İ
kinci Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa perişandı. İngiltere Almanlarca bombalanmış, sanayi V-2 roketlerince neredeyse yok edilmiş, Fransa işgal yıllarında Almanya’nın kucağına oturarak ve de sınırları içindeki kendi yurttaşı Yahudileri Gestapo’ya teslim ederek ayakta kalmayı başarmış, makyajı akmış, ağzında neredeyse diş kalmamış, ucuz şarap içmiş yalpalayan fahişeler örneği dolanıyordu ortalıkta. Almanya ikiye bölünmüştü. Yani “Batı” diye bir tek ABD vardı ki, ezeli ve ebedi müttefikimiz olacaktı. Nasıl mı başladı bu yolculuk?
kinci Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa perişandı. İngiltere Almanlarca bombalanmış, sanayi V-2 roketlerince neredeyse yok edilmiş, Fransa işgal yıllarında Almanya’nın kucağına oturarak ve de sınırları içindeki kendi yurttaşı Yahudileri Gestapo’ya teslim ederek ayakta kalmayı başarmış, makyajı akmış, ağzında neredeyse diş kalmamış, ucuz şarap içmiş yalpalayan fahişeler örneği dolanıyordu ortalıkta. Almanya ikiye bölünmüştü. Yani “Batı” diye bir tek ABD vardı ki, ezeli ve ebedi müttefikimiz olacaktı. Nasıl mı başladı bu yolculuk?
Türkiye’nin kalbini kazanmak için 1944 yılında vefat eden Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün’ün kemikleri mezarından çıkarılıp bir tabuta kondu ve 1946’da Missouri zırhlısıyla İstanbul’a yollandı. Missouri zırhlısı bir simgeydi; Japonlar bu gemide kayıtsız şartsız teslim olmuşlardı. Neyse, Missouri geliyor diye İstanbul’un Boğaza bakan binaları boyandı, genelevlerde kadınlar doktor muayenesinden geçirildi, çocuklara “on üç, on dört, on beş Amerika kardeş” tekerlemesi ezberletildi okullarda öğretmenlerince. Missouri gitti ardından gene çocuklara belletildiğince Marshall Amca geldi. Tek Parti sonrasında da Amerika hayranlığımız artarak sürdü. Celal Bayar’ın ABD dönüşü radyolarda durmadan çalınan, Kore Savaşı sonrasında “bestelenen”, Celal İnce’nin “Amerika Amerika dünya durdukça Türkler beraber seninle.” şarkısını kimi liselerde ezberlemek şart koşuldu! Bu hayranlık Hollywood filmleriyle pekiştirildi, kot pantolon ve “büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna bebelerin verdiği “kovboy” yanıtıyla sağlamlaştı. Ta ki, Kıbrıs çıkarması sonucunda ABD Türkiye’ye ambargo koyuncaya değin.
Faturası nedir bu kardeşliğin bize? Sayısal anlamda çok büyük, etkisi tartışılabilir, seçilmişi dört kez alaşağı eden bir ordudan tutun da hantal ve yeni yeni temizlenebilen bir montaj sanayi ve komşularına dahi yönelik tavrını Washington’dan gelen emirler çerçevesinde düzenleyen bir dış işleri, dış düşmana değil içteki düşmana (!) yönelik çalışan bir istihbarat kuruluşu ve daha neler neler... Toplumsal ve ruhsal etkileriyse yarattığı batı hayranı, sokakta türbanlı bir hanım gördüğü an “laiklik elden gidiyor!” diye nara atan, her fırsatta Atatürk’ün arkasında saklanan, bir ucube aydın güruhu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder