1 Ağustos 2013 Perşembe

Heykel!-'Para'lı saldırı-Denge-İkinci raund-Satranç!Ergün Diler



Heykel!

Bugünü anlamak için bazen en güzel yol geriye, hem de oldukça geriye gitmektir!
Belki bu sayede GEZİ'yi doldurup, Dolmabahçe'yi basmaya kalkanlar bir an olsun "Biz ne yaptık yahu!"diye düşünürler!
Aktörleri, figüranları, hesapları, çıkarları ve mücadelenin taraflarını bilirseniz geçmişle şimdiki dönem arasında bir fark olmadığını görürsünüz.
Tek yapmanız gereken AKILLI olmak ve atılan her adıma dikkat kesilmek!
Dönelim geçmişe!Mısır Valisi Said Paşa, Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps'e 1854'te hazırlattığı Süveyş Kanalı projesini onaylaması için Osmanlı hükümdarına sundu! 
Dönemin en çılgın hamlesiydi!İki deniz yani Kızıldeniz, Akdeniz'e bağlanacaktı! Akıl alır gibi değildi. Bir hamleyle İNGİLİZLER'in Akdeniz ve Hindistan'daki hakimiyetleri bitecekti.
Proje duyulur duyulmaz Kraliçe ve adamları, Padişah'a büyük baskı yapmaya başladı! 
Abdülaziz'e resmen nefes aldırmıyorlardı!Kanala para akıtacak şirket Fransızdı. Hidiv Said Paşa startı verip inşaatı başlattı. Bu, İstanbul'a İngilizler'in tamamen çökmesine yol açtı! Abdülaziz bir yandan projenin durmaması için çalışıyor, bir yandan da İngiltere'yi frenliyordu! Bu oyun tam 12 yıl sürdü!
Derken Said Paşa ansızın öldü!
Proje tehlikeye girdi! Çünkü yerine gelen İsmail Paşa, İngilizler'in dümen suyundan çıkamazdı! Sultan'dan çok Kraliçe'ye yakındı. Ancak hem Fransızlar'ın hem Padişah'ın baskısıyla işler bir süre sonra tekrar yoluna girdi. Osmanlı ŞİRKETİN büyük hissesine sahip oldu. Ölen Said Paşa'nın Fransız mühendis Lesseps'ten istediği ve anlaşmaya koyduğu çok ilginç bir detay vardı! Paşa, kanalın Akdeniz'e açıldığı noktaya dev bir HEYKEL dikmek istiyordu! Heykel, firavun döneminin giysilerine bürünmüş bir kadın olacak ve elinde de MEŞALE bulunacaktı! Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini anlatmak için! Paşa ve mühendis, Fransa'nın tanınmış heykeltraşlarından olan Frederic Auguste Bartholdi'ye "Bu işi senin yapmanı istiyoruz" diye teklifte bulundular! Para da, Sultan'ın kesesinden gelecekti!
Anlaştılar!Bartholdi hemen işe koyuldu!
Heyecanla çalıştı. Birkaç yıl içinde HEYKEL dikilmek için hazır hale gelmişti! Marsilya'da gemiler, parçaları Mısır'a taşımak için talimat bekliyordu!
İsmail Paşa, yani rengini en başta belli eden şahıs, son anda kararından dönüp Müslüman bir ülkede heykel yanlış anlaşılır diyerek Lesseps'e "Heykeltraş eseri buraya getirmesin!" dedi! Mühendisin yalvarıp yakarmalarına rağmen İsmail Paşa sözünden dönmedi! Akdeniz'e uzanacak olan heykel bu karardan sonra Paris'te bir depoya kaldırıldı!
Kanal muhteşem bir törenle heykelsiz olarak açıldı.
Aradan 20 yıl geçtikten sonra Fransa, ilişkilerinin pürüzsüz olduğu Amerika'ya bir jest yapmak istedi. 
"Ne versek Amerikalılar hoşlanır?" diye düşündüler ve Bartholdi'nin kapısını çalmaya karar verdiler...
Bartholdi gülümsedi! Çünkü istedikleri heykel depoda hazır bekliyordu! Amerikalılar, heykelin New York'un hemen girişindeki adalardan birine yerleştirilmesini istedi. Bartholdi, etüd için New York'a gitti. Gelir gelmez de işe başladı! Ve Paris'e dönüşünde yeniden start verdi.
Bakır ve çelikten yaptığı heykeldeki bazı pürüzleri Paris'e kendi adıyla anılan bir kule dikmiş olan Gustave Eiffel ile beraberce çalışarak giderdi.
1884 Haziran'ında heykel Fransız hükümetine teslim edildi. Bartholdi, heykelin yüzünü tamamen değiştirmiş ve metale annesi Charlotte'in silüetini işlemişti.
350 parçadan oluşan heykel 'İsere' adındaki bir Fransız gemisine yüklendi.
4 Kasım 1885'te New York'taydı.Heykelin coşkusu kaide için bağış kampanyasının başlamasına neden oldu! İlk bağışı Macar göçmeni olan ve'World' adında bir gazete çıkartan Musevi Joseph Pulitzer yapmıştı!
Verdiği para 100 bin dolardı! Bu Macar göçmeni, daha sonra gazetecilikte dünyanın en büyük ödülü sayılan 'Pulitzer'in de isim babası olacaktı.
Bir elinde hukuku simgeleyen KİTAP bir elinde de özgürlüğün sembolü meşaleyi taşıyacaktı!
Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer'in dul eşi Isabelle Eugenie Boyer modellik yapmıştı. Her ülkeyi derinden etkileyen bu heykelin küçük kopyaları Osaka, Priştine, Pekin, Nevada, Güney Dakota, Bordeaux ve Poitiers gibi şehirlere de konulmuştu.
Heykeldeki 5 metrelik TAÇ, 7 sivri ucuyla 7 denizi simgeliyordu!
Bu Türkler'in DENİZLERE geri dönüşünün habercisiydi! Zaten Padişah Abdülaziz, tahta oturur oturmaz dünyanın üçüncü büyük donanmasının yapımı için emir vermişti! Süveyş Kanalı bitince donanma İNGİLİZLER'in at koşturduğu sulara inecekti!
Said Paşa gibi kendisi de öldürüldü!
İsmail Paşa da yön değiştirmekte sakınca görmedi!
Türkler'in tarih sahnesine dönmek için eline geçirdiği en büyük ve en son koz, HEYKEL ve Mısır'dı!
Kaybettik!
Ama 150 yıl sonra oralara tekrar döndük!Verdiğimiz rahatsızlık çok büyüktü!
Tahrir ve Adeviye'de TÜRK'ün gücünü gördüler! MURSİ'nin Ankara'ya yanaşmasına katlanamadılar!
Zaten son 10 yıldır DENİZ KUVVETLERİNİN altını oyup duruyorlardı! En önemli AMİRALLERE pusu kuruyorlardı!
Londra'ya çöreklenmiş aileler ve Kraliçe, olaya böyle bakıyordu!
Erdoğan'a baktıklarında Abdülaziz korkusunu yaşıyorlardı! Bu nedenle ısrarla SULTAN ve DİKTATÖR vurgusu yapıyorlardı!
Ama bizim aydınlık gençlerimiz, DOLMABAHÇE'yi basıp darbe yapmaya çalışıyordu!
Aradaki fark bu kadar büyüktü ve çok can yakıcıydı!
Adamlar her işini bize yaptırıyordu!Gel de üzülme!

'Para'lı saldırı

Mısır'da yaşanan SİSİ sürprizi gösterdi ki 2+2 her yerde 4 etmiyor! Bilinmeyen DENGELER, bilinmeyen yerlereAİT OLMALAR, sağlıklı analiz yapmamızı engelliyor! Sıradan vatandaş, karşısındaki insanın sözlerine bakar! Nasıl giyindiği ve kimlerle oturup kalktığına çok önem verir!
Oysa asıl bilinmesi gereken şey o kişinin ne yaptığıdır!
Bizim en büyük eksiğimiz budur!
Sözlere bakıp yollara düşeriz!
Eylemlerle ve sonuçlarla hiç ilgilenmeyiz!
ANI YAŞADIĞIMIZ için derinlikli analizlerimiz olmaz!
Ülkesini seven bir solcunun, çok güzel işler yapabileceğini ya da yaşam şekli bize uymayan birinin harikalar yaratacağını düşünmek bile istemeyiz! Bizim dışımızda birilerinin koyduğu "sınırları" aşamayız!
Tutsak olduğumuzu ıskalarız! Çünkü farkında olduğumuz, olmadığımızın yanında devede kulaktır!
İşte bu ŞABLONLAR bizi maalesef uzun yıllardır içinden çıkamayacağımız problemlere itti!
Bir siyasi figürü kullandığı puro, içtiği şarap, giydiği elbise, bindiği otomobil, taktığı kravat, salladığı el sayısına göre değerlendirmek çok yetersiz ve eksiktir!
Peşinden gidilecek ya da gidilmeyecek insanların ne yapmak istediğiyle ilgilenmek durumundayız!
Büyük bir marketin sadece küçük ve bağımsız reyonuyla uğraşmaktan, ne kasalardaki para hareketini, ne girip çıkan insan sayısını, ne de depolara indirilen malı görebiliyoruz!
Hep gereksiz ve işimize yaramayacak ayrıntılarla gidiyoruz!
Türkiye'de durum böyle!
ARAP BAHARI'nın yaşandığı yerlerde de farklı değil!
Mısır'da Mursi, Soros'tan emir alan SİSİ'nin çabalarıyla düşürüldü!
Bu, dünyanın gözü TAKSİM'deyken pişirilen bir karşı hareketti!
Başarılı oldu!Türkiye'nin, Suriye üzerinden Mısır'a kadar olan kıyı şeridini ele geçirmesine izin vermediler!
Mısır çok önemli bir halkaydı ve düştü! Mursi geri gelecek ama gücü ne kadar olacak bilinmez!
Müslüman Kardeşler'in bir temsilcisi olmadan HUZUR gelemeyeceği için ANLAŞMA olmak zorunda!
Ancak biz şimdi Adeviye ve Tahrir'e bakarken DOLMABAHÇE'de kurulan Tunus hükümeti de türbülansa girdi!
Tahrir gibi, Taksim gibi orada da öğrenciler sokakta! Protesto şekilleri aynı! "İslam'ı, Araplar buraya getirdi. Ancak koruyan ve yücelten Osmanlı oldu!
Avrupa'nın, Tunus'u Hristiyanlaştırmasını engelleyen de Osmanlı'ydı. İstanbul bütün ümmetin merkezidir ve hepimizin tarihidir" diyen GANNUŞİ hedefte!
Doğal olarak onun yol verdiği isimler de!
Gençler hep bir ağızdan "Defol!" diyor!
Anlayacağınız DİKTATÖRLERİN 50 yılda açtığı sorunları, 9 ayda gideremeyen liderler zorda!
Bir el devreye girip Kuzey Afrika'da rüzgarı terse çevirdi!
Obama da buna sessiz kaldı!Pazarlığın ne olduğunu şimdilik bilemiyoruz!
Ama bu rüzgar değişimlerin yaşandığı yerlerden çok daha sert bir şekilde İstanbul'a geliyor! 
Üniversitelerin açılmasını bekleyen çok insan var!Planları gençler üzerine!
Onları öne sürerek kazanmayı düşünüyorlar!
Sokaklarda oluşacak fotoğraflar, ellerinde tuttukları MEDYA ile anında dünyaya servis edilecek!
Bunun ilk provası TAKSİM'de başarıyla yapıldı!
Küçücük bir PARKTAN DÜNYA SORUNU çıkarmayı bildiler!
Karşımızdakiler hep söylediğim gibi çok akıllı!
İki ağaçla Türkiye'yi huzursuz ettiler!
Cumhurbaşkanlığında asla ve kat'a düşünmedikleri Erdoğan'a saldırdılar!
Zaten 2002'den beri hedefte ne AK PARTİ ne de bir başka AK Partili vardı!
Erdoğan'ın yaptıklarını beğenmeyen AİLELER onu istemiyordu!
Engelleyemeseler de partinin içine adam koymuşlardı!
Yani Erdoğan, 2002'de yola çıktığında bile çok kalabalık değildi!
Bilmediğimiz, anlam veremediğimiz ve göremediğimiz engellerle durdurulmaya çalışıldı!
Yapamadılar!Gezi farklıydı!
Normalde oraya yolu düşmeyen üç genç tarafından sahiplenilen olay dünyada gündem oldu! Konu hakkında söz söylemeyen ve görüş bildirmeyen sanatçı ve devlet adamı kalmadı!
Bu Erdoğan'a "Bizi hafife alma!
Daha gerçek gücümüzü görmedin!
Bundan sonrası seni korkutsun" 
mesajıydı!
Erdoğan'ın yaptıklarından rahatsız olan aileler yalnız değildi!
Bir de Erdoğan'ın ne yaptığını bilmeden karşı çıkan gençler vardı!
Hüzünlü olan buydu!Erdoğan, çevresindekileri biliyordu!
Taa en başta olduğu gibi yalnızdı!
Devlet onun yanındaydı ama yakınına kadar sokulup KARŞI TARAFA çalışanlar vardı!
Ortadoğu'da hep ASKERLE geldiler!
Biz de o şansları kalmadı!
Bu nedenle PARA OPERASYONLARI için hazırlık yapıyorlar! "Ekonomi yolunda!" sihrini bozmak için saldıracaklar. Erdoğan'ın yakın çevresinden operasyona katılanlar olacak! 
Önce huzuru bozmak gerekecek!Gençler bu yolda kullanılacak!
Sonra BARONLAR ve adamları devreye girip finansal operasyon için düğmeye basacak!
Erdoğan'ı götürmek için son kozlarını böyle oynayacaklar!
Eğer bu gerçekleşirse, kimin kazanacağını bana sormayın! 
ŞABLONLARINIZI KIRIN!Kırın ki gerçekle yüzleşin!
Biri sizin gibi düşünmese de sizin gibi yaşamasa da ÜLKE için inanılmaz işler yapıyor olabilir!
Erdoğan böyle bir lider!
Ama "sınırlanmış" alan dışına çıkıp düşünemeyenler bunları göremez!
Söze bakarlar!
Oysa yapılması gereken ÖZE bakmaktır!
Söz uçar yazı kalır!
Bunu da saklayın!Yakında ne demek istediğimi anlayacaksınız!

Denge

Türkiye'ye tepeden bakan dostumla oturup uzun uzun konuştuk!
Mısır'dan girip Suriye'den çıktık!
Gezi'de mola verdik! En çok da 2014'ü tartıştık! Daha doğrusu ben sordum o cevapladı. Türkiye üzerinde kara bulutların dolaştığı bir zamanda sohbet bana iyi geldi!
Bakalım siz de keyif alacak mısınız? 
 Gezi'de ne oldu? Neden olaylar başladı?Bir mazeret gerekliydi! Ağaç oldu! 
 Neden Mayıs?Taksim olayları ve Mavi Marmara olayı aynı gün yani 31 Mayıs'ta yaşandı!
Ankara'ya gönderilen mesaj netti:
Ortadoğu'da karşımıza çıkma! 
 Kim bunlar? Özal'a kadar gitmek şart! O dönem Türkiye, Avrupa'nın kendisine çizdiği rotadan çıktı! Körfez Savaşı ile birlikte Özal, Türkiye'yi Amerika-Rusya arasındaki hattın tam ortasına oturtma kararı aldı! Tarihi bağlarımız bulunan Almanya ve Fransa'nın bu karardan mutlu olması beklenemezdi.
Çünkü yaşamaları için Ortadoğu'daki enerjiye ulaşmaları elzemdi! Ama Türkiye karşılarında duvar oldu! 
 Sonra?Laiklik, yaşam tarzları ve PKK gibi sorunlarla baş başa kaldık! Çünkü önleri kesilen güçlerin, Türkiye'deki müttefikleri LAİK cephedir! 
 "İslamcılar geliyor!" korkusu bilinçli mi yayıldı?Öldürülen LAİK aydınların arkasında hep "İslamcılar var!" denildi. Büyük yalandı! Şu an birbirimizi anlayamıyorsak nedenlerinden biri de o yaygara! Çünkü Türkiye'de İslamcıların rejimi değiştirecek gücü hiç olmadı! Zaten bu gücün yaratılmasına izin verilmezdi! Bütün şirketleri Avrupalı partnerlerle oturup kalkan bir ülkede, onlar istemediği sürece yaprak bile kımıldayamazdı! 
 Fransa son dönemde niye suskun?IMF'nin borcunu verip gönderdiğimiz ay GEZİ patladı! 
 Fransa ile ilgisi ne?Fransa, BARONLARIN yuva yaptığı ülkelerin başında gelir! Dev ailelerin projesi olan IMF'ye 70 yıllık tarihinde 45 yıl Fransızlar Başkanlık yaptı! Fransa'nın hiç bilinmeyen derin bağları vardır Türkiye ile. Özellikle sermaye anlamında!
 Peki IMF neden Türkiye'de anlaşılamadı?IMF'nin pranga olduğunu siz gazeteciler yazmadınız ki! Halk nereden bilecek! IMF ile akrabalığı olan basın çarpıtınca ve siyasiler üzerinde baskı kurunca gerçek öğrenilemedi! Erdoğan'ın yaptığı en büyük iş budur! Türkiye bu sayede özgürleşti!
Sorun da bu zaten! Bize özgürlük yaramıyor! 
 Nasıl yani?"IMF gelsin" diye yollara düşen patronları bana saydırma şimdi! 
 Ne var bunda, sayın ki insanlar öğrensin!Ahmet Nazif Zorlu, Ali Ağaoğlu, Turgay Ciner, Nihat Özdemir, Sezai Bacaksız ve Mehmet Ali Aydınlar dışında hemen hemen "IMF gelmesin" diyen yoktu!
Yani bildiğin bütün isimler şimdiki Türkiye'nin karşısındaydı! Belki birçoğu bilmeden! Ama karşısındaydı neticede!
Borçla ülkenin yol alacağı sanıldı. Belki de "istikrarsızlık gelir" diye ürküyorlardı.
Bilemem! Ama IMF'den gelen para patronları zengin ederken, ülkenin tapusunun adamlara geçtiği bir gerçekti!
Aslında "Gezi" için çok sebep vardı! 
 Washington-Ankara-Moskova arasındaki denge devam ediyor mu hala?Senin yazılarında karamsarlık gördüm!
Öyle bir durum sözkonusu değil! Türkiye olmadan hiçbiri bir adım bile atamaz!
Yalnız Türkiye'nin çok güçlenmesinden çekindikleri bir gerçek! Bu fikri de Avrupa'nın tepesinde duran AİLELERyayıyor! 
 Neden Avrupa dengenin dışında?Zbigniew Brzezinski, "Dünyaya yön veren bütün imparatorluklar AVRASYA'dan çıktı" dedi. Bu önemli bir saptamaydı. Bulunduğumuz yerin ne kadar önemli olduğunu söylüyordu!
Avrupa başka bir sorundu! Dünya dengesi Avrupa'nın kendi içindeyken İKİ DÜNYA SAVAŞI yaşandı! Kayıplar ve kazançlar ortada! 
 Yani?Amerika ve itişip kakıştığı Rusya arasındaki dengenin daha sağlıklı olduğu görüldü! Dünya cetvelle ikiye bölündü.
Ruslar ve Amerikalılar, başka yerleri kontrol ettiler! Avrupa olmayınca savaş da olmuyordu! Oysa savaşın ABD ile Ruslar arasında çıkacağını sanıyorduk! Masaldı bu! Ama inandık! İnandırıldık! 
 İdeolojilerin kaynağı bu mücadeleydi ama?Masaldı! Zaten öyle olmasa bizim solcularımız yani Amerika ile mücadele edenler Moskova'ya kaçardı! Hepsi İngiltere'ye gitti! 
 Denge varsa Mursi neden gitti?Türkiye'ye casusluk yapmakla suçlanıyor! Garip değil mi! Ankara'nın kalıplarını kırdığını herkes biliyor. Herkesi kucakladığı sır değil. Ortadoğu'yu birleştiren tek şey İslam'dı ve bunu sadece Osmanlı yapmıştı! Bundan korkulduğu bir gerçek! Erdoğan'ı kimse gözden çıkaramaz!
Bu net! Kimsenin de buna gücü yetmez!
Sözünü ettiğim DENGE "Siz Kürt sorununa odaklanın" tavsiyesinde bulundu! Ankara bunu reddetti! Denge de kendi içinde dengeye oturacak. Biraz zaman! 
 Patronlara dönersek dengenin neresindeler?Sorun bu zaten! Patronlar Avrupa ile iç içe oldukları için SİYASETTEN kopamıyorlar! Ankara Rothschild Ailesi'ne de karşı değil! Bilinmeyen Musevi sermayesine de. Sadece PARA kazanmak için gelenlere kapı sonuna kadar açık!
Bizim patronlar bunu bilmiyor!
Partnerlerinin baskısı nedeniyle Türkiye'yi ellerinde tutmak istiyorlar. Demokrasi ve sandık, onlar için hikaye! Kendilerinin sözünü dinleyen biri olduktan sonra hepsi çok demokrat! 
 Erdoğan?Onların sözünü dinlemeyen tek isim! 
 Zorlanacak mı?Elbette! Çünkü Türkiye İran'la, Filistin'le, Amerika ile Rusya ile Afrika ile ilişki götüren ender ülke. Ancak bu değişikliğe rağmen PARA aynı isimlerin ellerinde! Güç onlarda! En büyük tehlike bu. 
 Operasyon yapabilirler mi?Yaptıkları an yerler! Sözünü ettiğim bu dengede BARONLARIN işi zor! 
 Suriye meselesi peki? PYD ve El Nusra çatışması? Öyle bir çatışma olduğu haberlerine bakma! PYD Öcalan'a bağlı. İpi Ankara'da! Büyük plan işliyor! Kürtler Türkler'le olacak! Bu bölge Ankara'ya kayacak! Öcalan bunun garantisini verdi!
Barzani de diğer Kürt liderleri de bunu biliyor! 
 Esad'a destek olan Amerika ve İngiltere değil mi?Başkaları da var! Dediğim gibi Türkiye'nin bir anda sanal da olsa sınırlarını Afrika'ya kadar taşıması korku yarattı! Bu nedenle Erdoğan içerideki güçlerle SINIRLANDIRILMAYA çalışıldı! 
Ancak Ankara bastıracak denge içinde denge olacak! Şunu unutma biz olmadan kimse burada ilerleyemez! Bunu biz de onlar da biliyor! Sıkıntı yok!

İkinci raund

Herkes birbirine "Ne olacak?", "Sokaklar yine karışacak mı?", "Nasıl gelecekler?" diye soruyor...
Devlet de dahil olmak üzere yeni bir hareketin olmayacağını düşünen yok! Kaos satın alınmış durumda! Galiba "Gezi'den" elde ettikleri en büyük kazanç bu!
Deneyecekler, saldıracaklar Türkiye'yi kaybetmemek için ellerinden geleni yapacaklar!Bunu bilmek için kahin olmaya gerek yok! Sadece Ankara'nın düne kadar Türkler'in elinde olmadığını atlamazsanız, işiniz kolay!
Tarafları ve temsilcileri tespit etmek hiç zor değil! İş dünyası, medya ve siyaset üçgeninde kimin hangi kanatta olduğu ortada! Küçük cümlelerin arasına sıkıştırılan VURGULARA bakın! Ne de olsa insanız kimse kendini sonsuza kadar saklayamıyor!
Neyse...
Defalarca söylediğim gibi İstanbul, DEV AİLELERLE,Türkiye'nin son savaşına sahne olacak. İkinci raundu yakında görürüz!
Ama bu yıl çok önemli! Cumhurbaşkanlığına giden yol üzerinde KARŞILAŞMA olacak.
Erdoğan'ın KÖŞK'e çıkma ihtimali Yeni Türkiye'nin gitmemek üzere geldiğinin ilanı olacak! Bunu bildikleri için ANKARA'da inanılmaz faaliyetler yürütülüyor! Ege ve Akdeniz'deki teknelerdeki yoğunluk son günlerde Ankara'da yaşanmaya başladı. İftar sofralarında, siyasi ufuklar masaları süslüyor.
Ankara'yı tanımayanlar da PUSUYA yatıp "Kazanan tarafa nasıl oynarım?" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor!
Cumhurbaşkanı'nı RAHAT seçemeyen tek ülke olan Türkiye, en sancılı dönemine gebe!
Şimdiye kadar yaşanılanların çok üstünde gerilim yaşayacağız.
Erdoğan'ın önünü kesmeye çalışan BARONLAR kenetlenmiş durumda!
Birbirine benzemeyen kartlar aynı masada!Ayak izlerini takip ettiğinizde hem İstanbul'da hem de Güneydoğu'da hazırlıklar var!
Bir de Ankara'nın tam kalbinde!Kökü Avrupa'nın derinliklerine dayanan güçler Erdoğan'dan "Tamam Köşk için aday değilim!" senedini alabilmek için dört koldan saldırı hazırlığı yapıyor! Erdoğan, aşağıda bir MESUT YILMAZ bırakmayı kabul etse hiç sorun yok! Ancak bu modelin eski Türkiye'nin devamı anlamına geleceği için pazarlığa hiç yanaşmıyor! Haliyle adamların sinirleri bozuluyor...
Konuyu biraz daha açalım!
Belki derdimizi daha iyi anlatırız...Biz Türkler uzun zamandır DEVLET olarak her şeyi duygularımızla ve bağlı olduğumuz değerler üzerinden götürdük!
Kendi içimizde düşmanlar yarattık, ayrıştık, bölündük, farklılaştık, yabancılaştık!
Hiçbir sorunumuza, AKILLA yaklaşmadık! Zaferler kazanan bir ırkın torunları olarak, elimize SİLAH alıp problemin karşısına öyle çıktık! Çoğu zaman sineği BALYOZLA ezmeye kalktık! Kürt meselesi de bunlardan biriydi! Yüzlerce yıllık tarihi bağları, kardeşliği, akrabalığı unutup iki tarafın da oyuna getirildiğini düşünmedik!
Düşündüysek de AKILLA işin içinden çıkmayı bilemedik!
Öcalan Kenya'dan alınıp getirildiğinde devletin tepesinin, bu işin arkasında ne olduğundan haberi bile yoktu! 
"Amerika bize neden Öcalan'ı veriyor?" diye soran ve cevabını bulan olmadı! Oysa Öcalan'ın teslimi İKİZ KULELERE yapılan saldırının öncesinde gerekli olan bir operasyondu! Afganistan ve Irak'a giren Amerika'nın Londra ile kapışmasında KESİNLİKLE ihtiyaç duyduğu Türkiye'ye yer açmasıydı! Enerji yollarını tek başına kontrol edemeyen Amerika, bir yanına Rusya'yı bir yanına Türkiye'yi davet etti! İki ülke de kazançları ve kayıpları masaya yatırıp kararını verdi! Ortaklık kuruldu!
Putin, Avrupa'yı gazla kontrol edecek, Türkiye kendi ihtiyacını Kuzey Irak'tan alıp CARİ AÇIĞINI kapatacak, Amerika da, Ankara'nın destek noktasına verdiği omuzla rahat nefes alacaktı!
Türkler, Kürtler buluşup yelkenlerini rüzgarla dolduracaktı!İşler çok iyi gitti! Öcalan oyunu doğru okudu! Tam destek verdi! Aksi halde iki tarafın da acı çekeceğini görüyordu. Bütün Kürtler'i Ankara'ya akıtmak için söz verdi.
Barzani sorun yaratmadı. Yaratamazdı.
Duygusal olarak baktığımızda KABUL edemesek de akıl Öcalan'ın hizmetini istiyordu! Bu da aşıldı! Erdoğan'ın aldığı riskle atlatıldı. Oslo'lar, Uludereler gelişmeleri engelleyemedi.
Ama ufukta Türkiye'yi BÜYÜK oyunlara hazırlayan Erdoğan'ın Köşk'e çıkma ihtimali vardı! BARONLAR bir şey yapmalıydı!
Söylenildiği gibi SARIGÜL falan değildi yapacakları işlem! Birkaç patronun Nişantaşı'nda poz vermesi de işaret değildi!
Sadece yanıltmaydı! CHP'de değişim ise hiç değildi! Kemal Bey cumhurbaşkanı seçiminde BARONLARIN seçtiği isme OY vermek için getirilmişti! Devlet Bey'den de şüpheleri yoktu!
Biz, herkesi üzerindeki gömleğe göre ayırdığımız için FARKLI giyinenlerin AYNI takımda olacağını hiç hesap etmezdik!
Edemezdik; çünkü öğretilenlere tersti.
Oysa Londra'nın sözünden çıkamayan BARONLARIN kafasında başka seçenekler vardı.
CHP ve MHP lojistik destek birliğiydi!
Asıl hamle ilerideydi!
Son darbe gelmeden birileri Kürtler'in karşısına dikilmeye başladı bile! Bu örgüt tarafından da görülüyordu! Rahatsızlık büyüktü! Konuşulmasa da yazılmasa da böyleydi! Bir başka ekip de PARA operasyonları için fırsat kolluyordu! Anlaşılan iki koldan ve gençler üzerinden geleceklerdi!
Ama büyük sürpriz, başka bir noktada yaşanacaktı!
Tansiyonun en yükseldiği anda Başbakan YALNIZ bırakılacak!
Tıpkı Gezi eylemlerinde telefonlarını kapatanlar gibi...
Anlayacağınız, Abdülhamit'i ve Özal'ı nasıl içeriden vurdularsa, yine aynı yolu deneyecekler! Ayak seslerini duyuyorum...
Güvendikleri isimler var ki MUHALEFET, yıllardır aynı adreslere emanet!
Oy oranlarının düşmesine rağmen değişmemeleri ilginç değil mi!
Yakında birbirlerine benzemeyenlerin koalisyonunu göreceksiniz...
Sular iyice ısındı...Kürt meselesi ya da finansal anlamdaki ilk türbülansta roller değişecek...
Erdoğan mı?
Bence hepsini biliyor!
Washington ve Moskova da izliyor!
Türkler'in en önemli savaşı yakında...
1071 kadar önemli!
Ya Erdoğan kazanacak Türkler devleti geri alacak, ya da eski masa daha güçlü bir şekilde kurulacak!
Birkaç adım daha atsınlar YENİ görünümlü ESKİLERİ yazacağım...
Biraz bekleyelim...

Satranç!

Türkiye'yi ilgilendiren çok önemli gelişmeleri ne Gezi Parkı'ndan, ne Gündoğdu Meydanı'ndan, ne de Dolmabahçe'den anlayabiliriz! Napolyon "Bir ülkenin kaderini coğrafyası çizer!" demişti!
Haklıydı!Ama yine de bizlere okullarda Türkiye'nin GERÇEKönemi ve değeri öğretilmezdi!
Ezberlediğimiz dağ, tepe, akarsu, göl ve kaya çeşitleriyle üniversiteleri bitirirdik!
Kazanamadığımız zaferlerle gurur duyardık!
Muhakeme yapma şansı verilmezdi! Zayıf taraflarımız gizlendiği gibi güçlü yönlerimiz de pek dillendirilmezdi. Dünyayı, Türkiye'den ibaret sanıp yolumuza devam ederdik!
Bu nedenle içeride ve dışarıda başımıza bela olan bütün gelişmelerin nedenini ANKARA'da arardık!
Oysa gerçekler bambaşkaydı! Yeryüzünde yalnız değildik! Muazzam bir satranç masası kurulmuştu. Burada kazanan yol alıyordu!
Nasıl mı?
Dönelim geriye...
Gezi'ye gelmek için şart çünkü!
Osmanlı DENİZDE kendini yenileyemeyince Portekiz ve İspanyollar öne çıktı. Dini arkalarına alıp açıldılar! 1494'te Tordesillas, 1529'da ise Zaragoza anlaşmaları ile dünyayı resmen ikiye bölüp paylaştılar!
Papa da bu imzaların atılmasında ombudsmanlık yaptı! Ancak bu güçler İngiltere, Fransa ve Hollanda'yı karşılarında buldu! Avrupa içi mücadele başladı. Zaten bütün amaç AVRASYA'yı, yani Çin'den Lizbon'a kadar olan hattı, kontrol etmekti!
Bütün imparatorluklar bu çerçevede kurulmuştu. Buraya hakim olan son sözü söylüyordu.
Fransa 1800'lerin başına kadar çok öne çıktı! Bu iki güçle her yerde mücadele etti!
Ama yapamadı. "Süper Güç" olmanın kıyısından döndü!
Alaşağı eden İngiltere'ydi. Dalgalara hükmeden Kraliyet donanması aklını denizlere taşıdı. Fransızlar'ın gerilemesinden sonra dünyaya egemen oldular. 1914'te sadece birkaç bin asker ve memurla milyonlarca kilometrekareyi ve 400 milyon insanı yönetiyorlardı! 1839-1842 yılları arasındaki AFYON SAVAŞI Kraliçe'nin mührünü her yere taşımasına yol açtı.
İngilizler'in yasadışı yollardan Çin'e soktuğu uyuşturuculara devlet el koydu. İngiliz tüccarların depoları basıldı.
Malları yakıldı. Bir sebep gerekliydi. O da bulundu.
Çinli bir kadını öldüren İngiliz'in yargılama biçimi krize dönüştü. Savaş başladı. Çin yenildi.
Bütün limanlar ve ticaret tamamen İngilizler'e geçti. Belki de yaptıkları en büyük savaş buydu! Genelde savaşmadan, akılla ülkeleri ele geçirirlerdi!
Roma'nın, Çin'in, Moğollar'ın ve Osmanlı'nın binlerce askerle yapamadığını onlar üç-beş bin kişiyle gerçekleştirirdi! Ve büyük güç olmaya soyunan tüm ülkeler gibi onların da hedefi AVRASYA'yı kontrol altına almaktı!
Tıpkı şimdi Amerika'nın yapmaya çalıştığı gibi! İçinde yer aldığımız coğrafya dünya nüfusunun yüzde 75'inibarındırıyordu.
Üretilen değerlerin yüzde 60'ını bu bölge karşılıyordu.
Enerjinin ve madenlerin 4'te 3'ü buradaydı!
Ayrıca geçiş yolları ve ulaşımın da merkeziydi!
Amerika bu bölgeyi dörde ayırmıştı! Tıpkı eski imparatorlukların yaptığı gibi... Türkiye GÜNEY cephesinin en önemli taşıydı!
Mısır'ın SÜVEYŞ ile birlikte küçük bir kısmı çemberin içindeydi! Derin Amerika günün birinde yıkılırsa yeni gücün her zamanki gibi Avrasya'dan çıkacağını düşünüyordu. Bu nedenle bütün hamleleri buradaki muhtemel rakipleri"kontrol altına almak adına" yapıyordu! Büyük güç potansiyeli taşıyanları birbirinden ayırıyordu!
Mesela Rusya-Çin-
Türkiye ya da Rusya-Türkiye-Avrupa'nın ORTAKLIĞI onların sonu olurdu! Bunu biliyorlardı!
Gizli raporlarda GÜNEY bölgesinden "bir ülke" çok fazla ÖNE ÇIKMAMALI ifadeleri yer alıyordu!
Çünkü bu ülkenin yani Türkiye'nin kuracağı koalisyon her şeyi altüst ederdi! Yapılması gereken Türkiye'yi ihtiyacından fazla ENERJİ ile buluşturmamaktı. Rusya, GAZ ile Avrupa'yı kontrol ettiği için yeni bir oyuna hazır değildi!
Çin'in petrolle ve gazla teması azaltılıp, Avrupa'nın ise bir kenara atılacağı gerçeği ortada duruyordu! Portekiz ve İspanyollar arasında KURULAN DENGE şimdi ABDTürkiye-
Rusya arasındaydı! Ama Amerika işini şansa bırakmıyordu! Özellikle Türkiye'nin kullandığı İSLAM kartıyla milyonları etkilemesinden rahatsızdı. Geleceği gördükleri ve DNA'mızı bildikleri için şimdiden önlem almaya çalışıyorlardı!
Küresel savaşta en çok zararı görecek olan AVRUPA da Türkiye'yi CUMHURİYET'le BATI'ya çekti! Amerika ile günün birinde yapılacak ortaklığın kendilerini ENERJİYE ulaşmakta zora sokacağını biliyorlardı! Bu nedenle Türkiye kesinlikle Avrupa'nın yanında olmalıydı! Ama Kürtler'in varlığı ve İngilizler'le uzun geçmişi Almanya ve Fransa'yı korkutuyordu! Türkiye, 60 yıldır AB'nin kapısında bu yüzden bekliyordu!
Açıklayamadıkları buydu!
Amerika ise Türk-Kürt buluşmasından yanaydı! Türkler'in enerjiye ulaşma şıkkı İngilizler'in orada olmasından çok daha sağlıklıydı!
Avrupa'nın Bulgaristan'dan aşağı inemeyecek olması Türkiye'yi hedef tahtasına koymalarına neden oldu! Erdoğan onlar için gitmesi gereken isimdi! Zaten iki ağacın gölgesine toplananlar da aynı şeyleri söylüyordu!
İngiltere, Fransa ve Almanya Erdoğan'ı istemezken Amerika da yan çiziyordu!
Mursi'nin gidişi sürekli güçlenen Türkiye'nin frenlenmesiydi! Osmanlı dışında kimsenin yapmadığını Erdoğan yapar da bütün Müslümanlar aynı bayrak altında toplanırsa herkes için felaket olurdu! Büyük oyuncu kim olursa olsun GÜNEY cephesi önemliydi! Ve bunun tek sahibi Türkiye idi! Kimse Ankara'yı karşısına alamazdı.
Ama arkadan sinsice yaklaşıp vururlardı!
Anlayacağınız Türkiye Ortadoğu'ya gittikçe hem ortak Obama hem de kapısında beklediğimiz Avrupa rahatsız oluyordu!
Erdoğan ısrarla Türkiye'nin çıkarları için adım attıkça içerideki birileri üstüne gelip "sınırlandırma" operasyonu yapıyordu...
Birbirine hiç benzemeyen "yerli koalisyon"Başbakanı kontrol etmek istiyordu! "Çapulcu yetiştirdiğimiz için mutluyuz!" diye pankart açan PROFESÖRLER de sloganla işi çözüyordu!
Türkiye böylesine garip bir ülkeydi!
Batı'nın topyekün saldırdığı BAŞBAKANA sahip çıkılacağı yerde üniversiteler ağaç gölgesinden dışarı adım atamıyordu!
Adamlar akılla gelirken bizim HOCALARIMIZ dünyayı TAKSİM'den ibaret sanıp "MAT" oluyordu!!
Aslında acı olan şuydu ki; Müslümanlar hem dışarısını hem içerisini korkutuyordu!
Tencere tavayı eline alıp ülkeyi kurtaranlar bunu gözden kaçırıyordu!
Hep böyle olmuştu zaten!
Tehlike yine içerideydi!
NOT: PYD haberleri manşetleri süslemeye devam ediyor. Bakın Kürtler bizim etrafımızda her yerde ÖZERK bölge kurabilir! Ve kurmalıdır! Ankara'nın bütün Kürtler'i başka türlü bağrına basma şansı yok! Askeri göreve çağıranlar bilmeden Türk-Kürt ayrışmasını körüklüyor! Askerimiz girip bölgeyi alacağına bırakın Kürtler onu getirsin! AKIL ŞART!

Hiç yorum yok: