16 Ocak 2013 Çarşamba

Büyük hükümdar, Büyük Friedrich-İlber Ortaylı


Avrupa saraylarının içinde en gaddar ve acımasız komutan oydu bama Aydınlanma devrinin de önde gelen bir hükümdar portresiydi

Büyük Friedrich,

301 yıl önce, 24 Ocak 1712’de doğdu. Friedrich kadar Alman olan bir hükümdar düşünülemez ama Fransızca yazar ve konuşurdu. Kötü Almanca’sını ise sadece komuta vermek ve askerleri azarlamak için kullandığı söylenir. Övündüğü Fransızca’sını, taptığı adam, mürşidi Voltaire
ara sıra küçümser ve ikisi bu yüzden meyhane arkadaşları
gibi kavga ederlerdi.

Aydınlanma döneminin büyük adamı Voltaire, Rusya Çariçesi Büyük Katerina ile olduğu gibi Friedrich ile de mektuplaşırdı. Devlet büyüklerini etkileyen bir filozoftu. 18. yüzyıl felsefe dünyasını Voltaire’den başkaları etkilemiştir. Babası I. Friedrich Wilhelm’in 14 çocuğu oldu.
Tek kalan oğul bu oldu.

Büyük Bach ile olan arkadaşlığı sonsuza kadar süren flüt
dersleri, edebiyat, tarih merakı, kral babayı çileden çıkarıyordu.

Askerliğe ve ava meraklı değildi

I. Friedrich Wilhelm’in, hepsinin de adı Wilhelm veya Friedrich olan öbür Prusya krallarından bir farkı vardı; orduyu kuvvetlendirmek, bunun için biraz gülünç kaçan, her yerden uzun boylu asker devşirmek, yanında memleketi sanayileştirmek için akıllıca bir tedbir olarak Fransa’nın attığı bütün protestanları Almanya’ya doldurmak oldu. “Hugenot”lar dediğimiz bu kalabalık ve eğitimli Fransızlar gelecek üç asırdaki Almanya’nın ustası, mühendisi, öğretmeni, filozofu, hekimi ve eczasısı oldular.

Tek vârisinin kralı çıldırtan bir tarafı vardı: Askerlik ve erkekçe spor olan ava çok meraklı değildi. Bir keresinde oğlanı öyle bir haşladı ki hıncını alamadı, kılıcını çekip az kalsın öldüreyazdı. Geleceğin Prusya kralı Büyük Friedrich ölümden zor kurtuldu. Büyük Friedrich kızkardeşi Wilhelma’yı çok severdi ve babasının hiç hazzetmeyip öldürttüğü arkadaşı Von Katte’yi de...

Prusya onun sayesinde büyük bir devlet oldu

“Hugenot”lerdan olan Duhan de Jandun kral tarafından Friedrich’e lala tayin edildi ve onu kısa zamanda sadece askerlik bilgisiyle değil bir komutana lazım olan cesaret ama bir yandan da Latince ve edebiyatla eğitti.

Genç kral, 1740’ta babasının ölümü üzerine tahta geçti.

28 yaşındaydı. Evliydi. Ama muhtemelen çok gençken kaptığı ve bütün o devrin subaylarına musallat olan frengi illeti veya kronik bir zührevi hastalıktan dolayı çocuğu olmadı. Avrupa saraylarının içinde en gaddar ve acımasız komutan oydu ama Aydınlanma devrinin de önde gelen bir hükümdar portresiydi. Roma devrinden beri meşru bir sorgulama yöntemi olan işkenceyi yasakladı. Söz hürriyetine müdahele etmedi. Basım öncesi sansürü kaldırdı, tebasına dini serbestliği bağışladı.

İlk senfonisini bestelediği 1730 yılından bir müddet sonra bir de ünlü siyasal denemesi “Anti-Machiavell”i kaleme aldı. Senfonisi çok dinlenecek şey değildir. Makyavel’i ise hiç anlamadığı ve açık kapıyı omuzlarcasına rönesansın ünlü düşünürünü tenkit ettiği görülür.

Fakat Prusya onun sayesinde büyük bir devlet oldu. Reformlarıyla II. Joseph Avusturya’sını etkilemeden önce bu ülkenin sınırlarını zorladı. Kale kuşatmalarının korkulan ustasıydı. 1763 Hubertusburg anlaşmasıyla Avusturya çok fazla kayıplara uğramasa da Prusya’nın kudreti önünde eğildi.

Ordularını iyi yönetirdi. Asker sayısını birkaç misli artırdı. Getirdiği savaş nizamı düşmanı dağıtıyordu ama kendi askerini de acımasızca telef ediyordu. Friedrich’nin Prusya ordusu sert disiplin demekti. Üst rütbeden bir generalin hatasını affetmediği daha alt rütbeden bir generali ve albayı kamçısıyla dövdüğü 1. Cihan Harbi öncesi manevralarda bile görülebilirdi. Ardından “7 yıl savaşları” ile beş büyük Avrupa kudretinden biri haline geldi. Diğerleri, Avusturya, Rusya, Fransa ve Ingiltere’dir. Türklerin imparatorluğuyla ise babasının zamanından beri devam eden dostluğu muhafaza etti.

Okul sayısını artırdı

Tarımda patatesi Almanya’ya soktu. Kendi tacına bağlı topraklarda serfliği tamamen ortadan kaldırdı. Bütün Avrupa modern devletleri gibi porselen ve kumaş üretimine önem verdi. Okul sayısını artırdı. Zamanına ve yerine göre kaba bir asker olan Friedrich tebasının hak aramasına ses çıkarmak bir yana iftihar dahi ederdi. Potsdam’da Sanssoucis sarayını yaptırırken arazinin içinde kalan bir değirmenin sahibi olan köylü kadın, kulübesinin ve değirmeninin arazisinin istimlâkine rıza göstermemişti. Bizzat kralın kendisi onu beş para vermeden atmakla tehdit edince, kadının cevabı çok manidardır: “Sen yaparsın ama Berlin’de de hakimler var”. Bu direniş karşısında dehşet ve iftihar hissini birlikte duydu.

Galiba Avrupa ve giderek Orta Avrupa’ya kadar yayılan yeni hükümdar tipi buydu. Bu yapıyı kavramayan ve değişemeyen ülkeleri kan ve barut bekliyordu. 19. yüzyılın Osmanlı devlet adamları Tanzimat devrini açarken, Prusya ve Avusturya tipi bir kanun devletini model olarak almışlardır. 

Hiç yorum yok: