2 Aralık 2012 Pazar

Kanuni idam ettirdiği defterdarın sarayına sığındı - Avni Özgürel


İklim değişikliği yeni ama afetler eski

Gün geçmiyor ki gerek Türkiye’den gerekse dünyanın başka bir köşesinden sel, deprem, heyelan haberi gelmesin. Yaşananlara, teknolojik gelişmenin sebep olduğu tahribat, nüfus artışı ve kentleşmeyle bozulan dengeye doğanın tepkisi demek mümkün. Ancak kimi bilim insanları, tabiatın dengesinde meydana gelen bozulmanın etkisini kabul etmekle birlikte durumu bununla izah etmenin abartı olduğu, doğal afetlerin tarihin her döneminde gel-git dalgası andırır şekilde dönemsel olarak kabardığı kanısında.

Türkiye, özellikle de İstanbul çerçevesinde bakıldığında zorlu tabloların eski çağlardan beri yaşanageldiği gerçek. Bizans kayıtlarında İstanbul’un gökten kül yağmasına maruz kalıp çatıların dört parmak kalınlığında kül yığınıyla kaplandığı, 1034 senesi nisanında şiddetli yağan dolunun ardından gece yarısı bir yıldızdan yayılan güçlü parlaklık sebebiyle halkın Güneş doğdu sanıp mabetlere akın ettiği vs bilgisi var. Benzer felaketler Osmanlı hâkimiyetinde geçen asırlar boyunca da devam etti.

Kanuni idam ettirdiği defterdarın sarayına sığındı

Belgeler İstanbul’da yaşanan en büyük afet için 1563 senesi eylül ayının pazartesiye denk gelen 20’nci gününü işaret ediyor. Kanuni, refakatindekilerle birlikte Halkalı çevresinde ava çıktığında hava üç gün boyunca günlük güneşlikti. Ve o sabah kısa süre sonra havanın bozacağına dair hiç bir işaret yoktu. Birden gökyüzü karardı ve ilk serpinti dalgası geldi. Bunu fazla umursamadı Kanuni ama birkaç dakika içinde adeta gök delineyazdı. Çadırlara sığındı saray erkânı. Ama göz açıp kapayana kadar çadırlar su altında kaldı. Çaresiz yakındaki bir yapıya sığınmak zorunda kaldı Kanuni. Otuz sene kadar önce Irakeyn seferi sırasında Sadrazam Makbul İbrahim Paşa’nın kışkırtmasıyla idam ettirdiği Defterdar İskender Çelebi’nin sarayıydı burası. Çağının önde gelen aydınlarından, özel üniversite misali çevresine seçtiği zeki gençleri toplayan, sanata meraklı, sanatçının hamisi, zengin, ihtişamlı, 
daha ötesi Kanuni’nin en fazla itimat ettiği idareci; Latifi’nin ‘Girmez ele bin yılda bir insanın eyisi

Bulur getirir devran yerine demesünler
Adem ki odur iyilik ile andırır adını
Devlette olan herkese insan demesünler’ 
diye andığı, pek çok şairi İbrahim Paşa’nın hışmından kurtarmış kişiydi İskender Çelebi... “Bu dünyaya iki İbrahim geldi. Biri put yıktı, diğeri put dikti” diyerek doğrudan sadrazamı hedef alan Figani dahi vardı ipten kurtardıkları arasında. 

Kanuni’nin kurtulduk demesinden bir süre sonra Halkalı Deresi taştı ve sular binayı işgale başladı. Sedirlere çıkılması yetmedi... Sonunda Kanuni uzunca boylu bir iç oğlanın sırtında tavan arasına taşındı...

Tarihçi Erhan Afyoncu anlatıyor sonrasını: 

“Şiddetli yağmur sabahın erken saatlerine kadar devam etti. Sabah olduğunda hava hiçbir şey olmamış gibiydi, güneş açmıştı. Kanuni sığındığı bölmede sabaha kadar beklemişti. 

Sel İstanbul’u adeta savaş alanına çevirmişti. Özellikle dere yatakları ile Boğaz’a yakın yerlerde büyük tahribata yol açmıştı. Sokaklarda ve dere yataklarında yağmura yakalananlardan onlarca insan boğularak can vermişti. Su kanallarının içi tamamen kumla kapandığı için kullanılamaz hale gelmişti. Yetmişe yakın ev de yıldırım düşmesi yüzünden yanmıştı.

Bu durum üzerine Kanuni Sultan Süleyman, devlet adamlarını da yanına alarak 21 Eylül 1563’te yıkılan su kemerlerini gezdi. Mimarbaşı Sinan’a gerektiği kadar para harcayarak ve istediği kadar adam alarak su kemerlerinin tamirini emretti. Kanuni’nin isteği ve takibi sonucunda su kemerleri kısa sürede yeniden yapılarak İstanbul’un su meselesi geçici olarak halledildi.”

Eyüp Camii başta olmak üzere birçok yapı sular altında kalmış, 74 ev yıldırım düşmesi sonucu yanmış, deniz bir hafta bataklık görünümünde bulanık kalmıştı... Yıkılan yerlerin tamiri ve Çekmece’de yeni bir köprü inşası için yüklü bir ödenek tahsis edildi. Padişah Çekmece’de ateşe, suya ve zelzeleye mukavemet edecek derecede bir köprü inşa edilmesini emretti.

Hiç yorum yok: