21 Ocak 2013 Pazartesi

“1967 sınırları” ne anlama geliyor?-Taha Kılınç

“1967 sınırları” ne anlama geliyor?


İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İsrail'in 1967 sınırları üzerinden bir Filistin devletinin kurulmasını kabul ettiğini bildirdi. Netanyahu, İsrail Parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu'na yaptığı açıklamada, ülkesinin ABD ile birlikte "1967 sınırları çerçevesinde bir metin" üzerinde çalıştığını söyledi. 

Netanyahu'yu tanıyanlar için bu açıklama oldukça şaşırtıcıydı. Düne kadar kendisinden 1967 lafını işitmenin imkânsız olduğu Netanyahu, ne olmuştu da birden bire bu açıklamayı yapmıştı? Oysa gerçek, yine 'kurt' politikacıyı tanıyanlar için oldukça yalındı: Netanyahu laf cambazlığı yapıyor, gündem değiştirmeye çabalıyordu.

Nitekim, İsrail radyosunun, başbakanın sözleri üzerinde yaptığı esaslı ve hızlı tashih, Netanyahu'nun aslında şöyle dediğini bildiriyordu: "1967 sınırlarını elbette konuşmamız içinde telaffuz edeceğiz. Böyle bir vakıa var. Ancak kurulması düşünülen Filistin devletinin sınırlarının, İsrail'in 1967 sınırları öncesine çekilmesiyle çizileceğini düşünenler hayal görür!" 

Birçok siyasi gözlemciye göre, Netanyahu'nun bu açıklamayı yapmasının iki ana nedeni var: 1) İsrail'de günlerdir devam eden gösterileri yatıştırmak için zaman kazanmak, 2) Filistin yönetimi tarafından Eylül ayında BM'e götürülecek olan 'devlet olma' teklifinin başarıya ulaşmasını engellemek. 

Çok telaffuz edilen "1967 sınırları" konusu üzerinde durmak yerinde olur: 

Kestirmeden söylersek, "1967 sınırlarına dönmek", İsrail'in Golan tepelerini Suriye'ye, Şeba çiftliklerini Lübnan'a, Doğu Kudüs'ü de Ürdün'e geri vermesi demek. Üçüncü şık çok çarpıcı elbette: Doğu Kudüs'ün Ürdün'e geri verilmesi, Yahudilerin Ağlama Duvarı'nı ellerinden çıkarmaları, ibadet için Ürdün makamlarından izin almaları demek. Dahası Doğu Kudüs'e yerleşmiş bulunan Yahudilerin yeniden bir Arap devletinin boyunduruğu altına girmeleri demek. 

Şu anki konjonktürde İsrailli hiçbir siyasetçinin bunu kabul etmeyeceği, edemeyeceği çok açık. Zaten siyasetçiler kabul edecek olsa, kamuoyu baskısı kabul edenleri devreden çıkacaktır. 

1967 sınırlarının durmadan gündeme getirilmesinin Yahudiler açısından barındırdığı bu absürtlük, iş Filistinliler açısından düşünülünce daha da büyüyor: 

Filistinlilerin 1967 sınırlarına 'fit' olmaları, İsrail'in bölgedeki varlığını resmen ve alenen tanımaları anlamına geliyor. Dahası bu, 1948 tarihini hiçbir şekilde gündeme getirememe sonucunu da doğuruyor. Türkçesi şu: "1948'de İsrail'in kurulması, ardından Arapları topraklarından kovmuş olması meşrudur ve doğrudur. Doğru olmayan, İsrail'in 5-11 Haziran 1967 arasında gerçekleştirdiği işgaldir." 

İsrail-Filistin meselesiyle ilgilenen Araplara sorsanız belki bu şekilde bir açıklamayı kabul etmeyeceklerdir, ancak ısrarla sürdürülen "1967 sınırları" tartışmalarının bundan başka anlamı yok. Ve İsrail bunun gayet farkında. Araplara 1948'i gündeme bile aldırmamanın sonsuz keyfiyle, şimdi 1967 sınırlarından da 'yırtma' peşinde. 

Netanyahu'nun açıklamasında dikkat çeken bir husus da, olası bir Filistin devletinin kuruluş müzakerelerinde Hamas'a ve Gazze'de yaşayan halkın herhangi bir temsilcisine kesin bir şekilde yer olmayacağını söylemiş olması. Bu, bir İsrail başbakanı açısından anlaşılır bir durum. Ancak işin garibi, Ramallah yönetiminin ağzından da Gazze'nin ve orada yaşayanların ne olacağına dair herhangi bir formül dökülmüş değil. 

Evet, diyelim ki Eylül ayındaki BM oylaması sonrasında Ramallah yönetiminin şansı yaver gitti ve 'Filistin Devleti' kuruldu. Hatta diyelim ki, bu devleti dünya da resmen tanıdı. 

Peki Gazze ve orada yaşayan bir buçuk milyon Filistinli ne olacak? Bu devlet onların da devleti olacak mı? Yoksa Gazze üzerinde devam eden abluka ve ambargo görmezden gelinerek, "Filistinliler olarak bir devletimiz var, bağımsızız" nutukları mı atılacak? Ve bu gelişme, Filistinlilerin bölünmüşlüğünün uluslararası alandaki tescili anlamına gelmeyecek mi? 

Filistin sorunu, öteden beri hep acil meselelerin halının altına süpürülerek ayrıntılarda kulaç atılan ve boğulunan bir sorun oldu. 1967 sınırları üzerindeki mevcut tartışma da, acil gündemlerin unutturulmasına hizmet eden 'cafcaflı' ama bomboş bir tartışmaya dönüşmek üzere. 

Hiç yorum yok: