2 Aralık 2012 Pazar

Özal Suikasti: Gerçek biliniyor! -D. Devlet -Abdurrahman Dilipak


Özal Suikasti: Gerçek biliniyor!

Sorun Uğur Tönik'e size anlatsın. O, o dönemde bu cinayeti soruşturan Yargıtay Cumhuriyet savcısı idi. Bu suikasti soruşturmak için görevlendirildi. O da soruşturdu.

Eğer Özal klasörünü açarsanız içinden bakarsınız kimler çıkar kimler. Kim çıkarsa çıksın, izini sürmek gerek. 

Bu memlekette bu konuda herkes bazı şeyleri bilir. İbrahim Tatlıses de bazı şeyleri bilir, tabi o zamanların Amiral gemisinin kaptanı Simavi'ler de. Onun yakın dostları İnanoğlu da bilir bir çok şeyi, bakarsınız.. Özal suikastinin gizli olduğu şişenin tıpasını açarsanız cin dışarı çıkar.. 

Yani Pandorosanın kutusu açılır.. Bu şişenin tıpası açılacak ya da şişe kırılacak.

İçindeki cin rahat durmuyor. Şişe patlayabilir de.

Şişeden çıkacak cin, MGK'ya mı kaçar, TSK'ya mı, yoksa Loca'ya mı kaçar bilmiyorum.. Cinin peşine takılırsanız, o size Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrası, Oda, Loca, bankacı, elçilik, 40 kapıya götürür.. Eğer gözünüz korkarsa kırk pınara gider, susuz da dönebilirsiniz..

Çağırın Yirmibeşoğlu'nu size herşeyi anlatsın.. Adam 80'in üzerinde bir yaşa sahip. Ailesi ile paylaştığı şeyler vardır.. O dönemde MGK'da görev yapanlar vardır. Sorun söylerler..

Paşamız aynı zamanda Türkeş'in ekibindendir.. Amerikancı'dır da.. NATO'cudur, Özel Harpçi'dir kendileri.. Şu itiraf ona ait: "Kıbrıs'ta cami yaktık..." Emekli general Sabri Yirmibeşoğlu 23 Eylül 2010 tarihinde Habertürk muhabiri ile yaptığı görüşmede şunları söylüyor: "Eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini bir mukavemet hareketini göstermesini arzu ederseniz sizin saygın değerlerinize düşmanın, karşı tarafın bir şey yaptığını, küçültücü hareket yaptığını gösterirseniz, halkı galeyana getirirsiniz. Özel Harp'te bir kural vardır; halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs'ta cami yaktık biz. Cami yakılır mesela." 

Balyoz iddianamesindeki, General Başbuğ'un bir türlü anlamak istemediği Cami bombalama hikayesi de işte böyle bir şey olsa gerek.. 

Özal suikasti sır değil. MİT arşivlerinde de Emniyet arşivlerinde de bu bilgiler vardır.. MGK da vardır. GKB de de.. Jandarma da var bu işin içinde, işin sivil görüntülü unsurları da..

Demirel de bilir bu işin aslını, Cindoruk da ve tabi Ağar da.. Ne diyor TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Başkanı Ersönmez Yarbay: "1992-93 ve 94 yıllarında yaşanan olayların birbiriyle bağlantılı ve birlikte yeniden araştırılması gerek. Bir kısım güçlerin değişik kesimlerden insanları öldürterek cenazelerine yüz binlerce insan toplanmasını sağladığına ve böylece toplumda kamplaşma meydana getirdi. O dönemki olayların zincirleme. Özal'ın ölümü, 33 er olayı, Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu'nun ölümü birbiriyle bağlantılıdır. Devlet bu yıllarda terörle mücadelede politika değiştirmişti ve terörle, terörün yöntemleriyle mücadele ediyordu. Bu süreçte birtakım insanlar infaz edildi. Komisyona her gelen 'devlet sırrı' dedi, Mumcu cinayetini çözemedik!" dedi.

Bu rezalete artık bir son verilmesi gerek.. Devlet cinayet işlemez. (!?) Ama devletin içindeki birileri, devleti ele geçirdiğini düşünen birileri, devleti paravan gibi kullanarak cinayet işliyor, soygun yapıyor, insanları birbirine kırdırıyor. Bunu yaparken de "Herşey vatan için" diye bağırıyor.. Bu millet ve ülkeye karşı bir suikasttir. Bu devleti cinayet şebekesine dönüştüren bir komplodur..

Uğur Mumcu'nun başına gelenler, Muhsin Yazıcıoğlu'nun başına gelmesin. Bu işin de üzeri örtülmeye kalkılırsa, savcısı da, MİT'i de, Jandarması da, Emniyeti de bu cinayete ortak olur..

28 Şubat'ı Araştırma Alt Komisyonu Başkanı Yaşar Karayel, "darbeci güçlerin hala canlı ve ayakta, dışarıda olduğunu" söylüyor. JİTEM'in 100.000 personelinin uykuda tutulduğunu söylüyor. İçişleri Bakanı bu iddialar karşısında bir şey söylemeli.. Kim bunlar, neredeler, ne yapıyorlar?

Bütçeyi konuşuyoruz da, bu 100.000 personelin bütçesi nereden ve nasıl karşılanıyor.

İddialar vahim. Bunlar sıradan insanlara ilgisi olmayan üniversite diplomaları vermişler ve bunlar devlet kadrolarına yerleştirilmiş, yetmemiş bunun üzerine akademik kariyerler yapmışlar. 

İnsaf etse de Ağar konuşsa.. Sırlarını mezara götürmese.. Cem Ersever'i kim, niçin öldürdü, Yeşil, insaf etse de, ortaya çıkıp anlatsa.. İnsaf etse de Öcalan konuşup şu kahrolası derin güçlerin derin sırrını anlatsa.. Sivas neydi, Başbağlar'ı kim niçin tezgahladı biri anlatsa bize.. Birileri "dilsiz şeytan" olmaktan korkmuyorlar mı acaba! "Dilsiz şeytanlar"dan "milli kahraman" olmaz!

Üçok, Aksoy, Hablemitoğlu cinayetlerini kim niye işledi. Mümtaz Soysal'ın da bunları bilmesi gerek ama, konuşmaz nedense..

Sırlarını mezara götürecekler, eğer ahiret gününe inanıyorlarsa, orada da yakalarını bırakmayacağımızı bilmeliler. Orada yar ve yardımcıları olmayacağı gibi, hiç bir gerçek de gizli kalmayacak. Selam ve dua ile..

D. Devlet

Şimdi e-devlet moda ama, bir de d-devlet var. Yani "derin devlet"..

DGM eski Başsavcısı Nusret Demiral, Özel Harp Dairesi konusundaki soru üzerine şöyle konuştu: "Bu hususlarda bana bir şey sormayın. Ben devlet adamıyım. Öyle yetiştik biz. Devletin her şeyini konuşamazsın. Demokrasi, her şeyin aynası değildir. Devletin menfaatine olan şeyler gizli kalabilir."

Peki, o şeyin "devletin menfaati" olduğuna kim karar verecek! "Her şey vatan için" demek yeterli mi? Bunun sınırı ne? Bu gerekçeyle birini öldürebilir misiniz?.. Birinin malına el koyabilir misiniz, birinin şeref ve haysiyeti ile oynayabilir misiniz?

TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu da Demiral için, "Mumcu cinayetini araştırmamızı engelledi" suçlamasında bulunuyor. Bu kendisine sorulduğunda cevabı basit, açık ve net: "Biz böyle yetiştirildik"

Son TBMM darbeleri araştırma komisyonunun araştırmaları sonucu ortaya çıkan bir gerçek var: Derin devlet hâlâ, bir ölçüde dizginlense de, büyük ölçüde olduğu yerde duruyor..

Derin bir irade süreci kontrol altına tutuyor.. Açık ve net bir şekilde söylüyorum. Ortada derin devlete karşı verilen bir mücadele yok. Derin devletin kendi içinde bir hesaplaşması sözkonusu..

"Kontrol dışı unsurlar" üzerinde oluşturulan baskı ile, mesaj veriliyor.. Kontrol dışı unsurlar teslim alınmaya çalışılıyor..

Ergenekoncuların anti Amerikancılıkları da aynı şekilde, bir kıskançlık histerisinden başka bir şey değil. Yoksa bunların dünki efendileri, paralarını veren, eğiten, silahlandıran, hedeflerini çizen irade ABD değil mi idi? Eski efendileri şimdi yeni bir yapılanmaya gitme kararı alınca, eski uşaklar ayaklanmaya çalıştılar. Bu direnişleri, derin devlet elemanlarının illegal grevidir..

Patron yine aynı patron. Onu görelim, bilelim.. İşin içinde ABD, İngiltere, İsrail, hepsi var.. Bizim burada biraz nefes almamızın sebebi, bugünler, bundan sonrası için kendi aralarında da görüş ayrılığına düştüler.. Sadece ABD, İngiltere ve İsrail arasında görüş ayrılığı yok, ABD'nin kendi içinde, İngiltere'nin kendi içinde, İsrail'in kendi içinde görüş ayrılığı var.

Dikkat ettiniz mi, bu derin yapıların dış bağlantıları hiç deşifre edilmiyor. Yine dikkat ettiniz mi bu işin ucu hiç Localara uğramıyor.

Bilirsiniz ki, her darbeden sonra oluşturulan ara rejim hükümetleri hep masonlardan oluşturulur.. Partiler, dernekler, vakıflar, sendikalar kapatılır ama Loca kapatılmaz, kapatılamaz.. Ama nedense bugüne kadar bu derin hesaplaşmada Masonların adı hiç geçmiyor.. Bunların işin içinde olmadığı bir derin operasyon olabilir mi?

Mumcu, Özal, Hablemitoğlu davaları gündemde şimdi.. Cumhurbaşkanlığı DDK da devreye girdi.

Keşke önce şu Muhsin Yazıcıoğlu davası da bir açılsa da önümüzü görebilsek. Çünki en yakında, en açık şekilde ortaya çıkan dava bu.. Hepsi aynı merkezin işi aslında.. Aslında açılacak çok dava var daha. Sıvas, Başbağlar, Maraş-Çorum olayları, Bitlis paşanın ölümü, Okkan, Ersever, Üçok, Aksoy davaları, İpekçi davası, Sabancı suikastı.. Daha yüzlerce dava, olay.. Sanki derin bir ekip, Erdoğan'a gözünü dikmiş gibi.. Birileri fırsatını bulsa Erdoğan için etmediğini bırakmayacak. Bu derin yapıların umudu, parti içindeki birtakım adamlarının bu işleridir sanki.. Yarın tehditle ve şantajla bu adamların karşılarına dikilirlerse şaşmamak gerek..
AK Partililer de ayaklarını denk almalı. Özellikle belediye ve bazı eski-yeni politikacıların yakın çevreleri ile ilgili yolsuzluk dosyaları, kasetlerle ilgili bilgiler fısıldanmaya başlandı bile.. Birileri "topyekun savaş"a hazırlanıyor yine.. Bakın bu yolsuzluk, karı-kız hikayeleri sizin de, partinin de milletin de başına bela olabilir.. Hepsinden önemlisi Allah'tan korkun. O, olup bitenleri görmekte, duymaktadır. Hacca ve umreye giderek, birtakım hayır işlerine kaynak aktararak günahlarınızı affettiremezsiniz!

Şu bakanlıkta, şu devlet dairesinde, şu yöre insanları, şu cemaat adamları duruma hakim şeklindeki söylentiler de ayyuka çıktı. Yetti artık.. Bu iş patlarsa çoğu kişi bu işin altında kalır. Erdoğan'ın dış düşmanları kadar, içerideki bazı unsurların ihtirasları da başına iş açacak gibi duruyor..

Özal'ın otopsisine niye bu kadar takdık kafayı bilmiyorum. Özal suikastını araştırın gerçek ortaya çıkar.. Yirmibeşoğlu'na sorun, Uğur Tönik'e sorun. Otopside zehir buldunuz, ne yapacaksınız. Bu zehri kim, nerede, ne zaman verdi. Çankaya'daki bazı görevliler ve aile fertleri dışında kimi suçlayacaksınız.. Bu işi MOSSAD ya da CIA yapmışsa nasıl bulacaksınız? Bu işi yapan adamı bulsanız ne yazar! Bir garsonu buldunuz varsayalım. Sonuç ne olacak!

Gerçek ortaya çıksın, ona bir itirazım yok da, birileri, bu sorunları kullanarak sakın dikkatleri başka yerlere çekmek, kendi siyasi rakiplerini tasfiye etmek, ya da birilerini teslim alarak şantaj yapmak için bu işleri kullanmak istiyor olmasın..

Ha! Sahi, şu Arınç suikastı soruşturması ne oldu? Kozmik odaya girildi, sonra ne oldu? Neyin nesi idi o el bombaları.. 100.000 kişilik gizli ordunun silahları nerede, kim bunlar ve maaşları nereden, nasıl ödeniyor bir öğrensek..

TBMM darbeleri araştırma komisyonuna ulaşan belgeler 12 Eylül ve 28 Şubat savcılarına gitmiş.. Peki Sayıştay'a neden gönderilmedi? İsteyen mi yok yoksa.. Bana kalırsa asıl büyük soruşturmayı Sayıştay yapmalı..Daha işin başındayız.. Daha işin Media ayağı, Mafia ayağı, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK, Diplomasi ayağı çözülmedi, dış ayakları çözülmedi, sanat, spor dünyasına, Locaya kapı açılmadı, Tarikatlardaki yapılar deşifre edilmedi daha.. Hep diyorum ya, şeyh de var bu yapıda, fahişe de.. Sağcı da var, solcu da, Alevi de var, Sünni de.. Olmayan yok ki! Selâm ve dua ile..

Hiç yorum yok: