31 Ocak 2013 Perşembe

Adnan Kahveci’nin ölümü ve Kürt sorunu-Aziz ÜSTEL


Siyasiler genellikle sevilmez. İktidarda oldukları dönemlerde köşeyi döndükleri, malı götürdükleri öne sürülür hep. “Seçim öncesi kollarını sıvar, kasaba kasaba, köy köy dolaşır halkı dinler gibi yapar, şikayetlerini cıgara paketlerinin üzerine yazar sonra kasaba ya da köy çıkışında, paketteki son cıgarayı tüttürür, paketi de fırlatıp atar arabanın camından” görüntüsü nice ellili, atmışlı Türk filminden bir sahnedir belleğimize kazılmış. Ne var ki, bazı siyasiler halkın gönlüne taht kurmuştur. Nurlar içinde yatsın, sevgili Adnan (Kahveci), yani ANAP kurucusu, devlet ve maliye eski bakanı Adnan Kahveci hem dürüstlüğü, hem zekası, hem de beyefendiliğiyle o sözünü ettiğim, siyasileri karalayan onca filmin çöpe atılması için yaratılmıştı sanki. ANAP’ı yerden yere vuranlar, Adnan Kahveci’ye dil uzatmaz, onu partilerüstü bir kata oturturlardı. Gün gelmiş, çok sevdiği, ağabey hatta baba bellediği rahmetli Turgut Bey’le tartışmıştı Ahmet Özal’ın vergi borçlarıyla ilgili, gün gelmiş Semra Hanım’ı eleştirmiş ve gün gelmiş TBMM’de milletvekili maaşlarınını arttırılması konusunda tek başına muhalefet ederek hayır oyu vermişti!

***
Kürt Sorunu’nun varabileceği boyutları ilk görenlerin başında geliyordu Adnan Kahveci. Bu sorunu Kürtlerin isteklerine kulak vererek, Kürt kanaat önderleriyle oturup dövüşerek değil konuşarak, uzlaşarak, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarını ele alarak çözüleceğini biliyordu ve bu konuda kapsamlı bir rapor hazırlayıp Turgut Bey’e sunmuştu. “Bu işe bulaşma.. Kürt sorunu silahla çözülür” gibisinden kuytuları mesken tutmuşların fısıltılarına da kulak tıkamıştı.
Ne var ki, daha nice işler yapabilecekken, 44 yaşında, 5 Şubat 1993 tarihinde Bolu-Gerede yakınlarında bir akıllara ziyan trafik kazasında eşi Füsun Hanım ve kızı Aslıhan’la birlikte öldü! Kazanın “yeni hizmete giren, ancak henüz resmen açılmayan otoyola ters yönden girmesi sonucu gerçekleştiği” resmi raporlara yazıldı. Olay sırasında yoğun sisten, yağıştan söz edildi. Adnan Kahveci’nin çarpıştığı Mercedes’in sürücüsü Murat Demir de yaşamını yitirmişti. Ancak, kazanın Adnan Kahveci’ye yönelik bir suikast olduğu hep öne sürülecekti. Yolun ters yönde olduğunu gösteren bir tek işaret bile yoktu! Resmen açılmayan yol“bariyerle kapalıydı ama o gece bariyer kaldırılmış” diyen kara yolları yetkililerine kimse kulak asmadı. Kazadan sağ kurtulan oğlu Cihan “Ben babamın kazada öldüğüne hiçbir zaman inanmadım... Yerin kulağı vardır; ben de yeri dinliyorum!” demekte bu gün.
Turgut Özal da, Adnan Kahveci’den iki ay sonra 17 Nisan 1993’te ölecekti. Böylece Kürt sorununa barışçı, dövüşerek değil konuşarak çözüm getirmek isteyen ikinci devlet adamı da Allah’ın rahmetine kavuşacaktı. Önce Adnan Kahveci 5 Şubat 1993, ardından Orgeneral Eşref Bitlis 17 Şubat 1993 ve Turgut Özal 17 Nisan 1993. Ortak görüşleri Kürt sorununa kültürel, toplumsal ve barışçı bir açıdan yaklaşmak, silahı aradan kaldırmaktı. Bu üç kişinin vefatından sonra Şiddetin İktidarı başlayacak tam tamına 17 bin 500 kişi öldürülecekti... Sevgili Adnan’ı, Turgut Bey’i ve Eşref Paşa’yı rahmetle anıyorum efendim.

Hiç yorum yok: