28 Ocak 2013 Pazartesi

BDPS ve Parazitler-Sülükler de BDPS'den Rahatsız-Melih Oktay

BDPS ve Parazitler

Parazitlerin diğer avcılardan farkı kendilerini gizlemeleri.
Böylelikle kanı emilenler, parazitleri uzun süre fark etmezler.
Bankerler de toplumun kanını emdiklerini, BDPS’nin mekaniği, giydikleri fiyakalı kıyafetleri ve kullandıkları ağdalı terimlerle gizlerler.
BDPS’de bankaların para bastığı şöyle gizlenir:
100 liralık mevduat yatırıldığında banka bunun yüzde 10’u yani 10 lirasını merkez bankasına yatırır, geri kalanı ise müşterinin hesabında bırakır.
90 liralık kredi verildiğinde çoğu kişi bunun müşterinin hesabındaki 90 lira olduğunu zanneder.
Hâlbuki hem müşterinin hesabında 90 lira var gözükür, hem de borçlunun çeki verdiği satıcının hesabında.
Bu nasıl olur? Bir misalle açıklamaya çalışalım.
Ahmet Bey taşıt kredisi alır. Ve banka, galericinin hesabına Ahmet Bey adına ödemeyi girer.
Lakin banka, galericinin hesabına ‘fiziksel kâğıt para’ transferi yapmaz.
Sadece bilgisayar ortamında galericinin hesabına 90 lira yazar.
Ve bu 90 lira yepyeni 90 liradır. Yani eğer piyasada toplam 1000 lira varsa, artık piyasada toplam 1090 lira varmış gibi gözükür. Elbette piyasadaki kâğıt para miktarı aynıdır.
Sanal para denilen kavram da budur. Yani kâğıt miktarı 100 lira ise, bilgisayar ekranında hesaplarda toplam 1000 lira gözükmesi.
Bankanın güvendiği şey ise herkesin aynı anda gelip kâğıt para istemeyeceğidir.
Ki mevduatlara faiz vermesinin amacı da budur.
İnsanları faiz ile yemleyerek ağa takılmalarını sağlamak.
Velhasıl mevduatta kalan para (misaldeki 90 lira) ile bastığı para miktarını eşitleyerek banka oyununu gizler. Aynı parazitlerin sömürülerini gizledikleri gibi.
***
Parazitler kan emerler.
Kan, oksijen taşıyarak insan vücuduna hayat verir.
Bankalar da parazitler gibi kan emerler.
Çünkü para, iktisadi hayatta kanın vücutta gördüğü görevi görür.
Dolaşımda kalarak insanların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli malzemelerin ulaşmasını sağlar.
Bankanın da parazitin kan emerken kullandığı ‘çengeli’  gibi faiz çengeli vardır. Faiz çengelini vatandaşın sırtına takar. Ve oradan kanını emer.
***
Amazon’da yaşayan bir parazit türü normal şartlarda ağaca çıkmayan karıncaların davranışlarını değiştirerek dengesini bozuyor ve ağaca çıkmasını sağlıyor.
Bankalar da insanın dengesini bozarlar.
İhtiyaç ile arzularını birbirine karıştırarak yaparlar bunu.
İhtirasını ihtiyacı zanneder kimi insan.
İhtiyaç diye yutturulmuş maddesi uzaklaştığında ise delirir.
Ne yapacağını bilemez olur.
İşte böylelikle insanlar arzularını ihtiyaçları zannederek fıtratlarına aykırı davranışlarda bulunurlar.
***
Bir başka parazit türünün özelliği ise sömürdüğü bedeni 3-4 kat daha hızlı çalıştırması.
Faiz de geometrik büyümeyle devamlı katlandığından insanın çalışmasını arttırır.
Bir süre sonra borç yükü altında ezilen insanın daha çok çalışması zaruri hale gelir.
Gece mesaileri, ek işler, eşlerin hatta çocukların da işe girmeleri gerekir.
Elbette esas suç bankacıda değildir.
Zira günümüz insanı bu yükün altına kendi iradesiyle girer.
Bir yıl biriktirip satın alma sabrı kalmamıştır insanın.
Sanki yarına çıkacağını biliyormuş gibi borç yükünün altına girer.
Borçlu ölmekten korkmaz.
Hemen şimdi sahip olmak ister.
Ve arzusunun esiri olur.
Sınırsız arzusunu tatmin edeceğini zanneden insan, bu uğurda 3-4 kat daha fazla çalışmak zorunda kalır.
Sonunda ise ne tam olarak arzusunu tatmin eder. Ne de hayatından zevk alır olur.
İşte tuzak budur.
***
Parazitler, sömürdüklerinin ölmesini istemezler. Bu sebeple hayati organların işleyişine dokunmazlar.
Bankalar da öyledir.
Sömürdükleri insanların, ülkelerin yok olmasını istemezler.
IMF işte bu sebeple özellikle Afrika ülkelerinde borçların bir kısmını zaman zaman affeder.
Amaç tamamen borç altında ezilmemeleridir. Ümitsizliğe düşmesinler diyedir.
Böylelikle hep borç içinde bankacılar için çalışmaya devam ederler.
IMF gibi kuruluşların ülkelerin borçlarının bir kısmını arasıra silmesi parazitlere has bir davranıştır.
Yoksa insaniyetlerinden değil.
***
Parazitler konuk olduğu canlıyı rahatsız ederek onu diğer canlılara yem yapar.
Bankalar da aynı taktiği uygularlar.
Filmlerde, dizilerde özendirilen lüks yaşamlar halkın mevcut halinden rahatsız olmasına neden olur.
Tahayyül alemleri bu karelerle şoklanan insanlar parası olmamasına rağmen kredi ile emellerine ulaşmak isterler.
Parazit kılıklı bankalar da kredi vererek tüketicileri diğer endüstrilerdeki kardeşlerine tepside ikram ederler.
Nefisler azdırılır, hoooop araba satıcıları bayram yapar. Nefisler azdırılır, hoooop ev satıcıları bayram yapar. O kredisi, bu kredisi verilerek (kendisinin olmayan, ürettiği para ile) yandaşlarına yem yaparlar tüketicileri.
İşin daha da sinsi yanı, banka sahibinin birçok ticari kuruluşun da sahibi olmasıdır.
Mesela, banka ile otomobil şirketinin sahibi aynıdır.
Böylece, bankacı bir taşta iki kuş vurur. Hem kredinin faizini yer, hem de arabanın karını..
***
Bankalar ve parazitlerin benzerliği manidardır.
Lakin parazitler bankalardan üstündür.
Bu şuna benzer: Bir fizik profesörünün basit bir fizik problemini cevaplayamaması, aynı problemi cevaplayamayan 1.sınıf öğrencisine göre çok daha vahimdir.
Profesör olmasına rağmen bilememesi profesörü öğrenciden daha aşağılık bir makama düşürür.
İnsan için de böyledir.
İnsanın parazit gibi yaşaması, potansiyelini kullanamadığından insanı parazitten daha alçaklara düşürür.
İşte bankaların durumu budur.
Not:  Bu yazıda Vladimir Nuri’nin ‘Fractional Reserve Banking as Economic Parasitism’ başlıklı makalesinden faydalanılmıştır
Sülükler de BDPS'den Rahatsız

Biz tıbbi sülükler, tüm parazitler adına geçen haftaki yazınızda bankalar ile karşılaştırılmaktan son derece rahatsız olduk.


Bizler kan emeriz, doğrudur.



Fakaaaat...



Emdiğimiz kan pis kandır.



İnsan vücudunun daha sağlıklı olması içindir.



Bankalar peki ne yapar?



Alın teriyle kazanılmış mallara karşılık hiç emek sarfetmeden kredi üretirler.



Temiz, helal malı emer, kaydi/sanal parayı enjekte ederler.



Amaçları insanın saadeti değil, insanların ihtiyaç, zorluk, zaruret hallerinden istifade etmektir.



BDPS’nin merkezi ABD’de –hani sözde siz insanlık medeniyetinin beşiği- olan yerde 40 milyondan fazla insan devletin verdiği üç kuruşluk yemek kuponları ile hayatlarını sürdürmekte.



Evlerinden atılanlar, çadırkentlerde, sokaklarda, hatta kanalizasyonlarda yaşamaktalar.



Banka bir verirse bin alır.



Bizler öyle miyiz?



Emdiğimiz ‘kirli’ kana karşılık vücuda 100’den fazla bio madde zerk ederiz.



Bu maddelerin içinde, insanın canı çok yanmasın diye ‘uyuşturucu’ bir madde bile var.



Rabbimiz salyamıza daha ne maddeler lütfetmiş. Antibakteriyal, antidepresanlar, saymakla bitmez.



Bizler, Rabbimizin bağışladıklarını ihtikar etmeyiz, paylaşırız.



Bankalar yedikçe doyarlar mı faize?



İsterler tüm dünya onların olsun.



Kancalarını taktıkları ülkeleri, kişileri kanlarının son damlasına kadar sömürmeye çalışırlar.



Sömürdükleri sefilleşirken kendileri sefa sürerler.



İhtiyaçlarını değil arzularını gidermeye çalışırlar.



Elbette arzular sonsuz olduğundan sömürmeleri hiç bitmez.



Sömürecek kaynak oluşturmak için masum insanların ‘demokrasi’, ‘özgürlük’ sloganlarıylakatledilmelerini finanse ederler ve onları ‘sömrülmeye’ hazır hale getirirler.



Biz sülükler, ihtiyacımızın ötesine geçmeyiz.



Bir saat kadar emdikten sonra o vücudu terk ederiz. Kimsenin kovmasına da gerek yoktur.



Haddimizi biliriz.



Bir öğün yedikten sonra aylarca ve hatta yıllarca yemeden durabiliriz.



Alıp da vermemezlik ne demek?



Aldığımızdan kat be kat fazlasını veririz.



Saldıladığımız yüzden fazla bio-madde sayesinde insanlar sağlıklarına kavuşurlar, mutlu olurlar.



Bankalar gibi faizle, zulümle insanların belini bükmeyiz.



İntiharlar, aile içi çatışmalar, depresyon, stres ve stresin yol açtığı daha birçok hastalığa neden olmayız.



Tam tersi dolaşım sistemi hastalıklarından epilepsiye, felce kadar birçok hastalığın tedavisine yardımcı oluruz.



Lütfen biraz insaf edin ve bizleri bankalar ile karşılaştırmayın.



En azından yazınızın sonunda bizim daha şerefli varlıklar olduğumuzdan bahsetmişsiniz.



Teşekkür ederiz.



Son bir not: Sizin bilimadamlarınızın çoğu parçacı düşündüklerinden, parazitlerin bütüne olan katkısını görmekten acizdirler.



Halbuki parazit diğer canlıya zarar veriyor gibi gözükse de Allah’ın bak dediği yerden bakınca durum farklıdır.



Tabiat bir bütündür.



Tüm varlıklar Allah’ın güzel isim ve sıfatlarını gösteren birer levhadır.



Gerek biz sülükler gerekse diğer tüm parazitler Allah’ın güzelliğini, merhametini, cömertliğini ve diğer esmalarını işaret eden levhalarız.



Bizlere o gözle bakarsanız O’nu tanıyacak, O’nu hatırlayacaksınız.



Yeter ki dünyanın alçak zevkleri sizi aldatmasın.



Şeytanın çomağı olan bankalar ve onların sahte vaatleri sizi menzilden uzaklaştırmasın.



Vesselam. 

Hiç yorum yok: