23 Aralık 2012 Pazar

Rodos’un renkli tarihi-İlber Ortaylı


Rodos’un verimli tarihinden bütün Akdeniz milletleri kendi ulusal tarihleri için bir yıldönümü çıkarabilir

Bundan 490 sene önce 20 Aralık’ta genç padişah muhteşem Süleyman Han, Rodos Adası’nı fethetti. Kale beş ay boyunca kuşatılmıştır; ordunun üstünlüğüne ve kuşatan askerlerin canhıraş saldırısına rağmen şehit verilmişti. Rodos şövalyeleri son müstahkem mevkilerini ölümüne savundular. Bodrum kalesi daha önce Fatih Sultan Mehmet tarafından üç kere kuşatılmasına rağmen alınamamıştı. Kale, Saint Jean şövalyelerinin elindeydi. Haçlı Seferleri zamanından beri muharip ve doğu Akdeniz’in hac yollarını tutma ideali etrafında ticari gemileri de vuran bir korsan tarikatı haline gelmişlerdi.

Ada vira (söz ve bağışlama) ile teslim oldu. Toplar hariç silahları ve zenginlikleri ile kaleyi terk eden şövalyelerin üstadı L’isle d’Adam padişah tarafından kabul edildi. Büyük üstat tahliyenin salimen düzenlenişinden ötürü Sultan’a teşekkür etti.

Tarikatın elinde mühim bir rehine grubu vardı; Cem Sultan’ın torunları. Hıristiyanlığı kabul eden bu akrabalara Sultan Süleyman Han çıkış izni vermedi. Şövalyeler de onları teslim etmekte tereddüt etmediler ve bu torunlar idam edildi. Asırlar sonra Avrupa’da kalan torunun soyundan gelenler, Osmanlı hanedanına başvurarak hanedan üyeliklerinin tescilini ve aralarına kabul edilmeyi hanedan reisi durumunda olan Şehzade Osman Ertuğrul Osmanoğlu’ndan talep ettiklerinde, cevap; bu akrabalığın geçerli olduğu, ancak Hıristiyanlığı kabul eden yani tanassur eden üyelerin aralarına kabul edilemeyeceği biçiminde oldu.

Kanuni’nin kuşatmasının 500’üncü yılı yaklaşıyor

Rodos sancak beyi rütbeli bir amiralin idaresinde Kaptanpaşa eyaleti dediğimiz Akdeniz adalarından biri olarak hayatına devam etti. Şövalyelerin forsalığa mahkum edileceği zindanda tuttuğu Müslüman esirler serbest bırakıldı. Türklerin kuşatmasına karşı beş ay kadar direnen ve artık hiçbir üsleri olmayan Saint Jean şövalyelerine İspanya kralı V. Charles Malta Adası’nı verdi. İleride Malta’yı da kuşatacak Turgut Reis bu adayı alamayacak ve şehit düşecekti. Tarikat da tarihe Kanuni’ye kadar “Rodos şövalyeleri”, Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra da “Malta Şövalyeleri” unvanıyla geçecekti.

Rodos Adası’nın yerli Rumlar yanında Türklerle de iskân edildiği görülüyor. Kuzey Afrika ve Mısır’dan yerleşenler de oldu. Bugünkü Rodos’un çok değerli ve aydın Türklerinden Mehmet Sadi Nasuhoğlu adanın Türkler devri tarihini yazanlardandır (Rodos-Anılar ve Tarihçi, Muğla 2008).
O Osmanlı belgeleri ve Evliya Çelebi’ye dayanarak adanın iskân tarihi ve zanaatları hakkında zevkle okunan bilgiler verir.

1911’de İtalya, Trablusgarp’a başarısız bir saldırı yaptı. Sahilde tıkalı kaldı. Tutunmak için Türk İmparatorluğu’nu başka bir noktadan vurdu. Donanmasının üstünlüğüne dayanarak Oniki Adalar ve ezcümle Rodos’a saldırdı. 5 Mayıs 1912’de yani 390 sene sonra Rodos Adası düştü.
Ne gariptir, adanın Türkleri kadar yerli Rumlarının da bilhassa Faşist İtalya döneminde Türkiye ile iyi ilişkilerini sürdürdüğü görülüyor. ATASE (Askeri Tarih Arşivi’ndeki belgelerde) Türklerin de Rumların da İtalyan askeri gücünün adadaki hareketi üzerine Türkiye’ye gönüllü istihbarat hizmeti verdiği görülmektedir. Avrupa’da savaş bittikten sonra 8 Mayıs 1945’te Almanlar İtalyanlardan ele geçirdikleri adaları ve Rodos’u Yunanistan’a terk ettiler. Resmen Yunanistan’a verilme tarihi 31 Mart 1947’dir.

Rodos’un verimli ve renkli tarihinden bütün Akdeniz milletleri kendi ulusal tarihleri için bir yıldönümü çıkarabilir. Kanuni’nin başarılı kuşatmasının 500’üncü yılı yaklaşıyor. Osmanlı dönemi ve modern tarihe dair Ege Adaları’nın tarihçiliği ortaya çok da parlak örnekler çıkarmış değildir. Halen milletlerarası bir varlık olarak yaşayan Malta Şövalyeleri tarikatı başta olmak üzere, İtalya, Yunanistan ve tabii bizim bu dönemi incelemek ve Türk devrinin başlangıcının 500’üncü yılını bilimsel olarak ele almak için şimdiden faaliyete girişmemiz gerekir. Bu sayede adadaki bazı mimari eserlerin de restorasyonu, yeniden ele alınıp değerlendirilmesi mümkün olur. Rodos güzel bir ada, yanıbaşındaki Kos (İstanköy) ve bilhassa Türkiye sahillerine çok yakın olan Simi (Sömbeki Adası) bizim turistlerin çok itibar ettiği yerler.

Rodos, Kos (İstanköy) ve bilhassa Türkiye sahillerine çok yakın olan Simi (Sömbeki Adası) bizim turistlerin çok itibar ettiği yerler.

İstanbul’un Katolik rahipleri

XIX. yüzyılda Türkiye’de Katolik misyonların kalabalığı bugünkü ile mukayese edilemeyecek derecedeydi.  Bunlar hakkında bilgi veren kitap ve risaleler yok değildir.  Alphonse Belin’in uzun yıllar eseri müracaat edilen değerli bir çalışmaydı. Ama Vatikan arşivlerine Assampsiyonistler, Lazaristler ve Sistersienler vesaire gibi rahip ve rahibelerin misyonlarından gelen raporlara göre bir İstanbul tasvirini ilk defa karşımızda görüyoruz.

 İstanbul’un çalışkan hemşehrilerinden Rinaldo Marmara, Vatikan arşivlerinde misyon rahip ve rahibelerinin kaleme aldığı mektup ve raporları inceleyerek “Manastırların Penceresinden İstanbul XIX. Yüzyıl”  başlıklı bir kitap meydana getirdi. Bu kitabı Bahçeşehir Üniversitesi yayınladı. Rinaldo Marmara’nın çalışması bu verimli eserlerden biri. Hiç şüphe yok İstanbul hakkında Türkiye ile Vatikan diplomatik ilişkileri başlığı ile yayınladığı belgeler de Vatikan arşivlerine dayanıyor. İstanbul’a her zaman öteki pencerelerden de bakmak lazım.

Hiç yorum yok: