21 Ocak 2013 Pazartesi

Terörün kozmik odası- Derin Avrupa-BÜLENT ERANDAÇ


MİT ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü son yılların en hassas operasyonunu gerçekleştirdi. 1971'den beri Türkiye'nin içinde-dışında gerçekleştirilen birçok flaş terör olayının arkasında yer alan DHKP-C'nin Kozmik odasına girdi.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın Özel Tim'leri tarafından gerçekleştirilen operasyon sonrası yapılan açıklamayı tekrar, ama tekrar okumak ve analiz yapmak, birçok derin ilişkiyi gözler önüne seriyor. 
Açıklama şöyle:
"Bazı bürolarda, çelik kapılarla (11 çelik kapıdan geçilerek) korunaklı hale getirdikleri yerlerde, yurtdışında bulunan örgüt elebaşlarına ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturdukları tespit edilmiştir. Operasyon sırasında kriptolu doküman ve dijital delillerin yakılmak ve kırılmak suretiyle yok edilmeye çalışıldığı görülmüştür."
Açıklamayı okuyunca Türkiye'nin tanınmış istihbarat ve güvenlik stratejisti, MİT e.Daire Başkanı, Prof. Dr. Mahir Kaynak'ı aradım. Mahir Hocam, "Büyük iş başarıldı. Türkiye üzerinde oynanan BÜYÜK OYUN apaçık ortaya çıkıyor" dedi ve devam etti: "Gelecek günlerde, Türkiye'nin ne belalardan kurtulduğu, yabancı odaklarla yerli işbirlikçilerinin tezgâhları ve derin planları deşifre edilecek. DHKP-C'in kozmik odası, darbelere zemin hazırlayan planları net biçimde ortaya çıkaracak." 

Kozmik Oda'dan ne çıkacak! 
1970'li yıllarda Türkiye'de Marksist-
Leninist hareket canlandırıldı. THKP-C, sonra 1978'de Dursun Karataş tarafından kurulan Devrimci Yol (Devyol) ve 1994'te Devrimci-Sol örgütünün partileşme kararı alması ile DHKP-C ismini alarak günümüze kadar geldi.
Ocak 1996'da Sabancı Center'daki suikastlerle büyük ses getirdi. 2001'e kadar sessiz kaldı. Eylül 2001'de Taksim Polis noktasına canlı bomba saldırısı yaptı. 11 Eylül 2012'de Sultangazi 75. Yıl Polis Merkezi'ne canlı bomba saldırısı düzenledi. Aralık 2012'de Bahçelievler Emniyeti'ne, sonra Yenibosna Karakolu'na saldırınca dikkatleri çekti.
Olaylardan sonra istihbarat kaynakları, "DHKP-C uyandırıldı" demişti. Kimler uyandırmıştı acaba? 

Dursun Karataş-Fransa 
DHKP-C'nin Kozmik Odası'ndan, derin Avrupa'nın ve özellikle Fransa'nın çıkması ihtimalinden bahsediliyor.
Nitekim DHKP-C'nin beyni Dursun Karataş'ın uzun zaman Fransa'da yaşaması, orada ölmesi, Sabancı cinayetini yapan Fehriye Erdal'ın Belçika'dan bir türlü alınamaması, bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
MİT eski terör daire Başkanı Mehmet Eymür'ün, "atin.org" isimli sitesinde Dursun Karataş'la ilgili analiz çok dikkat çekicidir: 
"Karataş: Birileri düğmeye basınca o hemen faaliyete geçer.
İsmi gibi "Kara" ve "Taş" gibi hissiz bir adam..." 

Ve ortaya çıkan sonuç.... 
Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu'nun. 3 PKK'lı kadının Fransa'da infaz edilmesinin ardından şu değerlendirmeyi yaptı: 
"Fransa, PKK'ya bizim baktığımız gibi bakmıyor. Silahlı unsurlara, bunların "çatı kuruluşları" adına faaliyet gösteren unsurlara farklı muamele yapıyor. Bunların çoğu maalesef siyasi mülteci statüsünde. Böyle olunca da bir anlamda dokunulmazlık zırhı oluşuyor.
Fransa, bugüne kadar PKK'yla ilgili bir tek şahsı iade etmedi. Alt seviyede yani polis seviyesinde iyi kötü bir işbirliğimiz var fakat yukarılara tırmandıkça bu başka türlü bir mecraya sürükleniyor.
Fransa, PKK'yla mücadele konusunda maalesef beklediğimiz kararlılıkta değil."
Başka söze gerek var mı?

Derin Avrupa

Paris'te 3 PKK'lı kadının katledilmesi, ne kadar karmaşık bir olayla karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Bu cinayetler PKK'nın yıllar içinde kazandığı"uluslararası taşeron operasyon organı" haline dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. 
Birçok kez vurguladım. PKK, sadece Kürt sorunu ve Kürtçülük olmadığı gibi sadece ayrılıkçı bir terör örgütü de değil. Örgüt derin devletten dış istihbarat birimleri ve silah baronlarına kadar geniş bir alanda, iç içe geçmiş derin ilişkiler ağını içeriyor. 
Kürt sorununda en büyük network ve yapılanma kuşkusuz uluslararası illegal örgüt PKK'dır.Türkiye, PKK'nın derin odaklarını sarsacak adımları İmralı üzerinden atarken, PKK ile derin ilişkilere girmiş bilinen ve bilinmeyen ortakları ve kazanç sahipleri çözüm çabalarına karşı güçlü bir direnç sergilemeye başlamış bulunuyorlar.
PKK'nın derin ortakları kimdir?Bir isim var ki, onun açıklamaları çok iyi örneklerle doludur. Bu isim; Osman Öcalan.Yani , Abdullah Öcalan'ın 7 kardeşinin en küçüğü.Osman Öcalan, PKK'da 26 yıl boyunca aktif olarak yer aldı. Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından PKK'da başkan yardımcılığına kadar yükseldi.
PKK'nın beyin takımı ile ters düşünce, 2004'te örgütten ayrıldı. Sonra PKK tarafından suikast girişiminde bulunuldu.
Erbil'de ABD'lilerin kontrolündeki bir hastaneye götürüldü ve kurtarıldı. Osman Öcalan, Paris'te öldürülen 3 PKK'lı kadınla ilgili olarak, şunları söyledi: 
"PKK Avrupa'da faaliyetlerini HOLLANDA merkezli yürütürdü. 2001'de Karayılan Avrupa'da başarılı olamayınca yerine Rıza Altun gönderildi. O ise FRANSA'da örgütlenmeyi tercih etti. Biz PKK'dan ayrıldıktan sonra Altun'un Fransa'da ikamet aldığını söylediler. Sanıyorum, Rıza Altun geleceğini güvenceye almak için bir kısım örgüt parasını zimmetine geçirdi. Sakine muhtemelen Altun'un bu yaptıklarını tespit etti, üzerine gitti.
Bunun üzerine Rıza rahatsız oldu ve mafyavari bir kişiliği olduğu için o suikast gündeme geldi.
Rıza Altun'un hem Türk derin devletiyle, hem bir dönem İran sorumlusu olduğu için İRAN İSTİHBARATI ve nihayetFRANSIZ İSTİHBARATI ile iyi ilişkileri olmuştur.
Dolayısıyla, İran ve Fransız istihbaratları Rıza üzerinde etkili olmuş olabilirler."
Rıza Altun'la ilgili olarak Anadolu Ajansı, 2008 yılında önemli bir haber yaptı: 
Terör örgütünün Avrupa sorumlusu ve "kasası" iken "zimmetine para geçirdiği""gizli servislerle işbirliği yaptığı" gerekçesiyle "Ali kod adlı Rıza Altun'un, Kandil'de örgüt mensuplarınca sorgulandıktan sonra affedildi."
Rıza Altun hakkında "infaz kararı çıkmamasına", kırsal alandaki kadroların "Avrupa'da çeteleşen Rıza'nın çoktan infaz edilmesi gerekirdi" şeklinde tepki gösterdiği öne sürüldü. 'Kırmızı Bülten'le aranan Rıza Altun, Şubat 2007'de Fransa'da yakalanmıştı.
Hakkında, uluslararası arama kaydı bulunan Rıza Altun, serbest bırakıldı.
SONUÇ: 'Analar ağlamasın' sürecinin öznesi şudur: Osman Öcalan, PKK arkasındaki derin Avrupa'yı erkenden görüyor. Ağabeyi Abdullah Öcalan da reel politika yaparak, vatana-bayrağa bağlı Kürt vatandaşlarımızın gizli eller tarafından kullanılmasına engel olmak için harekete geçiyor. Sürecin mutlaka başarı ile sonuçlanması şansını aklıselim ve sağduyu ile gerçekleştirmeliyiz. 
Çünkü BÜYÜK TÜRKİYE, ayağından prangaların çözülmesiyle hayat bulacaktır.

Hiç yorum yok: