16 Şubat 2012 Perşembe

Enver Paşa’nın kardeşi nasıl öldü? -antigazete.com




18 Mart’ta olay Meclis’te konu edilirken, bazı milletvekillerinin “hadise ört bas edilmeye
 çalışılıyor.” demeleri, bu ihtimali gözden uzak tutmadıklarını gösteriyordu.
Özel sektör olarak savaş endüstrisi için memleketimizde silah ve cephane üreten sayılı
 firmalardan biri de Nuri Kıllıgil’inkidir.
Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Paşa, emrindeki Kafkas İslam Ordusu ile Bakû’yu
 İngiliz ve
 Ermenilerin elinden almıştı (15 Nisan 1918). Nuri Paşa Bakû’dan sonra Dağıstan
 üzerine
 yürümüş burayı da Osmanlı Devleti topraklarına katmıştı.
Nuri Paşa bu savaşlar sırasında silah ve cephanenin ne kadar önemli olduğunu 
anlamış,
 kendisi üretmeye karar vermişti.
İlk olarak “Madeni Eşya Sanayi” kisvesi altında tabanca, matara, demir çubuk, gaz 
maskesi ve
 mermi üretmekle işe başlamıştı.
1941 yılına gelindiğinde Nuri Kılligil, Ankara’da bulunan Alman Büyükelçisi Franz Von 
Papen ile görüşmeye başladı ve Türkiye’deki Turancı harekete gizli destek vererek
 Almanların müttefikliğini kazandı. Nuri Paşa’nın görüşleri Alman Dışişleri Bakanlığı’nın 
Türkiye işlerinden sorumlu
 müsteşarı Ernst Woermann tarafından rapor haline getirilip, Almanya’da Turancılık
 Masası’nın
 ve SS Doğu Türkistan Alayları’nın kurulmasına öncülük etti.
Nuri Paşa, Türkiye ile bütünleşecek diğer Türk halklarının ilk olarak Türkiye sınırına yakın
yaşayan Azeri ve Türkmenler olduğunu belirtiyor, bunlardan sonra ise Tataristan’a kadar
 uzanan bölgedeki Türk halklarının birleşeceğini düşünüyordu.  Bunun için ise Türkiye,
 Almanya ile birlikte Sovyetlere karşı savaşmalı, Almanlar da Türk asıllı Sovyet esirlerinden 
ordu kurup bunu Türkiye’nin emrine vermeliydi.
Alman tarafına bu görüşlerin orduda çok sayıda destekçisi olduğunu söyleyen Nuri Paşa,
 hükûmetin bu işlerden haberdar olduğunu, halkın da bu fikirleri çabukça benimseyeceğini
 söylemişti.
Fabrikayı büyütüyor
Nuri Paşa bu arada fabrikasını büyütmek için adımlar atmış ilk olarak Haliç’in Sütlüce 
sahilinde büyük bir alana yerleşmişti.
Yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı.
1944 senesi sonuna doğru savaşın Almanya tarafından kaybedildiği anlaşıldığında
 Milli Şef İnönü ve Hükûmet Almanya’yı destekleyenlere karşı sert tedbirler almaya başladı.
Nuri Paşa bu kez silah sevkiyatını Araplara ve diğer Müslüman ülkelere yöneltti. 
Mısır, Suriye ve Pakistan’dan silah ve cephane siparişleri almaktaydı. Bunlardan 
Mısır ve Suriye’nin verdiği siparişler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından
 iptal ettirilmiş, Pakistan’ınki ise imalata alınmıştır.
Görüldüğü gibi, fabrikayı oluşturan gösterişsiz binalarda yapılan iş, hiç de küçümsenecek
 çapta değildi. Üstelik fevkalade tehlikeliydi.
Saat 17:02
2 Mart 1949 günü, saat beşi iki dakika geçe, Halıcıoğlu İtfaiye grubu erleri, Sütlüce yönünden
 yükselen yoğun bir siyah duman fark ettiler. Açık bir yangın alameti saydıkları dumanın 
nedenini araştırmak üzere hareket eden itfaiye erleri, Sütlüce’deki Kılligil fabrikası yakınına 
geldiklerinde, kulakları sağır eden üst üste üç patlamayla oldukları yerde kaldılar.
Normal bir yangına su sıkmak için hazırlanmış itfaiyeciler, patlamalar ve ortalığı saran barut 
kokusu yüzünden bir fayda sağlayamıyor, elleri kolları bağlı bekliyorlardı.
İlk patlama kimyahanede olmuştu. Tahkikat raporunda, buna neden olarak, “tav dolabındaki
 fulminata fazla cereyan verilmesi” gösteriliyordu. Sonradan cephane deposuna sıçrayan
 ateş, mermilerin patlamasına yol açmış, ertesi gün bile duman ve patlamalar devam
 etmişti. Barut kokusu, Galata köprüsünden hissedilmekteydi.
Çok ani olarak bastıran yangında, aralarında fabrikanın sahibi Nuri Kılligil’in de bulunduğu
 27 kişi hayatını kaybetti.
Nuri Kılligil’in cesedi bulunamadı ve boş tabutla defnedildi. Patlamanın kimler tarafından 
gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı.
Fabrika çevresi, kordon altına alındı. İçişleri Bakanı, Ankara’dan gelerek tahkikatla bizzat
 ilgilendi.
Olayın yankısı büyüktü.
Siyasi bir sabotaj mı?
Nuri Kılligil’in, Suriye ve Mısır’dan sipariş almasının, Arap-Yahudi düşmanlığının süregelmekte
 olduğu o günlerde, bazılarının aklına siyasi bir sabotaj ihtimalini getirmekteydi.
18 Mart’ta olay Meclis’te konu edilirken, bazı milletvekillerinin “hadise ört bas edilmeye
 çalışılıyor…” demeleri, bu ihtimali gözden uzak tutmadıklarını gösteriyordu.
Fabrikada çalışan Yahudi işçilerin hepsi o gün izin almıştı.
23 Mart’ta başbakan, mecliste açıklamalarda bulundu. Bu açıklamanın arkasından
 yapılan kapalı celsede ne konuşulduğunu hiç kimse bilmiyordu.
Ankara’dan gelen İçişleri bakanı, olayın soruşturmasını bizzat yürütmüştü. 
Patlama günü Sütlüce silah fabrikasında çalışan yahudi işçilerin hepsi izinliydi.








Hiç yorum yok: