9 Aralık 2012 Pazar

Bir darbe merkezi olarak Fatih Camii -Murat Bardakçı


BALYOZ planı iddiası, Türkiye'nin gündemine balyoz gibi indi.


Böyle bir plan hakikaten yapıldı mı, yoksa tamamen uydurma mı veya rutin bir tatbikat planının içerisine hayalî maddeler mi ilâve edilip yayınlandı, henüz bilmiyoruz.

İddiaların bazı can alıcı noktalarını hatırlayalım: "Evliya türbesi" gibi saygı gören Fatih Camii bombalanacak, bir jetimiz yine kendi jetlerimiz tarafından düşürülecek ve askerî bir müze cübbeli adamlar tarafından basılacakmış!

Senaryonun sadece bu üç sahnesi bile planın ne kadar akıl almaz bir iş olduğunu göstermeye ve gerçekliği konusunda büyük kuşkular yaratmaya yeter gibidir. Dolayısıyla iddiaların doğru olup olmadıkları tamamen anlaşılmadan bir yorumda bulunmak yanlış olacağı için, biraz da mizah olsun diyerek, Fatih Camii'nde 1623'te, yani bundan 387 sene önce yaşanmış ve tarihçi Mustafa Naima Efendi tarafından kayda geçirilmiş olan bir irtica hadisesini hatırlatmak istedim.

KADI EFENDİYE DAYAK

Tahtta aklından zoru olan Birinci Mustafa, "sadaret" yani başbakanlık makamında da Mere Hüseyin Paşa vardı.

Herşey, sertliğiyle meşhur Mere Hüseyin Paşa'nın bir kadıya sopa çektirmesiyle başladı. Dayak yiyen kadı seyyidlerden idi, yani Hazreti Muhammed'in soyundan geliyordu. Kapı kapı dolaştı, başına gelenleri anlattı ve Mere Hüseyin Paşa'nın dinden çıkıp "kâfir olduğunu" söyledi.

Sadrazamdan zaten şikâyetçi olan ulema, kadı efendinin şikâyetini fırsat bilip Fatih Camii'nde toplandı. Başlarına geçen Yahya Efendi adındaki eski bir hoca, Mere Hüseyin Paşa'nın küfre girdiği, kanının da helâl olduğu yolunda fetva verdi.

Ortalık karışmaya başlayınca, Paşa, kurtuluşu yeniçeri kışlasına sığınmakta buldu ve Fatih Camii'nde bekleyen ama sayıları gittikçe artan hocalara isyana son vermeleri için elçiler gönderdi.

Hocalar, elçilerin kafasını-gözünü yarıp camiden attılar ve Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin Efendi'nin sarığını çözüp "şeriat bayrağı" niyetine kapıya astılar.

İsyancıların söz dinlemez hâle geldiklerini anlayan Mere Hüseyin Paşa, yeniçerilere camiyi isyancılardan temizlemelerini emretti. Bazı genç askerlerin tereddüt göstermeleri üzerine "Bre yürüyün! Bu herifler ulema değil, padişaha isyan eden birer âsidirler ve katledilmeyi haketmişlerdir. Daha fazla iblislik etmelerinin önüne geçin" diyerek askerleri Fatih'e yolladı.

CESEDLER LÂĞIMA ATILDI

Askerler hocalara önce nasihat ettiler, "Dağılmazsanız vallahi hepinizi telef ederiz" dediler ama hocalardan "Bize silâh çekeceğinize gelip yanımızda namaza durun" cevabı gelince palalarını çekip"Bre, vurun!" haykırışlarıyla içeriye daldılar.

Fatih Camii'nde o gün kan gövdeyi götürdü ve sadece isyancı hocalar değil, namaza gelmiş olan birçok kişi de öldürüldü. Yeniçeriler, ölü sayısının tepki yaratmasını önlemek için cesedlerin bir kısmını lâğımlara, bir kısmını da caminin etrafında kazdıkları kuyulara attılar. Hayatta kalan hocalardan bazıları daha sonra idam edildi, ayaklanmanın lideri Yahya Efendi de sürgüne gönderildi.

İsyanın bastırılmasından sonra, halk hocalarla her yerde alay etmeye başladı. Artık sokakta bir sarıklı gördükleri zaman "Sancak dibine, sancak dibine" diye bağırıyor, çocuklar da sarıklının peşinden koşuyorlardı.

Vakti zamanında böyle kanlı ayaklanmaların mekânı olan Fatih Camii'nin, şimdi Balyoz Planı'nda da bahsi geçiyor. Tuhaf, hem de çok tuhaf...

Hiç yorum yok: