18 Şubat 2012 Cumartesi

150 yıl önce hangi Avrupa başkentinde Müslüman vardı?-Erhan Afyoncu

150 yıl önce Avrupa'da bir tane bile Müslüman yokken, Osmanlı topraklarında her dinden insan özgürce yaşamıştı.



ABD Temsilciler Meclisi Türkiye'den "ülkedeki Hristiyanlar'ın haklarına tam olarak saygı göstermesini" isteyen bir teklifi görüştü.

Amerikalı vekiller acaba 150 yıl önce Viyana, Paris, Madrid gibi Avrupa başkentlerinde bir tane Müslüman yokken, 150 yıl önce de, 450 yıl önce de Osmanlı İmparatorluğu'nun her yerinde her din ve mezhepten insanların Müslümanlar'la birlikte yaşadığını biliyorlar mı?

Çağlar üstü bir davranış

Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimler, din değiştirmeye zorlanmadan devletin tespit ettiği kanunlar çerçevesinde ibadetlerini yerine getirip, yaşama hakkına sahiplerken, aynı durum Avrupa'da yoktu. İspanya'da 1492'de Gırnata'nın düşüşünden sonra bir müddet Müslümanlar'a karışılmamış ancak daha sonra zorla Hristiyanlaştırma faaliyeti başlamıştı. Hristiyan olmayı kabul etmeyenler ya öldürülmüş ya da Osmanlı gemileri tarafından İspanya'dan alınarak Afrika'ya götürülmüşlerdi. Avrupa'da başka dinlere karşı müsamahasızlık yalnız Müslümanlar için değil Yahudiler ve diğer Hristiyan mezhepleri için de mevcuttu.

Osmanlılar ise idareleri altında bulunan gayrimüslimleri Müslümanlaştırma siyaseti takip etmemişlerdir. Bu durum kimsenin din değiştirmeye zorlanamayacağı yönündeki klasik İslâm anlayışına dayanır. Bu yüzden imparatorluk döneminde Boşnak ve Arnavutlar dışında büyük oranda Müslümanlaşan topluluk yoktur.

Osmanlı İmparatorluğu'nun gayrimüslimlere davranışı çağına göre çok ileri ve kendi döneminde dünyanın diğer bölgelerinde mevcut olmayan bir tavırdı.

İnançlara karışılmadı

Osmanlı Beyliği, Hristiyanlar'ın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde kurulup, genişlemişti. Osmanlılar, bu yüzden beyliğin ilk dönemlerinden itibaren gayrimüslimlerle ilişki içindeydiler. Osmanlı İmparatorluğu'nda en büyük gayrimüslim topluluk Ortodokslar'dı. Gregoryen Ermeniler, Museviler ve Katolikler diğer gayrimüslim topluluklardı.

Osmanlılar, kendi idareleri altına giren Hristiyanlar ve Yahudiler'in özel vergileri ödemeleri şartıyla inançlarına karışmadılar. Kendi dini liderlerini seçmelerine, kutsal mekânlarını ziyaret etmelerine, ibadetlerini sürdürmelerine müsaade ettiler. Genellikle bir yer fethedildiğinde o şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilirken, çoğunlukla diğer ibadet yerlerine dokunulmamıştı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda, başka dinlerden insanlara baskı yapan ve ibadet yerlerine zarar veren Müslümanlar cezalandırılırdı. 18. yüzyılın ikinci yarısında Kırım'da Hazreti İsa'nın tasvirini yırtan birkaç Nogay, Kırım Hanı Kırım Giray tarafından kilisenin önünde yüzer sopa vurdurularak cezalandırılmıştı.

Hiçbir Hristiyan Müslüman olmaya zorlanmasın

İstanbul'un fethinden sonra Fatih'in gayrimüslimlere yönelik uygulamalarının insanlık tarihine altın harflerle yazılması gerekir. Fetihten sonra, 2 Haziran 1453'te, Zağanos Paşa kuvvetleri Galata'ya girerek kara surlarını yıkmıştı. Galatalılar, Fatih Sultan Mehmed'e bağlılıklarını bildirince, genç hükümdar da onlara bir ahidnâme verdi.

Fatih bu uygulamasıyla, Hz. Muhamed'in gayrimüslimlere verdiği ahidname ve emannâme geleneğini sürdürerek bölge halkının hukukunu; dinî, dünyevî ve sosyal hayatını devletin yazılı garantisi altına almıştır. İslam'ın öngördüğü din ve vicdan hürriyeti ilkelerine dayanarak hazırlanan bu ahidnâmenin benzer örnekleri Türk-İslam tarihinde ve Osmanlı uygulamasında mevcuttur.

"Ben, Sultan Murad Han oğlu yüce padişah ve büyük hükümdar Sultan Mehmed Han'ım... Yeri ve gökyüzünü yaratan, her canlıyı doyurup besleyen Allah'a ve Hz. Peygamber'in temiz ve aydınlık ruhuna, Kur'an-ı Kerîm'e, geçmiş yüz yirmi dört bin peygambere, dedem ve babamın ruhuna, kendi başıma, oğullarımın başlarına ve kuşandığım kılıca yemin ederim:
Galata halkı ve şehrin önde gelenleri devletime dostluklarının simgesi olarak babaları Pravizin ve Markiz de Franko ve tercümanları Nikoroz Babuho'yu kalenin anahtarları ile göndererek benim vatandaşım olmayı kabul ettiklerini bildirip itaat ve bağlılıklarını sunmuşlardır.

Onların bu iyi niyetleri karşısında ben de;

Kendi inanç, gelenek ve göreneklerinin gereği olarak şimdiye kadar nasıl davranıyorlarsa yine aynı şekilde hareket etmelerini kabul ettim. Askerlerimle üzerlerine gidip kalelerini yıkarak harap etmeyeyim.

Buyurdum ki,
Kendi canları, servetleri, kazançları, malları, depoları, bağları, değirmenleri, gemileri, sandalları ve bütün eşyaları; kadınları, çocukları, köle ve cariyeleri yine kendilerinin olsun! Bu sayılanların hiçbirine müdahil olmayayım, kendilerine bu yönde herhangi bir baskı yapmayayım, rahatsız etmeyeyim!

Onlar da çift ve çubuklarıyla meşgul olsunlar, diğer yerlerde yaşayan vatandaşlarım gibi karada ve denizde serbestçe gezip dolaşsınlar, kimse kendilerini engelleyip rahatsız etmesin!

Kendileri her türlü baskı ve aşırı talepten muaf ve emniyette olsunlar! Ben ancak onlardan yasal vergi talep edeyim, onlar da bunu diğer vatandaşlarımız gibi her yıl ödesinler!
İtaatleri, emekleri ve ödedikleri verginin karşılığı olarak ben de diğer şehirlerimizdeki vatandaşlarımız gibi onları daima gözetip koruyayım!

Kiliselerini alıp mescide çevirmeyeyim! Ancak onlar da yeni kilise yapmasınlar!
Ceneviz tüccarları da denizden ve karadan ticaretlerine devam etsinler! Gümrük 
vergilerini daha önce olduğu gibi ödesinler! Kendilerine hiç kimse engel olmasın!
Buyurdum ki,

Galatalılar'ın evlerine doğancı veya askerlerimizden kimse yerleşmesin!
Buyurdum ki,

Yeniçeri yapmak üzere bunların çocuklarından almayayım! Hiçbir Hristiyan kendi isteği dışında Müslüman olmaya zorlanmasın! Kendi aralarında istedikleri kişiyi seçerek kethüda tayin etsinler ve işlerini o takip etsin!

Galata halkı ve tüccarları angaryadan muaf olsunlar!
Bunu böyle bilip sözüme güvensinler!"

Bu belge 30 Mayıs-8 Haziran 1453 tarihinde İstanbul'da yazıldı.

İstanbul'da 100'den fazla kilise varken Atina'da ibadete açık bir cami yok

Bugün İstanbul'da Ortodoks, Protestan ve Katolik mezheplerine ait 100'den fazla kilise var. Atina'da ise binlerce Müslüman yaşarken ibadete açık bir tane bile cami yok. Temsilciler meclisi acaba bu durumu nasıl değerlendirir?

Osmanlı hizmetinde gayrimüslimler

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinde orduda görev yapan birçok Hristiyan asker vardı. 16. yüzyıldan sonra ordudaki gayrimüslim askerler, voynuk, martolos gibi geri hizmet kıtaları dışında ortadan kalktı. Fakat gayrimüslimler devlet kademelerinde hekim, mimar, tercüman gibi görevlerde bulunmaya devam ettiler.

Hiç yorum yok: