3 Mart 2012 Cumartesi

Lozan’da Musul’u da verdik Kerkük’ü de ve daha neleri...-Aziz ÜSTEL


Lozan’ı hep bir zafer olarak yutturmuşlar bize. Ama İngiltere, nedense, Lord Curzon’u omuzlara almış, Lozan fatihi diye; İngiltere’nin yitirdiği itibarını yeniden kazandıran adam katına oturtmuş. Yunanistan’a gelince tek kuruş savaş tazminatı ödememiş, adaları ve de Batı Trakya’yı almış. Fransa? Sancak Bölgesini (İskenderun-Antakya) elinde tutarak dönmüş Lozan’dan. Ee? Biz ne aldık Lozan’da? Hiçbir şey! Bunu söyleyen de İsmet İnönü, bendeniz değil: Başka milletleri memnun etmek için savunma araçlarından vazgeçen Türkiye’yi tarihin nasıl yargılayacağını bilmiyorum. Askerden tecrit adı altında kabul ettiğimiz fedakarlıkların, misakı milli sınırlarımızı ağır surette baltaladığını görüyorum. İtilaf Devletleri ne istiyorsa onu tamamen kabul ediyoruz. (Aralık 1922)
Gerek Sevr gerekse Lozan, İngiltere’nin Ortadoğu petrollerine konmasını sağlayan iki anlaşmadır sonuçları açısından. Bakınız, Sevr’de sınırlarımız dışında kalan Çölemerik (Hakkari merkez) Lozan’da sınırlarımız içine alındı; Sevr’de sınırlarımız içinde kalan Musul, Lozan’da sınırlarımız dışına çıkarıldı. Özetlersek Lozan, bizim ne yapıp edip bir sınır belirleyerek bağımsızlığımızı elde etmemiz, İngilizlerinse Musul ve Kerkük’teki müthiş yeraltı zenginliklerine sahip olmaları üzerine kurgulanmıştı. Biz biraz akıllı olsaydık hem bağımsızlığımızı hem de Musul’u elimizde tutabilirdik. Londra’ya kulak vermemiz yeterliydi. Çünkü İngiltere’de Kral George VI olsun, muhalefet olsun, halk olsun artık savaş istemiyor, askerin adaya geri dönmesi için hükümete baskı yapıyordu. Eğer biz, Musul için savaşı göze aldığımızı ilan etsek, İngiliz Hükümeti masaya yumruğunu vuramayacaktı. (Churchill—History of the English Speaking Peoples) Peki biz, savaşı göze alabilir miydik? Ya da en azından böyle bir blöf yapabilir miydik? Lozan’a giden heyetle hayır! Ya Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve arkadaşlarının bulunduğu bir heyetle? Hem de nasıl!  
Sonuçta, Musul konusu Lozan’da çözülemez ve Milletler Cemiyeti’ne havale edilir. Bundan sonrası tam rezilliktir! Önce Türk Petrol Şirketi’nden hisse almamız gündeme gelir; İngiliz yan çizer, kardan yüzde vermeyi önerir, biz kabul ederiz. Londra’da, kardan yüzde 25 vermeyi dile getirir İngiliz Hükümeti ama 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması’nda payımız, nasıl olmuşsa, yüzde 10’a düşmüştür! Antlaşma imzalandığı güne değin İngiltere’ye ateş püsküren basın sus-pus olur. Ama Kazım Karabekir başta olmak üzere bu antlaşmalara karşı çıkan, mırın kırın edenler 5 Haziran’da Mustafa Kemal’e İzmir’de suikast girişimi nedeniyle gözaltına alınacak hapishanelere tıkılacaktır. Ha unutmadan, Türkiye bu Musul petrollerinden yüzde 10 payı da hiçbir zaman almaz çünkü hakkını 500 bin sterlin karşılığı İngilizlere devreder böylece de Musul defteri kapanır! Lozan’a sık sık alkış tutan Kılıçdaroğlu Kemal Bey’i de unutmayalım... Siz gidin Lausanne’a, anlaşmanın kabul edildiği Beau Rivage’da istiridye yiyip, Cohiba’nızı tüttürerek şampanya için, zaferimizi kutlayın beyefendi!

Hiç yorum yok: