20 Şubat 2012 Pazartesi

Ermeni Gülbenkyan’ın Kırmızı Hat Haritası-Cezmi Yurtsever


Türkiye ve Arap Topraklarını batılı ülkelere bağımlı yapan Kırmızı Hat haritası 1928 yılında Ermeni Kalust Sarkis Gülbenkyan tarafından çizildi. Türkiye’nin Kerkük ile ilgili kırmızı çizgileri var deniliyor ama… Şimdi yerle bir olmuş durumda!
Hepsi bir masanın etrafında buluştular. Çıkarlarının kalıcı olması için yeni bir düzen veriyorlardı, Osmanlı’dan kalan topraklara… Anadolu ve Arabistan’a … Baş rol oyuncusu ise bir zamanlar Ermeni asıllı  Osmanlı yurttaşı olan Kalust Gülbenkyan idi. Gülbenkyan, önündeki haritanın üzerine elinde tuttuğu kırmızı kalem ile sınır çizmeye başladı. Anadolu’yu ve Arabistan topraklarını içine alan alanın kırmızı çizgi içinde gösterildi. Küveyt ile Sina Yarımadasının önemli bir bölümü kırmızı hattın dışında bırakıldı. Gülbenkyan’ın çizmiş olduğu haritanın öncelikli sonucunun Anadolu ve Arabistan yarımadasının Batılı müttefiklerin menfaat veya kontrol alanı olduğunun tespiti idi. Osmanlı’dan kalan bu topraklarda yani ne Anadolu’da ne de Arabistan yarımadasında Batı’nın çıkarlarına ters düşen “kafa tutan”, “isyan eden” karşı bir hareket olmamalıydı.
Toplananlar için sadece nostaljik bir harita hazırlanmasından öte, elde edecekleri çıkarlarının belinlenmesi önem taşıyordu. Gülbenkyan, masa başında toplananlar için özellikle Türk Petrolleri Şirketinden (TPC) “%-5” hisseyi kendisine alıyordu. ABD’den toplantıya katılan Standart Petrol’e bağlı Mobil ve Exxon şirketlerine bir arada  %-23 pay ayrıldı. Fransız Petrol şirketi de ona yakın bir hisse alıyor, Türk Petrollerinden %-50’ye yakın hisse ise İngiliz şirketlere bırakılıyordu.
Gülbenkyan’ın gündeminde kısa süre önce Osmanlı/ Türk toprağı olan  Bağdat, Basra, Musul vilayetlerinde Türklerin tarihi, siyasi,ekonomik haklarının bulunmadığı görüşleri esas alınmıştı. Bilinen bir husus daha vardı: 15 Ekim 1927 tarihinde  Kerkük yakınlarında Baba Gürgür bölgesinde zengin petrol kaynakları bulunmuş, sondaj yapılarak adeta bir “ırmak” gibi Petrol çıkarılmıştı. Tarihin gizli kalmış sayfaları arasında bir olay vardı ki oldukça düşündürücü idi: 1927 yılında Cafer Tayyar Paşa kumandasında Türk ordusu Musul’u elinde bulunduruyordu. Tayyar Paşa’nın askeri başarısı, siyasi yoldan formüle edilerek Musul ve ona bağlı olan Kerkük yöresinin Türkiye’ye bağlanması gündeme getirilebilirdi. Ama olmadı. Tayyar Paşa, Türkiye’ye çağrıldı. Perde arkasındaki güçlerin isteği ile Musul’dan çıkması istendi. Ve sonuçta öyle oldu.
Resmi tarih belgelerinde Lozan anlaşmasının büyük bir başarı olduğu açıklandı. Ama bilinen bir husus vardı ki: Lozan’da Türkiye- Irak sınırının çizimi açık bırakılmıştı. Aradan geçen yıllar sonra 1924 yılında Türkiye sınır çizimi işinin Milletler Cemiyeti’ne havale edilmesi ve bir komisyon tarafından çizilmesini kabullendi. Arkasından da 1925 yılında Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Ve Türkiye 1926 yılında Brüksel’de imzalanan gizli bir anlaşma ile Hakkari Sancağı Türkiye’de bırakılmak üzere sınır anlaşmasını kabul etti. Buna rağmen Türk ordusundan kurtuluş savaşının ünlü kumandanı Cafer Tayyar Paşa’nın Musul’u ele geçirdiğinde elde ettiği askeri başarı sonuçlandırılamadı. Gülbenkyan’ın çizdiği “kırmızı hat” haritası ile bırakınız Türkiye veya Arabistan’da bağımsız yönetimlerin oluşmasını… Tam tersine Batı’nın çıkarlarına uygun “kontrol edilebilir” bir düşünce hayata geçiriliyordu. Özetle Gülbenkyan’ın “Kırmızı hat” haritası ile Türkiye’nin tam  bağımsızlığı ortadan kaldırılıyor, sınırlarını koruyamıyacak “kontrol edilebilir”istikrarsız bir ülke olması isteniyordu.

Hiç yorum yok: