30 Ekim 2012 Salı

OSMANLILARIN KAZAN TATAR TÜRKLERİNİN KÜLTÜRÜ VE DİLİNE ETKİLERİ- Erdal ŞAHİN


OSMANLILARIN KAZAN TATAR TÜRKLERİNİN KÜLTÜRÜ VE DİLİNE ETKİLERİ
Erdal ŞAHİN*


Türklerin tarihleri kadar eski ve zengin kültürleri ile bu kültürün büyük bir
bölümünü oluşturan edebiyatları da vardır. Tarihin derinliklerinde bu edebiyatın köküne
ulaşamamakta; yalnız izlerine rastlamaktayız. Türk tarihinin belgelere dayanan en eski
devresi Büyük Hun İmparatorluğu zamanıdır. Bu dönemden günümüze yazılı metin
kalmamakla birlikte, Çin kaynaklarından o zamanki sözlü edebiyatımızla ilgili ipuçları elde
edilebilmektedir. Nitekim bir Hun türküsünün metni bu kaynaklardan tespit edilmiştir.1
Tespit edilen en eski Türkçe yazılı metin, Yenisey mezar kitabelerinden başka 8.
yüzyılda taşlara oyularak yazılmış olan Orhun Yazıtları’dır. Bu yazıtların yazarları olan vezir
Bilge Tonyukuk ve Yoluğ Tigin en eski Türk yazarlarıdır. Göktürk yazıtlarından sonra edebî
ürünler Uygur Türkçesi metinleridir. Bu dönem eserleri daha çok dinî mahiyette eserler olup
Türkçe Mani metinleri, Buda dininin esasları ve Buda’nın hayatını anlatan Altın Yaruk ve
Sekiz Yükmek adlı eserlerdir. Bunlardan başka İki Kardeş Hikâyesi ve Eski Turfan Şarkıları
gibi eserler ile tıbba, hukuka ilişkin eserler de vardır. 9. yüzyıldan itibaren İslâm dinini kabul
etmeye başlayan Türkler, dinle birlikte kültür, fikir, dil ve edebiyat alanlarında değişiklikler
yaşamaya başlamışlardır.

İslâmî Türk edebiyatının ilk ürünü, Karahanlılar devleti zamanında, 11. yüzyılda
Yusuf Has Hacib tarafından, Karahanlı Türkçesiyle yazılmış olan Kutadgu Bilig adlı eserdir.
Aynı yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, Türkçe halk şiirleri ve atasözlerinin de yer aldığı Dîvânü
Lûgati’t-Türk adlı sözlüğünü yazmıştır. Edib Ahmed, Atabetü’l-Hakayık adlı eserini yine
Karahanlı Türkçesiyle 12. yüzyıl başında yazmıştır.2

13. yüzyılda hem çağın, hem de bütün Türk yazı dili tarihinin en önemli
hadiselerinden biri diyebileceğimiz yeni Türk yazı dili şiveleri oluşmuştur.3 Orta Asya’da 12.
yüzyılda Ahmed Yesevî ve Hakim Süleyman Ata Doğu Türkçesi ile şiirler söylemişlerdir. 13.
yüzyılda yazılan ve Ali’ye ait olan Kıssa-i Yusuf, Doğu ve Batı Türkçelerinin hususiyetlerini
taşımaktadır. 13. yüzyılda Anadolu’da yetişen birçok şair Batı Türkçesinin yazı dilini
kurmuştur.


Anadolu’da 13. yüzyılda Selçuklular döneminde Hoca Dehhanî ile başlayan ve
kaynağını ve örneğini daha çok İran edebiyatından alan, İslâm kültürünün bütün kollarından
beslenen, Türk ruhunun özelliklerini aksettiren ve mahallî çizgilere de yer veren Divan
edebiyatı, en güçlü temsilcileriyle Osmanlılarla birlikte 600 yıldan fazla devam etmiş ve
canlılığını kaybetmekle birlikte günümüze kadar gelmiştir.4
Osmanlılar, tarihten aldıkları birikime kendilerinden de bir şeyler katarak yazdıkları
manzum ve mensur eserlerle ve bu eserlerde kullandıkları dille Türk dünyasının çeşitli
bölgelerindeki Türklerin kültür hayatına ve dillerine etki etmişlerdir. Bu etkinin görüldüğü
coğrafyalardan biri Kazan Tatar Türklerinin yaşadığı İdil-Ural bölgesidir.
İdil kıyılarında Bulgarlar zamanında verilen eserler5 ve 12-14. yüzyılda yazılmış
olan Kıpçakça eserlerle birlikte Altın Ordu ve Harezm devrinde yazılmış olan Ali Oğlu
Mahmud el-Bulgarî el-Kerderî’nin Nehcü’l-Ferâdis’i (1342), Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i
(1341-1342), Harezmî’nin Muhabbetnâme’si (1353), Hüsam Kâtip’in Dastân-ı Cümcüme
Sultan’ı (1368-1369) 6 Seyf-i Sarayî’nin Gülistan Tercümesi (14. yy.) Kazan Tatar
edebiyatının meydana gelişinde tesiri olmuş eserlerdir.7 Altın Ordu (1241-1502) ve Kazan
Hanlığı (1439-1552) devrinden kalma yarlık ve bitikler ile İdil-Ural bölgesinde tesadüf edilen
mezar taşları da Kazan Tatar Türkleri dil yadigârlarıdır. Kazan Tatar Türkleri bu dönem edebî
eserlerde kullandıkları Türkistan ile ortak olan dili “Türkî” dil olarak adlandırırlar. Kazan’ın
Ruslar tarafından ele geçirilmesinden sonra da “Türkî” yazı dili devam etmiş ve bir çok
Türkçe eser yazılmıştır.8İdil boyu Tatar Türklerinin kendi edebiyatlarını geliştirirken başka
bölgelerde -özellikle Türkistan ve Osmanlı- gelişen Türk edebiyatlarını da takip ettikleri bu
bölgede bulunan yazma veya basma eserlerden ve bu eserlerin dillerinin Tatar Türkçesine
olan etkilerinden anlaşılmaktadır.

1552 yılında Kazan Hanlığı’nın Rusya İmparatorluğu’na katılmasından sonra bu
imparatorluk içinde yaşayan Tatar Türkleri, aynı kültür ve medeniyet dairesi içinde oldukları
milletteşleri Osmanlılar ile ilişkilerini kesmemişler, özellikle kültürel yönde ilişkide olmaya
devam etmişlerdir.

Tatar aydınlarından birçoğu Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde -genellikle hacca
gitmek suretiyle-seyahat etme imkânı bulmuş ve izlenimlerini seyahatnamelerine
yazmışlardır. 1751 yılında Orenburg’a bağlı Segıyt köyünden Hindistan’a seyahat eden,

oradan Arabistan’a geçerek Osmanlı ülkesine ulaşan, tam otuz iki yıl sonra memleketine
dönebilen İsmail Ağa Bikmöhemmed’in Tav yakınlarında bulunan el yazma Seyahatname’si
böyle eserlerin en önemlilerindendir. Bu eser, Tatar edebiyatı tarihinde önemli yer tutan ve
çok defa basılarak okunan eserlerden biridir. İsmail Ağa memleketine döndüğünde, yani 1783
yılında ikinci bir Tatar Türkü seyahate çıkar. Bu Kazan yakınlarında bulunan Yaña Kişet
köyünden Möhemmed Amin Gomer oğludur. Bu da Osmanlı ülkesinde ve Arabistan’da neler
gördüğünü seyahatnamesinde gayet güzel anlatır.9

Osmanlı topraklarına hacca gitme, ticaret, öğrenim, gezme vb. sebeplerle gelen Tatar
Türkleri memleketlerine boş dönmemişler, Osmanlı Türkçesiyle yazılmış yazma veya basma
birçok eseri beraberlerinde götürmüşlerdir. Tatar Türkleri, bu suretle Osmanlıca birçok
eserden haberdar olmuşlar, bu eserleri okumuşlar, istinsah etmişler veya basarak geniş
kitlelere ulaştırmışlardır. Bu eserler 20. yüzyılın başlarına kadar Tatar Türklerinin manevî
hayatına önemli etki yapmıştır.

Tatar tarihçisi Mirkasıym Gosmanov: “Bizim Tatar halkı büyük sufî şair Celâleddini
Rûmî’nin Mesnevî’sini tanımış, sonraki devir Türk ediplerinden Süleyman Çelebi’nin
Mevlidü’n-Nebisi’ni, özellikle Yazıcıoğlu Muhammed Çelebi’nin meşhur Muhammediye’sini
okumuştur. Yazıcıoğlu Muhammed Çelebi’nin Muhammediye’si çok defalar istinsah edilerek
çoğaltılmış ve uzun yıllar Tatar medreselerinde ders kitabı olarak kullanılmış, daha sonra
Gabdulla Tukay’a tehzil yazmaya da malzeme olmuştur. Yine yarı kahramanlık, yarı dinî
Türk destanlarından Salsal-name, Çıkrıkçızâde Muhammed b. Ahmed’in (öl. 1623) Altı
Parmak’ı (Delâil-i Nübüvvet-i Muhammedî ve Şemâil-i fütüvvet-i Ahmedî) (bs. 1861) gibi
kitaplar da elden ele dolaşmıştır; araştırma gezilerinde bunlara çokça rastlanmaktadır.”10 der.
Bunlardan başka Selçuklu ve Osmanlı devrinde Anadolu’da yazılan dinî-tasavvufî
ve destanî birçok eser, ya asıl şekli ile ya da Kazan şivesine çevrilerek İdil-Ural bölgesinde
yazma veya basma olarak yayılmıştır. Tatarlar tarafından bilinip okunmuş olan ve Tatar
kütüphanelerinde yer alan diğer Osmanlı kaynaklı eserler şöyledir: Kıssa-i Fettah ed-Din,
Yedi Gazavat Kitabı, Mülk Darab oğlu Firuz Şahnın Cazular Bilen Gaza Kılgannıng Kıssası,
Menâkib-i Seyid Battal Gazi, Tuti-nâme11, Dasitân-ı Hatem Tay, Abu Ali Sina Hikâyâtı12,

Kırk Vezir13, Letâif-i Hoca Nasreddin (bs. 1845), Pirgali Kitabı (Pir Ali Vasiyeti) (bs. 1802),
İsmail Hakkı’nın (öl. 1772-1773) Marifet-nâme’si (kısaltılarak bs. 1895), Mevlânâ
Celâleddin Rumî’nin Miftahü’l-Tevhîd’i (ist. 1849), Ahkâmü’n-Necm (ist. 1821), İbret-nâme
(ist. 1823), Vakf-ı fi Müsebbî’llâh Fâtihiyyetü’l-Kitâb (ist. H. 1190), Hoca İshak Efendi’nin
Şemsü’l-Hakîkat’i (bs. 1861), İlim-Tasavvuf-Felsefe Tarihi (ist. 1803 ?), İncil’e Tenkid, (bs.
20. yy. başı), Tekmîlen-Tarîka14, Şerh-i Kasîde-i Bürde (Şeyh Sa’dullah el-Halavîn, ist. 19.
yy.), Mu’cizetü’n-Nebî (Süleyman Çelebi), Tarih-i Solakzâde (17. yy.), Âşık-nâme (19. yy.),
Dîvân-ı Hz. Kuddûsî (bs. 1881), Yusûf ü Züleyha15 (Ahmedî-i Germiyânî, 15. yy.), Mevlîd
Hikâyeti (bs. H. 1305), Ashâb-ı Kirâm (19. yy.)16, Bostan Tercümesi (19. yy.), Umdetü’lİslâm
(Abdurrahman İbn-i Yusûf), İmâdü’l-İslâm, Destûr-i Şâh-i Rû Hikâyet-i Pâdişâhî
(Farsçadan Türkçeye tercüme, 1566), İskender-nâme (19. yy.), Dîvân-ı Kuddûsî, Kıssa-i
Sultân-ı Evliyâ (Sarı Saltık Gazası), Leylâ ve Mecnûn (16-17. yy.), Mirât-ı Ahlâk, Melheme,
Dürr-i Meknûn (Muhammed Efendi Niksarî), Sırr-ı Rüşt-i Sa’âdet (Molla Câmi), Ustuvânî
Kitabı (Muhammed bin Ahmed Ustuvânî, 19. yy.), Târih-i Tâberî (1668), Şeh-nâme
(Firdevsî-i Tavîl, 16. yy.), Ferâ’idü’l-Fevâ’id fi Beyânü’l-Akâ’id, Tezkîre-i Meşâyih, Mu’ciznâme,
Risâle-i Kudsiye (Şeyh-i Zeyneddin Hafî, 18. yy.), Şeyh Necmeddin El-Bekrî er-Râzî,
İrşâdü’l- Mürîd ale’l-Mirâd fi Terceme-i Mirsâdü’l-İbâd (terc. Kasîm b. Mahmud Karahisârî,
1494), Envârü’l-Âşıkîn, Ahmediyye (19. yy.), Hediye, Acâ’ibü’l-Mahlûkât (Ahmed Bican),
Şerh-i Gülistân (Şeyh Mahmud bin Osman el-Lâmi’î, 1582), Şi’ir-Münâcâtlar (Derviş
Hakkı), Kasîde der-Sitâyiş Şehriyâr-ı Bülend İktidâr-ı Sultân Abdü’l-Azîz Han (1866), Tuhfei
Şâhidî (Şâhidî), Işk-ı Zûm (Âşık Paşa), Garîb-nâme (Âşık Paşa), Letâ’if ü Zerâ’if (Ali
Hüseyin el-Vâ’iz, Hikâyeler)17, Bin Bir Hadis-i Şerif Tercümesi18 ve çeşitli mecmualarda
bulunan Osmanlı Türkçesi şiirler, hikâyeler, kıssalar vb. Tatar kütüphanelerinde ve araştırma
gezilerinde köylerde bulunan kitaplara bakıldığında dinî-tasavvufî eserlerin, destanların,
hikâyelerin daha çok okunduğu görülmektedir. Bu da Rusya İmparatorluğu içinde yaşayan

Tatar Türklerinin böyle eserlerle benlik ve kimliklerini korumaya çalıştıklarını
göstermektedir.

19. yüzyılın sonlarına kadar devam eden bu kitapların etkisine bu yüzyılın sonlarında
Ziyaeddin Gümüşhanevî (öl. 1893) de katılır. Nakşibendiliğin Halidiye kolunun İstanbul'daki
temsilcisi, İdil-Ural ve Kazakistan bölgesinin meşhur Nakşî Şeyhi Zeynullah Rasulî (öl.
1917) ile İstanbul'da görüşmüş ve Rasulî'yi o bölgede halife tayin etmiştir (1870). Zeynullah
Rasulî Kazan, Ufa, Troyski gibi bölgelerde ve Kazak steplerinde irşat faaliyetine girişmiştir.
Rasulî, Gümüşhanevî hakkında Menâkıb-ı Ziyaeddin Gümüşhanevî adlı bir de eser yazmış ve
1900'de Kazan'da bastırmıştır.19

Özellikle, Kamûs-ı Türkî ve Kamûsü'l-Âlâm adlı eserleri ile İdil-Ural bölgesinde
tanınan Osmanlı aydını Şemseddin Sami'nin bazı kitapları Tatar Türkçesine aktarılmıştır.
Bunlardan bir tanesi olan Kadınlar adlı risalesi Fatih Kerimî tarafından Hatınlar Vazâifi
adıyla Tatar Türkçesine aktarılarak 1899 yılında Orenburg'da basılmıştır. Şemseddin Sami'nin
tesirinden bahseden Rızaeddin Fahreddin onun eserlerinin bilimsel olmasının ve dinî
meselelere pek fazla girmemesinin halk nazarında çok fazla okunmasını ve tanınmasını
engellediğini ifade eder.20

Ahmet Mithat Efendi, Tatar Türkçesine aktarılan ve basılan eserleriyle İdil-Ural
bölgesinde en çok tanınan Osmanlı Türkü yazarlarından biridir. Ahmet Mithat'ın bu bölgede
basılan eserleri Terbiyeli Bala (Kazan 1898), Kıssadan Hisse (Kazan 1902), Hayal ve
Hakikat (Kazan 1908) vb.dir. Özellikle İslâm dinini müdafaa eden üç ciltlik Müdafaa (1883-
1885) adlı eserinin Tatar âlimlerince çok istifade edildiğini belirten Fatih Kerimî, İstanbul'a
giden her Tatar Türkünün Ahmet Mithat Efendi'yle mutlaka görüştüğünü kaydeder.21
Osmanlıların İdil boyu Tatarları üzerindeki bu kültürel etkisi, Tatar yazar ve şairlerin
eserlerinin diline de yansımıştır. Birçok Tatar yazar ve şairi okudukları ve tesirinde kaldıkları
Osmanlıca eserlerin etkisiyle Osmanlı Türkçesine özgü birçok kelimeyi ve gramer şeklini
yadıgamadan eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Şüphesiz bunda Osmanlıların Türk
dünyası içindeki siyasî ve kültürel üstünlüğünün de çok büyük tesiri olmuştur.

Tatar edebî dilinde, 16. ve 17. yüzyıllarda Altın Ordu-Harezm edebiyatı dili (13-14.
yüzyıl) kaynaklı unsurlar kullanılmış, 17. yüzyıldan başlayarak şiir dili Çağataya dilinin
etkisine maruz kalmış, 17. ve 18. yüzyıllardan itibaren ise Osmanlı dilinin şiddetli nüfuzu
altına girmiştir. 18. yüzyıldan itibaren Tatar ilinde ticaretin gelişmesi ve özellikle zengin ve
enerjik tüccar sınıfın oluşmasıyla, Kazan Tatarları ile Kırım arasında ekonomik ve kültürel
ilişkilerin başlamasıyla, sonra da bu ilişkilerin Osmanlılar ile gelişmesiyle Osmanlı dili tesiri

güçlenmiştir. 22 Çağatay edebiyatının Orta Asya’da yavaş yavaş zayıflamaya başladığı
dönemde, Osmanlı edebiyatı daha da gelişmiş ve güçlenmiştir. Tatar edipleri özellikle şairler
bu dönemde farkında olmadan Osmanlılaşmaya başlamışlardır.23

Osmanlı Türkçesi, 18. yüzyıldan başlayarak özellikle 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın
başlarında Eski Tatar Türkçesini etkileyerek, eskiden girmiş bazı Oğuzca unsurların
kalmasını sağladığı gibi yenilerinin de yerleşmesini sağlamıştır. Bunlar şöyledir: -dık/-dék
(özellikle 19. yy.’ın sonu 20. yy.’ın sonu), -açak/-eçek, -mış/-méş, -mak/-mek, -malı/-melé, -
an/-en, mıştı/-méşté, -makta/-mekte, idé, -rmış/-armış,-ermiş,-arak/-erek.24 Yine Tatar yazı
dilinde ile bağlacı ve bu bağlacın ekleşmesi sonucu oluşan,-le eki de Osmanlı Türkçesi
etkisiyle kullanılmıştır.
“Güzel” ve “giz-” (Osm. gez-) ‘gezmek’ kelimeleri eski Tatar yazı diline Osmanlı
Türkçesi tesiriyle yerleşmiştir. 25 Bu kelimeler, bugünkü Tatar Türkçesi sözlüğünde
anlamlarını ve şekillerini korumuş olarak yer almakta ve bugünkü Tatar Türkçesinde
kullanılmaktadır. 26 Yine Osmanlı Türkçesi kaynaklı “güzel” kelimesi kız ismi olarak
Tatarlarda yaygın olarak kullanılmakatadır ve bu kelimeyle kişi isimleri yapılmıştır:
Güzelbay, Güzelbanu, Güzelbike, Güzelgöl, Güzeliye, Güzelcan gibi.27 Eski Tatar şiirinde
“min” yerine “ben” kişi zamirine çokça rastlanmaktadır. Bu kelime de Osmanlı Türkçesi
tesiriyle eski Tatar Türkçesinde kullanılmıştır28. Bugün ise bu kelime görülmemekte “min”
kelimesi kullanılmaktadır. Yine 18. yüzyıl Tatar şiirinde bar yerine var, ber- yerine ver-, baryerine
var- kullanılmış, bazı kelimelerde ñ’lerin n’leşmesi Osmanlı Türkçesi tesiriyle
olmuştur.29

Menir Minulloviç Negmetullov’un Rol i Mesto Oguzskih Elementov v İstorii
Razvitiya Tatarskogo Yazıka (Tatar dilinin gelişim tarihinde Oğuzca unsurların yeri ve rolü)
adlı tezinden çıkan sonuçlara göre, Tatar klâsik şairlerinde kullanılan Oğuz Türkçesi eklerin
diğer Türk lehçelerindeki eklere oranı şöyledir: Muhammedyar’ın (16. yy.) şiirlerinde geçmiş
zaman eki 2 -gan /-gen ve 5 -p eki yanında 14 -mış/-méş; şimdiki zaman eki 4 -a/-e ve 160 -
ur/-ür eki yanında 5 -yor kullanılmış; gelecek zaman -açak/-eçek eki tespit edilememiştir;
sıfat-fiil eki 91 -gan/-gen ve 8 -mış/-méş kullanılmış, -an/-en ekine rastlanmamıştır; fiil-ismi
eki olarak 39 -mak/-mek eki tespit edilmiş, Tatarca fiil ismi eki -u/-ü’ye rastlanmamıştır.

Mevle Kulıy’da (17. yy.) geçmiş zaman eki 11 -gan/-gen ve 6 -p şekli yanında 31 -mış/-méş,
şimdiki zaman eki 26 -a/-e ve 66 -ur/-ür eki yanında 4 -yor kullanılmış; gelecek zaman -
açak/-eçek eki tespit edilememiştir; sıfat-fiil eki 96 -gan/gen ve 23 -mış/-méş yanında 11 -
an/-en; fiil-ismi eki olarak 37 -mak/-mek eki tespit edilmiş, Tatarca fiil ismi eki -u/-ü’ye
rastlanmamıştır. Utız İmeni’de (1756-1834) geçmiş zaman eki 5 -gan/-gen ve 13 -p eki
yanında 25 -mış/-méş, şimdiki zaman eki 14 -a/-e ve 86 -ur/-ür eki kullanılmış olup -yor eki
tespit edilememiştir; gelecek zaman eki 191 -ur/-ür, 30 -gay/-gey yanında 3 -açak/-eçek;
sıfat-fiil eki 38 -gan/-gen ve 9 -mış/-méş yanında 2 -an/-en eki; fiil-ismi eki olarak 25 -mak/-
mek ve 2 -u/-ü ekine rastlanmıştır. Ebélmenih Kargaliy’de (1782-1833) geçmiş zaman eki 8 -
p yanında 27 -mış/-méş kullanılmış, -gan/-gen ekine rastlanmamıştır; şimdiki zaman eki 45 -
a/-e ve 35 -ur/-ür eki yanında 3 -yor eki kullanılmış; gelecek zaman eki 30 -ur/-ür yanında 3
-açak/-eçek eki tespit edilmiş, -gay/-gey ekine rastlanmamıştır; sıfat-fiil eki 3 -gan/-gen ve 4 -
mış/-méş yanında 16 -an/-en eki; fiil-ismi eki olarak 8 -mak/-mek ve 2 -u/-ü ekine
rastlanmıştır. Gabdelcabbar Kandalıy’da (1797-1860) geçmiş zaman eki 35 -gan/-gen ve 226
-p eki yanında 14 -mış/-méş, şimdiki zaman eki 78 -a/-e eki yanında 121 -yor kullanılmış, -
ur/-ür ekine rastlanmamıştır; gelecek zaman eki 4 -ur/-ür, 4 -gay/-gey yanında 2 -açak/-eçek;
sıfat-fiil eki 108 -gan/-gen yanında 13 -an/-en eki tespit edilmiş, -mış/-méş eki
bulunamamıştır; fiil-ismi eki olarak 9 -mak/-mek ve 18 -u/-ü eki tespit edilmiştir.30
Osmanlı topraklarında seyahat etme imkânı bulan ve yazdığı seyahatnamede yirmi
beş yıl İstanbul’da kaldığını ve bir mağaza işlettiğini söyleyen Hacı İsmail Ağa’nın bu eseri31
taşıdığı Osmanlıca unsurlar yönünden de oldukça önemlidir. Eserde özellikle şu Osmanlıca
unsurlar yer almaktadır: kırmızı (İsm.10), oçuz (İsm.8), Osm.T. “ucuz”, köneş (İsm.3) Osm.T.
“güneş”, çucuk (İsm.17) Osm.T. “çocuk”, yüksek (İsm.19), bırak- (İsm.7), ul- Osm. T.
“olmak”, bul- Osm. T. “bulmak” gibi kelimeler ve şimdiki zaman eki -yor.32
Yine Hacı İsmail’in seyahat notlarında geçmiş zaman eki olarak Osmanlı Türkçesi -
mış/-méş ve Kıpçak Türkçesi -gan/-gen ekleri karışık olarak kullanılmıştır. Bu
seyahatnamede -mış/-méş eki 170 defa, -gan/-gen eki ise 10 defa kullanılmıştır.33
19. yüzyılda Hacı İsmail Ağa’nın seyahatnamesinde kullanılan Osmanlıca kelimeler,
Hacı İsmail’in seyahat yolunu izleyen Hacı Möhemmed Amin’in seyahat notlarında pek
geçmemekle34 birlikte Hacı Muhammed Amin’de de Osmanlı Türkçesi unsurlara, özellikle
şimdiki zaman -yor ekine rastlanır: “Köneş gayet éssé çak ulıyor” (Güneşin çok sıcak olduğu
oluyor)35

19. yüzyılda Osmanlı Türkçesi, Kazan Tatar Türkçesine iyice nüfuz etmiştir. Menir
Negmetullov, İlminski’nin o dönemde Tatar edebî dilinden Çağatayca ve Osmanlıca gramer
şekilleri birleşiminde Arapça ve Farsça gibi türlü dillerin karışımı bir dil olarak söz ettiğini,
Katanov’un Osmanlıca ve Çağatayca gramatik ve leksiklojik karışımın tercüme eserlerin
özelliği olduğunu belirttiğini yazar. Yine Negmetullov, N. İ. Aşmarin’in Kazan Tatarlarının
edebî dilini, Tatarca şekillerin yanı sıra, taklit ve alıntı yoluyla benimsenmiş Osmanlıca ve
Çağatayca’ya özgü özelliklere sahip olduğunu gördüğünü yazar. Aşmarin’in 1901 yılında
yazdığı Oçerk Literaturnoy Deyatelnosti Kazanskih Tatar-Mohamedan za 1880-1895 gg. adlı
kitabına göre, Tatar edipleri eserlerini değişik dillerde yazıyorlardı, biri Çağatayca eserleri
taklit ediyor, diğeri Osmanlı dilini kopya ediyor, bir diğeri ise Tatar halk diliyle yazıyordu.36
Galimcan İbrahimov ise, Eski Tatar edebî dilini, yarısı Çağatayca, çeyreği Osmanlıca
özellikli karışık bir Türk dili olarak niteler.37 Gabdrahman Segdi Tatarların kullandığı Törki
dil için: “Bu edebî dil, esas kökü Kıpçak dili olduğu halde, Çağatay ve Osmanlı Türkçelerinin
gramatik ve leksikolojik karışımından oluşmuştu.”38 der. 19. yüzyılda Osmanlı Türkçesinin
Tatar Türkçesine etkisi o kadar artmıştır ki Çağatay Türkçesi etkisini silmeye bile başlamıştır.
Ubeydullah Bubi, Haris Feyzi Çistapol, Fatih Kerimî gibi İstanbul’da tahsil görüp
geri dönen Tatar gençleri öğretmenlik yaptıkları okullarda İstanbul Türkçesi tabirlerini
yaymışlar, yazılarında bu tabirleri kullanmışlardır. Ayrıca Türkiye’den gelen gazete ve
dergiler de bilhassa milliyetçi gençler arasında olumlu tesir bırakıyordu. Meselâ Ayaz İshakî
daha 19 yaşında iken (1898) Kazan’da, İstanbul’dan gelen gazeteleri, Paris’te çıkan
Meşveret’i, Bulgaristan’dan gelen Mizan’ı, Mısır’da basılan Türk gazetesini okuduğunu
belirtmiştir. 39 Musa Akyégét, Zahir Bigiyev gibi yazarların romanlarının dilinin yarısını
Osmanlı Türkçesi unsurlar teşkil etmiştir.40 Bu karışık dilin en tipik örneği, Musa Akyégét’in
(1865-1923) yazdığı ve Kazan Tatar Türklerinin roman türünde ilk eseri olan Hisamüddin
Monla romanıdır.41 Yine Şura ve Ülfet gibi gazeteler de Osmanlı Türkçesine yakın bir Türkçe
ile çıkmıştır.


19. yüzyılın son yarısında, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Tatar aydınlarında halk diline
yaklaşma eğilimi başlar. Bu dönemde folklor diline ve şehir halkı ortak diline bağlı yeni bir
yazı dili oluşturulmaya çalışılır. 20. yüzyılın başında yeni nesil Tatar dilcileri G. Nugaybek,
G. İbrahimov, G. Maksudi, Cemal Velidi, G. Alparov, S. Ra¿mankulov, ø. Badikgov vb.
Kayyum Nasıyri’nin presipleriyle izinden giderek, yeni yazı dilinin problemlerini teorik ve
pratik olarak değerlendiriyor ve yeni yazı dilinin imlâ, dil bilgisi ve sözlük yönünden
kurallarını tespit ediyorlardı. Bu yeni yazı dilinin kurallarının yerleşmesi hemen mümkün
olmadı. Gabdulla Tukay, Galimcan İbrahimov, Fatih Emirhan, M. Gafuri, M. Fayzi, Z. Hadi,
S. Ramieva, N. Dumavi vb. ediplerin eserlerinin dili her ne kadar ortak halk dili temellerine
dayanıyorsa da hâlâ yabancı dil veya lehçe unsurları taşıyordu.42

20. yüzyılın başlarında Tatar edebî dili tartışması güçlenir. 1905-1907 yıllarında
birinci Rus ihtilalinin etkisiyle, Rusya’da sosyal hayatta görülen değişmelere bağlı olarak,
Tatarlar arasında da toplumsal fikir gelişmesi gerçekleşmiştir. Tatar yazı dilinin gelişmesiyle
ilgili sorunların sayfalara yansıdığı görülmektedir. 1909-1910 tarihlerinde Şura dergisinin
sayfalarında Tatar yazı dilinin gelişmesi üzerine özel tartışmalar görülür. 43 Türkçülük
taraftarları -İsmail Gaspıralı vb.- 19. yüzyılın ikinci yarısında Tercüman adıyla bir gazete
çıkararak, bütün Türk dünyası için bir ortak dil -Osmanlı Türkçesi- fikirini ileri sürerler. Fatih
Emirhan, Galiasker Kamal, Ş. Möhemmedev gibi yazarlar bu düşünceyi tenkit ederler ve bu
düşüncenin çağın taleplerine cevap vermeyeceğini ispata çalışırlar.44

Rizaeddin b. Fahreddin, Fatih Emirhan, Reşid İbrahim, Musa Carullah Bigi gibi
şuurlu olarak Osmanlı Türkçesini kullananlar, yazı dilinde Türkçülüğü savunanların birinci
grubunu teşkil ediyorlardı. İkinci grubu ise İstanbul’da tahsil görenler veya Osmanlı
edebiyatını okuyarak tanıyan, bu edebiyattan örnek alan, daha doğrusu Osmanlı Türkçesini
kullanmasını bilenler teşkil ediyorlarsa da, bunlar alışkanlık neticesi Osmanlı Türkçesini
kullanmakla beraber şive meselesinde bocalıyorlardı.45

Gabdulla Tukay, Mecit Gafurî, Zarif Beşirî gibi yazar ve şairler önceleri Osmanlı
Türkçesi ile yazmışlar, sonradan Tatar Türkçesini kullanan üstatlar haline gelmişlerdi. İlk
eseri Teallümde Saadet (Kazan, 1896-1898)’de Osmanlıcanın tesiri sezilmekte olan Ayaz
İshakî de sonradan Tatar şivesinin işlenerek edebî dil haline gelmesinde büyük rol
oynamıştır. Sadrî Maksudî ise ilk yazdığı eseri Maişet’de (Kazan 1900) saf Kazan şivesini
kullanmışsa da, sonradan bilhassa siyasî görüş olarak Türkçü olmuştur.46


Tatar Türklerinin millî şairi Gabdulla Tukay da yaşanan bu dil kargaşasından pek
tabiî olarak nasibini alır; eserlerini önceleri Osmanlıca unsurları ihtiva eden dille yazdığı
hâlde, sonradan sade Tatar Türkçesine ağırlık vermeye başlar. Bundan dolayı, ilk şiirleri ile,
1907 yılından sonra kaleme aldığı manzumelerin dili arasında farklılık vardır. Yayımlanmış
ilk şiiri Mujik Yokısı ve onu takip eden Hürriyet Hakında gibi birkaç kalem tecrübesinin
dışında 1907 yılına kadar yazdığı şiirlerinde Divan ile Tanzimat devri Türk şiirinin tesirini
görmek mümkündür. Nitekim, øur Kızına başlıklı şiiri için "Türkleri taklit vaktimde
Lermontov'dan yaptığım pek zayıf bir tercüme" notunu koymuştur. Büraderane Nesıyhet
şiirini Vakit gazetesinde çıkan bir manzumenin ilhamıyla Jön Türklere hitaben yazmış olması,
onun Tanzimat devri şairlerinin eserlerinden bazılarını okuduğunu; İstanbul’daki edebî
faaliyetler ve siyasî gelişmelerden gazeteler vasıtasıyla haberdar olduğunu göstermektedir.
Nitekim, arkadaşları Tukay'ın henüz talebeyken, medreseye İstanbul'dan gelen gazeteleri
merak ve zevkle okuduğunu kaydetmektedirler.47

Tukay'ın şiirlerinden birine, Tanzimat devri şair ve yazarlarının eserlerine yahut ile
bağlanan iki isim verme modasından ilham olarak Şekirt Ya¿ut Bir Tesadif başlığını koyması,
Türk edebiyatının tesirini görmek bakımından ilgi çekicidir.48

Gabdulla Tukuy'ın şiirlerinde Türkiye Türkçesine has unsurlar şöyledir: atla- (Nu.:
6)49, bak- (Nu.: 7), beklen- (Nu.: 7), ul- (ol-) (Nu.: 10, 11, 18, 39), vir- (ver-) (Nu.: 11, 19,
26), sığdır- (Nu.: 11), kel- (gel-) (Nu.: 12, 24, 32), parla- (Nu.: 14, 26), inan- (Nu.: 17), küriñ
(görün) (Nu.: 18), varıñız (Nu.: 18), küsterdiñiz (gösterdiniz) (Nu.: 18), sever (Nu.: 32), sag
ulıñ (Nu.: 17), açılmış (Nu.: 6), sarmış (Nu.: 17), sanan (Nu.: 13), ben (Nu.: 6, 10), sen (Nu.:
24), ile (Nu.: 6, 12), degil (Nu.: 15, 25, 27), şimdi (Nu.: 26, 39).50 Tukay’ın kullandığı bu
unsurlar, Oğuzca unsurlar içeren eski klâsik Türkçe eserlerden alındığı gibi doğrudan
doğruya Osmanlı dili ve edebiyatından da alınmıştır.51

Dilde sadeleştirme hareketlerinin başlamasıyla, dil konusundaki görüşleri değişen,
1907'den sonra yazdığı şiirlerde Tatar Türkçesini kullanan Tukay, Türkçüleri gayr–i millîlikle
suçlar ve Osmanlı Türkçesini kullananları şöyle eleştiririr:


"Kendi aralarında Türkçe konuşup yapmacık hareketli öğrencilerimiz, başlarına fes
giyinip, "Osmanlıyız, Efendim" diyen çılgınlarımız az değildi; ama, böyle komediler zamanla
oldu da geçip gitti.

Gazeteler de sadece "bondan", "böyle" gibi kelimeleri bırakarak, Tatarca yazılmaya
başlandı; kitap ve risaleler sadece Tatarca çıkıyor. Biz Tatarlar hep Tatar olarak kaldık.
Türkler İstanbul'da, biz buradayız."52

Osmanlı Türkçesi tesiri sadece aydınların eserlerinde kalmamış halkın diline geçerek
halk edebiyatı ürünlerine de yansımıştır. Özellikle halk edebiyatı beyit türü ürünlerde
rastlanan Osmanlı Türkçesi unsurları cırlarda (türkü-şarkı) da görülmektir: “Selam ulsın siña,
Bolgar olug danlar küterdéñ” (Selâm olsun sana, Bulgar, büyük ün aldın), “Cihannı tétretméş
idé sinéñ olug şevketéñ” (Cihanı titretmişti senin büyük gücün)53, “Şunıñ öçén bonı cennet
diméşler” (Onun için buna cennet demişler)54 “Kaytır da gına idém ben iléme” (Döner de
idim ben memleketime), “Zurdıy Reseylerné ben yörédém” (Geniş Rusyaları ben gezdim)55
vb.

20. yüzyılın başlarında, Tatarcılık fikrinin baskın gelerek Tatar Türkçesinde özleşme
hareketinin başlaması ve başarıya ulaşmasıyla, özelikle 1917 Komünist Devrimiyle ve
Sovyetler Birliği’nin kurulması sonucunda bu birlik içindeki halkların dış dünyayla
ilişkilerinin kesilmesiyle Türkiye Türkçesinin Kazan Tatar Türkleri üzerindeki etkisi
bitmiştir. Tatarlar bu dönemde Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesi unsurlardan arınmış, halk
diline dayanan yeni yazı dilleriyle eserler vermişlerdir.

Sovyetler Birliği’nin dağılıp, 1991 yılından itibaren birlik içindeki halkların dış
dünyaya açılmaya başlamasıyla, diğer Türk halklarıyla olduğu gibi Kazan Tatar Türkleri ile
de Türkiye’nin siyasî, ticarî, kültürel vb. ilişkileri artmış, bugün bariz bir şekilde meyveleri
henüz görülmese de karşılıklı etkileşim başlamıştır.


Dipnotlar 

* Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Ana Bilim Dalı
Araştırma Görevlisi
1Timurtaş, Prof. Dr. Faruk K., Tarih İçinde Türk Edebiyatı, Vilayet Yayınları, İstanbul 1981, s. 1.
2Timurtaş, Prof. Dr. Faruk K., age., s. 6.
3Karamanlıoğlu, Ali, Türk Dili, Dergah Yayınları, bs. 4, İstanbul 1986, s. 61.
4Timurtaş, Prof. Dr. Faruk K., age., s. 8.
5Bulgar dönemi Türkçe eserler için bk. Temir, Ahmet, Kuzey Türk Edebiyatı (Tatar-Başkurt), Türk Dünyası El
Kitabı Edebiyat, bs. 2, Ankara 1992, s. 705-707.
6Kazan’da Hikâyet-i Cümcüme Sultan fi Nübuvvet-i İlyas Aleyhisselâm adıyla 1889’da Kazan’da basılan eserin
aslı Hüsam Kâtip tarafından 1375-1376’da Moğolca telif edilmiş, 1548-1549’da Türkî dile çevrilmiş ve eser
“Kesik Baş Kitabı” adıyla şöhret yapmıştır. (Temir, Ahmet, age., s. 708.)
7Temir, Ahmet, age., s. 708.
8Bu dönem eserler için bk. Temir, Ahmet, age., s. 709-713.
9Gosmanov, Mirkasıym, Kavrıy Kalem Ézénnen, Tatarstan Kitap Neşriyatı, bs. 2, Kazan 1994, s. 74-75.
10Gosmanov, Mirkasıym, age., s. 84.
11Menşei Hindistan’dır. Sarı Abdullah Efendi (öl. 1661) tarafından Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir.
1851’den itibaren Osmanlıca şekli ile Kazan’da basılan eseri 1887’de Abdulallam Feyizhan Tatar Türkçesine
çevirip neşretmiştir. (Temir, Ahmet, age., s. 714.)
12Osmanlıca olarak Kazan’da 1864’te basılan eser, 1872 yılında Kayyum Nasirî tarafından Tatar Türkçesine
çevrilip 1881’de Reis el-Hukemâ Abu Ali Sina Kıssası demekle meşhur Tahayyulatınıng Tercümesi adıyla
yayınlanmış ve 1881-1900’de Molla Şihab Abdullaziz oğlu Rahmetullah tarafından tekrar çevrilip 1902’de
bakılmıştır. (Temir, Ahmet, age., s. 714.)
13Halk hikâyelerinden derlenip 1421-1451 arası Şeyh Zâde Ahmet Mısrî tarafından yazılmış, 1868 tarihinde
Kayyum Nasirî tarafından Tatar Türkçesine çevrilip 1900’e kadar sekiz defa basılmıştır. (Temir, Ahmet, age., s.
714-715.)
14Müellifi: Tahâeddin Muhammed Pirgali. Türkiye Türkçesinden Bulgar ülkesinde Abdülhakim ibn Abdullah el-
Kerimî Ar-Fân çevirmiş. M. 1572., istinsah tarihi: 1857 (Oruç, Birsel, İYALİ (Galimcan İbrahimov Dil ve
Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü) Arşivindeki Türkçe El Yazmaları, Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 117, Aralık
1998, s. 200.)
15Tataristan’da Apas’a bağlı Devleti köyünde bulunmuştur. (Gosmanov, Mirkasıym, age., s. 84.)
16Oruç, Birsel, İYALİ (Galimcan İbrahimov Dil ve Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü) Arşivindeki Türkçe El
Yazmaları, Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 117, Aralık 1998, s. 179-236.
17Oruç, Birsel, Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesi Türkçe Yazma Eserleri, Türk Dünyası Araştırmaları, sy.
115, Ağustos 1998, s. 193-198.
18Arif Bey’in aynı adla Türkçe yayınlanan eserinin Abdürreşid İbrahim tarafından Kazan Tatar Türkçesine
aktarımıdır, Petersburg’da basılmıştır. (Türkoğlu, İsmail, Sibiryalı Meşhur Seyyah Abdürreşid İbrahim, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s. 106.)
19Maraş, İbrahim, İdil-Ural Bölgesi ve Osmanlı Fikrî Münasebetleri, Bilig, sy. 5, Bahar 1997, s. 150.
20Maraş, İbrahim, age., s. 150.
21Maraş, İbrahim, age., s. 150-151.
22Usmanov, M. A., Tatarskiye İstoriçeskiye İstoçniki XVII-XVIII vv., Kazan 1972, s. 66.
23İbrahimov, Galimcan, Yaña edebi Tatar télénéñ bérénçé baskıçları, Kayum Nasıyri Mecmugası, Kazan 1922, s.
151.
24øakov, V. ø., Tatar Milli Edebi Télénéñ Barlıkka Kilüvé hem Üséşé, Kazan 1972, s. 101-102.
25Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 127.
26Komisyon, Tatar Añlatmalı Süzlégé, c. I, Kazan 1977.
27Sattarov, G. F., Tatar İsémneré Süzlégé, Kazan 1981.
28Negmetullov, Menir Minulloviç, Rol i Mesto Oguzskih Elementov v İstorii Razvitiya Tatarskogo Yazıka,
Basılmamış Doktora Tezi, Kazan Üniversitesi, Kazan 1983, s. 128.
29Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 128.
30Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 215-216.
31Geniş bilgi için bk. Aleeva, A. ø, Puteşestviye İsmagil Aga V İndiyu XVIII. v., Kazan 1993.
32Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 148.
33Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 149.
34Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 148.
35Aleyeva, A. ø., Spiski “Möhemmed-Amin Seya¿etnamesé” i Jivaya Narodnaya Reç’ v eyo Yazıkovoy Strukture,
İstoki Tatarskogo Literaturnogo Yazıka, Kazan 1988, s. 37.
36Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 116.
37İbrahimov, Galimcan, Yaña edebi Tatar télénéñ bérénçé baskıçları, Kayum Nasıyri Mecmugası, Kazan 1922, s.
151.
38Segdi, Gebdrahman, Tatar Edebiyatı Tarihı, Kazan 1926, s. 51.
39Devlet, Nadir, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
Yayınları., Ankara 1985, s. 152.
40Kurbatov, H. R., İské Tatar Poeziyasénde Tél, Stil, Metrika hem Strofika, Kazan 1984, s. 163.
41Taymas, A. Battal, La Litterature des Tatars de Kazan, Philologiae Turcıcae Fundamenta, Wiesbaden 1965, s.
763.
42Negmetullov, Menir Minulloviç, age., s. 169.
43Zakiyev, M. Z., Voprosı Tatarskogo Yazıkoznaniya, Kazan 1965, s. 13.
44Komisyon, Tatar Edebiyatı Tarihı, c. 2, Kazan 1985, s. 517.
45Devlet, Nadir, age., s. 167.
46Devlet, Nadir, age., s. 167-168.
47Özkan, Dr. Fatma, age., 84. s. Gabdulla Tukay'ın Osmanlı sahası yazı dilinin etkisiyle yazmış olduğu şiirleri için
bk.: Özkan, Dr. Fatma, Abdulla Tukay'ın Şiirleri (İnceleme-Metin-Aktarma), Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü
Yayınları, Ankara 1994.
48Özkan, Dr. Fatma, age., s. 84.
49Numaralar Dr. Fatma Özkan’ın age.’ine göredir.
50Özkan, Dr. Fatma, age., s. 85. Gabdulla Tukay’ın şiirlerindeki yabancı unsurlar için ayrıca bk.: Valitova, Y. A.,
İnoyazıçnıye Elementı v Poetiçeskih Proizvedeniyah G. Tukaya (Turetsko-Oguzkiye Elementı i Arabskiye
Masdarı), Basılmamış Doktora tezi, Moskova 1966.
51Valitova, Y. A., K voprosu ob imenah turetsko-oguzkogo tipa v yazıke stihotvoreniy Gabdullı Tukaya, Voprosı
Tyurkskoy Filologii, Moskova 1966, s. 272.
52Gabdulla Tukay, Eserler, c. 2, Kazan 1955, s. 272-273.
53Nadirov, İlbaris, Tatar Halık İcatı-Beyétler, Kazan 1983, s. 24.
54Nadirov, İlbaris, age., s. 29.
55Şahin, Erdal, Yurt Konulu Tatar Cırları (Giriş, Metin, Aktarma, Dizin), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
1999, s. 119.


KAYNAKLAR
Aleyeva, A. ø, Puteşestviye İsmagil Aga v İndiyu XVIII. v., Akademiya Nauk
Tatarstana İnstitut Yazıka, Literaturı i İstorii im. G. İbragimova, Kazan 1993.
Aleyeva, A. ø., Spiski “Möhemmed-Amin Seya¿etnamesé” i Jivaya Narodnaya Reç’
v eyo Yazıkovoy Strukture, İstoki Tatarskogo Literaturnogo Yazıka, Kazan 1988, s. 34-44.
Devlet, Nadir, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917), Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1985.
Gabdulla Tukay, Eserler, c. 2, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan 1955.
Gosmanov, Mirkasıym, Kavrıy Kalem Ézénnen, Tatarstan Kitap Neşriyatı, bs. 2,
Kazan 1994.
øakov, V. ø., Tatar Milli Edebi Télénéñ Barlıkka Kilüvé hem Üséşé, Tatarstan Kitap
Neşriyatı, Kazan 1972.
İbrahimov, Galimcan, Yaña Edebi Tatar Télénéñ Bérénçé Baskıçları, Kayum Nasıyri
Mecmugası, Kazan 1922, s. 150-160.
Karamanlıoğlu, Ali, Türk Dili, Dergah Yayınları, bs. 4, İstanbul 1986.
Komisyon, Tatar Añlatmalı Süzlégé, c. 3, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan 1977.
Komisyon, Tatar Edebiyatı Tarihı, c. 2, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan 1985.
Kurbatov, H. R., İské Tatar Poeziyasénde Tél, Stil, Metrika hem Strofika, Kazan
1984.
Maraş, İbrahim, İdil-Ural Bölgesi ve Osmanlı Fikrî Münasebetleri, Bilig, sy. 5,
Bahar 1997, s. 149-155.
Nadirov, İlbaris, Tatar Halık İcatı-Beyétler, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan 1983.
Negmetullov, Menir Minulloviç, Rol i Mesto Oguzskih Elementov v İstorii
Razvitiya Tatarskogo Yazıka, Basılmamış Doktora Tezi, Kazan Üniversitesi, Kazan 1983.
Oruç, Birsel, İyali (Galimcan İbrahimov Dil ve Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü)
Arşivindeki Türkçe El Yazmaları, Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 117, Aralık 1998, s. 179-
236.
Oruç, Birsel, Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesi Türkçe Yazma Eserleri, Türk
Dünyası Araştırmaları, sy. 115, Ağustos 1998, s. 193-198.
Özkan, Dr. Fatma, Abdulla Tukay'ın Şiirleri (İnceleme-Metin-Aktarma), Türk
Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1994.
Sattarov, G. F., Tatar İsémneré Süzlégé, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan 1981.
Segdi, Gebdrahman, Tatar Edebiyatı Tarihı, Tatarstan Devlet Neşriyatı, Kazan 1926.
Şahin, Erdal, Yurt Konulu Tatar Cırları (Giriş, Metin, Aktarma, Dizin), Türk Dil
Kurumu Yayınları., Ankara 1999.
Taymas, A. Battal, La Litterature des Tatars de Kazan, Philologiae Turcıcae
Fundamenta, Wiesbaden 1965, s. 762-779.
Temir, Ahmet, Kuzey Türk Edebiyatı (Tatar-Başkurt), Türk Dünyası El Kitabı
Edebiyat, bs. 2, Ankara 1992, s. 705-725.
Timurtaş, Prof. Dr. Faruk K., Tarih İçinde Türk Edebiyatı, Vilayet Yayınları,
İstanbul 1981.
Türkoğlu, İsmail, Sibiryalı Meşhur Seyyah Abdürreşid İbrahim, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, Ankara 1997.
Usmanov, M. A., Tatarskiye İstoriçeskiye İstoçniki XVII-XVIII vv., Kazan 1972.
Valitova, Y. A., İnoyazıçnıye Elementı v Poetiçeskih Proizvedeniyah G. Tukaya
(Turetsko-Oguzkiye Elementı i Arabskiye Masdarı), Basılmamış Doktora tezi, Moskova
1966.
Valitova, Yu. A., K voprosu ob imenah turetsko-oguzkogo tipa v yazıke
stihotvoreniy Gabdullı Tukaya, Voprosı Tyurkskoy Filologii, Moskova 1966, s. 270-290.
Zakiyev, M. Z., Voprosı Tatarskogo Yazıkoznaniya, Tatarstan Kitap Neşriyatı,
Kazan 1965.


























Hiç yorum yok: