16 Şubat 2013 Cumartesi

Papa'yı nasıl bilirdik?AKİF EMRE


Huntington 'Medeniyetler çatışması' başlıklı makalesini (Foreign Affairs, Summer 1993) yayınlayalı tam yirmi yıl oldu. Batı medeniyeti ile diğer medeniyetleri karşı karşıya koyarak, bu karşıtlık ve tehdit algısı üzerinden yeni bir batı tanımlaması yapıyordu Huntington. Soğuk savaş sonrasının stratejik hedefleri açısından bakıldığında yeni dönemin düşman algısı ve daha sonra başlayacak olan 'haçlı seferi' için teorik zemin hazırlığı olarak okunması gereken, yüzeysel bir çalışmaydı. Huntington gibi siyasetle iç içe bir akademisyene düşünür payesi verilmesinin sebebi ve medeniyetler çatışmasının ciddiye alınmasını sağlayan asıl unsur, arkasında duran siyasal gücün desteği ve zamanla ortaya çıkan stratejik hedefleriyle örtüşüyor olmasıydı. Nitekim NATO'nun soğuk savaş sonrası düşman olarak İslam dünyasına işaret etmesinden ayrı düşünülemeyecek bir makaleydi.


Medeniyetler çatışmasına karşılık medeniyetler arası diyalog adına başlatılan bazı girişimler ise çatışmacı söylemin stratejik tercihleri ve gücü karşısında, entelektüel zemini ne olursa olsun, belirleyici, gündem oluşturucu bir söylem düzeyine yükselmekten uzaktı ve naif kalacaktı.

Huntington'un medeniyetler çatışması tezi teorik zemini zayıf olsa da Batı kimliğini yeniden tanımlamaya ve buna uygun 'öteki' icat etmeye yönelik bir girişimdi. Ne var ki, Batı kimliğini yeniden tanımlama çabası; ABD başta olmak üzere Avrupa'nın korkuları üzerine ve Batı'nın biricikliği, üstünlüğü algısının yitirilme endişesi üzerine kurulu tarihsel referanslara başvursa da son derece pragmatik ve yüzeyseldi.

Dün istifa edeceğini duyuran Papa 16'ncı Benedikt tam böylesi bir kritik dönemde söylemi ile dikkat çeken çıkışlar yapmıştı. Benedikt modern zamanlarda istifa eden ilk papa olarak tarihe geçecek. Bu zamana kadar gelen 265 papa arasında, en son 1415'te benzer bir istifa yaşanmış. Olayın teolojik boyutu bir yana, istifasının arkaplanında neler olduğunu henüz bilmiyoruz, belki de tam olarak hiç öğrenemeyeceğiz. Ancak, özellikle İslam ve Müslümanlarla ilgili sözlerinden dolayı bir tür 'İslam düşmanı papa' muamelesi gören, büyük tepkiler alan çıkışlarıyla hatırlanacak.

Papa Benedikt, seçildiği zaman İslam hakkında yaptığı açıklamalarla Müslümanlardan büyük tepki aldı. Oysa Papa'nın derdi ilk elde Müslümanları rencide ederek hedef haline gelmek ya da düşman kazanmak değildi. Papa'nın yapmak istediği Katolik Batı özellikle de Avrupa kimliğine yeniden bir müdahale girişimiydi. Seküler kimliği bir tarafa Avrupa'ya Hıristiyan köklerini hatırlatma ve 'öteki' üzerinden Avrupalılık kimliğini yeniden inşa girişimi... Huntington'ın stratejik kaygılarla da olsa tanımlamaya çalıştığı Batı medeniyeti kimliğini Papa, Katolik kilisenin teolojik ve tarihi referanslarıyla yeniden kurma ve tanımlama girişiminde bulundu. Avrupa kimliğinin ötekisini oluşturan İslam ve özelde de Osmanlı/Türk vurgusunu canlı tutacak metinlerin bilinçli olarak seçilmesi bu kimlik ve tanımlama çabasının parçasıydı.

Modern Avrupa kimliğine eklemlenen Yahudi unsura bakış da yenilenmiş; 1523'ten sonra seçilen ilk Alman papa olarak Nazilerin Yahudi kamplarını ziyaret ederek, bu anlamda yeni Avrupa kimliğine başka bir boyut kazandırdığı söylenebilir. Hem kendi ülkesinin tarihiyle hem Hıristiyan inancından gelen antisemitizmle yüzleşme anlamında Kilise'nin modern Batı kimliğiyle uyumunu gösterdi. Henüz teolojik olarak Yahudiliğin olumsuz algısı devam ediyor olsa da artık Yahudi-Hıristiyan uygarlığı olarak tanımlanan Batı'nın şartlarına uymuş oldu.

Papa Benedikt'in İslam karşıtı çıkışları, soğuk savaş sonrası dönemin Batı kimliğinin yeniden tanımlanmasında Vatikan'ın devreye girerek dini müdahalesi olarak hatırlanacak. Avrupa'da dinin günlük hayattaki yeri ile siyasi, hukuki, toplumsal ve kültürel kodların oluşumundaki belirleyici rolünü karıştıranlar için bu görüşler abartılı gelebilir. Hele 'Avrupa-Batı medeniyeti' bir üst kimlik olarak ele alındığında bu kimliğin 'öteki'si olarak öncelikli olarak İslam olmuştur. Papa'nın yaptığı, bu tanımlama üzerinden Avrupa'nın Hıristiyan köklerini hatırlatarak politik amaçlı medeniyetler çatışması tanımının teolojik zeminini hazırlamak oldu. Her ne kadar haçlı seferlerini bir hata olarak tanımlasa da 'öteki' olarak İslam ve Müslümanlara atıf yapmayı hiç ihmal etmedi.

Hiç yorum yok: