Hz.
Peygamber’e hakaret içeren karikatür krizinin bir benzeri 116 yıl önce
yaşandı. Abdulhamit, Müslümanları rencide eden piyes yüzünden Fransa’ya
ültimatom verdi.
Danimarka ve Norveç’in tetiklediği Hz. Peygamberimiz’e hakaret eden
karikatür krizi Osmanlı döneminde de yaşandı. Bundan 116 yıl önce de,
Fransız Henri de Bourneir’in yazdığı “Muhammed” adlı piyes de benzer bir
infial meydana getirmişti. O zaman İslam dünyasının siyasi otoritesini
Sultan II. Abdulhamit temsil ediyordu. Fransa’nın tanınmış simalarından
Bourneir’in Paris tiyatrolarında sahneye koydurmak istediği piyes,
Sultan Abdulhamit’in büyük tepkisiyle karşılaştı. Konu, Fransa ve
Osmanlı Devleti arasında ciddi bir krize dönüştü. Araştırmacı-yazar
Ahmet Uçar, “II Ahdülhamit’in Avrupa Sahnelerine Müdahalesi Dünya’ya
Konan Ambargo” başlığıyla 1997′de, Tarih ve Medeniyet Dergisi’nin 36.
sayısında yayınladığı makalede, belgelerle gelişmeler anlatıldı.
NOTA ÜSTÜNE NOTA
Sözkonusu tiyatro oyununun Fransa, İngiltere ve Amerika’da sahneye
konulması bekleniyordu. Piyesle ilgili biletler ve davetiyeler
basılmıştı. Hz. Peygamber’i tahkir eden piyesten Bab-ı Ali Hükümeti ve
Sultan Abdulhamit derhal haberdar edildi. Osmanlı Dışişleri Bakanlığı
ile Osmanlı’nın Paris’teki elçiliği arasında bir dizi yazışma başladı.
Yazışmaların başlığı “Hz. Muhammed Aleyhisselatü vesselam hazretlerinin
nam-ı kudsiyelerine karşı tertip olunan oyuna dair” şeklindeydi.
Yazışmalarda ‘facia-i mahude’ olarak nitelen piyesin oynatılmaması için
her türlü girişimin yapılması bildiriliyordu. Hz. Peygamber’in tahkir
edilmesi karşısında aslan gibi kükreyen Sultan Abdulhamit, Fransa’nın
İstanbul’daki Büyükelçisi Kont Montebella aracılığıyla Fransa
Hükümeti’ne sert uyarılarda bulundu. Paris Büyükelçisi Esad Paşa derhal
Fransız Hariciyesi ve Eğitim Bakanlığı’na başvurdu. Fransa Eğitim
Bakanlığı’nın ‘hakaret-name’de bazı değişiklikler yapılması suretiyle
sahneye konulması yönündeki teklifi de Abdulhamit’ten red cevabı aldı.
Oyun hiçbir şekilde sahneye konmamalıydı. Sultan Abdulhamit, oyunun
sahnelenmesi halinde Osmanlı-Fransız ilişkilerinin son bulacağı
ültimatomunu Fransız Büyükelçisi Montebello aracılığıyla Fransa
Hükümetine bir kez daha bildirdi.
AMERİKA CESARET EDEMEDİ
Osmanlı Devleti ile bozuşmayı göze alamayan Fransa Hükümeti köşeye
sıkışmıştı. Konu Fransız Kabinesi’nde tartışıldı. Kabinenin kararı
‘hakaret-name’nin Fransa’da hiçbir tiyatroda sahnelenmemesi yönündeydi.
Fransızların verdiği karar Fransa Sefiri Montebello tarafından 22
Mart 1890′da Osmanlı Dışişlerş Bakanlığı’na bildiriliyordu. Sefir,
hükümetinin kararının acilen Sultan Abdulhamit’e iletilmesini rica
ediyordu. Sefir, telgrafında “Hazret-i Hünkar’ın Hükümetim tarafından
alınan bu kararı, hem kendilerine hem de Osmanlı Hükümeti’ne karşı
hükümetimin dostluğuna bir delil olarak değerlendireceğine inanıyorum.
Bu karar yeniden başlayacak dostluğumuzun teminatı olur ümidindeyim”
diyordu. Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki kriz böylece sona
ermişti. Sultan Abdulhamit, Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot’ya bir
nişan vererek karardan duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu. Ne var ki
Mösyö Bornier, ‘hakaretname’sini İngiltere’de sahneye koymak için
girişimlerde bulundu. Ancak Abdulhamit’in müdahalesi üzerine İngiltere
de oyunu yasakladı. İslam Peygamberi’ne hakaret etmekte ısrar eden
Bornier, bu kez de, 1892′de Amerika’yı şovuna alet etmek istedi.
Osmanlı’nın Amerika sefiri Mavroyani’nin oyunun sahnelenmemesi için
verdiği mücadele de sonuç verdi. Bornier’in ‘hakaret-name’si Amerikan
tiyatrolarından da kendine sahne bulamadı.
ÜLTİMATOM KORKUTTU
Sultan Abdulhamit daha önce de Voltaire’nin yazdığı “Muhammed yahut
Taassup” adlı piyesinin Fransa’da sahnelenmemesi içinde sert uyarılarda
bulunmuştu. Fransızlar oyunu sahneden kaldırmışlar, ancak oyun
İngiltere’de oynanmıştı. İngiltere’ye de ültimatom veren Sultan
Abdulhamit, oyunun durdurulmaması halinde, Halife sıfatıyla bir
beyanname yazarak İslam dünyasının her yerinde yayınlanacağını ve
dağıtacağı uyarısında bulundu.
İngiltere’nin sömürgelerinde, başta Hindistan olmak üzere 70-80
milyon Müslüman yaşıyordu. Bu rakamlar Osmanlı Müslümanlarının yedi
sekiz katıydı. Abdulhamit’in ültimatomu etkili oldu. Müslüman
sömürgelerinde sorun istemeyen İngiltere, ‘hakaretname’yi sahneden
kaldırttı.
Dini şov haline getirenleri engelledi
Sultan İkinci Abdulhamit, dini değerlerin rencide edilmesine izin
vermezdi. Hollanda’da Osmanlı’yı küçük düşüren “Harem” konulu oyunu
durdurduğu gibi, New York’ta halk önünde Mevlevi ayini yapılmasını da
engelledi. Amerikalılar, Mısır’dan getirtilen sahte dervişlerin yol
parasını karşılayarak ABD’den ayrılmalarını sağladılar.
Abdulhamit, Şikago’da açılan bir fuarda teşkil edilen Osmanlı
reyonunda cami maketi yapılması ve ücretli olarak gösterilmesini rencide
edici bularak engelledi.
Camilere domuz başı atmak eski adet
Müslümanlara yönelik iğrenç hakaretlerden biri de camilere domuz başı
atmak. 11 Eylül’den sonra Avrupa’da Müslümanlara yönelik saldırılar
arasında camilere domuz kafası atmak gibi aşağılayıcı eylemler de yer
aldı. Hollanda’da, Avustralya’da ve Filistin’de camilere domuz kafaları
ve leşleri atıldı. Geçen yıl İsrail’in Yafa kentinde Osmanlı’dan kalma
Hasan Bey Camii’ne domuz başı atıldı. Domuzun alnında Peygamberimiz’e
hakaret içeren Arapça yazılar yazılmıştı. İsrail örtbas edemediği bu
iğrenç saldırı karşısında iki kişiyi tutuklamak zorunda kaldı. Suçlular
birer hafta hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce de 1930′lardaki
Filistin direnişinin önderlerinden Şehit İzzetin el-Kassam’ın Yafa’daki
kabrine de kesik domuz kafası bırakılmıştı.
ŞEMSİ PAŞA DOMUZBAŞI OLAYLARINI ZOR DURDURDU
Camilere domuz leşi atmak, Osmanlı’nın Balkan eyaletlerinde
Müslümanları kışkırtmak ve yabancı devletlerin müdahalesini sağlamak
için yapıldı. 1896-1908 arasında, İşkodra, Prizren ve Yakova’da
defalarca ‘domuz başı olayı’ yaşandı. Müslüman Arnavutlarla, Katolikler
ve Ortodoks Hıristiyanlar arasında üzücü olaylar cereyan etti. Camilere
domuz başı atılmasını Avusturya hesabına çalışan papazlar organize
ediyordu. İşkodra’da bir camiye domuz atılması üzerine galeyana gelen
Müslümanlar Katoliklerin en büyük kilisesine yürüdüler. Hükümet
kuvvetleri halkın önüne geçerek kiliseyi korudu. Böylece papazların
beklediği büyük galeyanın önüne geçildi. Camiye domuz başı atanların
yakalanmaması üzerine İşkodra ve Prizren’de çarşılar kapandı.
Hıristiyanlarla alış veriş yapılmaması için boykot başlatıldı. Kosova
Valisi Mahmut Şevket Paşa ve Şemsi Paşa olayları önlemekte zorlandı.
Şemsi Paşa, caminin kudsiyetine domuz leşinin halel getirmeyeceğinin
ulema tarafından ilan edilmesi ve suçluların bulunmasını istedi.
SUÇU BİRBİRLERİNE ATTILAR
Yakova’ya giden Şemsi Paşa, olayların yabancı müdahalesine zemin
hazırladığını belirterek çatışmaların durdurulmasını istedi. Katolikler
ve Ortodokslar suçu birbirlerine atıyordu. Ruslar Ortodoksları,
Avusturya Katolikleri kışkırtıyordu. Şemsi Paşa Prizren’de her dinin
ileri gelenlerini hükümet konağında topladı. Hükümetin zor kullanmak
zorunda kalacağını bildirdi. Saatlerce süren toplantı sonunda iş tatlıya
bağlandı. Müslümanlar boykotu ve saldırıları durduracaklar, Katolikler
de bir mesele çıktığında konsolosluklara değil yerel hükümete
götüreceklerdi. Aksi takdirde Müslümanlar, taahhütlerini bozacaklardı.
Şemşi Paşa ise terfi ettirildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder