30 Ekim 2012 Salı

ÇİN SEDDİNİN YAPILIŞ NEDENİ HAKKINDA DEĞİŞİK BİR GÖRÜŞ -Yrd. Doç Dr. Bülent OKAY

HARİTA II: Ch'in Hanedanlığı Dönemi'nde Çin Seddi'nin durumu.


ÇİN SEDDİNİN YAPILIŞ NEDENİ HAKKINDA DEĞİŞİK BİR GÖRÜŞ
Yrd. Doç Dr. Bülent OKAY


Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi
uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı
görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür.
Çin hakkında fazla birşey bilmeyen bir kişi bile, en azından
Çin Seddi'nin varlığından haberdardır.

Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır. Orta
Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz
ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır. Ansiklopedilerin ve bazı
tarih kitaplarının verdiği bilgiyi kısaca şöyle özetleyebiriz: "3.000 kilometre
uzunluğunda ve 6 metre yüksekliğindeki bu duvar, kuzeyden Çin
üzerine aralıksız akınlar yapan Türkleri ve Moğolları durdurmak amacıyla
yapılmıştır." Burada verilen rakamlarda bazı küçük değişiklikler olabilir
ama, anlatımın özünde değişiklik olmaz. Hatta bazı kişiler tarafından
bir övünme nedeni olarak algılanır ve "korkak Çinlilerin, Türklerden ne
kadar çok korktukları" gururla ifade edilir.

Çin Seddi'nin hangi amaçlar için yapıldığına geçmeden önce, bu yapı
hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.

Çin Seddi'nin Çince adı, "On Bin Li Uzunluğundaki Duvar" dır. Kilometre
olarak ifade edilirse, yaklaşık 6.700 kilometre uzunluktadır. Temeldeki
genişliği 6.5 metre olan duvarın üst kısımdaki genişliği ise 5.7
metredir. Duvarın yerden yüksekliği genelde 8.5 metre olup, önemli geçitlerin
ve büyük kapıların bulunduğu yerlerde 12 metreye ulaşmaktadır.
Dağların yüksek zirvelerinde ise bu yüksekliğin 1.5-2 metreye kadar düştüğü
de olmaktadır. Burçların yüksekliği 1-1.7 metre dolayındadır. Bazı
bölümleri taştan ve bazı bölümleri de kerpiçten yapılmış bu yapının,
uzaydan çıplak gözle görüldüğü ileri sürülmektedir.

Genelde Çin Seddi'nin, Ch'in Shih Huang döneminde M.Ö. 215 yılında
yapıldığı kabul edilmektedir1. Gerçekte ise, Çin Seddi'nin yapılışı
daha eskiye dayanmaktadır. Savaşan Beylikler Döneminde, M.Ö. 7. yüzyılda
birbirleriyle kıyasıya savaşan yedi derebeylik vardır. Bu derebeylikler,
dağ ve ırmak gibi doğal sınırların olmadığı yerlere yüksek duvarlar
yaptırarak, sınırlarını belirlerlerdi. İlk duvar, M.Ö. 657 yılında Ch'u derebeyliği
tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraları, M.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda,
başta Ch'i derebeyliği olmak üzere diğer derebeylikler de sınırlarım
belirleyen duvarlar yaptırmışlardır. Böylece, Çin Seddi'nin bir bölümü daha
o zamanlarda ortaya çıkmış oluyordu. Bu dönemlerde yapılan duvarlara
"iç duvar"; sonradan M.Ö. 4. yüzyılda, Hun (Hsiung Nu) 1ar ile sınır
komşusu olan kuzeydeki Yen, Chao, Ch'in, Wei ve Han derebeylikleri tarafından
yaptırılan duvarlara ise "dış duvar" adı verilmektedir
M.Ö. 221 tarihinde Ch'in derebeyliği, diğer 6 derebeyliği yenerek ülkede
siyasi birliği sağlamış ve Ch'in Hanedanlığı'nı kurmuştur. Ülkede siyasi
birliğin sağlanmasından sonra, general Meng T'ien komutasındaki
300.000 kişilik bir ordu M.Ö. 215 yılında Hunların üzerine yürümüş ve
onları kuzeye çekilmeye zorlamıştır. San Irmağın kuzeye doğru yaptığı
kıvrımın içinde kalan verimli He Nan bölgesi Çinlilerin eline geçmiş ve
bu bölgeye, "Ch'in Devletinin Yeni Toprağı" anlamına gelen Hsin Ch'in
Chung adı verilmiştir2.

Hunlar kuzeye sürüldükten sonra, Yen, Chao, Ch'in, Wei ve Han derebeylikleri
arasında daha önceki dönemlerde yapılmış duvarlar birleştirilmeye
başlanmıştır. Bu arada, gerekli onarımlar da yapılmıştır. Ch'in derebeyliğinin
rakibi durumunda olan 6 derebeyliğe mensup 30.000 aile,
Hunlardan ele geçirilen bu bölgeye yerleştirilmiş ve Meng T'ien komutasındaki
askerlerle birlikte Çin Seddi'nin yapılışında çalıştırılmışlardır. Zorunlu
Bedenen Çalışma Yükümlülüğü gereği Çin Seddi yapımında çalışan
1 milyondan fazla işçinin yanısıra, pek çok suçlu, suçlarını Çin
Seddi'nin yapımında çalışarak ödemişlerdir3. Ancak, işçi gereksinimi arttıkça,
suçsuz insanlara çeşitli suçlar yüklenerek bu bölgeye gönderilmişler
ve Çin Seddi yapımında çalıştırılmışlardır.

Çin Seddi'nin yapımı M.Ö. 210 yılına, Ch'in Shih Huang'ın ölümüne
kadar aralıksız sürmüştür. Hükümdarın ölümünden sonra, general Meng
T'ien'in gücünden korkan başvezir, sanki hükümdarın emriymiş gibi
Meng T'ien'e "intihar etme cezası" bildirir. Meng T'ien intihar eder. Meng
T'ien'in ölümünden sonra bu bölgedeki askerlerin ve Çinli ailelerin çoğu
buralardan kaçarlar.

M.Ö. 206 yılında Ch'in Hanedanlığı sona erer ve Han Hanedanlığı
kurulur. Yeni kurulan Han Hanedanlığı döneminde Çin çok güçsüz bir
durumdadır. Hunların ise çok güçlü oldukları bu dönemde, Çinliler zorunlu 
olarak barışçı bir siyaset izlerler. Hunlarla akrabalık ilişkisi kurmak
için prensesler ve çeşitli hediyeler gönderirler. Bu barış döneminde Çin
Seddi aralarında sınır olarak kabul edilmiştir. Seddin kuzeyi göçebelere,
güneyi ise tarımla uğraşan Çinlilere aittir4.

Han Hanedanlığı döneminde de, Ch'in Hanedanlığı döneminde başlatılan
suçluları kuzeye sürgün etme ve Çin Seddi yapımında çalıştırma
sistemi devam ettirilmiştir. Çin Seddi'nin yapımı sürdürülürken, bir yandan
da doğal etkilerle yıkılan ve yıpranan yerleri de sürekli olarak onarılmıştır.
Onarım çalışmaları, sonraki hanedanlıklar tarafından da devam ettirilmiştir.
Bu onarımlardan en önemlisi 14-17. yüzyıllar arasında hüküm
süren Ming Hanedanlığı döneminde yapılan onarımdır. Moğolların
Çin'den atılmasından sonra, büyük bir bölümü harap olmuş Çin Seddi,
sanki yeni baştan yapılmışçasına büyük bir onarımdan geçirilmiştir. Günümüze
kadar ulaşan Çin Seddi'nin büyük bir bölümü Ming Hanedanlığı
döneminde yapılmıştır.

Buraya kadar, Çin Seddi'nin yapılışı hakkında kısa ve öz bilgiler vermeye
çalıştık. Şimdi de, Çin Seddi'nin yapılış nedenlerine değinelim. Her
ne kadar kuzeydeki Türklerin ve Moğolların Çin'e yaptıkları akınları durdurmak
için yapıldığı söyleniyorsa da, milyonlarca Çinlinin yaşamı pahasına
yapılan bu görkemli yapının sadece savunma amacıyla yapıldığını
söylemek pek inandırıcı olamaz.

Çin Seddi'nin yapılışındaki siyasi neden, askeri nedenden daha ön
plandadır. Kanımızca, bu duvarın yapılışındaki temel amaç, bir tarım toplumu
olan Çinlilerle göçebe uluslar arasındaki sınırı belirlemektir. Bu kanıya
nasıl vardığımızı örneklerle açıklamaya çalışalım.

Çin'de siyasi birliğin sağlanmasından sonra, ülkenin sınırlan hızla
genişlemiştir. Doğuda ve güneyde denizle, batıda ise yüksek platolarla sınır
olmuştur. Kuzeyde ise Sarı Irmak (Huang Ho) ve Karanlık Dağlar'dan
(Yin Shan) sonra hiç bir doğal sınır yoktur. Bu bölgedeki sının belirlemek
için, önceki dönemlerde yapılmış duvarların birleştirilmesi düşünülmüştür.
Böylece ortaya Çin Seddi çıkmıştır.

Biliyoruz ki, Çinliler sahip oldukları topraklan, kentleri ve köyleri
duvarlarla çevirmeden duramazlar. İlk bakışta sadece savunma amacıyla
yapıldığı izlenimi veren bu duvarların daha başka işlevleri de vardır. Aslında
hiç bir duvar aşılmaz değildir. Ama Çinliler, duvar içinde kendilerini
daha güvende hissetmektedirler.

Çin Seddi'nin yapılmasıyla Ch'in Shih Huang'ın göçebe uluslara vermek
istediği mesaj şudur: "Bu duvar bizim aramızdaki sının belirlemektedir.
Bu duvarın iç tarafı bize, dış tarafı size aittir. Bu duvarı aşmadığınız
ve topraklarımıza saldırmadığınız sürece, biz sizin ne yaptığınıza karışmayız."

Ch'in Shih Huang, ülkesinin her yerinde aynı standartlara u y u l m a s ı n ı
istemiş ve bu konuda çeşitli uygulamalar yapmıştır. Yolların genişliği, tekerleklerin
çapı ve dingil aralıklan hep bir standarda bağlanmış ve tüm
ülkede aynı ölçüler kullanılmıştır. Bunun içinde, öncelikle ülkenin sınırları
belirlenmiştir.

Daha önce de değindiğimiz gibi, Çin Seddi'nin yapılmasına Meng
Tien komutasındaki ordunun Hunları kuzeye çekilmeye zorlamasından
sonra başlanmıştır. Bu dönemde Çinliler, gerek askeri ve gerekse ekonomik
açıdan çok güçlüdürler. Hunlar, Çin için bir tehlike oluşturmamaktadırlar.
Hunları kolaylıkla kuzey bozkırlarına sürebilen Çinlilerin, böylesine
uzun bir uğraşı gerektiren ve son derece pahalıya çıkan bu duvarı
sadece Hunlardan korktukları için yaptıklarını söylemek pek inandırıcı
olamaz. Eğer Hunların çekildikleri topraklar verimli olsaydı, şüphesiz
Meng T'ien komutasındaki ordu Hunları rahat bırakmaz, daha ileriye sürmenin
yollarını arardı. Hunlar en verimli topraklarını Çinlilere kaptırdıktan
sonra, verimsiz kuzey bozkırlarına çekilmek zorunda kalmışlardır. Diyebiliriz
ki Çin Seddi, verimli topraklarla, verimsiz topraklar arasında da
bir sınır teşkil etmektedir.

Ch'in Hanedanlığından sonra kurulan Han Hanedanlığı döneminde
ise, durum bunun tam tersidir. Hunlar çok güçlüdürler. Hiç bir engel onları
durduramaz. Bu dönemde Hunlar, diledikleri zaman Çin Seddi'ni aşmışlar
ve Çin topraklarına girmişlerdir. Çinlilere kaptırdıktan He Nan
bölgesinde rahatça at koşturmuşlardır. Ch'in Shih Huang, ülkenin tüm gücünü
Çin Seddi, saray, yol ve anıt mezar gibi yerlere harcadığı için, yeni
kurulan Han Hanedanlığı çok yoksuldur. Yoksulluğun hangi boyutta olduğunu
anlamak için, vereceğimiz örneğin yeterli olacağı kanısındayım.
Han Hanedanlığı hükümdarının saltanat arabasına koşmak için aynı renkte
dört adet at bulamazlar. Başvezir ve generaller ancak öküz arabasına
binebilmektedirler5.

Hunlardan çekinen Çinliler, Hunlarla iyi geçinmeye çalışmışlar ve
onlarla akrabalık ilişkileri kurmuşlardır. Onlara prensesler ve çeşitli hediyeler
göndermişlerdir. Bu dönemde Hunlar ile Çinliler banş içinde yaşamışlardır.
Zaten, Çin Seddi çok güçlü olan Hunları durdurabilecek bir engel
durumunda da değildir. Görüldüğü gibi, bu dönemde de Çin Seddi'nin
savunmaya yönelik bir işlevi yoktur. Yapılan anlaşma gereği, Hunlar ile
Çinliler arasındaki sının belirlemeye yaramaktadır.

Ch'in hanedanlığı döneminde uygulanan sert yasalar, "bedenen çalışma
yükümlülüğü"nün dayanılmaz boyutlarda artırılması ve vergilerin çok
yüksek olması nedeniyle, halk yaşadığı topraklan terkederek kuzeye, baskı 
ve zulmün olmadığı bölgelere kaçmaya çalışmaktadır. Kaçmak isteyen
halk için en büyük engel, önlerinde yükselen Çin Seddi'dir.

Han Tarihi içindeki Ekonomi Kayıtları bölümünde, Ch'in Hanedanlığı'nın
kurulmasından sonra, zorunlu bedenen çalışma yükümlülüğünün
eski dönemlere göre 30 kat artırıldığı ayrıca, vergi gelirlerinde de eskiye
oranla 20 kat bir artış olduğu anlatılmaktadır6,7.
Bedenen çalışma yükümlülüğü uyarınca Çinli halkın hangi işlerde
çalıştırıldıklarına bir göz atalım,

a) Çin Seddi'nin yapılışında görev alan işçilerin sayısı 1.000.000 dan
fazladır. Bu işçilerin çalışmalarını kontrol eden ve kaçmalarını önlemekle
görevli asker sayısı ise 300.000 dir.

b) "A Fang Sarayı" yapımında 700.000 işçi çalıştırmıştır. ahşaptan
yapılan bu saray, Han dönemindeki bir iç çatışma sırasında tamamen yanmıştır.

c) Ch'in Shih Huang için yapılan büyük anıt mezarın yapımında
700.000 den fazla işçi çalıştırılmıştır. Ch'in Shih Huang'ın hükümdar olmasından
hemen sonra başlanan bu anıt mezarın yapımı 30 yıl sürmüştür.

1974 Yılında yapılan kazı sonuçlarına göre bu mezarın yeraltı sarayının
kapladığı alan 184.000 m2 dir.

d) Ch'in Shih Huang, iktidarda kaldığı 12 yıl içinde 5 kez tüm ülkeyi
kapsayan geziler yapmıştır. Arabası ile geçeceği yerlere muntazam yollar
yapılmıştır. Bu yolların yapımında da yüz binlerce işçi çalıştırılmıştır.
Savaşan Beylikler Dönemi'nde ülke nüfusunun 10 milyon dolayında
olduğu tahmin edilmektedir8. Demek ki, Ch'in Hanedanlığı dönemindeki
nüfus, yaklaşık olarak 10 milyon kadardır. Görüleceği gibi, sadece biraz
önce dediğimiz işlerde çalışanların sayısı 3.000.000 dan fazladır. Yani,
ülke nüfusunun yaklaşık 1/3 ü bu gibi işlerde çalıştırılmaktadır.

Ch'in Hanedanlığı döneminde uygulanan sert yasalar ve acımasız uygulamalar
nedeniyle halk, kapana sıkışmış birer köle durumuna gelmiştir.
Bu dönemde uygulanan cezalardan birkaç örnek vererek, halkın içinde
bulunduğu duruma biraz açıklık getirelim.


1) M.Ö. 356 yılında Shan Yang tarafından uygulamaya konulan ceza
sistemine göre, 15 aile ile grup oluşturmaktadır. Bu aileler, suç işlenmemesi
için birbirlerini sıkı kontrol etmek zorundaydılar. Eğer bir kişi suç
işlerse, bunu bildiği halde görevlilere bildirmeyen aile ya da ailelerin fertleri
kılıçla bellerinden ikiye biçilerek öldürülürlerdi. Suçluyu saklayan ailenin
fertleri de, düşmana teslim olmuş vatan hainleriyle bir tutulur ve
idam edilirdi9.

Başka birinin işlediği suç nedeniyle ailecek ölüme mahkum olmak,
insanların kolay kolay kabullenecekleri bir durum değildir. Herkes bu ülkeden,
bu yönetimden kaçıp canını kurtarmaya bakıyordu.

2) Yine bu dönemde uygulanan bir yasaya göre, eğer bir askeri birlik,
varması gerektiği yere tam zamanında varamazsa, komutanından askerine
kadar hepsi ölüme mahkum edilirlerdi. Bu nedenle, ölüm cezasına
çarptırılacaklarını anlayan askerler genellikle kuzeye kaçardı.
Ch'in Hanedanlığının son dönemlerinde, 900 kişilik bir birlik şiddetli
yağmur nedeniyle görev yerine zamanında ulaşamaz. Ölmek istemeyen
bu askerler, devletin de zayıf olmasından cesaret alarak yönetime başkaldırırlar.
Bu başkaldırı zamanla büyür ve Ch'in Hanedanlığ'nın sona ermesine
neden olur10.

3) M.Ö. 746 yılında (Ch'un Ch'iu Dönemi) başlayan ancak, Ch'in
Hanedanlığı döneminde çok daha acımasızca uygulanan bir ceza sistemi
daha vardır. Bu ceza sistemine göre, suçlunun ailesi ve bu aile ile akrabalık
ilişkisi olan aileler toptan idam edilirlerdi.

Burada kısaca, bu dönemde uygulanan bazı ceza sistemlerine değindik.
Anlaşılacağı gibi halk, sürekli olarak ölüm korkusu ile.birlikte yaşamaktadır.
Kaldı ki, sözkonusu cezaların uygulanış biçimleri ise, akla hayale
gelmeyecek derecede korkunçtur.

Görüldüğü gibi Ch'in Hanedanlığı döneminde, ülkenin tüm ekonomik
ve insan gücü Çin Seddi'nin, sarayların, yolların ve büyük anıt mezarın
yapımı için seferber edilmiştir. Zorunlu çalışma süresinin artırılması,
vergilerin yükseltilmesi, haksız yere suçlanarak sınır boylarında çalışmaya
mahkum olmak ve sürekli olarak ölüm korkusu ile yaşamak, Çin halkını
canından bezdirmiştir. Önlerinde ise sadece bir tek kurtuluş umudu
vardır, Hun topraklarına kaçıp, buralarda yeni bir yaşam düzeni kurmak.
Yapılan Çin Seddi ise, bütün bu insanların kaçmasını önlemek için yapılmış
bir hapisane duvarına benzemektedir. Buna rağmen, kuzeye kaçanların
sayısı hiç de az değildir.


Han Tarihi (Han Shu) içindeki Hun Kayıtları' nda; Hunların içinde
çok sayıda "Ch'in'li" bulunduğundan söz edilmektedir. Yen Shih Ku adındaki
tarihçi de, "Ch'in'li" sözcüğünü açıklarken, şöyle bir ifade kullanmaktadır:
"Ch'in Hanedanlığı döneminde çok sayıda Çinli Hunlara kaçmıştır.
Han Hanedanlığı döneminde, bu kişilerin soyundan gelenlere
"Ch'in'li" denilmektedir."11

Japon Yazar Takeshi Kaiko'nun "Panik ve Kaçış" adlı eserinde, Çin
Seddi'nin ve A Fang Sarayı'nın yapımında zorla çalıştırılan Çinli halkın
çektiği sıkıntıları ve acıları gerçekçi bir dille anlatmaktadır. Kaçmak isteyenler,
Çinli askerler tarafından korkunç işkencelerle öldürülmektedirler.
Öykünün Çinli kahramanı öykünün sonunda şöyle demektedir: "Kimseye
güvenmeden kaçmak ve bir Hunlu olmak. Bu, bulabildiğim tek çıkar yol.
Hunlar beni aralarına kabul edecekler mi bilmiyorum, ama her şeyi göze
alıp bunu deneyeceğim."12

Han Hanedanlığı döneminde, barış içinde olan Çinliler ile Hunlar
arasmda Çin Seddi'nin yıkılması ile ilgili bir görüşme ve bir Çinli vezirin
Han Hanedanlığı hükümdarı Han Yuan Ti'ye sunduğu rapor oldukça ilginçtir.
M.Ö. 33 yılında; ki Hunların zayıf, Çinlilerin güçlü oldukları bir dönemdir.
Hun lideri Hu Han Hsieh, yeni Çin hükümdarına bağlılığını göstermek
için ziyarete geldiğinde kendisine çeşitli hediyeler verilir. Hu Han
Hsieh çok memnun olur ve hükümdara damat olmak istediğini ifade eder.
Bunun üzerine, saraydaki cariyelerden Wang Chao Chün adındaki bir kız,
sanki prensesmiş gibi Hun liderine eş olarak verilir. Hu Han Hsieh, Han
hükümdarına yazdığı teşekkür mektubunda, artık Çin Seddi'ne gerek kalmadığını,
seddin yıkılarak buradaki askerlerin ve görevlilerin evlerine
dönmelerinin iyi olacağını belirtir. Hunların, nesilden nesile Çin sınırını
koruyacaklarını, hükümdarın tahtında korkusuzca oturabileceğini ifade
eder.

Han Yuan Ti, bu konuyu tartışmaları için vezirlerine görev verir. Vezirler,
böyle bir önerinin uygulanabilir olduğu konusunda fikir birliği
içindedirler. Yapılan öneriyi olumlu bulurlar. Ancak, sınır bölgelerini ve
göçebe ulusları iyi tanıyan Hou Ying adındaki bir vezir, bu önerinin hiç
de sanıldığı gibi iyi bir öneri olmadığı kanısındadır. Bu konuda hazırladığı
bir raporu hükümdara sunar. Han Tarihi içindeki Hun Kayıtları bölümünde
yer alan bu rapora bir göz atalım:

"Hunlar, Chou Hanedanlığı ve Ch'in Hanedanlığı'ndan bu yana sürekli
olarak Çin için tehlike oluşturan bir ulustur. Zaman zaman Çin'e saldırmışlardır.
Han Hanedanlığının kuruluş yıllarında Büyük Duvar (Çin Seddi) bir sınır olarak
 kabul edilmişse de, Hunlar sık sık bu duvarı aşmışlar ve eskiden kendi topraklan 
olan bu bölgede, sanki hala kendi topraklarıymış
gibi at koşturmuşlar ve avlanmışlardır. Han Wu Ti döneminde
(M.Ö. 141-88) Hunlarla yapılan savaşlarda Hunlar yenilmiş ve bu topraklar
yeniden ele geçirilmiştir. Hunlar tekrar Büyük Duvar'ın kuzeyine atılmışlardır.
Sınıra askeri birlikler gönderilmiş ve Büyük Duvar yeni baştan
onarımdan geçirilmiştir."

Hou Ying, Çin Seddi'nin yıkılmasının sakıncalarım 10 madde halinde
anlatmıştır:

" 1 . Büyük Duvar'ın kuzeyi düz bir arazidir. Burada ağaçlar ve otlaklar
az olup, genelde çöllerle kaplıdır. Baralarda sert rüzgarlar eser. Arazinin
düz ve çıplak olması nedeniyle, Hunların gizlenmeleri ve ani saldırılar
düzenlemeleri mümkün değildir. Büyük Duvar'ın güneyinde ise
yüksek dağlar ve derin vadiler bulunmaktadır. Sınır bölgelerinde yaşayanlar;
bu bölgeden geçen Hunlardan ağlamayanını görmediklerini söylerler.
Eğer sınır bölgesindeki askerleri geri çekersek, daha önceleri Hunlara
ait olan Karanlık Dağlar (Yin Shan) yöresini Hunlarla geri vermiş
oluruz.

2. Siz Hunları yendiniz. Onları tamamen yok etmeyip, yaşamalarına
izin verdiniz. Hunlar size müteşekkirdir. Size karşı bağlılıklarını ifade
ediyorlar. Ancak bilemeniz gerekir ki, göçebe uluslar zayıf oldukları zaman
kendilerini acındırırlar ve her şeye boyun eğerler. Ama, güçlendikleri
zaman, ellerine fırsat geçerse çok saldırgan olurlar. Artık onları kontrol
etmek mümkün olamaz. Geçmişteki olayları unuturlar. Şu sıralar güvenlik
içindeyiz ama, gelecekte meydana çıkabilecek tehlikeyi unutmamanız
gerekmektedir.

3. Bildiğiniz gibi; eğitim görmüş, yasalarla yönetilen sabırlı ve sessiz
Çinliler bile suç işlemektedirler. Onların suç işlemelerine engel olamıyoruz.
Hun halkı anlaşmaya uymazsa, Hunların lideri onları nasıl engelleyebilir?
Onları durdurması mümküri müdür?

4. Büyük Duvar sadece Hunlar düşünülerek yapılmamıştır. Önceleri
derebeylikler arasında yapılan bu duvar, derebeylerin birbirlerinin topraklarına
saldırmalarını önlemek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca, çeşitli nedenlerle
kendi topraklarını terkederek Çin topraklarına yerleşmiş olan göçebe
halkın, memleketlerini özleyerek geri dönmelerini de önlemektedir.

5. Sınır bölgemizde Batı Ch'iang (Hsi Ch'iang)'lar bulunmaktadır. Sınır
bölgelerinde görev yapan Çinli görevlilerin parayı çok sevmeleri ve
sadece kendi çıkarlarını düşünmeleri nedeniyle, bû ulus ile Çinliler arasında
çatışmalar hiç eksik olmaz. Çinliler, Batı Ch'iang'lıların mallarını,
hayvanlarını, kadınlarını ve çocuklarını kaçırmaktadırlar. Bu nedenle,
aralarında düşmanlık vardır. Eğer Büyük Duvar yıkılırsa, eski düşmanlıklar
yeniden alevlenir ve çatışmalar büyük boyutlara ulaşabilir.

6. Hunlarla yapılan savaşlar sırasında çok sayıda Çinli asker Hunların
topraklarına kaçmış ve oralara yerleşmiştir. Bu askerlerin Çin'de kalan
aile bireyleri (çocukları, torunları) yoksul bir yaşam sürmektedirler. Bu
kişiler atalarını özleyerek, daha iyi bir yaşama kavuşmak için Hunlara kaçabilirler.
Onlara bu fırsatı vermiş oluruz.

7. Sınır bölgelerinde yaşayan zengin ve soyluların hizmetlerine bakan
kadın ve erkek hizmetçiler çok zor bir yaşam sürmektedirler. Kaçmak
isteyenlerin sayısı oldukça çoktur. Kendi aralarında şöyle konuşmaktadırlar;
"Hunların memleketinde yaşam çok güzelmiş. Çok rahatmış. Ama,
elimizden düş kurmaktan başka bir şey gelmiyor." Bütün engellemelere
karşın, yine pek çok kişinin kaçmayı başardığını duyuyoruz. Büyük Duvar
yıkılırsa, kaçmak isteyen herkese fırsat tanımış oluruz.

8. Çin'de pek çok eşkiya çeteleri bulunmaktadır. Sıkı bir takip olduğunda,
Büyük Duvar onların kaçmasına engel olmaktadır. Böylece onları
yakalamamız mümkün olabiliyor. Eğer Büyük Duvar'ı ortadan kaldırırsak,
bu çeteler yakalanmaktan korkmayacakları için çok daha fazla suç işleyecekler
ve daha acımasız olacaklardır. Yakalamak istediğimiz zaman
rahatça kuzeye kaçabileceklerdir.

9. Büyük Duvar yapılalı 100 yıldan fazla oluyor. Çok sayıda kişinin
yaşamları pahasına, uzun süren çabalar sonucunda tamamlanabilmiştir.
Bazı bölümleri taştan yapılan bu duvar eğer korunmazsa, bir süre sonra
harap olur. Günün birinde bu duvara gereksinme duyarsak, eski durumuna
getirmek çok uzun zaman alır ve iş işten geçmiş olur.

10. Büyük Duvar'ı ve sınırı korumakla görevli askerlerimizi geri çekerek,
kuzey sınırlarımızın korumasını Hunlara teslim edersek, Hun lideri
bize iyilik yaptığı fikrine kapılacaktır. Biz ise ona borçlanacağız. Hunlar,
yaptıkları iş için bizden bazı isteklerde bulunacaklardır. Onları tatmin
edemezsek ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını şimdiden bilebilir miyiz?"
Hükümdar bu raporu okuyunca, Hunlar tarafından önerilen, Çin Seddi'nin
yıkılması ve burada görev yapan askerlerin dağıtılması konusunun
bir daha tartışılmamasını istemiştir. Hunlara verilecek uygun bir yanıt
aramışlardır. Hunlara bu konuda haber götüren general Hun liderine şöyle
bir açıklamada bulunmuştur:

"Büyük Duvar size karşı yapılmış değildir. Ülkemizdeki kötü kişilerin
sizin topraklarınıza kaçarak sizlere zarar vermesini önlemek için yapılmıştır.
Size bir zarar gelmesini istemediğimiz için bu duvarı yıkmayı
düşünmüyoruz."


Bu açıklamayı dinleyen Hun lideri, Çinlilere hak verdi ve Hun ulusunu
düşündükleri için teşekkür etti1 3 .

Buraya kadar anlattıklarımız da göstermektedir ki, Çin Seddi'nin sadece
savunma amacıyla yapıldığını söylemek mümkün değildir. İlginçtir
ki, Çin Seddi'nin Çinlileri Hunlardan korumak için yapıldığı ileri sürülmektedir.
Oysa, Çin Seddi'nin yapılışında milyonlarca Çinli insanlık dışı
yöntemlerle çalıştırılmıştır. Hun topraklarına kaçmak isteyenler de öldürülmüşlerdir.
Bu duvarın yapımında çalıştırılan milyonlarca işçinin yiyecek,
içecek ve diğer gereksinmeleri ve de duvar yapımında kullanılacak
taşların temini, kerpiç karmak için gerekli suyun taşınması gibi konular
düşünülünce, sadece savunma amacıyla böyle bir duvarı yapmak hiç de
akıllıca değildir. Kaldı ki, Çin Seddi dağ keçilerinin bile zor tırmandığı
zirvelerden geçmektedir. Buralardan saldın beklenmediğine göre, bunun
nedeni "savunma" ile açıklanamaz. Dikkatimizi çeken bir nokta da şudur:
Çinliler güçlüyken Hunların onlara zarar vermeleri mümkün değildir.
Hunların ,güçlü olduğu dönemlerde ise, Çin Seddi'nin hiç bir önemi yoktur.
Hunlar istedikleri an bu duvarı aşabilmekte ve Çin topraklarına girmektedirler.
Görüldüğü gibi savunma açısından pek fazla işe yaramamaktadır.
Öyleyse, bu duvarın yapımı için neden böylesine büyük bir insan
kitlesi feda edilmiştir? İşte bunu açıklayabilmek için Ch'in Shih Huang'ın
kişiliğine değinmemiz gerekmektedir.

Çin Seddi'nin yapılış nedenlerinden biri de, Ch'in Shih Huang'ın kendisine
karşı girişilecek bir başkaldırıdan korkmasıdır. Böyle bir girişimi
önlemek için çeşitli yöntemler uygulamıştır. Bunlara kısaca değinmeye
çalışalım:

1. Ülkedeki tüm silahlan toplattırır ve erittirir. Elde edilen madenden
12 adet büyük heykel döktürür. Altın ile kaplanan bu heykeller sarayın
bahçesine yerleştirilir. Böylece, silah yapımında kullanılabilecek büyük
miktarda maden, hükümdarın gözü önünde bir yere yerleştirilmiş oluyordu.

2. 120.000 Zengin aileyi başkent Hsien Yang'a naklettirmiştir. Ellerinde
geniş olanaklar bulunan bu zengin aileleri, kontrolu kolay olsun diye
başkentte bulundurmayı uygun bulmuştur.

3. Daha önceleri savaş halinde bulunduğu 6 derebeyliğin soylularında
oluşan 30.000 aileyi hükümet merkezinden uzakta tutmak için kuzey
sınırına göndermiştir.

4. Ülkenin önde gelen 460 aydınını diri diri toprağa gömdürerek öldürmüş
ve kendisine karşı çıkabilecek kişileri sindirmiştir.

5. Fal, tarım ve tıp kitapları dışında kalan tüm kitapları yaktırmıştır.
Bilgili halkın kendisine karşı çıkacağından korktuğu için, kitapların yakılmasını 
emretmiştir. Kitapların yakılmasını seyretmek bile yasaklanmıştır14.

6. Halkın sürekli olarak meşgul olmasını sağlamak amacıyla, bedenen
çalışma yükümlülüğü artırılmıştır. İnsanlar bir ömür boyu çalışmaya
mahkum edilmişlerdir.

İktidarı kaybetmekten çok korkan Ch'in Shih Huang, kendisi için
tehlikeli gördüğü tüm varlıkları ya ortadan kaldırmış ya da zararsız hale
getirmiştir. Çin Seddi, saray, yol ve anıt mezar yapımında çalıştırılan milyonlarca
Çinli, "hayatta kalmak"tan başka hiç bir şey düşünemez olmuşlardır.
Evlerinden, ailelerinden zorla koparılan milyonlarca kişi, ülkenin
uzak köşelerine götürülmüş ve niçin, neden böylesine çalışmak zorunda
olduklarını bile bilmeden, Çinli askerlerin işkencesi altında ölünceye kadar
çalıştırılmışlardır. Ch'in Shih Huang kendini çok beğenen bir kişidir.
Kendisine, "Çin'in İlk Hükümdarı" anlamına gelen "Shih Huang" adını
seçmiştir. Ömrü boyunca, olanaksız sayılan işleri başarmak için uğraşmıştır.
Ch'in Shih Huang'un bir özelliği de, ölümden çok korkmasıdır.
Ölümsüz olmak istemektedir. Hsü Fu adındaki bir kişiyi, binlerce kız ve
erkek çocukla birlikte, ölümsüzlüğün ilacını bulmaları için Doğu Denizi'ne
gönderir.15

Ölümsüzlüğü arayan Ch'in Shih Huang,. ölümsüzlüğün ilacını bulamamışsa
da; yaptırmış olduğu Çin Seddi ile bir bakıma ölümsüzlüğü yakalamıştır.
Ch'in Shih Huang sadece Çin Seddi ile değil; uyguladığı sert
ceza sistemi ve bilim adamlarının hala üzerinde çalıştıkları anıt mezarıyla,
yüzyıllar geçse de adından sözettirmeye devam edecektir.

Dikkatimizi çeken bir konu da, Çinli bilim adamlarının Çin Seddi'nin
yapılış nedeni konusunda suskun kalmalarıdır. Çin Seddi'nin savun:
ma amacıyla yapıldığını duyunca, buruk bir gülümsemeyle susuyorlar ve
bu açıklamayı kabulleniyorlar. Çin bilim adamları nedense bu konuda
susmayı tercih etmektedirler.



HARİTA I: Savaşan Beylikler Dönemi'nde, beylikler ve aralarındaki sınırları belirleyen  surların önemli bölümleri (Surların yapıldıkları tarihler harita üzerinde gösterilmiştir.)






















Dipnotlar

1. EBERHARD Wolfram, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1947, s. 83.
2. SZU-MA Ch'ien, Shih Chi (Tarih Kayıtları), 88. bölüm, Meng T'ien'in Biyografisi
ve 110: bölüm, Hun Kayıtları.
3. Ch'in Hanedanlığı döneminde başlayan "Ch'en Tan Ceza Sistemi"ne göre, suçlular
kuzeye sürülürler ve Çin Seddi yapımında çalıştırılırlardı.
4. SZU-MA Ch'ien, Shih Chi (Tarih Kayıtları), 110. bölüm, Hun Kayıtları, s. 2902.
5. SZU-MA Ch'ien, Shih Chi (Tarih Kayıtları), 30. bölüm, Fing Chun Shu (Ekonomi
Kayıtlan), s. 1417.
6. Bu yükümlülüğe göre her Çinli, devletin gösterdiği bir işte belirli bir süre çalışma
zorundaydı.
7. PAN Ku, Han Shu (Han Tarihi), 24. bölüm, Shih Hou Chih (Ekonomi Kayıtlan),
s. 1137.
8. CHIEN Po Tsan, Chung Kuo Shih Kang Yao (Kısa Çin Tarihi), Jen Ming Yayınevi,
Pekin, 1983, s. 107.
9. (Önce Verildi) Kısa Çin Tarihi, s. 81-82.
10. (Önce Verildi) Kısa Çin Tarihi, s. 108.
11. (Önce verildi) Han Tarihi, 94. bölüm, Hun Kayıtları, s. 3782-3783.
12. KAİKO Takeshi, (çev. Prof. Charless Dunn), Panic ant the Runaway (Panik ve
Kaçış), University of Tokyo, Tokyo, 1977.
13. (Önce verildi), Han Tarihi, 94. bölüm, Hun Kayıtları, s. 3803-3805.
14. (Önce verildi)- Shih Chi (Tarih Kayıtları), 6. bölüm, Ch'in Shih Huang Kayıtları,
s. 223-295.
15. (Önce verildi) Shih Chi (Tarih Kayıtları), 6. bölüm, Ch'in Shih Huang Kayıtları,
s. 236-247.



















Hiç yorum yok: