6 Mayıs 2012 Pazar

Çağın Cehennem Hayatı ve Çaresi - Reşat Nuri Erol


İnsanlarda bazen kendi dünyasına çekilip tek başına yaşama arzusu doğar. Tek başına yaşayan insanın biraz sonra canı sıkılır, görüşeceği ve konuşacağı birini arar. Evde eşi, anne babası, çocukları, torunları varsa onlarla beraber olduğunda neşelenir. Bazen akrabalarının veya arkadaşlarının yanına gider, ailedeki herkes onun eksikliğini hisseder.
Ocak yani ortalama on aileden oluşan topluluk hayatı da böyledir. Ocak mensupları birbirlerini özlerler, birbirlerini ararlar. Aralarında kavga etmiş olsalar bile onlarla olmayı isterler. İşte bu beraber olma arzusu insanlarda gayet geniştir. Tüm dünyadaki insanlarla beraber olma arzusu vardır. Televizyon ve gazete veya günümüzde internet o insanlarla beraber olma arzusunun bir tezahürüdür. İnsan, özgürlüğünü koruyarak topluluk içinde olma özelliğinden dolayıdır ki bazen tek başına bazen de birlikte olma ihtiyacındadır.
Bugün şehirlerde yaşayan insanlar günün en az iki saatini dışarıda yolda yani trafikte geçirmektedirler. Sekiz saat çalıştıklarını kabul edersek hem zamanlarının dörtte biri boşa harcanmakta hem de trafikte karşılaştıkları insanlarla hiçbir ilişkileri yoktur. Bu durumda ormandaki ağaçlarla çevredeki insanlar arasında bir fark yoktur. Ayrıca bir yerde oturanlar başka başka yerlerde çalıştıkları için ortak sosyal yapı doğmamaktadır. Akşam eve geliyor, yatıyor, sabah işe gidiyor. Bu durumda insanlar adeta tek başlarına yaşıyorlar.
Bugünkü hayat şartlarında insan topluluğun ferdi olma özelliğini kaybetmiş. Kişi tüm varlığını “sigortalı olmaya” bağlamış, “emeklilik yaşına geldim” diye seviniyor. Emekli olduğunda rahat edeceğim, huzura kavuşacağım zannediyor. Emekli oluyor ve birden iş hayatından da kesiliyor, topluluktan tamamen kopuyor. Çocukları ve torunları bile artık onu istemez hâle geliyor. Çocuklar veya torunlar ‘anneciğim babacığım, dedeciğim nineciğim bende kal’ diyeceklerine; ‘yaşlılar sende kalsın’ yahut ‘yaşlılar huzurevine gitsin’ diyorlar! Bugün çocuk doğar annesiz büyür. Anne babalar evlat sevgisini tam yaşayamaz. Dede ve nineler yaşlanır torun sevgisini yaşamadan ölür.
İşte günümüzdeki böyle bir dünya çekilmez hâl almakta, dünya cehennem olmaktadır. Bu durumda acı duymasa yaşlanan insan hastalığa aldırmayacak. Onun için ölüm hiç de korkulu bir şey değildir, adeta kurtuluştur, çünkü seveni yoktur, arkasından gerçek anlamda üzüleni ve ağlayanı yoktur. Onun dünyadaki fonksiyonu yok olmuştur. İşte bu düzenin, bu hayat nizamının, insanı mutsuz eden ve dünyasını adeta cehenneme çeviren bu yaşama şeklinin bir an önce değiştirilmesi gerekmektedir.
Bu zalim düzenin alternatifi olan ve insanı gerçek anlamda dinî, ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal açıdan mutlu eden düzenin, sistemin, nizamın, hayatın ne olduğunu bu köşenin müdavimleri olarak çok iyi biliyorsunuz.

Hiç yorum yok: