28 Ocak 2007 tarihli yazımda, “Bu para kimin parasıdır?” diye bir soru sormuştum. O yazım ile ilgili epey değerlendirme aldım. Bu yazımda o değerlendirmelerin bir kısmını değerlendireceğim.
Öncelikle bazı okuyucularımızın, tam olarak neyi tartıştığımızı anlamadıklarını görüyorum. Bu durumda bir başka soru ile konuyu derinleştirmeye devam edeyim. En son bir yazı ile bunların hepsini toparlarız, inşaallah.
Şimdi, hemen hemen herkesin elinde bankada ne kadar parası olduğunu gösterir bir banka cüzdanı var. Ancak, 28 Ocak tarihli yazımızda da gördüğümüz gibi bankanın kendisi de hayali para üretiyor! Bankalarda da fiili olarak belli bir miktarda para var.
Eğer, bankalarda parası olan bütün insanlar paralarını çekmek için aynı zaman diliminde bankalara giderlerse, bankalar onların hepsine para veremezler.
Daha teknik bir ifade ile, diyelim ki bankalarda parası olan insanların hesap cüzdanlarına göre paralarının toplamı A olsun. Bankaların elinde var olan para da B olsun. Bu durumda A, B’den her zaman çok çok büyüktür.
Dolayısıyla bankalar, kendilerinde olmayan parayı “bende bu şahsın parası var” diye bazılarına banka cüzdanı ile vermişlerdir. Bu durum, doğal imiş gibi yansıtılır ama test edildiği zaman büyük krizler çıkar.
Buna tarihten bir örnek verelim.
Birinci Dünya Savaşı ortaya çıkınca, herkes İngiltere’de bankalara koştu ve parasının tamamını çekmek istedi. Savaş ortamında insanlar “ne olur ne olmaz” diye paralarını yanlarında bulundurmak istiyorlardı.
Tabi, bankalarda insanların hepsine verecek para yoktu! Banka yöneticileri telaşla hemen Başbakan David Lloyd George’a gittiler ve “insanlar paralarının tamamını bizden geri istiyorlar” dediler. İngiliz Başbakan saf bir adamdı ve bu bankacılık konularını bilmezdi. Bankerlere cevaben; “tabi savaş ortamıdır isterler, siz de paralarını onlara geri verin” deyince, bankerler oturup David’e bankacılığın hileli temellerini anlattılar. Bankerleri dinledikten sonra, telaş sırası David’deydi! Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde iken, bankerler kendisine “sistemi bozmayacak” bir başka çözüm önerdiler.
Hazine, tıpatıp sterline benzeyen “bono” basacak ve piyasaya sürecekti. Bu bonolar para gibi likid olacaklardı. Daha sonra, zaman içerisinde, bankalar bu bonoları çeşitli işlemler ile piyasadan geri çekecekler ve Hazineye iade edeceklerdi.
Tesadüfen kriz günleri, 1-3 Ağustos 1914 tarihleri, İngiltere’de “bank holiday” (bankalar bayramı) idi. Başbakan David Lloyd George bu bayramı 7 Ağustos Cuma gününe kadar uzattı. Bu arada Hazine, sterlin parasına benzeyen 500 milyon sterlin bono basıp bankacılara verdi. Bankacılar da bunları “para” diye vatandaşlara verdiler. O paralar, üzerinde zamanın Maliye Bakanı John Bradbury’nin imzası olduğu için halk arasında banknot olarak değil, “Bradbury Not” ya da “Hazine Not” olarak anıldı. 1928 yılına kadar da piyasada tedavülde kaldılar.
İşte bu tarihi gerçekler de açıkça gösterir ki, elindeki cüzdanlarına dayanarak milletin bankamda duruyor zannettiği para aslında yoktur. Dolayısıyla, bankalardaki paralar, mudilerin çok azının parasıdır. Diğer mudilerin parası, bankaların hayali olarak ürettiği kayıtlardan ibarettir ve gerçekte yoktur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder