce. ve yaşayış olarak yaşadığı asrı aşıp günümüze kadar gelebilmiş nadir şahsiyetlerden birisi de Sokrates’tir. Sokrates bir bilge, bir filozof, bir düşünür olarak bilinir.


Doğum tarihi olarak kaynaklar MÖ. 469-470 yıllarını bildirir. Babası heykeltıraş, annesi ise ebe olan Sokrates, bir yandan babasının mesleğinde çalışırken, diğer taraftan zamanın temel bilgileriyle birlikte, geometri, müzik, astronomi üzerine eğitim görmüştür

Bütün kaynaklar bize Sokrates’in ilginç ve orijinal bir kişi olduğundan bahseder. Davet edildiği ziyafetlerin haricinde giyimine pek önem vermeyişi, yaz-kış çıplak ayakla dolaşması, kaba görünüşlü olması, soğuğa, sıcağa, açlığa ve susuzluğa aldırmaksızın sağlam bir bünyeye sahip bulunması bu orijinalliklerden bir kaçıdır. Diğer taraftan Sokrates, daima gösterişten uzak, mütevazı, tahammül sınırı hayli yüksek ve oldukça anlayışlı birisidir. Hayatı boyunca şaraptan ve her türlü nefis düşkünlüklerinden sakınması, nefsin zapt edilmesi konusundaki hassasiyeti kayda değer niteliktedir. Sağlam karakterli ve dürüst oluşu ise eşine az rastlanacak kadar ünlüdür. Sözüne ve borcuna oldukça sadıktır. En kötü durumlarda bile canlılığını koruyabilmiş ve yeisten uzak kalmaya dikkat etmiştir.

Sokrates, uzun süre askerlik yapmasının yanında, bir ara halk jürisinde bulunmuş, arkasından (o zamanlar kura ile olduğu için) yargıçlık da yapmıştır. Yargıçlığı sırasında daima hakkı gözetmiş, devlet yöneticilerine karşı bile olsa, kanun dışı hiçbir uygulamaya ve haksızlığa müsaade etmemiştir. Daha sonraları halk meclisine verilmesinde ve ölüm cezasına çarptırılmasında aristokrasiye karşı gösterdiği bu hakperest davranışlarının büyük etkisi olmuştur. Ama o, "En önemli şeyin yaşamak değil, iyi yaşamak, doğru yaşamak" olduğunu savunmaktan geri durmamıştır.

Sokrates, herhangi bir ekol veya mektebe mensup değildir. Herhangi bir yazılı eser de bırakmamıştır. Fikirleri daha sonraları, başta Platon (Eflatun) olmak üzere öğrencileri tarafından derlenmiş ve kitaplaştırılmıştır. 0, dünya görüşünü, düşünce ve fikirlerini, ortalıkta çarşı pazarda dolaşarak, karşısına çıkanlarla konuşarak yaymıştır.

Onun fikirleri toplum içinde, özellikle gençler arasında büyük makes bulmuştur. Zaten Sokrates’in asıl amacı da, genç kitlenin ahlak ve bilgi yönünden yetiştirilmesiydi. Ona göre, "Doğru olan başlangıç, önce gençlerin iyi yetişmesini sağlamaktır" Toplumun her kesiminden birçok insanı etkileyen Sokrates, karşılıklı konuşma (diyalog) temeline dayanan derslerini, büyük bir ciddiyetle yapar ve karşılığında hiçbir ücret talep etmezdi. Diğer taraftan, para kazanacak herhangi bir iş de yapmadığından hayati ciddi sıkıntılar ve zorluklarla geçmiştir. Ama o, bu duruma hiç aldırmamıştır. Çünkü asıl amacı, kendisini ve diğer insanları derinlemesine inceleyip çözmek, ahlaki yönden tam bir olgunluk kazanmak için durmadan çalışmak, öğrendiklerini diğer insanlara aktarıp onların, insanı ve insanın yaratılış amacını düşünmelerini sağlamak, kısacası, "Doğru bir yaşayış nasıl olmalıdır?"sorusuna cevap aramaktır.

Sokrates, 70 yaşını aştığı sıralarda birçok taraftar bulmasını kıskanan ve kendi çıkarları doğrultusunda kurdukları düzenin eleştirilmesine katlanamayan elit zümre tarafından, Yunan tanrılarını inkar, dine aykırı hareket etme yeni bir din getirme ve gençleri düzene karşı ayaklandırma ithamlarıyla mahkemeye sevk edilmiştir.

Sokrates idam talebiyle yargılanırken, fikirlerinden vazgeçmesi halinde bağışlanacağı bildirilmiş, ama o aynı fikirlerini savunmaya devam etmiştir. Bir ara kendisine hapisten kaçma imkanı sağlanmış, fakat o bunu reddetmiştir. Bu reddedişe gerekçe olarak şu gerçeği öne sürmüştür: "Ben 70 yıllık ömrümü Atina’da geçir dim ve bütün hayatım boyunca da Atina kanunlarından faydalandım. Eğer bu kanunları beğenmeseydim, Atina’yı bırakıp gidebilirdim. Böyle bir şey yapmadım. Şimdi bu kanunların aleyhime döndüğü bir sırada, velev ki, bana karşı haksız da olsalar, kaçmaya kalkarsam, kendi kendime olan uyum ve düzeni bozar, "Daimonia" mı kaybederim."

Mahkeme uzun suren tartışmaların ardından Sokrates’in "baldıran zehiri" içirilerek öldürülmesine karar verdi. Karar uygulanacağı zaman Sokrates başkasının zorlamasına meydan vermeden kölenin elinde tuttuğu zehiri aldı ve: "Şimdi Allah’a yalvara bilirim! Buradan oraya yolculuk güzel olsun"diyerek sonuna kadar içti. Kaynakların belirttiğine göre, dürüstlük ve sadakatin en çarpıcı örneği olan şu sözleri, öğrencisi ve dostu Kriton’a söyledikten sonra hayata gözlerini yummuştur:

"Asklepios’a bir horoz borçluyuz, parasını ver. Sakın unutma!.."

SOKRATES VE DAİMON’U 

Sokrates’in ilmi, felsefi görüş ve düşünceleri oldukça ehemmiyet taşır. Onun bilgi, ahlak, erdem, insan ve bilginin kaynağı gibi sahalardaki görüşleri, felsefe tarihçileri ve özellikle öğrencisi Eflatun tarafından uzun uzadıya incelenmiş ve kaynaklarda bunlara yer verilmiştir. Biz bu konulardan ziyade, kendisini yönlendirdiğine inandığı ve "Daimon" adını verdiği güç üzerinde duracağız:

Sokrates, Atinalıların çok tanrılı dinlerini inkar eden dindar bir insandı. 0, kendi hayatının üstün bir Kudret tarafından idare edildiğine ve düzenlendiğine inanan birisidir. Hatta Sokrates, hayalinin tamamıyla ilahi bir güç tarafından yönlendirildiğini kabul eder.

"Çocukluğumdan beri beni izleyen, Allah’ın vermiş olduğu kutsal bir ses vardır. Bu öyle bir ses ki, ne zaman onu içimde duysam, yapmak üzere olduğum bir işi yapmamam gerektiğini gösterir. Anlarım ki yanlışlardan korunuyorum. Ama hiçbir zaman beni herhangi bir şeye zorlamaz... Bana eşlik eden bu ilahi’ güç (Daimon), etkisini benimle ilişkisi olan insanlar üzerinde de tüm gücüyle gösterir." Bir başka yerde ise, "Allah bana kendimi veya başkalarını inceleme (tanıma, bilme) konusunda bir görev vermiştir" der Sokrates. Buna "bilgiyi arama" görevi de der. Bu görevi bırakmak savaş alanını bırakmak kadar utanç verici olacaktır. Çünkü ona göre "fazilet bir bilgi"dir. Yani insanların faziletli olmaları ancak bilgi ile, ilim ile olacaktır. Bundan olsa gerek ki, Sokrates o zamana kadarki faaliyet ve fikirlerinden vazgeçmesi şartıyla hayatının bağışlanacağını söyleyen mahkeme heyetine ve jüriye şunları söylemiştir.

"Atinalılar! Sizi sayarım ve severim; Allah’a sizden daha çok baş eğerim. Hayatım ve gücüm var oldukça, bilgiyi, erdemi, hak bildiklerimi uygulamak ve öğretmekten, rastladığım kişileri uyarmaktan vazgeçmeyeceğim. Çünkü bunun Allah’ın emri olduğunu bilirsiniz."

Sokrates’in ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra yaptığı şu konuşma da kayda değerdir: "Ben, katillerim olan sizlere şunu belirtmek isterim: Ben öldükten sonra, bana verdiğiniz cezadan daha ağın bekleyecek sizleri. Eğer insanları öldürmekle birtakım kişileri, kötü yaşantılarınızı kınamaktan alıkoyacağınızı sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Makul ve şerefli bir kaçış yolu değildir bu. En kolay ve en asil yol, başkalarını susturmak değil, kendinizi ıslah etmen izdin." Sokrates kendisinin suçsuzluğuna oy veren yargıçlara dönerek, daha önce kendisini sık sık söz ortasında durduran Daimon’ un (İlahi ses) o gün yaptıklarının hiçbirine karşı gelmediğini belirtir ve "Bu, başıma gelenlerin iyi olduğunu ve ölümü kötü sananların yanıldığını gösterir. Öbür dünyada adamı soru soruyor diye öldürmezler, hem orada ölüm yoktur. Çünkü bizden daha mutlu olmalarının yanında oradakiler ölümsüz olacak." Jüri ve mahkeme heyetinin huzurundan ayrılırken söylediği son sözleri şunlar olmuştur: "Ayrılık saati gelip çattı. Yolcu yolunda gerek.Ben ölüme siz kendi hayatınıza!... Hangisi daha iyi, Allah bilir!"

Yukarıda kısmen değindiğimiz gibi Sokrates, insanların çok şey bildiklerini sandığını, ama gerçekte pek az şey bildiklerini onlara basitten başlayan sorular sorarak göstermeye çalışmıştır. Hatta onun "Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir." sözü çok meşhurdur. Oysa Sokrates, bu kanaata ulaşmadan önce içindeki İlahi ses ona; "Sokrates’ten daha bilye kişi yoktur" demiş, o bunun doğruluğunu uzun süre araştırmış ve çok çeşitli insanlarla uzun uzun görüşmelerde bulunmuştur. Sonunda bu konuya şöyle bir açıklama getirir: "Her şeyi bilen yalnızca Allah’tır, gerçek bilye O’dur."

Sokrates’in içinde duyduğu ilahi ses hayatının mühim anlarında ona hep yön gösteriyor, onun şu veya bu şekilde hareket etmesini ihtar ediyordu. İkaz eden, uyaran, alıkoyan, doğru yolu gösteren ve Sokrates’in benim Daimon’ um dediği bu ses, Sokrates’e göre ilahi bir ilhamdır. Zaten Sokrates, tam manasıyla dindar bir insandır. Kendi hayatının ve bu alemin üstün ve yüce bir kudret tarafından sevk ve idare edildiğine sağlam bir iman ve şuurla inanıyordu.

Hakkında çok az şey bildiğimiz Sokrates gerçek manada incelemeye tabi tutulduğunda, onun yaşayış, fikir ve düşünce boyutuyla farklı bir insan olduğu görülecektir. Herkese her yerde, hak ve doğru bildiğini hiçbir karşılık beklemeden anlatması, hep doğrudan ve haktan yana tavır alması, inandığı gibi yaşayıp, inancı uğruna ölmesi, insanları getirmek istediği çizgi, mücadele tarzı, şiddet yerine sulhu ve bilgi ile ikna yolunu seçmesi, doğruluğu, tek tanrı inancı, yaşadığı çağın Atina’sındaki ortam dikkate alındığında, onun farklı bir atmosferin insanı olduğunu gösterir. Bu özellikleriyle, kimbilir, belki Sokrates, 124 bin peygamberden veya, daha kuvvetli bir ihtimalle, mülhemundan, yani ilhama açık veli veya müceddidlerden biriydi. Ne var ki, elimizde "öyledir" veya "değildir" diyecek herhangi bir delilimiz yok. Tek bildiğimiz, anlayış ve yorumlarından istifade edilecek bir insan olduğudur.

Hiç yorum yok: