5 Temmuz 2013 Cuma

Para-Metre-Ağaç Baharı!-Gezi'nti-Kirli kumpas-Küresel darbe-Yandaş basın!-Küresel koalisyon-28 Şubat Gezi'si-Emek'te prova-O TİM imha edildi-30 Baron devrede-Meydan savaşı-Gezi'ci oyun!-Diktatör-Kraliçenin adamları!-Askerden anlamlı mesaj-Aynı kirli senaryo-Ne dediysek o-Bu yaz sıcak olacak-Bu eylem bitmez!-Ergün Dİler

Para-Metre

Başka bir konuyu yazacaktım ama TAKSİM'de olup bitenleri görünce hiç şansım olmadığını gördüm. 
Mecburen rotayı Gezi Parkı'na kırdım!Taksim'e çıkmak için önce biraz uzaklara gitmek gerektiğini düşünüyorum.
Yakın tarih bize öğretti ki; içerideki YARAYI KAŞIYANeller hep yabancıydı!
Bir milleti köleleştirmenin iki yolu vardır. Ya kılıçla ya da para ile...
Gücünüz yetiyorsa ve kayıpları göze alıyorsanız, bunu kılıçla yaparsınız.
Ama bu uzun zamandır terk edilen bir formül! Diğeri isePARADIR! Yıllardır dünya bu metotla yönetiliyor! Ve Türkiye bunu anlayamadığı için 60 yıldır belini doğrultamıyor!
Bizler teröristleri hep dağlarda, ovalarda, bomba yüklü araçlarda, pusularda, karanlık odaklarda aradık!
Oysa POSTMODERN teröristler, 15 bin liralık takım elbise giyen, 1000 liralık kravat takan İtalyan ayakkabı ile lüks otellerin lobilerini dolduran insanlardı! 

Biz bunların terörist olduğunu anlayamadığımız için hem engel olamadık hem de gereken saygıyı aralıksız gösterdik!Elinde 1000 dolarlık kalem taşıyan birine yasa dışı örgüt elemanı muamelesi yapmak garipti çünkü!
İşte oyun da burada başlıyordu!
Biz içeride birbirimizi yerken, onlar 'roof'larda viskileri kaldırıp gülerek "Şerefe" diyorlardı...
Bu takım elbiseli arkadaşlar, IMF'nin ya da Dünya Bankası'nın önerilerini getirirdi! Bazen tavsiye, çoğu zamanda asla cebimize girmeyecek paralar verirlerdi!
Para verirken şartları olurdu!Yapılacak işleri daha doğrusu eksik görülen yerlerdeki işleri ya kendi şirketlerine ya da içerideki partnerlerine dağıtırlardı! Bilinmeyen bir YANDAŞLIK vardı anlayacağınız!
Biz bu oyuna hep geldik! PARA ile geldikleri için de ipler hep onlarda oldu! Mesela Dünya Bankası denilen yapının 188 üyesi vardı! Birisi de Türkiye idi. Bu üyelerden 11'i sermayenin yüzde 50'sine, Türkiye gibi bir ülke ise yüzde 0.5'ine sahipti!
Haliyle karar almanız ve uygulamanız mümkün değildi! Ve bu örgütleri de yıllarca BILDERBERG'ciler yönetti!
6 dev Musevi ailesinin adamları...
Yani Türkiye bir süpermarketti ve kasayı hep bu isimler topluyordu!
Halk ya kredi kartıyla ya da veresiye yazdırarak borçlanıyordu! Bir süre sonra o markette alış-veriş yapan insanın boynu bükük oluyordu!
Nereye basıp basmayacağı bile kararlaştırılıyordu! Çünkü çok karlı ve ılımlı müşterileri olan bir işletmeydi!
Bu markette işlerin bozulmaması için de içeriden ortaklar ve gözetmenler tayin ediliyordu! Çark da hiç bozulmadan devam edip gidiyordu!
Taksim Gezi Parkı'ndaki olayları görünce, çok kişinin göremediği perde arkasındaki enstrümanlara yolculuk ettim!
Muhtemelen yakınlardaki otellerin lobilerinde birileri olup biteni gülerek izliyordu!Taksim'e çıkan kaç yabancı istihbaratçı vardı bilmiyorum!
Emirleri dağıtan merkezin çok uluslu bir güçten oluştuğunu tahmin edebiliyordum!
Ama Tunus'ta Buazizi'nin kendini ateşe vererek başlattığı Arap Baharı'nın bir benzerinin Gezi'de planlandığı bir gerçekti! Kürt Baharı başlatamayan TAKIM ELBİSELİ elemanlar, Türk Baharı'nın peşindeydi!
Bunu 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkarak yapacaklardı ama olmadı! Şimdi "Gezi" onlar için iyi bir karargahtı!
TAKSİM'in onlar için ayrı bir önemi vardı! Batılılaşma ya da modernleşme(!) BEYOĞLU'nda kendini göstermişti! İstiklal Caddesi ve Pera değişik yaşam tarzlarının bileşkesiydi! 
Rengarenk bir uyumdu!
Çeşitlilikti!
Hedef burasıydı!
Amaç, Ankara'ya "Değişemezsin" sokağa da "Değiştirilemezsin" mesajı vermekti!
Çünkü din, tarih, dil gibi ortak değerlere sarılan Ankara, AVRUPA için büyük tehlikeydi! Ankara'nın gideceği istasyon "takım elbiseli" teröristlerin inebileceği bir yer değildi!
Bu nedenle vagonların o istasyona ulaşmadan birbirinden kopması gerekiyordu!
İyi niyetle, demokratik haklarını kullanmak için Taksim'e çıkan arkadaşlar da farkında olmadan kullanılıyordu!
Amaç IMF'yi ülkeden kovan Türkiye'nin tekrar avuç açan ülke konumuna gelmesiydi!Bunun da yolu, ülkenin yönünü BATI'ya çevirmekti! Ortadoğu zenginlik, enerji ve gelecek demekti!
Zaten Ankara, Ortadoğu'yu yöneten ilk Padişah Yavuz'un ismini üçüncü köprüye vererek hedefini ve istikametini açıkça ortaya koydu!
Baronlar da bu GEZİ'den bizi alıkoymak için düğmeye bastı!
Onların derdi PARA ile terbiye edecekleri Türkiye'nin ellerinden kaymaması!
Yoksa kaybedeceklerini biliyorlar!
EN büyük korkuları, Türkler'in OSMANLI'yı ve atalarını hatırlaması!
Çünkü yıllardır bu "unutmuşluktan" beslendiler!
Türkler kendilerini İSTİKLAL CADDESİ'nin dışında da gördüğü an BARONLARIN hiçbir gücü kalmayacak!
Türkiye 2 kilometreye sığacak bir ülke değil.
Para-metreyi değiştirmek istemiyorlar!
OLAY BU

Gerisi teferruat!


Ağaç Baharı!

Taksim Gezi Parkı, çatışmalar, biber ve portakal gazları, coplar, uçuşan tekmeler, maskeler, sopalar, taşlar, dayak yiyenler, çığlık atıp kaçışanlar, yardıma koşan ambulanslar, duvar yazıları, flamalar, dövizler, pankartlar, korna sesleri, tencereye kaşıkla vuran hanımlar, slogan atan genç kızlar, köpekleriyle eyleme katılan aktivistler, meydanlar, yürüyüşler, yol kesmeler, araçlarıyla yola dökülenler, tweet'ler, internet mesajları...
Bir haftadır neler oluyor? Ne tezgahlanıyor? Amaç ne?
Soru çok!Bütün olanları anlatmak için KÖŞE yetmez!
Ama yine de özetlemeye çalışalım... "Tarih bana karşı nazik olacaktır.
Çünkü onu yazmayı planlıyorum!" diyen İngiliz devlet adamı Churchill ile ünlü yazar Bernard Shaw arasında ilginç bir diyalog yaşanmıştır!
Shaw, Pygmalion oyununun galası için Winston Churchill'e bir davetiye gönderir! Davetiye buram buram İrlandalı alaycılığı kokmaktadır! Yazar yolladığı davetiyeye şu notu düşer: Davetiye iki kişiliktir! Bir dostunuzu da getirin!
Eğer varsa!
Tabii karşıdaki de dünyayı yörüngesinden oynatmış birAKILDIR.
Tartışmadan ve görüşmeden duramadığı Shaw'a şu cevabı verir: Galaya değil ama ikinci oyuna gelirim, tabii sahnelenirse!
Böyle bir kıvraklığa sahip olan Churchill bence dehasını "Siyaset ve sosis imalatı halkın önünde yapılmaz!"sözüyle göstermiştir!
İşte Türkiye'nin başında olan da budur!
Kısa bir süre önce "Dünya üzerinde mücadele eden iki güç var!
Bunların meydan muharebesi de İstanbul'da olacak" demiştim. Bu mücadele daha doğrusu savaş başladı! Bu nedenle ne meydanları dolduran insanlar, ne karşı koyan polis, ne atılan sloganlar beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor! Çünkü bunlar herkesin görebildiği ve takip edebildiği olaylar!
Maharet perde arkasında nelerin olduğunu anlamak ve o perdeyi aralamak!
Tunus'ta başlayan ARAP BAHARI'nın ardından Libya, Mısır, Bahreyn, Ürdün, Fas, Suriye, Yemen, Umman, Cezayir ve Kuveyt gibi ülkelerde DALGALANMA başladı. Bunun sonucu olarak da Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerde YÖNETİM değişti! Suriye ise kendini çatışmanın içinde buldu! Taksim provası da tam bu ülkelerde görülen değişikliğin benzerini yaşatmak için kurgulandı!
Söylenmese de gözle görülmese de amaç ORDUYU olayların içine çekebilmekti!
Halk ile polisi karşı karşıya getirip, maça askeri dahil etmek ve darbeye gidecek yolu açabilmekti!
Çünkü ortada GEZİ PARKI üzerinden götürülen mücadelenin temelinde aslında "Türkiye BÜYÜK MÜ, KÜÇÜK MÜ olacak?" savaşı yatıyordu!
Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde insanlar sokakları doldursa da asıl mücadele PARAYI elinde tutan BARONLAR ile egemenliğini ilan etmeye çalışan Türkiye arasındaydı!
Bu oyunu ne yazık ki Türkiye hiçbir zaman okuyamadı!
Sokağa çıkanlar İstiklal Marşı, Onuncu Yıl Marşı, Türk Bayrakları ile yürüyordu!
Yani oyunu kuran AKIL öyle bir hamle yapıyordu ki sana bir şey kalmıyordu! Öğretilmiş reflekslerle hareket edip iyi niyetle protestolara katılanlar BÜYÜK FOTOĞRAFI göremezdi! Görmesi de beklenemezdi!
Hoş, Ankara'nın da birkaç gün göremediği ortadaydı!
Türkiye'nin büyümesine engel olmak isteyen güçler "ÜLKEM İÇİN!" mottosuyla yola koyuldu!
Ülkeyi küçültecek bu harekete destek verenler vatansever, karşı çıkanlar da işbirlikçi-hain olacaktı!
Bu kadar PİS bir oyun sahneye konuldu!
2001'deki gibi bütün partileri devredışı bırakacak GLOBAL bir tezgahın temeli atıldı!
Türkiye'nin gittiği İSTİKAMET değiştirilinceye kadar sokaklar boşalmayacak! Hedefleri bu!
Hep söylediğim gibi imparator kadar güçlü olan BARONLAR Türkiye'yi ellerinden kaçırmak istemiyor!
Kaybederlerse bu onların sonu olur!
Ellerinde tutabilecekleri ve oynayabilecekleri bir TÜRKİYE istiyorlar...
Defalarca yazdığım gibi bu kararlar BOĞAZ'da alındı!
İçerideki para sahipleri, paranın gerçek sahiplerinin dediğini yapmak zorunda!
Türkiye'nin büyümesini engelleyen içerideki UR'u koparıp atan polis de bu yüzden hedefte! Münferit çok ciddi hataları yapmış da olsalar POLİSLE HALK karşı karşıya geldi! Bu çatışma körüklenecek ve askerin tavır alması beklenecek!
Sadece asker mi? Elbette hayır!
İş dünyası da topa girecek!
Her ne kadar yüzde elli oy almış da olsa Erdoğan'a karşı büyük bir koalisyon kurulmuş durumda! Temeli çok önceden atılan bir oluşum!
Laiklik, demokrasi, içki, yaşam tarzı denilerek Ankara'nın üzerine çullanmak isteyecekler...
Sağ-sol-muhafazakar ne varsa koalisyonun gizli ortağı!
Kavgada yumruk sayılmaz!
Bakalım Londra'dan emir alanlar ile Büyük Türkiye'ye gönül verenlerin mücadelesi nasıl sonuçlanacak!
Kurguyu yapan akıl "Ağaç Baharı" ile askerin DNA'sına hitap etmeye çalışıyor!
Sonuçta Büyük Türkiye'nin askerle kurulacağını onlar da biliyor! Halk sokakları doldurmaya devam ederse askerin kayıtsız kalamayacağını hesap ediyorlar!
Baksanıza; 25 şehit verdiğimizde kıllarını kımıldatmayanlar şimdi İngiltere ve Amerika'dan "Türkiye'ye yardıma koşun" diye tweet yağdırıyor!
Anlayacağınız HollywoodBruce Willis üzerinden bile devrede!
Bu bile kurguyu kimin yaptığını açıklamıyor mu?
Ne dersiniz!

NOT 1: Türkler, Türkler için yürüdüğünde sokaklar anlamlı hale gelir!
Unutmayın, ne zaman sokaklar karıştıysa hep Türkiye kaybetti! 
NOT 2: Tarihin yeniden yazımının gündeme gelmesi CHP ve arkasındaki güçleri rahatsız etti! Eee, Atatürk'ün BÜYÜK TÜRKİYECİ olduğunun anlaşılması bütün planları devredışı bırakır ne de olsa! Türkler'in tarih yazması yine engelleniyor...

Gezi'nti

Böyle durumlarda gerçeği yazmak çok zor iştir. Ne öfkeyle sokağa inen, ne muhalif olup evinde oturan, ne de gidişattan memnun olmasına rağmen soru işaretleriyle yaşayanları ikna edebilirsiniz! Çünkü akıl devre dışı kaldığı zaman duygu, kin, nefret, hasethakim olur. Ve bu iklim hazır olduğu anda da birileri gelip bunu bir güzel kullanır... Bir haftadır yaşananlar ortada. Yaşam tarzlarından taviz vermek istemeyen binlerce insan sokakta.
Bunların arasına karışan birileri de karanlıkta yumruk atma derdinde!
Ajansların servis ettiği fotoğraflardan bunları çok rahat görebiliyorsunuz!
Peki, o zaman ne oluyor?
Yaşadıklarımızın anlamı ne?
Anlatalım...
Rahmetli Ecevit döneminde esnaf Ankara'ya kadar gelip kaldırım taşlarını sökmüş ve Başbakanlık önünde yazar kasa fırlatmıştı! Parasızlık, enflasyon, ödenemeyen krediler, altından kalkılması imkansız faiz oranları, siftah yapamadan kapanan işyerleri haklı bir öfkenin birikmesine neden olmuştu! AK Parti ANAYASAkitapçığının yol açtığı krizden sonra geldi! Halk 2002'de siyasi bütün oyuncuları silip attı!
Seçim sonuçları belki AK Parti için bile sürprizdi! Kimse böyle bir sonuç beklemiyordu! İlginç olan partinin lideri Erdoğan'ın yasaklı oluşuydu! Şiir okuduğu için başı derde girmişti! Kimse ne olacağını bilmezken bir güç elini uzatıp "Gel hükümetin başına geç" dedi. Baykal devreye girdi. Erdoğan'ın yasağı kalktı.
SİİRT seçimleri yenilendi. Milletvekili olarak Meclis'e girdi! Bu Erdoğan'ın aştığı ilk önemli engeldi! Turhan Çömez'i Belediye Başkanlığı sırasında yanına yerleştiren GÜÇ hep onun karşısındaydı! Belediye başkanıyken bile aldığı her kararda direniş büyüktü!
İstediğini yapamıyor, gereken hizmeti veremiyordu!
Daha o zamanlar düzenlenmek istenen suikastlar ise ayrı konuydu!
Hatta bir keresinde hakkında verilen İNFAZ kararı, nasıl oldu bilinmez, ERGENEKON'UN 1 NUMARASI tarafından son anda engellendi! Neyse...Erdoğan'ın, hükümetin başına geçmesi her şeyi halletmiyordu! İstanbul'un Londra ile doğrudan bağlantılı sermayesi kendisinden hiç hazetmiyordu! İstanbul merkezli DARBE planları bu yüzden planlandı! İsmini bile sayamadığımız kadar gizli oluşumun tek hedefi Erdoğan'ı bitirmekti! Ama hem askerin hem MİT'in bir kanadıbuna izin vermedi!
Kendilerinden olanların hazırladığı planların suya düşmesi sağlandı! Bu yapıların arkasındaki PARA, İstanbul sermayesi ile onun Avrupalı uzantıları tarafından sağlanıyordu!
Darbeler sonuç vermeyince plan değişti!Bu kez MAHKEME kanalıyla Erdoğan durdurulacaktı! Çünkü Erdoğan DEVLETMİLLET çatışmasının önüne geçmek, 70 yıllık yalan rüzgarını dindirmek istiyordu.
Kürt sorununu bitirmek de bu işin olmazsa olmazıydı! Bunda da büyük bir mesafe katetti! Yaptığı ve yapmak istediği her şey GİZLİ DEVLETİ rahatsız eden işlerdi! Bence Dolmabahçe'de de askerle bunun anlaşmasını yaptı! İki taraf da BÜYÜK TÜRKİYE için el sıkıştı!
AK Parti bunu yaptığı için, yani eski düzene karşı çıktığı için, KAPATMA DAVASI ile karşı karşıya geldi. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ü çağırıp "Sakın kapatmayı aklınızdan bile geçirmeyin!" dedi. Ama bazı gazeteler bunu TAM TERSİ bir şekilde aktardı! Mahkemenin Kara Kuvvetleri kontenjanı olan üyenin "HAYIR" demesi ile kapatmanın kıyısından dönüldü!
KAPATMA kararı alınsaydı sadece TAYYİP ERDOĞAN yasaklı olacaktı!
Yani birileri Erdoğan'sız AK PARTİ düşünüyordu! Çünkü Erdoğan ve asker BÜYÜK TÜRKİYE'nin peşinde koşuyordu! Ama GİZLİ YAPI buna karşıydı! Bu kararın alınmasına katkı veren BAŞBUĞ PAŞA Silivri'ye gönderilirken, Erdoğan'ı rahat bırakmaya hiç niyetleri yoktu!
Oslo'lar, böcekler, dinlemeler hep Erdoğan'ı yalnızlaştırmak içindi! Korku ve şüphe ile yaşamasını sağlamaktı! Yapılanlar güvensizlik bulutu içinde sağlıklı karar alamaması içindi! Çünkü karşıdaki gücün, askerin, adaletin, MİT'in, bürokrasinin yani her kurumun içinde KLİĞİ vardı! Dertleri Erdoğan'sız bir AK PARTİ'ydi! Çünkü onun koştuğu istikamet Türkiye'nin alıştığı koordinat değildi! KAPATMA ile yapamadıklarını bugün sokaklarda yürüyen insanların üzerinden gerçekleştirme derdindeler!
İnsanlar hayat tarzlarının elinden gideceği endişesiyle yürür! Bu en doğal haklarıdır! Şiddet ve çirkinlik içermeyen her eylem DEMOKRASİNİN gereğidir!
Erdoğan'ın söylemlerinden rahatsız olan da çok! Bu sır değil! Her insan gibi Erdoğan da hata yapmış olabilir!
Ama pireye kızıp yorgan yakmadan önce düşünmek şart!Büyüyen, genişleyen, enerjiye koşan, IMF'yi kovan, Avrupa Birliği'ne "HADİ canım sen de kimsin!" diyen Türkiye'ye Erdoğan'ın katkısı çok!
Önce elimizi vicdanımıza koyalım, ardından aklımızı devreye sokalım!
Avrupa'da KRALLARIN ve MAVİ KANLILARIN parasını yöneten imparator kadar güçlü bazı Musevi aileler Türkiye'nin gittiği yönü değiştirmek için Erdoğan'ı yemek istiyor! Amaçları Türkiye'nin kontrolleri dışına çıkmaması!
Bunun içinde kullanmayacakları enstrüman yok! Biz içimizde her sorunu hallederiz! Ama önce DIŞARIYA karşı birlik olmalıyız! Türkiye ile ilgili kararları TÜRKLER vermeli! Bilmeden, istemeden YABANCILARA hizmet etmeyelim...
Onları sevindirmeyelim. Biz kaybettiğimizde tek kazanan onlar oldu!
Sorunlarımızı biz çözeriz! Zaten BÜYÜK TÜRKİYE içeride sorun yaratarak yoluna devam edemez! Ankara, bir şekilde milletiyle kucaklaşıp bu işi çözer! Ama önce bir karar verelim...Yabancının ekmeğine yağ sürecek miyiz, sürmeyecek miyiz?
Bundan sonrası detay!Unutmayın İlker Paşa'yı içeriye atan, Baykal'ı kasetle gönderen ve Erdoğan'ı tasfiye etmek için savaşan güç aynı! Amaç Türkiye'nin devletiyle-milletiyle bütünleşip büyümesini önlemek!
Aynı suda iki kere yıkanmayalım...
Hislerinizin değil, aklınızın götürdüğü yere gidin! Türkiye ve Türkler'in kazanacağı yolu seçin! 

NOT 1: Bakın bizim basın, GEZİ PARKI işini koordine eden GRUPLARIN hangi YABANCI vakıflardan para aldığını yazamaz! 

NOT 2: Bazı dostlar dünkü yazımı karamsar bulmuş! Hayır, hiç karamsar değilim. Sadece oyunun ne kadar pis bir şekilde oynandığını görünce midem bulanıyor!

Kirli kumpas

Türkiye bir haftadır sokakta! Olaylar çeşitli şehirlerde baş gösterse de merkez TAKSİM ve DOLMABAHÇE'ydi!
Milyonlarca insan evlerinde olup biteni izlerken yüzbinlerce insan masum taleplerle yürürken birileriÖNE ÇIKIP daha önceden tespit edilmiş hedeflere yöneldi!
Nerelere mi?Anlatalım...
Biraz detay verirsek çok daha keyifli olacağını düşünüyorum...
Bütün milletler gibi Türkler de İDEOLOJİLERi çok sever! Belki kimlik kartı yerine geçtiği için belki de sığınma ihtiyacı hissettiğimiz için!
Ama özünde bir yere ait olmayı çok tercih ederiz. SOLCU, SAĞCI, ÜLKÜCÜ, MUHAFAZAKAR, LİBERAL gibi etiketler altında hareket ederiz... 
Oysa Türkiye'de başını kaldıran, tabanı olan ve bir çıkış gösteren her YAPI kim olursa olsun DIŞARIDANyönetilir!
Kesinlikle içine sızılır ve ele geçirilir! Bunun aksine söyleyenlere sadece gülümseyin!
Bu görünmeyen ama tıkır tıkır işleyen kural Türkiye Türkler'e bırakılmadığı için uzun zamandır vardır!
1800'lerin başından beri durum budur!
Kıskacı anlayan ve gereğini yapmaya çalışan ilk isimPadişah Abdülaziz'dir! Yurt içi ve dışı birçok seyahat yapan Abdülaziz ilginçtir, YAVUZ SULTAN SELİM'den sonra Mısır'a giden yani Ortadoğu'ya açılan ilk SULTAN'dır! Abdülaziz, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın ele geçirdiği su yollarını kontrol etmek için yeryüzündeki en büyük DONANMALARDAN birini yaptırdı! Abdülaziz, BÜYÜK OSMANLI hayaliyle yaşıyordu!
Eski günleri geri getirmek için çırpınıyordu! Attığı her adım bu doğrultudaydı! Ama bir gece dışarıdan emir alanİÇERİDEN birileri gelip bileklerini kesti!
Osmanlı'nın ROTASININ değişmesi için bu şarttı! Abdülaziz gidince yaptırdığı donanma HALİÇ'te çürüdü! Eski günlerine dönmesi kuvvetle muhtemel bir imparatorluk kısa zaman içinde çöktü!
Bu darbeyi yapanlar ile ileride İsrail'i kurduran GÜÇ aynıydı!
Aynı zamanda Türkler'in nasıl yaşayacağına, neye, nasıl inanacağına da bu güç karar veriyordu! Bu güç İngiltere ile birlikte hareket eden dev Musevi ailelerdi! Bunların bir kısmı Amerika'da, bir kısmı da Avrupa'da çeşitli ülkelere yayılmıştı!
Neyse...Taksim'deki olaylar Beşiktaş'a sıçrayınca şaşırdım! Kendi kendime "Burada ne arıyorlar ki?" diye sordum... 
Ama kısa süre sonra amaçlarının DOLMABAHÇE'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ni ele geçirmek olduğunu anladım!
Birileri çalışma ofisini Dolmabahçe'ye alarak BÜYÜK TÜRKİYE için çalışacağını ilan eden Erdoğan'ın karargahını yıkmak için harekete geçmişti!
8 gün süren eylemlerden çıkardığım en önemli sonuç buydu! Abdülaziz'i ortadan kaldıran güç şimdi de Erdoğan'ı tehdit ederek, "İstediğini yapamazsın, Türkiye'yi büyütemezsin" diyordu!
Bunu da İngiltere Kraliyet ailesinin en güvendiği isim olan ROTHSCHILDLER yapıyordu!
Kullandıkları aparat da SOROS'du! Gorbaçov'dan hemen sonra AÇIK RUSYA VAKFI ile girdikleri ülkenin bütün zenginliklerini üç kuruşa kapatan, Yugoslavya'ya dağılması için karşılıksız yardım yapan (!), Gürcistan'da ve Ukrayna'da RENKLİ devrimlere imza atan Rothschildler'in parasını kullanan ünlü spekülatör Soros'tu!
Rothschildler ile birlikte Kissenger gibi Musevi dünyasının en önemli isimleriyle birlikte çalışıyordu! Birçok ülkede ajandası ve etkisi vardı! Siyaseti ne hikmetse ENSTİTÜLER üzerinden yönetmeye çalışıyordu!
Türkiye'de de Kemal Kılıçdaroğlu gibi çok önemli siyasetçi, gazeteci ve işadamlarıyla ilişkisi vardı!
SOROS ve emir aldığı aileler her ülkeye oranın DUYGUSAL zemininden faydalanıp girerdi!
Girdi mi de ceplerini doldurmadan çıkmazdı!
İşte içeriden birçok siyasetçi, devlet adamı, basın ve patrondan destek alan bu ekip en son GEZİ PARKI'ndagörüldü!
Birileri buradan FONLANDI!Provokatörler ceplerini doldururken tweet'ler, mesajlar, yabancı internet grupları, Hollywood starları yani bu yapıdan beslenen herkes topa girdi! Dalgalanma yaratıldı! Amaç twitter-darbesiyle Erdoğan'ı korkutmaktı!
7 günün sonunda kendilerine göre mesaj alındı ve verildi!
Toplumu ayağa kaldırabileceklerini TEST ettiler!
Orta sınıfı ayaklandırıp "sopa" olarak kullanabileceklerini gördüler!
Erdoğan'a "Biz istemediğimiz sürece KÖŞK'e çıkamazsın!" uyarısı yaptılar!
Hatta daha da ileriye gidersen sokakları karıştırıp "Seni alaşağı ederiz!" dediler!
Tabii bunlar onların mesajı ve yaptıklarıydı!
Şimdi sırada ikinci raund var!
Burada da Ankara sözünü söyleyecek!
Yeni Türkiye bu kirli koalisyona pabuç bırakmayacak!
Yapılacak çok şey var!
Bence ilk olarak birbirine hiç mi hiç benzemeyen bu koalisyonun FOTOĞRAFI deşifre edilecek!
Çünkü masum taleplerle yürüyen halk bunu görmüyor ve bilmiyor! "Özgürlük" sloganları atan kalabalıklar yakında perde arkasında ellerini birleştiren GÜCÜN derdinin ne olduğunu anlayacak!
1960'ta, 1971'de, 1980'de, 28 Şubat'ta ülkemizi elimizden alan gücün yüzünü ve ajandasını görecek!
Haa, devlet belli dengeler gözeterek bunu yapmazsa söz veriyorum ben buradan, BARONLARDAN başlayıp hepsinin tek tek ismini ve ilişkilerini yazacağım...
Nasıl olsa YALNIZ OLMADIĞIMI biliyorum...
Türkiye'nin kaderini biz TÜRKLER çizmediğimiz sürece rahat yüzü yok!
75 milyon elele verdiği zaman kimsenin operasyon yapma şansı yok! Önce ülkemizi koruyalım.
Küçük sorunları kendi aramızda hallederiz!
Abdülaziz'den sonra kaçırdığımız DEV TÜRKİYE şimdi ufukta!
Kaybedeceklerimizi düşünüp AKILLA hareket edelim!
Unutmayın onların bizden beklemediği tek şey AKLI devreye sokmamız!
Ayrıştırarak küçültmek istiyorlar!
İçeride peşinden gittiğimiz birçok İDEOLOJİ onların ürünü!
Memleketi masanın ortasına koyun ve her şeye kulaklarınızı kapatın!
Dolmabahçe'de yapmak istedikleri SARAY DARBESİYLE bize gözdağı vermek isteyenleri defetmek hiç de zor değil!
Bize bırakılan miras bunları altetmeye yeter de artar bile!

NOT: Soros'u öne süren "güçle" ilişkisi olanları saysam inanın küçük dilinizi yutarsınız!
Merak etmeyin onlara da sıra gelecek!

Küresel darbe

Türkiye garip bir ülkedir! Ne olacağını DIŞARIYA bakarak günler hatta haftalar öncesinden görebilirsiniz!
Ancak bizim en kötü alışkanlığımız HER GELİŞMENİN NEDENİNİ içeride aramamızdır!
Tek parti döneminden beri başımıza gelen her musibetin arkasında BATI vardır! 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat darbeleri ile birlikte 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı gibi gelişmelerin arkasında KİRLİ EL dediğimBARONLAR vardır!
Eğer ülkeyi allak bullak eden her gelişmeden sonraKİMLERİN kazandığına bakarsanız fotoğraf çok net ortaya çıkar!
Ama dediğim gibi BASIN onların elinde olduğu içinGERÇEKLER bir türlü vatandaşla, sokakla buluşamaz!
Taksim Gezi Parkı'nda olaylar başlamadan önce özellikle İNGİLİZ basınında inanılmaz manşetler atıldı!
Yayınların LONDRA merkezli olduğunu düşünürken, yangın tüm dünyayı sardı!
Karakollarımız basıldığında, onlarca gencimizi şehit verdiğimizde ekranlarını ve sütunlarını TÜRKİYE'yekapatanlar şimdi saldırıyor!
Bir el düğmeye basmış ve ortak bir DİL talimatı vermişti!
Türkiye'de yürüyenler dahil bütün dünya basını sadeceERDOĞAN'ı hedefine koyuyordu!
AK Parti ile ya da bir başka AK Partili ile sorunları yoktu!
Oysa Erbakan da İslamcı'ydı ama partisi hedefti!Kimler mi saldırıyordu?
ABD: CNN, FOX, ABC, New York Times, Washington Times, Washington Post, Boston Globe 
İngiltere: BBC, The Guardian, The Times, The Telegraph, Daily Mail, Financial Times, The Independent, The Observer, Daily Mirror, The Sun 
İtalya: Corriere Della Sera, La Stampa, RAİ1 
Almanya: BİLD, ZDF, RTL, Allgemeine Zeitung, Berliner Morgenpost
Fransa: TF1, Le Figaro, Le Monde, Liberation 
İspanya: El Pais, ABC Spain 
Norveç: Dagbladet, Nationen
Danimarka: Politiken 
Belçika: De Standaard Ve buraya sığmayacak kadar hakaret eden yayınların tek bir ortak hedefi vardı:
ERDOĞAN!2002 seçimlerinden sonra, dikkat edin, CHP Lideri DENİZ BAYKAL Boğaz kıyısında Erdoğan'la buluşarak yasağının kaldırılmasına önayak oldu! 
Yani CHP'nin lideri Erdoğan'ı "rejim için tehlike" olarak değil aksine Türkiye'yi büyütecek isim olarak görüyordu! Zaten bu jesti yüzünden KASETLE gönderildi!
Sadece Baykal mı?
Elbette hayır!Hilmi Paşa'dan, Büyükanıt'a, Başbuğ'dan Emre Taner'e kadar birçok etkili devlet adamı, Erdoğan gibi Türkiye'nin büyümezse küçüleceğini gördü! Hatta yıllarca yabancı istihbaratların oyuncağı olan Öcalan bile oyunu doğru okudu.
"Barış için fazla zamanımız yok!" dedi. 
PKK sorunu bu nedenle hızla çözüme götürülmek istendi! 
Çünkü Kürtler'i kucaklayan Türkiye, yılda 60 milyar dolar ödediği GAZ ve PETROL'ü bedavaya alacaktı!
Hedef buydu! Ama bu, Londra merkezli gücün devre dışı kalması ve batması anlamına geliyordu!
Onlar için tek yol Türk devletinin sahip çıktığı Erdoğan'ın gitmesiydi!
Yasak konulması, partinin kapatılmak istenmesi, suikast girişimleri, böcekler, dinlemeler, takipler, zehirleme denemelerinin tek nedeni Erdoğan'ı safdışı bırakarak Türkiye'yi rotasından çıkarmaktı!
Mesela sokaklara dökülerek masum talepleri dile getiren vatandaşlar "Erdoğan giderse yerine kim gelsin?"sorusunun cevabını bilemez! Çünkü planı devreye koyanlar, O İSMİ YEDEKTE tutuyor!
Büyük Türkiye'den vazgeçip ülkeyi BARONLARIN elinde oyuncak yapacak isim ekibiyle gelecek!
Türkiye gibi bir ülkede bütün operasyonlar ROTAYI değiştirmek için yapılır!
Yukarıda isimlerini yazdığım MEDYA KURULUŞLARININ Türkiye ile ilgili nasıl bir rahatsızlığı olabilir? Sakın; içki, ilaç ya da silah lobisinin yaşadığı rahatsızlıkların dışa vurumu olmasın! ENERJİ yollarının kontrolü Ankara'ya geçeceğinden dolayı korkuyor olmasınlar!
Bakın; yaşadığımız olay en hafif tabiriyle KÜRESEL BİR DARBE!
Erdoğan'ı sevin ya da sevmeyin!
Önemli değil!
Ama şunu kabul edin ki Erdoğan bir Türk Başbakanı olarak adını herkese öğretti! İngiliz Kraliçesi'yle de Obama'yla da yanyana geldiğinde bacak bacak üstüne attı! Merkel'in yüzüne bakarak "PKK'ya destek vermeyin" dedi. İsrail'e "ONE MINUTE" fırçası attı. Yerde bulduğu Türk bayrağını tıpkı yakasından hiç indirmediği rozet gibi kaldırıp aldı! Söylenmese de perde arkasında "Hep Türkiye" dedi!
İşte bütün dünyanın birlik olup saldırmasının tek nedeni bu!
Karşılarında her daim "Önce Türkiye" diye bastıran bir lider var!
Buna hiç alışkın değiller!Bu nedenle milyonlarca dolar verseniz yaptıramayacağınız bir kampanya ile karşı karşıyayız!
Bunu da sadece BARONLARIN gücü ile açıklayabilirsiniz! Eğer bütün kurumlar onların olmasa bu topyekün saldırı olabilir miydi?
Ezberle değil AKILLA gidin!
İsimler üzerinden değil ülkeler ve çıkarları üzerinden değerlendirme yapın!
Londra'da çöreklenen güç, Türkiye'nin şeriatla mı, Cumhuriyetle mi, kabile ile mi, kralla mı, padişahla mı, meczuplarla mı yönetildiğine bakmaz!
Onların tek amacı DIŞARIDA KENDİLERİNE BAĞLI bir Türkiye'dir!
Bize laikliği ısrarla dayatan İngiltere'nin İran ile ilişkisini başka nasıl açıklarsınız!
Bütün masum taleplerimiz için yürüyelim. Şiddete ve çirkinliğe bulaşmadan taleplerimizi iletelim!
Ama sınırı aştığımızda kimin kazanacağını unutmayalım...
Türk'ü ve Müslüman'ı aşağılayanların kazanmasını istemiyorsak, AKILLI olalım!
Türkiye TÜRKLER'in eline geçinceye kadar mücadeleye devam!
Benim tercihim bu!Siz ne diyorsunuz?

Yandaş basın!

Günlerdir tepkiler, korna sesleri, sloganlar, tencereler, tavalar, cezveler, siyah tişörtler, tweet'ler, dövizler, pankartlar, yürüyüşler, açıklamalar, platformlar, çadırlar, destekler, maskeler ve meydanlar arasındayız...
Herkes bir şeyler söylüyor...Bir de internette dolaşan "Astınız, zehirlediniz, yedirmeyeceğiz" sloganı var? Adnan Menderes, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan...
Bu afişi kim hazırladı bilmiyorum?
Ama devamlı önüme çıkıyor...Mesajın açık ve güçlü olduğu ortada.
Ama yeterli mi? Sanmıyorum!
Başka şeylere de ihtiyaç var! Çok bilinen bir hikayedir ama ders doludur...
Dedim ya hikaye...Anadolu'nun sessiz kasabalarından birinde kendi halinde yaşayan bir kişi varmış. Sadece evi ve çevresiyle ilgilendiği için çok kişi hakkında olumsuz fikir taşırmış...
Ahalinin en çok kafaya taktığı iki konu varmış.Gün doğumuyla birlikte bu şahıs evden çıkıp mahallenin bakkalındaki bütün içkileri alıp eve taşırmış. Güne başlayan komşular çuval çuval içki taşıyan adam hakkında demediklerini bırakmazmış. 'Alkolik' en hafif yakıştırma olmuş... 
Ama adam ortak hayatı paylaştığı komşularının çok kızacağı başka bir şey daha yapıyormuş.
Etrafta ne kadar hayat kadını varsa toplayıp evine götürüyormuş...
Haliyle dedikodu ayyuka çıkmış?
Fitneler artmış... 
Meydandaki kahvede öne çıkan biri "Ona burayı dar edeceğim!" diye konuşunca ahali peşine takılmış. Büyük bir kalabalıkla adamın yamacın hemen dibindeki evine dayanmışlar... 
Herkesin elinde sopa, taş ve bıçak varmış...Kendi halinde yasayan birine karşı abartılı bir operasyona girişilmiş!
Kasabalıyı toplayan bıçkın, evin kapısına ilk darbeyi indirmiş! Arkasından kalabalık içeriye dalmış! Birkaç saniye sonra büyük sessizlik ortalığı kaplamış.
Hedefteki adam evin bahçesinde cansız bir şekilde yatıyor, sarışın bir kız da kimselerin duyamadığı hıçkırıklarla ağlıyormuş... 
Kalabalık yaklaşıp "Ne oldu burada? Bu adam için mi ağlıyorsun?
Günahkarın teki için üzülmene değer mi?" diye sormuş!
Gözlerinden süzülen yaşı silen genç kız "Siz ne diyorsunuz Allah aşkına?" diyerek çıkışmış ve arkasından eklemiş: "O her sabah, herkesten önce kalkıp bütün içkileri toplar sonra da evin tuvaletine tek tek boşaltırdı. Kimsenin içki içmesini istemediği için bunu yapardı!
Ama bununla da yetinmezdi, çevrede ne kadar hayat kadını varsa her gün davet eder, yedirir içirir gün boyu tutardı! Elini bile sürmeden gönderir ama paramızı da cebimize koyardı! Ben böyle biri için ağlamayayım da ne yapayım?"
Tıpkı bu hikayede olduğu gibi hayatımızı algılar yönetir! Öfke, hırs, haset, kin gibi duygulara yeniliriz... Duygusal olup aklımızı devredışı bıraktığımız için de üstümüze bu motivasyonlarla geliyorlar...
Günlerdir bakıyorum herkesin elinde Türk Bayrağı var! Belli ki birileri masum bir şekilde memleketin elden gittiğini düşünüp sokağa atmış kendini...
Biz ÖFKE ile sokakları doldururken New Yorklu bir arkadaş Amerika'daki 18 finans devine mektup yazmış. 
"Türkiye'den yatırımlarınızı çekin"
"Gezi'deki direnişe destek verin!"
"Erdoğan kendi halkına zulüm yapıyor, bir an önce ondan kurtulun"
"Taksim'deki işgali bitirin!" anlamına gelen mesajları PARA BABALARININ ofislerine göndermiş!
Beni şaşırttı mı?
Hayır!Hatta bilmediğimiz daha neler vardır!
Türkiye'nin yakın tarihinde yazılmasa da 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat'ı Londra destekli küresel sermaye, yaniBARONLAR yaptı. New York ve Tel Aviv de işin içindeydi! Bütün bankalarımıza girildi, orduya, MİT'e, madenlere, bürokrasiye el konuldu!
Bunu yaparlarken de karşılarına çıkan bütün unsurları tek tek yok ettiler! Tıpkı Adnan Menderes ve Özal gibi...
Bu saydığım isimlerin dışında kalan etkili-yetkili birçok isim Londra'ya bağlıydı!Baronların emrinden çıkamazlardı!
Zaten içeride "Türkiye Türkler'e aittir" yalanını söyleyen çok kişi ve kurum vardı!
Sorunumuz da buydu!Nüfus cüzdanı, yani kimlik dışında ülke ile bir bağımız yoktu! Ölecek adam arandığında bizi bulurlardı!
Unutmayın karşıdaki güç bizi insan yerine bile koymazdı!Onlar için sadece hammadde pazarıydık! Satıp kasaya koyduğumuzu da gelip alırlardı zaten!
Dönelim başa...Astınız, zehirlediniz, yedirmeyeceğiz'e...
Bunun tek yolu BARONLAR kadar zeki olmak, aklı unutmamak ve kurdukları oyunu görmekten geçer!
Oyunu bozmak için milli ve yerli basına çok iş düşüyor...Baronların emri altındakilerin söylediği YANDAŞ BASIN sözü çok doğru!
Çünkü şu an Ankara'ya yakın görünüp karşı tarafa hizmet eden o kadar çok adam var ki!
YANDAŞ basın gittiğinde ya da yıkıldığında ülke gerçeklerle buluşacak!
Ülkenin en büyük zaafı bu!
Dedim ya ALGI her şey...
Benim baktığım her yerde yerli yabancı var! 
İnanmıyorsanız yandaşlardan başlayın...Birbirine benzemeyenlerin aynı çatı altında toplandığını göreceksiniz!
Karşı kutupların aynı merkeze hizmet ettiğini görünce operasyonların bu kadar rahat nasıl yapılabildiğini daha iyi anlıyorum...
Bu oyunu böyle kurmak da az bir iş değil!Anlayacağınız milli basın ayağı yok! 
Çoktan çöktü!Banka, istihbarat, finans, adalet ve orduya girmek istemiyorum...
Kazanacaksak tek yürek olmak şart...Yoksa birimizi değil hepimizi yerler...

Küresel koalisyon

Taş, sopa, çivili sopa, cop, tazyikli su, TOMA, beyaz gömlekli polis, maskeli protestocu, müdahale, tweet, Taksim, Gündoğdu, Dolmabahçe, Kızılay, tencere, Türk Bayrağı, çapulcu, direniş ve çarşı gibi sözcükler bizi esir aldı!
Herkesin gündemi GEZİ! Önceki gün İzmir'deydim!
Akşam saatlerinde uçaktan indikten sonra telefonumu açtım.
İlk düşen "İstanbul'dayım!" mesajıydı! Tüm yorgunluğuma rağmen atlayıp yanına gittim.
Zaten cevap aradığım birçok soru vardı! Kapıdan girer girmez elindeki buz gibi limonatayı uzatıp "Ortalık karışık!" dedi... 
 Hiç vakit kaybetmeden sordum: Neler oluyor?Tayyip Erdoğan'ı yemeye çalışıyorlar? 
 Kim neden bunu yapıyor?Sokakta masum taleplerini dile getirmek için yürüyen çoğunluk Türkiye'nin yıllarca BİR YABANCI tarafından yönetildiğini bilmez! Elinde bayrağıyla meydanları doldururken Ankara'da bağımsızlık savaşının verildiğini göremez! Belki de bu bizim bir eksiğimiz! Anlatamadık! 
 Yabancı'yı açar mısın?Bir numara, Londra'ya bağlı çalışan bir Amerikalı'ydı! Kaçtı. 
 Eee?Kaçtı ama İKİ NUMARA ünlü ve önemli bir TÜRK! O burada... 
Haliyle boş durmuyor! Duramaz da zaten!
Bağlantıları gereği daha doğrusu onu var edenler şimdi o ve onun gibilerden hizmet bekliyor! 
 Hizmet derken!Tayyip Erdoğan'ı yeme görevi onlarda! Senin de sık sık yazdığın gibi BOĞAZ SAKİNLERİ bu kez topa sert girdi! 
 Deşifre olacakları korkusu yok mu?Boğaz'ın efendileri Londra'daki BARONLARDAN, yani asıl efendilerden izinsiz bir iş yapamaz!
Son bir aydır İstanbul-Washington- Londra arasındaki PATRON trafiğini söylesem şaşırırsın! 
 Söyle şaşırmam! Çok önemli ilişkileri olan BARONLAR, Londra'da gizli toplantılar sonrası Amerika'ya uçuyor!
Ya da tam tersi! Trafik anlatılır gibi değil! Küresel koalisyon "Erdoğan gidecek!" diyor! Talepleri bu! Zaten BüyükBARONUN İngiltere'deki medyasına baktığında durum çok net ortada. O işaret fişeğini verdiği an bütün YANDAŞ BASIN gereğini yapar!
Son GEZİ olayında da böyle oldu! Devletle savaştıkları için bilinmeyen bir şey yok ortada! Bütün özel üniversitelerin öğrencilerini, olaylara katılmaları için serbest bırakması tesadüf değil!
Emir!
Erdoğan'ın uzanamadığı yerden geliyorlar! 
 Siz ne yapıyorsunuz?Onlar kendi aralarında oturup hükümeti göndermeye çalışıyorlar!
Ancak İKİ NUMARA hakkında oluşturulan dosyadan haberleri yok!
Öyle bir dosya ki içinde yok yok! İŞ kızıştığı zaman ortaya döküleceklere çok şaşırırsın! 
Çok ilginç ilişkiler yumağı... 
 Ne istiyorlar bunlar?Erdoğan CUMHURİYET'in bilinmeyen yüzünü ortaya çıkarmak istiyor! İngilizler'in yazdığı yalan-yanlış tarihi düzeltmek istiyor! Buna deliriyorlar! 
 Başarabilecek mi?Bir kere bilmek zorundayız ki karşı taraf İstanbul'da saldırmaya devam edecek! Öyle bir hat kurdular ki içinde Solcu-sağcı-İslamcı-milliyetçi-liberal ne ararsan var! İki numarayı KURBAN verseler de gelecekler! Londra 1800'lerden beri kullandığı ve yönettiği Türkiye'yi kaybetmek istemiyor! Çünkü Ankara giderse Ortadoğu da gider! Erdoğan önlerindeki tek söz dinlemez isim!
Bir türlü onlara yanaşmadığı için hedefte! Çünkü Menderes de dahil olmak üzere Erdoğan kadar vatanmillet için çalışan olmadı! Erdoğan'ı da çok korkuttular ama o yılmadı!
Basın Başbakan'ın yaşadıklarının milyonda birini bile bilmiyor!
Tek dertleri onun gitmesi! Bak, AK PARTİ ile bir dertleri yok! Çünkü Erdoğan gittiği zaman Ankara'nın yönü hep olduğu gibi Londra'ya dönecek! Onlar kazanıp millet kaybedecek! Aslında savaş Cumhuriyet'i Türkler'e verip vermeme savaşı! Uçaktaki konuşmalarında "Çılgın!" diyorlar! Anlayacağın ülkeni sevmek ve onun için mücadele etmek BARONLARIN defterinde yok!
Çünkü başkaldıran herkesi imha ettiler! 
 Gezi'ye gelelim!Birçok istihbarat örgütü koalisyon şeklinde hazırlandı! Alan müsait olduğu için patladı! Sokakları karıştırıp polis-halk çatışması yaratmak ve ordu içindeki adamlarını devreye sokmak istediler! 
 Patronlar en çok AK Parti döneminde kazandı! Önemi yok ki! Emir Londra'dan! 
 Ankara'da durum nasıl?Baronlar'ın AK Parti içinde gizlemeyi başardıkları adamları var! Bir önceki seçimlerde Erdoğan çoğunu elese de yine var! Yakında bunları çok net göreceksin! 
 Peki baronların cephesinden ne haber?Sokağı test ettiler! Bloke ettikleri Kemal Bey'i tutarak PARTİSİZ YIĞINLARI meydanlara itiyorlar!
Ama bir süre sonra Kemal Bey hiddeti arttırıp AK Parti ile hiç olmadığı kadar sert savaşacak! Az bekle! 
 Nasıl? Şu anda dünyanın en güçlü partisi CHP! Yakında arkasındaki baronları gördüğünde şaşırıp kalacaksın! Bir de AK Parti içinde Londra'dan emir alanlar ile Kemal Bey'in gizli bağı ortaya çıkacak! Ve bazı muhafazakar yapıların! 
 Açık konuşsan diyorum!Sen İzmirlisin! Laikliğin bayrağını taşıyan bir baron, maocu bir isim, muhafazakar bir yapının görünmeyen elemanları, merkez medyanın karanlık dehlizlerini yan yana getirsem kim inanır! Kimse! Bu nedenle bekle biraz!
Ezber bozmak kolay iş değil... Onlar da biz de hazırlanıyoruz! 
 Çok güçlü değiller mi?Evet güçlüler! Ama bizim de başka bir ülkemiz yok ki! Kimseyle paylaşmaya niyetimiz yok! Hele Londra ile asla! 
 Merak ediyorum! Gezi olayından sonra hiç tedirgin olmadı Boğaz kıyısı?Olmaz mı! İkinci saldırıya kadar vakit kazanmaya çalışıyorlar! Ve günlük hayatlarını aksatmıyorlar! 
 İpucu versen biraz! Önemli isimlerinden biri, yabancı sevgilisine yalı aldı! Bu işine yarar mı?
Bir de Erdoğan'ı devirdiklerinde özel bir parti düzenleyeceklermiş! Tarihi bir yalıda! Katılımın çoğu da Londra ve New York'tan olacakmış! 
 Bu kadar kendilerinden eminler mi?Umarım hiç inmedikleri uçaklarıyla kaçmak zorunda kalmazlar!


28 Şubat Gezi'si

Geçtiğimiz akşam birkaç dostla birlikte bir şeyler atıştırmak için bir araya geldik. Haliyle sohbet GEZİ PARKI ve çıkan olaylardı. Herkes kendi düşündüklerini çekinmeden sıralarken karşımdaki dostum "Sen hiç 28 Şubat işine girmedin!" dedi... Bir an durdum ve düşündüm!
Haklıydı! Neredeyse 1 yıla yakındır 28 Şubat ve para operasyonuyla ilgili yazmamıştım! Oysa GEZİ'yi anlayabilmek için oralara gitmek şarttı!
Hem sokakta masum bir şekilde taleplerini dile getirenler hem de protestolara karşı çıkanlar BÜYÜK FOTOĞRAFI görmeliydi!
Ve Türkiye'de hiçbir şeyin kendiliğinden olmayacağı anlaşılmalıydı!
Sincan'da yürüyen tanklar her ne kadar Cumhuriyet'i ve laikliği korumak için yollara çıktıysa da oyunu kuran için sadece ordunun hassasiyeti önemliydi!
Çünkü kabul etmek zor da olsa asker Cumhuriyet'i ve rejimi tehdit eden unsurlara karşı savaşır ve memleketi kurtarırdı! Birkaç marjinal grup derdest edildiği zaman Cumhuriyet zafer kazanmış sayılırdı! 28 Şubat'ta da böyleydi! Asker resmi ideolojiyi savunmak için sokağa çıktığında PERDE ARKASINDA oyunu kuranlar el ele verip bankaları boşalttı!
250 milyar dolar gitti!
Bilmeden ya da bilerek BARONLARA bağlı olan askerler yürüdüğünde tek kazanan İngiltere, Amerika ve İsrail'le bağı olan paranın efendileriydi! Merkez Londra'ydı!
Başrolde yine ROTHSCHILDLER vardı! Amerika'daki Rockefeller Ailesi de işin içindeydi! Bunların itici gücüyle CIA ve Pentagon'un bir kısmı da projeye dahildi! 28 Şubat'ta Erbakan'ın ipini çeken güç içerideki medyayı da kullanıyordu! Çünkü gizli sahipler onlardı!
MERKEZ denilen medya aslında dışarıdaki MERKEZ'e bağlıydı!
Türkler'in dışında başka bir yerin merkeziydi!
Herkes laikliği korumanın derdindeyken İSTANBUL SERMAYESİ şimdi olduğu gibi topa girdi!
Paralar çuvalla götürüldü!
Önce dışarı gitti! Sonra bıyıklı yabancıdan BORÇ olarak geri döndü! Devlet iki kez soyuldu! Bu, her yere kolu uzanan Rothschild gibi dev Musevi ailelerin yaptığı kusursuz bir operasyondu!
Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgunuydu! Ama Ruslar'ın güzel bir sözü vardı: Doğum günü pastası tek kişiyle yenilmez!Gerçekten öyleydi!
İstanbul sermayesi planın sahnelenmesi için önemli rol üstlendi, payını da aldı. Ama asker bunu bilmiyordu! Onlar "laikliği kurtardıkları için" mutluydular! "Dolar operasyonundan" sonra işler düzelsin diye BARONLARINmutemet adamı DERVİŞ geldi! Amaç yıkılan Türkiye'yi tekrar SOYULACAK düzeye getirmekti! Bir süre sonra yani 2002'de seçimlerde HALK sözünü söyledi! Bütün siyasi aktörler felç oldu!
Hepsi gitti! Erdoğan'ın partisi geldi!
BARONLAR, AK Parti'nin açtıkları yolda gideceğini sandı. İlk işaretler böyleydi! Ama Erdoğan tepki vermekte gecikmedi. İşareti alan BARONLARIN karşısındaki güç, CHP'nin desteğiyle Erdoğan'ın YASAĞINI kaldırdı! Siirt'te yapılan seçim Erdoğan'ın vekil olması için değil BARONLARA karşı yeni bir Türkiye kurulması içindi!
Kendi içinde DEV AİLELERE karşı mücadeleye giren Beyaz Saray da buna destek veriyordu! Hatta öncesinde Öcalan'ı vererek JEST yaptılar!
Öcalan'ın kullanılması, PKK'nın bitmesi ve Kürtler'in Türkiye ile birlikte hareket etmesi anlamına geliyordu! Erdoğan sorunu çözmek için tavrını başından beri koydu!
Samimiydi! Kürt kökenli mesai arkadaşlarıyla çalışarak bunu gösterdi!
Kucaklayıcı olduğunu her fırsatta ortaya koydu! İşte bu DEV KOALİSYONU çok rahatsız etti!
-İzinsiz telefon dinlemeleri -Özel hayatı deşifre eden belgelerin sızması -Kontrolsüz kayıtların paylaşılması -Üniversite sorularının çalınması -KPSS soru kitapçığının dışarı çıkması -"Böcek" salgınını baş göstermesi -İletişim özgürlüğünün yara alması -Suçsuz askerlerin hapse gönderilmesi -Adalet adına zulüm yapılması -Türkan Saylan'ın gözaltı macerası -T.C tabelalarının birden indirilmesi -3 Temmuz şike operasyonu gibiHÜKÜMETE fatura edilen birçok operasyon yapıldı! Bütün bunlar HALKI Ankara'ya karşı harekete geçirmek içindi!
Tutmadı demek çok iyi niyetli bir yaklaşım olur!Ama sokağa çıkanlar kendilerini rahatsız eden gücün hedefinde ERDOĞAN olduğunu bilmiyordu! Öyle bir oyun kuruldu ki İKİ MAĞDUR karşı karşıya getirildi! Bir yanda masum talepleri için yürüyen kalabalık diğer yandaBARONLARA geçit vermeyen ve gitmesi istenilen ERDOĞAN!Bakın Amerika'dan İngiltere'ye, Fransa'dan İsrail'e oradan da içerideki militan yayınlara kadar tek hedefERDOĞAN'dı! Kimse AK Parti demiyordu! Oysa AK Parti Erdoğan gibi muhafazakar isimlerinden oluşan bir yapıydı! Çoğunun eşinin başı kapalıydı.
Çoğu namaz kılıyor, hemen hemen hepsi oruç tutuyordu! Tamamına yakını Erdoğan gibi aile babasıydı. Üstelik giyim tarzları da aynıydı! Ama dışarıda memnun olmayan GÜÇ Erdoğan'ı istemiyordu!
Neredeyse bütün dünya Erdoğan'ın gitmesini istediğine göre demek ki BAŞBAKAN Türkiye için doğru şeyler yapıyordu!
Ve yürüyenler bunu bilmiyordu!
Yukarıda bütün olumsuzları yaşatan GÜÇ ki bu CEMAAT değil! Çünkü zamanında Fethullah Gülen'i ülkeden çıkmak zorunda bırakan da bunlardı!
Öyle bir ağa sahipler ki ülkeyi kimseye bırakmak istemiyorlar!
Şimdi "İstanbul Sermayesini" yanlarına alarak GEZİ PARKI'na yaslandılar!
28 Şubat'ta götürülen PARANIN hesabını veremeyecekleri için karşı saldırıya geçtiler! Onların hesap vermesiEFENDİLERİNİN yenilmesi anlamına geliyordu!
Tarifi imkansız kibirleri yüzünden burada yenileceklerine ihtimal vermiyorlar! Dahası kabullenmiyorlar!
Bu nedenle büyümek için Ortadoğu'ya doğru yönelen Ankara'ya "Doğu'ya gittiğinde Batı'yı kaybedersin" mesajı veriyorlar!
Bakın olaylar İstanbul ve İzmir'de!
Büyük olmak için büyük bir savaşı kazanmak şart! Ankara işte tam da bunu yapıyor!
Yani kendine yakışanı! 

NOT: Masum taleplerini dile getiren kalabalık bu ülkenin ORTA SINIFIDIR!Yani eğitimli ve dünyayı bilen insanlarıdır!
Ankara ne yapıp edip bu insanları karşı tarafa bırakmayıp yanına almalıdır! Türk Bayrakları ile yürüyen bu insanlar oyunu gördüğü an pozisyon değiştirecektir! Akıl, gizli gerçeklerin şimdi açıklanması gerektiğini söylüyor! Bakalım!

Emek'te prova

Günlük koşuşturma içinde olan biteni anlamak hiç kolay değildir! Hele bir de üzerine kafa yorduğunuz yer Türkiye ise her adımda karşınızda duvar bulursunuz.
Gerçeklere ulaşmak, ilişkileri açıklamak, köküne inmek bir Hollywood filminde görebileceğiniz sahnelerden daha tehlikelidir!Türkiye'yi anlamak için İngiltere'yi yöneten AKLIN içeride, yani burada, kimlerle İLİŞKİ kurduğunu bilmek zorundasınız! 
 Boğaz'ın kenarlarında kimler oturur? 
 Kim, kiminle nasıl bir ilişki içindedir? 
 Onların hiyerarşisi içinde apoletsiz liderleri kimdir? 
 Askerlerle ilişkiler hangi temelde yürür? 
 Sermaye dağılımı nasıl planlanır? 
 Anadolu sermayesine karşı tutumları nedir?
Bunun gibi cevap bekleyen onlarca soru vardır! İnanın sokakları dolduran milyonlarca vatanını seven insanGİZLİ PRANGAYI bilemez ve göremez!
Ellerine aldıkları TÜRK BAYRAKLARIYLA yürüyüp bu memlekete bağlılıklarını gösterse de son karede kazanan onlardır! Kabul etmesek de bizi sokağa iten motivasyon Boğaz'a kazandırır! 
İstanbul merkezli hiçbir olay tesadüfi değildir! İstanbul'u almak hem Anadolu'yu hem de Ortadoğu'yu almak anlamına gelir! Günlerdir Türkiye'nin yönünü değiştirmek için planlanan bir oyun sahnede! Birileri ülkenin büyümesinin ve genişlemesinin önüne geçmek istiyor!
Bu ideali yaşatan ve inanan Erdoğan da hedefte!Peki, bu tepki bir anda mı oluştu?
Elbette hayır! Çünkü ortada ancak kareleri üst üste getirdiğinizde görebileceğiniz bir FİLM var! Yapımcı da YABANCI üstelik!
Bakın geride bıraktığımız NİSAN ayında Beyoğlu EMEK SİNEMASI nedeniyle karıştı!
Cercle d'Orient'in yani diğer adıyla BÜYÜK KULÜP'ün ilk kurulduğu yer olan binanın yıkımı için eylem başlatılmış, polis de sert müdahalede bulunmuştu!
Seçilmiş ÖZEL isimlerin üye olduğu Cercle d' Orient ilk olarak Abdülhamit'e cuma namazı sonrası yapılan suikastla gündeme gelmişti!
Patlayan bombalardan bir-iki dakika farkla kurtulan Abdülhamit'e saldıranlar İKİ ERMENİ'ydi! Abdülhamit'in polis şefi gibi araştırmalara bizzat katıldığı soruşturma sonucunda iki saldırganın daha sonra Cercle d' Orient'i de havaya uçuracağı ortaya çıktı! Yani emri verenler kendi binalarının da yok olması için ellerinden geleni yapıyor ve olağan şüpheli olmaktan kurtuluyorlardı!
Osmanlı'yı yıkmak için ellerinden geleni yapsalar da görüntüde ZARAR GÖRMÜŞ olacaklardı!
İşte bizim İNGİLİZ ekolünden gelen SOLCULARIMIZ bunu hiç bilmedi ve görmedi! Kraliçe'nin istihbarat örgütleri tarafından meydana getirilen TÜRK SOLU kendisiyle hiç yüzleşmedi! 
Tek mottoları "Her şeye karşı çıkmaktı!"Emek Sineması olayı da böyleydi! Bir tarafta Osmanlı'yı yıkan ve bizi bize düşüren güçlerin izini silmeye çalışan Yeni Türkiye, diğer tarafta ise İngilizler'in seçtiği ailelerin gazlamasıyla sokağa çıkan sinemacılar ve solcular vardı!
Taksim Gezi Parkı'nda baş gösteren olayların provası işte orada yapıldı!
Sokağın nabzı ilk orada TEST edildi! Burada istediklerini aldıktan sonra ellerinde tuttukları MEDYA vasıtasıyla propagandaya başladılar!
Tabii bunu sıradan insanların hissedemeyeceği CİNLİKLE yaptılar.
Manşetler, köşe yazıları buna hizmet ediyordu! 
Temelde hedef yine Erdoğan'dı!O giderse bahar gelecekti!
En çarpıcı eylemlerinden biri Emek provasından hemen sonra vizyona girdi!
Saygınlığı tartışılmayan bir haber kanalı fol yok yumurta yokken ANONS yapmaya başladı...
Milyonları etkiledi, milyonları büyüledi, milyonları sürükledi, milyonları katletti... Kötülük Nasıl Büyür? Hitler: Öldüren Karizma her Pazar saat 22.00'de...Erdoğan'dan daha doğrusu Türkiye'yi götüreceği yerden rahatsız olan BARONLAR, Londra'da pişirilen ve adınaDİKTATÖR denilen yemeği piyasaya sürmeye başladı!
Türkiye'de bir-iki ay önce vizyona sürülen bu DİL, Gezi Parkı eylemleri sırasında ne hikmetse bütün dünya basınında aynıydı!
Kraliçe ile randevusuz görüşen kudretli Musevi aileler, Türkiye'yi bölgenin baş aktörü yapacak olan Ankara'dan rahatsızdı!
Tabii Kraliçe de...Bu nedenle SOROS gibi bilinen ya da bilinmeyen birçok VAKIF devreye girdi! Para adamlarda olduğu için buradaKAYNAK sıkıntısı yaşamıyorlardı!
Emek eylemlerini başlatan, çok saygın bir kurumdu! Perde arkasındaki KOMUTAN ünlü BEYAZ TÜRK bir aileydi!
Hareket bu çok önemli Türk ailenin direktifiyle start almıştı!
Tıpkı GEZİ'de olduğu gibi! İngilizler'in yıllar önce tespit ettiği bu ailelere Başbakan'ın uzun süre yanında dolaşan bazı işadamları da katılıyordu!
Tabii bunu kimse bilmiyordu!Görüntüde Yeni Türkiye'ci aslında eski masanın şiddetli savunucusuydu!
Bu kadarla da bitmiyordu!Emek'te ortaya iradesini koyan aile GEZİ'de bir başka büyük ailenin gözlüklü üyesini de yanına almıştı!
1960'tan beri İngilizler'le yürüyen aileler ilk kez net olarak ortaya çıkıyordu!
Gezi de biri acıktığı an araçlarla yemek servis ediliyor, yağmur atıştırmaya başladığı an da yüzlerce yağmurluk, parka gönderiliyordu! Bu ailelere yaslanan GÜZEL ve ALIMLI bir bayan da bütün organizasyonun mimarıydı!
Darbelerde, cuntalarda, krizlerde, IMF anlaşmalarında göremediğimiz aileler ilk kez net olarak ortaya çıkıyordu!
Vuruşmaktan ve yara almaktan korkmuyorlardı!
NEDEN?
28 Şubat'ta içeriye alınan bir PAŞA "Biz tankları yürütürken .......'lar milyarca doları götürdüler! Bunu anladığımızda geç oldu. Biz de suçluyuz!
Ama ülkenin asıl bunlardan kurtulması gerekir!" diyerek Ankara'nın bile bilmediği çok gizli ilişkileri anlatmış!
Yani BÜYÜK BARONLARA bağlı yaşayan bizim patronları korku sarmış!
Kurtulma ihtimalleri olmayan fırtınayı ancak halkı Erdoğan'a karşı örgütleyerek atlatacaklarını düşünmüşler! 
Bu nedenle inandırıcı olması için eylemlerin bizzat içindeler!Ama GEZİ'ye de gelseler, destek de verseler, gece uyku uyumadıkları bir gerçek!
Yıllarca ülkenin başına çorap örenleri neyin beklediğini kimse bilmiyor!
Amerika, ümüğünü sıkanların en önemlilerini Londra'ya postaladı!
Bakalım bizimkilere ne olacak? Çok beklemeyeceksiniz!
Coming soon!

O TİM imha edildi

Hayat bazen sürprizlerle doludur! İşi bizim gibi gazetecilik olanlar için "sürpriz" haber demekti! Hatta iyi haber demekti! 
Geçtiğimiz hafta çok ama çok önemli bir isimle temasımız oldu! Her yerde bulunacak biri değildi! Muazzam ilişkiler ağının tam ortasındaydı!
Bilmediğini söylemez, söyledikleri ise bilinmeyendi! Cevap aradığımız soru çok olunca "Yazıp gönderin!" dedi... Bu benim için "konuşmayacağım" anlamına geliyordu! Ama bizim Emre inatçıydı! "Ya konuşursa!"diye düşündü! Dün soruları tek tek sıralayıp gönderdik! Ve sürpriz ortaya çıktı! Hiç beklemediğimiz cevaplar geldi...
Benim için gerçekten sürprizdi! 2 saatten fazla süren sohbet gerçekten çarpıcıydı! İşte Taksim'i, Gezi'yi, kumpası yapanları ve sokaklarda yürüyen insanları şaşırtacak o cevaplar... 
* Mesele kesilecek olan ağaçlar mıydı?Hayır asla! Bu organizasyonu yapanların amacı halkı sokağa döküp iktidar ve Merkez Bankası'nın gücünü sınamaktı! 
* Hazırlık ne zaman yapıldı?Bu oyunu kuranlar çözüm süreciyle birlikte start verdi! Ancak muhalefetin sokakta bir ağırlığı olmaması nedeniyle başlarda istenen sonuç elde edilemedi! Silivri'de ikinci perde sahnelendi!
Oradaki kargaşa perde arkasındakilere ışık verdi.
Halkın büyük çoğunluğu orada yatanların suçlu olduğuna inandığı için olay LOKAL kaldı. 
Tutsaydı? Yayılır mıydı?Amaç oydu! Ama asıl hedef Başbakan Erdoğan Amerika'dayken yapılacaktı! Ki önceden hep öyle olmuştu! Erdoğan ne zaman Washington'a inse üzücü haberler gelmişti! Reyhanlı saldırısı da bu amaçla yapıldı! Amaç Obama ile görüşmeye giden Erdoğan'ı yolundan çevirmekti! Patlamayla olayların yayılacağı hesap edilmişti! Orada 3 farklı oyun kuruldu! Sünni ve Şii çatışması en masum olanıydı! 
Halk bunlara yüz vermedi! Eğer tutsaydı Erdoğan Amerika'dayken koltuğunu kaybedebilirdi! O kadar planlı ve ciddiydi! Ama Anadolu'nun sağduyusu kazandı!
Gezi Parkı?Onlar tutmayınca çevrecilik adı altında fitil ateşlendi! Amaç Erdoğan'ı yıpratmak, hatta götürmekti! İşin arkasında Avrupalı güçler ve Amerika'daki bazı kanatlar vardı! 
Kimler vardı? Örnek verebilir misiniz?Erdoğan bilmiyor ama Türkiye'de yatırım yapan yabancılar ile FORBES listesinde yer alan en az 30 işadamı bu işe destek verdi! 
Tespit edildi mi?Elbette! Bakın MİT kör noktalarda dağıtılan 200'er liralık banknotları tespit etti ve hangi bankadan çıktığını buldu! Seri numaraları patronları ele verdi! Bunu hiç düşünmemişlerdi! 3 büyük banka işlerin tam ortasında! 
Merkez Bankası dediniz?Merkez Bankası yaratılan KAOSA, yani kriz havasına tıpkı FED gibi cevap verdi! Başkan Başçı "Gerekirse çok sert tepkiler vereceğiz!" dedi. Hedef bir hafta içinde borsanın yüzde 50 değer kaybetmesi, doların ise 2.15'e çıkarılmasıydı! Operasyon başarısız oldu! Tutmadı! 
Merkez Bankası Başkanı'nı neden önemli buluyorsunuz?Başçı, 2011'deki bir konuşmasında "dünyanın en güçlü merkez bankası bizimki" dedi! Dev patronlar Türkiye'ye müthiş bir para akışının olduğunu biliyor ama bunun kaynağını çözemiyor!
Meblağı bilemiyor! Gelen paranın miktarının belli olmaması paradan para kazanan çevrelerin iştahını kabarttı! Başçı da bu yüzden hedef oldu! Ama Ankara arkasında durdu! Yedirmedi! 
Başçı için de operasyon yapıldı mı?Serdengeçti başkanlığı bıraktıktan sonra onun ismi dile getirildi! Ama Cumhurbaşkanı Sezer istemedi! Üstünü çizdi! O Başçı, dünyada yılın BAŞKANI seçildi! 
Yani?Bu Merkez Bankası'nın A+ olduğunun göstergesidir! Eğer 2003 yılında Erdem Başçı, bankanın başına geçmiş olsaydı bugün FED bile bizim altımızda olurdu! O dönem eşi için KAPALI lafları dolaştı! Oysa onun yerine gelen Durmuş Bey'in de eşi kapalıydı! Demek arada ciddi bir fark vardı! Bu atama krizi ülkeye 7-8 yıl kaybettirdi! 
Operasyon sürüyor mu?Yüzde 60 başarılı oldu. Ancak Erdoğan'ın başarılı hamleleri ile bu oran yüzde 30'lara düştü!
Havaalanına giden kalabalık Beyaz Saray'da Joe Biden başkanlığındaki toplantıyı bitirdi! Ben Rhodes, (Beyaz Saray Stratejik İlişkilerden Sorumlu Yardımcı) toplantı odasına girdi ve CBS kanalının açılmasını söyledi. Biden ve toplantıya katılanlar Erdoğan'ın karşılanması ve konuşmasını birkaç dakika dinlemek zorunda kaldı. Ardından yapılan mitingler, eylemlerin amacına ulaşmasını engelledi. 
Başka ne düşünüyorlardı?Türkiye'de eylemler dalga dalga yayılırken Suriye'den çok ağır bir saldırı için 100 kişilik ÖZEL BİR TİM sınırı geçmek üzere hareket etti! Askeri üniformalı bu TİM, Türkiye'de asker ve polise saldırıp çok kişiyi katledecekti! Türk askerinin ve MİT'in dikkati bunu atlamadı! 100 kişilik operasyon timi ortadan kaldırıldı!
Bir tek Türk askerinin burnu bile kanamadı! Saldırı gerçekleşseydi içerisi inanılmaz bir şekilde karışacaktı! Herkes GEZİ'ye bakarken GÜNEY kopacaktı! Yürüyenlerin bundan haberi yok! Ama devlet iş başında! Hatta geçen gün komutanlar Ankara'daki bir programda lokmalarla "Mehmetçik daima hazır!" sloganı bulunan tepsiyle karşılandı! Mesaj açıktı, tabii anlayana! 
Sizce ABD ya da Obama Erdoğan'ın yanında mı?Türkiye'de ne yapılıyorsa aynısı Obama için de yapılıyor! Erdoğan oraya gitmeden önce Associated Press'in dinlenme olayı patlak verdi.
Obama için çok zor oldu. Ardından silah patronlarının ağır eleştirileri ile karşılaştı. Şirketleri kapatma ve milyonlarca kişinin işsiz kalması ile tehdit edildi. Sonra da milyonlarca ABD'linin dinlendiği sızdırıldı. Obama da Erdoğan'dan farksız. Obama, Erdoğan gibi sokaklarda kendini anlatmak yerine kendisini başkanlığa götüren Twitter ve Facebook'u kullanmaya başladı.
NOT 1: CNN International televizyonu acaba bu 100 kişilik TİM'i bildiği için mi günlerdir canlı yayın aracını Reyhanlı'da tutuyordu. 

NOT 2: Dostum içeriyi karıştırıp Suriye ile savaşa sürüklemek isteyen 100 kişilik timin üzerindeki üniformaların hangi ülkeye ait olduğunu, ısrarlarıma rağmen söylemedi! "Gizlenmek için Türk askeri üniforması ile mi sınırı geçmek istediler" soruma da cevap vermedi.
30 Baron Devrede

Gezi Parkı'nda başlayan olaylar, Dolmabahçe Ofisi'ne girmeye kalkışmalar, tencereler-tavalar, kornalar, baronlar, teknedeki gizli görüşmeler, yalıtımlı salonlardaki derin toplantılar, biber ve portakal gazları, TOMA'lar, maskeler, çadırlar, coplar, sopalar, olaylardan önce revire çevrilen oteller ve açık açık oynanan oyun!
Sokakta yürüyen ve masum bir şekilde taleplerini dile getirenlerin elbette büyük fotoğrafı görmesi gerekmez!
Zaten karşıda öyle bir DEV KOALİSYON var ki isteseler de göremezler! Göstermezler!
Deniz Baykal'ın desteğiyle ve ORDUNUN arka durmasıyla yoluna devam eden ERDOĞAN bir anda laiklik karşıtı DİKTATÖR haline getirildi! Yani CHP liderinin görmediğini, ordunun ıskaladığını, Türk devletinin atladığını, birileri ne hikmetse görüyordu!
Bu imajı oturtmaya çalışan kimdi?Amaç neydi? 
 ABD: Wall Street Journal, USA Today, CNN, Chicago Tribune, New York Times, Boston Globe... 
 İngiltere: BBC, Daily Mirror, The Guardian, The Times, The Telegraph, Financial Times, The İndependent, The Observer, The Sun... 
 İtalya: İL Giornale, La Repubblica... 
 Almanya: BİLD, ZDF, RTL, Allgemeine Zeitung, Die Welt, Frankfurt Zeitung... 
 Fransa: Le Soir, Le Monde, Liberation, TF1, Le Figaro... 
 İspanya: El Pais, ABC Spain... 
 Rusya: Pravda, İzvestia... 
 Çin: China Online... 
 Japonya: Japan Times... 
 Norveç: Dagbladet, Nationen... 
 Danimarka: Politiken... 
 Belçika: De Standaard...
Ve daha niceleri!
Ülkesi Irak'ta savaşırken 10 muhabir gönderen Amerikan CNN International televizyonu, 13 gazeteciyle Taksim Meydanı'nda! Çekirge zıplasa "yer yerinden oynuyor!" diye canlı yayın yapıyor! Sadece o mu?
Elbette hayır!Yukarıda isimlerini saydığım ve sayamadığın onlarca medya kuruluşu işi gücü bırakıp, Erdoğan'a saldırıyor!
Gizli bir YAYIN YÖNETMENİ bütün gazete ve kanalları yönetiyor!
Peki, bu güç kim?Zaten bu sorunun cevabını bilmediğiniz zaman laiklik için, hayat tarzınız için yürüdüğünüzü sanırsınız!
Oysa PARAYI, REKLAMI, BANKALARI, MEDYAYI, ALTINI, TELEKOMÜNİKASYONU, DEV SİLAH ŞİRKETLERİNİ, ULAŞIMI, İÇKİYİ, İLACI elinde tutan ve yer altında güçlerini birleştiren BARONLAR Türkiye'yi olduğu gibi dünyayı da yönetmek derdinde!
Ve gücü sınırsız insanların hedefinde sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı var!Ondan kesinlikle ve de hemen kurtulmak istiyorlar!
Türkler'in adına karar veren, kendi ülkesinin çıkarlarını düşünen, ülkeyi büyütmek için çırpınan biri onlara göre değil! Kendileri dışarıdan, içerideki 30 PATRON da İSTANBUL'dan düğmeye bastı!
Londra'dan gelen emirle ayağa kalkan BARONLAR, sahibi oldukları bütün medya kuruluşlarında AYNI DİLLEyayına başladı:
Diktatör Erdoğan!Cumhuriyet'i kuran İngiliz aklı ve gücüdür! O günden beri Londra, Amerika'daki kolunun da katkısıyla Türkiye'yi yönetiyor! Kabaca 750 milyar euro'ya yakın yatırımları ve varlıkları var! Sınırlarımız içindeki bu GÜÇ sebebiyle düne kadar istedikleri Başbakanı getirip götürdüler!
İstediklerini astılar, istediklerini alaşağı ettiler! Darbeleri, cuntaları, krizleri yaratıp ceplerini doldurdular! Bunu yaparlarken, hep medya ve asker-sivil bürokrasiden YANDAŞ buldular! "Demokrasi" diyerek 40 aileye ülkeyi peşkeş çektiler! Hep onlar kazandı, millet kaybetti!
Bir paket çorbayı marketten izinsiz aldığı için vatandaş 12 yıl ceza alırken, onlar deveyi hamuduyla götürdü! Hesap sormayı bırakın kimse çıkıp "Ne yapıyorsunuz!" diye bile soramadı!
Türk, askere gider ve ölürdü!
Onlar için ANADOLU'nun anlamı buydu!
Bu milletin çocukları KORE'ye ölmeye gidebilir ama PASAPORTLA yurt dışına çıkamazdı! Dünya onların dünyasıydı!
Tek taraflı bu hesap ULUSAL AMERİKA'nın 2001'de İKİZ KULELERE saldırmasıyla bozuldu!
Çünkü o, savaş ilanıydı! Amerika, World Trade Center'ı vurarak hem içindeki hem de Londra'daki BARONLARAsavaş açıyordu! 
"Kanımızı emmeyin" diyordu! Bush'un başlattığı atak şimdi OBAMA ile daha yumuşak bir şekilde ve Türkiye'nin ortaklığıyla devam ediyordu!
Tabii Putin'in desteği de inkar edilemezdi!
Üç lider, yani Obama, Erdoğan ve Putin, DEV BARONLARA karşı cephe açtı! Onların ülkeleri parça pinçik etmesine karşı çıktı! Milli ve ulus devletlerin ayakta kalması için el sıkıştı!
Bu birlikle gaz ve petrol yollarının Ankara'nın eline geçmesi kararlaştırıldı!
Çünkü Türkiye'de 750 milyar euro'luk bir gücün sahibi olan Avrupa'nın dışlanması ve yenilmesi gerekiyordu!
Oysa Baronlar, Türkiye'yi avuçlarında tutarak hem Amerika'yı hem de Rusya'yı yıllarca köşeye sıkıştırmıştı! 
Çünkü tahterevallinin tam ortasında Türkiye vardı!Yeni Türkiye bu dengeyi bozmazsa büyüyemeyeceğini gördü!
Risk aldı! İçerideki "UR"u söküp atmak kolay değildi! 28 Şubat, Ergenekon ve Balyoz operasyonları bunun işaret fişeğiydi! Sıranın BARONLARA geleceği SIR değildi!
Ama Ankara vicdanlıydı! Onların zenginliği artarsa "susar" diye düşündü! Kazın ayağı öyle değildi!
Çünkü İngilizler var ettikleri insanlardan GÖREV beklerdi! Kimsenin Ankara ile uyumlu olma şansı yoktu!
Er ya da geç bu savaş çıkacak ve İstanbul'u kuşatacaktı!Kraliçe'den madalya alan PATRONLAR en öndeydi!
GEZİ'de kendilerini saklama gereği duymuyorlardı! Bu İstanbul'un fethinden sonra TÜRKLER'in giriştiği en büyük mücadeleydi!
Suriye, Irak, İran, Kıbrıs, Avrupa ve içerisi dahil olmak üzere her yerden gelecekler!
Her PATRONA ROL dağıtıldı!
Onlar için de ölüm kalım mücadelesi!
Yani ortadaki kavga GEZİ'de ağaçlara sahip çıkan gençlerin duyguları kadar saf ve masum değil!
Onlar gibi giyinmeyen, onlarla oturup içmeyen, onlar gibi tatil yapmayan, onlar gibi parfüm kullanmayan, onlar gibi eş değiştirmeyen birinin gelip OYUNU bozmasını kabul edemiyorlar!
İstanbul'un ANADOLU'ya esir düşeceği hiç akıllarına gelmedi!
Ya onlar ya millet kazanacak!
Olay bu!Gerisi teferruat!
NOT 1SOL slogan atıp SERMAYENİN değirmenine su taşıyan arkadaşların ne düşündükleri gerçekten çok merak ediyorum! 

NOT 2: "Gezi'deki patronlar" deyince aklınıza Cem Boyner gelmesin! Benim kastettiklerimi görmeniz için oraya gitmeniz gerekir!
Gazeteler o fotoğrafları çekemez ve yayınlayamaz! Şimdilik! 

NOT 3: 30 patronun içinde maalesef muhafazakar isimler de vardı.

Meydan savaşı

Gün boyu "Kim bu 30 baron?" sorusu yağdı! Kimi isim istiyor, kimi çıkın televizyona hepsini anlatın diyor, kimi de "Erdoğan giderse ne kazanacaklar?" diye soruyordu!
İsim ve adres vermektense büyük fotoğrafı anlatmak çok daha doğru bir yol diye düşünüyorum...
Çünkü basın-yayını ellerinde tuttukları için halktan gizlenen gerçek bu!
Maalesef biz yakın tarihimizi hiç bilmiyoruz!
Bize ezberletilen şarkıları söyleyip duruyoruz! Ne bir soru soruyor, ne de sonuçlara bakarak ANALİZ yapıyorduk!
Basın, üniversite, müzeler, sanayi, iletişim, otomotiv, finans, banka, içki, ilaç, altın, mücevher, elmas, enerji, maden, turizm gibi akla gelen ne varsa bu ailelerdeydi!
Daha çok logolarında şaha kalkmış ASLAN ya da ATkullanırlardı!
Ya da iç içe geçmiş BAŞAK!Bu bizim anlamayacağımız bir DİLDİ!Onlardan olmayan bilemezdi!
Bilemediğimiz için de Türkiye asla ve kat'a Türkler tarafından yönetilemezdi!
Bizi bize bırakmazlardı!Cumhuriyet tarihimiz kaç Cumhurbaşkanı, kaç Başbakan, kaç hükümet gördü! Kimi darbelerle geldi, kimi de darbelerle ya da krizlerle gitti!
Ama sokaktaki insan hiçbir zaman gerçeği, yani arka plandaki gizli elleri ve karar verenleri görmedi! Mesela neden Cumhuriyet tarihi boyunca CUMHURBAŞKANIseçimleri sancılı oldu!
Bunu sokakta bilen kaç kişi var?
Hangi basın bunu yazdı? Kim elini taşın altına soktu? Eli kalem tutanlar bu sorumluluğu neden yerine getirmedi? Neden medyada herkes belli aileler hakkında gerçekleri yazmaya yanaşmadı?
Yayın yönetmenleri nasıl seçildi? Hangi ilişkiler göz önünde tutuldu? Neden her şey İSTANBUL içindi? Başbakanların üzerindeki GÜÇ kimdi?
Askeri bile kendine bağlayan nasıl bir ilişki ağı vardı? Atatürk'ün yakın arkadaşı Celal Bayar'ı hangi güç ölüme göndermeye kalkıyordu?
Asker Atatürk'ün askeri değil miydi?
Bakın; CUMHURİYET hiç bizim olmadı! İşin özü bu!
Oy verdik, askere gittik, şehit düştük, çatıştık, vergi verdik ama ülkemizi yönetemedik!
Bir eli Amerika'da bir eli Londra'da olan İMPARATOR aileler Türkiye'deki mutemetleriyle bu kıskacı kurdu! Türkiye'yi tarihinden, dilinden, dostlarından, dininden, kültüründen uzaklaştırmaya çalışan GÜÇ, Ortadoğu'ya yönelen bir Ankara istemiyordu! Şu an Gezi Parkı nedeniyle içeride yaşadığımız çatışmanın altında da tıpkı KÖŞKseçimlerindeki gibi kriz yaratan GÜÇ var!
Sadece bu kadar mı?
Tabii ki değil... 
* Erdoğan'ın şiir yüzünden hapse girmesi 
* Yasaklanıp Meclis'e rötarlı katılması 
* Kapatma davasının açılması 
* Darbe planlanması 
* Cumhuriyet mitingleri düzenlenmesi 
* Oslo'nun sızması 
* Uludere'nin yaşanması 
* Ofiste böcek bulunması 
* Fantom'un düşürülmesi 
* PKK'nın azması gibi onlarca gerilimin arkasında bunlar vardı!
Cumhuriyet'in temelini atan bu GÜÇ, Erdoğan'ı hiç sevmedi ve istemedi!
Çünkü Erdoğan onların hazzettiği biri değildi! Türkiye hakkında başka planları vardı.
Oysa şimdiye kadar herkes onların dediğini yapmıştı.
Erdoğan ta ilk günden bunu yapmayacağını açıklayınca başına gelmedik kalmadı!
Odasına dinleme cihazı, yanına adam koydular!
Takip ettiler, izlediler!
Ama olmadı!
O yolundan dönmedi...
Bütün bunlar yaşanırken TÜRK MEDYASI, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na sahip çıkmayı düşünmedi! Hatta"düşsün" diye tempo tuttu! Yani YABANCILARIN gelip mahallemizde racon kesmesi kimsenin gurunu incitmiyordu! Garip bir ülke olmuş ve içeride bile ayrılmıştık!
İşte o sevmedikleri Erdoğan önce Kürtler'i kucakladı. İsrail'i Davos'ta haşladı. IMF'yi kovdu. Ankara'nın rotasını çevirip tokat yediğimiz Avrupa yerine zenginleşeceğimiz Ortadoğu'ya kırdı! Parayla esir alınmaya karşı çıktı. "Türkiye BARONLAR olmadan yönetilebilir" dedi...
En büyük destek de ismi HÜSEYİN olan siyahi birini BAŞKAN seçen ULUSAL Amerika'dan geliyordu. Belli ki Ortadoğu YENİDEN ŞEKİLLENECEKTİ. Ancak Londra'nın etkisini kırmak öyle kolay değildi! Güçlü bir partner lazımdı! O da Erdoğan'dı! Onun da Büyük Türkiye'nin geri gelmesi gibi bir hayali vardı!
Peki Erdoğan'la uğraşanlar Cumhuriyet'i, laikliği, içkiyi, demokrasiyi çok mu seviyorlardı?
İnanın HAYIR!
BARONLAR 
için Türkiye'nin mollalar ya da askerler tarafından yönetilmesinin hiçbir farkı yoktu! Onlar Türkiye avuçlarında mı değil mi ona bakarlardı! Eğer çıkarları uyuyorsa Ankara'da DİNCİ ya da KOMÜNİST bir anlayış olabilirdi!
Ortadoğu'ya sırtını dönmüş bir yapı işlerine geliyordu!
İşte Erdoğan bu oyunu bozdu. "Ben Obama ile birlikte ülkemi büyüteceğim. Araplar'ın bütün parasını Londra'ya değil de İstanbul'a akıtacağım" dedi. REST ÇEKTİ! Çünkü 25 yıl sonra PETROL yoktu!
Araplar'ın bu paraları bir yerde YATIRIMA çevirmesi gerekiyordu!
Gelecek olan paranın haddi hesabı yoktu! Ancak o zaman, baronların SÖMÜRÜ DÜZENİNİ kurdukları paralar gidecekti! Sistemleri çökecekti.
İşte bütün mücadele bu!
Erdoğan'lı Türkiye ilk kez 25 yıllık plan yapıyor!
Tıpkı büyük devlet gibi...
Ama bu BARONLARIN alıştıkları bir şey değil...
Siz resmi ağızların açıkladığı rakamlara bakmayın! Merkez Bankası parayı koyacak yer bulamıyor!
Yani 30 BARON sonunun geldiğini gördü! Gezi, BAHANE!Size daha önce MEYDAN muharebesinin İstanbul'da olacağını söylemiştim! TAKSİM bu yüzden seçildi! Simge"meydan" olduğu için...
Savaşın kaderini TÜRK HALKI belirleyecek...
Ya önceden olduğu gibi sessiz kalacağız ya da "Kaderimizi biz yazarız!" diyerek ayağa kalkacağız...
Ya devleti Türkler yönetecek ya onlar! Ya büyüyeceğiz ya küçüleceğiz!
Karar bizim!
Gezi'ci oyun!

Bizde adettir! Herkesi konuştuğuna göre yargılar ve değerlendiririz!
Ama konuştuklarıyla, yaptıklarını yan yana getirmez ve sonuca asla bakmayız!
Oysa AKIL, insanları eylemlerine göre değerlendirmeyi emreder!
Günlük konuşmaların ya da o kişinin üzerine geçirdiğiideolojik gömleğin hiç önemi yoktur!
Amaç ve hedef önemlidir! Ülkenin istikametini ancak böyle anlarız!
Mesela Başbakan Erdoğan...Rahmetli Erbakan Hoca ile siyasette sivrilse de asla ve kat'a Türkiye'ye onun gibi bakmadı! Aynı çerçevede olmakla, aynı istikamete gitmek farklı şeylerdi! Tıpkı Deniz Baykal'la, Kılıçdaroğlu arasındaki fark gibi! Her ikisi de belli kalıplara sahip olsalar da Türkiye içinDIŞARIDA düşündükleri ROL bambaşkaydı!
Erdoğan bugüne kadar gelen tüm liderlerden farklıdır!Büyük Türkiye için gözünü budaktan esirgemeyen tek kişidir!
İnsanlar üzerlerine geçirdikleri FORMALARLA hareket ettiği için bunu ıskalıyor!
Gezi Parkı'nı dolduran, sokaklarda yürüyen, korna çalan, tencereyi elinden bırakmayan masum tepkilerini gösteren insanlar sadece İDEOLOJİK algıyla hareket eder! Protesto ettikleri insanın, peşinden gittikleri isimlerden çok ama çok daha büyük bir ülke hayal ettiğini ve gereğini yaptığını göremez! 
İşte bizim içine düştüğümüz acı çelişki de bu!Bir insanı sağcı, solcu, ülkücü, muhafazakar olarak değerlendirmek KISIR bir bakış açısıdır! Yapılması gereken o ismin ülke için nasıl senaryo çizdiği ve uyguladığıdır!
İsim vermek doğru değil! Ama bugüne kadar görev yapan birçok BAŞBAKAN, BARONLARIN ekmeğine yağ süren politikalar izledi! IMF'nin elinde rehin kalmak, teröre teslim olmak, krizlere davetiye çıkarmak, ülkenin prestijini yerlere düşürmek, "küçük ülke" imajını kabul etmek gibi onlarca büyük hata yapıldı...
Oysa yaşadığımız yer bir yanıyla ORTADOĞU'ydu!
Ama okullarımız da, hocalarımız da, kitaplarımız da bu konuda çok fazla bir şey söylemiyordu!
Dünyanın cirit attığı Osmanlı'nın arka bahçesine bir tek TÜRKLER giremiyordu!
Oysa Ortadoğu ne starlar çıkarıyordu!
El Kaide gibi, Bin Ladin gibi...Enerji burada olduğu için figürler hep ARAP'tı! İnanın petrol ve gaz Avustralya'da olsa ün sahibi teröristlerABORJİN olurdu! Buna şüphe yok!
Dünya petrollerinin yüzde 70'i bölgemizde.
Bor, Toryum, Volfram, Krom, Uranyum ve Molibden gibi madenlerin anavatanı da Ortadoğu...
Bir yerde KAOS varsa, orada büyük şirketlerin hesabı vardır.
Bunlar TESADÜFE inanmaz...
Her ne kadar GEZİ PARKI için masum bir şekilde tepkilerini gösterenler varsa da, arkalarında kesinlikle dev şirketler vardı!
Bakın yıllar önce bir dostum "Kermit Roosevelt, 6 milyon dolarla İran'a gitti.
Petrolü MİLLİLEŞTİREN Musadıkk'ı şeytanın bile aklına gelmeyecek bir planla devirdi. Şah geldi, işler düzeldi..." demişti!
Gezi Parkı eylemlerinde 3 BÜYÜK TÜRK BANKASININ dağıttığı para, inanın çok daha küçük! 
Seri numaralarından çıkan sonuç bu! Yani adamlar bizi çökertmek isterken bize biçtikleri fiyat, götürmeyi düşündükleri paranın yanında devede kulak bile değil!
Maske takıp, taş ve molotof atmanın bedeli ÇAY PARASIYDI yani!
İnsanın canını acıtan da buydu!
Bosna-Hersek, Makedonya, Kosova, Hırvatistan, Malezya, Fas, Tunus, Libya, Filistin, Somali, Almanya, İtalya, İspanya, Fransa, Hollanda, Brezilya, Şili, ABD, Bulgaristan, Yemen, Slovenya, Özbekistan, Türkmenistan, Ukrayna, Gürcistan, Avustralya gibi ülkelerde ERDOĞAN'a destek mitingleri başladı.
Bu bile Türkiye'nin eski Türkiye olmadığının açık göstergesi değil mi!
Peki neden bir yandan saldırılar, bir yandan da destek mitingleri oluyor? İşte ellerine TÜRK BAYRAKLARINI alıp Erdoğan'a karşı yürüyen ya da destek veren kalabalıkların düşünmesi gereken bu!
Savaş ve kaos varsa kazanan da vardır!
Şimdiye kadar gülen hep The Trilateral Commission, Bilderberg ve Council on Foreign Relations üyeleri dev şirketler oldu!
Merkezi Londra'da olsa da bu gruplar Amerika içinde de çok önemli güce sahipti!
Savaş da barış da bunların emriyle oluyordu! Dev şirketler arasındaki PARA trafiği aralıksız LONDRA'ya akınca Obama'yı iktidara getiren güç alarm verdi!
Verdi vermesine ama tek başına yapacağı bir şey yoktu! Dengenin kurulması için Rusya ve Türkiye'nin topa girmesi şarttı! 
Çünkü maç Ortadoğu'da final ise İstanbul'daydı! Ulusal Amerika, ilk adımda PETROL fiyatını yukarı çekerek hem Rusya'nın sattığı petrolden para kazanmasını, hem de petro-dolarların artmasını sağladı! İlk raunt buydu!
Araplar'ın parası daha çok BARONLARIN finans kurumlarındaydı!
İkiz Kuleler'e saldırıdan sonra iş değişti!
Özellikle 2009-2012 arası 500 milyar dolar ARAP PARASI Amerika'yı terk etti!
Baronların nereye gideceğini düşündüğü bu paralar, ANKARA'ya akmaya başladı!
Gelen para bizim daha önce gördüğümüz bir şey değildi! 
Adeta yağıyordu! Bunun sebebi yeni Türkiye'nin oyuna girmek için öne sürdüğü şarttı!
BÜYÜRSEM VARIM!Büyük devlet olmak için güçlü lider, güçlü ordu ve güçlü Merkez Bankası şarttı!
Ordu zaten daha önceki günlerde askeri üniformalı 100 SURİYELİ PROVAKATÖRÜ sınırda ortadan kaldırarak gücünü yine ispat etmişti!
Erdem Başçı ise dünyanın tanıdığı BAŞKANDI!Bunlar iyi güzeldi ama 39 ülkede kendisine destek çıkacak insanları bir araya getirecek bir lider olmazsa bir ayak eksik demekti! İşte o bir ayak eksik kalsın, Türkiye büyümesin diye birileri GEZİ'nin arkasına saklanıp geldi! Baştan beri yazdığım gibi hedef ne AK Parti, ne de aldığı 'oy'du! 
Tek dertleri, gözünü budaktan esirgemeyen Erdoğan'ı götürmekti!Belli kaygılarla yürüyen insanların bu oyunu görmesi hiç kolay değildi! 2015'te Türkiye'ye gelecek ARAP PARASININ 1 TRİLYON DOLAR olduğunu nereden bilecekti vatandaş! Öyle bir basın yoktu ki bunları yazsın! ÇünküMEDYA bunların en güçlü olduğu alandı!
Gerçekleri örtmenin en akıllıca yolu medyayı elde tutmaktı! Özel Paşa bizzat ŞEMDİNLİ'yi ele geçirmek ve bayrak dikmek için gelen 900 PKK'lıyı bertaraf etmeseydi, İstanbul'da da Türkler ayaklanacaktı! Kürt ve Türk baharı yaşanacak, hedefe de Erdoğan konulacaktı!
Oyun buydu! Erdoğan gidecek, Türkiye küçülecekti! Orduya ve MİT'e hesap sorulacak, birçok can yanacaktı! Hedefi "büyük" olan herkes tasfiye edilecekti!
Karşı çıkmak, protesto etmek anayasal hak! Kimsenin buna bir itirazı olamaz!
Ama insanın neye karşı geldiğini bilmesi de gerekmez mi! 
"Erdoğan'ın çalışma ofisine girin emri veren kim?" diye düşünülmez mi?
O zekice pankartları hazırlayan gençlerin bunu göreceğinden şüphem yok!
Akıl oyunu bozar! Bu da gençlerimizde fazlasıyla var!
NOT 1: Yukarıda saydığım örgütlere kimin üye olduğuna bakın GEZİ'nin arkasındaki baronları anlayın! 

NOT 2: Baronların asıl hedefi, Merkez Bankası'nda miktarını bilmediğimiz para!..


Diktatör

Gezi Parkı eylemleri nedeniyle üzülerek görüyorum ki çoğunluk muhakeme yeteneğini kaybetmiş halde. Kalıpların dışına çıkıp düşünmek isteyen çok az insan var. Herkes mikrofonların önünde edilmiş iki cümlenin peşine takılmış gidiyor. Kimse sorgulamak istemiyor. Kamplara bağlılık artmış durumda.
Tartışma öfkeye, dostluk kine, ideoloji düşmanlığa dönüşmek üzere...20 gündür biber gazları, coplar, taşlar, sopalar, tekmeler, TOMA'lar, maskeler, çadırlar, tweet'ler, SMS'ler, pankartlar, dövizler, sloganlar konuşuyor amaAKLIN sahne aldığı yer çok az...
Neden böyleyiz bilemiyorum... 
Tartışıp ortayol bulmayı, birbirimizi anlamayı, empati yapmayı beceremiyoruz. Birbirimizi yok edemeyeceğimize göre geriye bir tek AKIL kalıyor... 
Kaderimizi birlikte yazmak kalıyor...
Ama buna da itirazı olan çok! 
"Türkiye'yi Türkler yönetsin" diyorum, bir çuval mesaj!
Bu sınırlar içinde yaşayan birinin buna bile itirazı olacağı hiç aklıma gelmezdi!
Sınırlar bile bizi birbirimize bağlamıyorsa, durum hiç de iç açıcı değil demektir!
Özellikle bazıları durumu anlamak yerine ortalığı ateşe verme amacında! Dertleri memleket falan değil... 
Varsa yoksa ERDOĞAN gitsin!
Neden?
Bilmiyor..
.
Peki Erdoğan gitsin de kim gelsin?
Cevap yok!
Koskoca Türkiye'nin düşürülmek istendiği durum bu! Kaos, terör, çatışma ve demokrasi dışı müdahale... 
Sandıkta gitmeyen Erdoğan belki böyle gider!
Anlamasalar da yazacağım...
Bakın bir süre önce IMF eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın, NewYork'ta kaldığı bir otelde temizlikçi kadına tecavüze kalkıştığı gerekçesiyle başı derde girdi. Gözaltına alındı.
Kendini anlatmakta pek başarılı olamadı. Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy'nin en büyük rakibi olmasına rağmen hakkında her gün bir TACİZ haberi ajanslara düştü! Adam resmen yürüyen bir SAPIK haline gelmişti! 
Gittiği yerde KADIN varsa taciz kaçınılmazdı artık! Çünkü ALGI böyleydi! Tecavüz girişimi olayı tırmanınca mahkeme safhası başladı.
Kamera kayıtlarından yola çıkılarak KAHN'ın koridorda "iki erkeği üstüste koyup dövecek kadar güçlü" bir siyahi kadını sürükleyip odaya attığı iddia ediliyordu!
Ve bütün dünya da bu olayı medyada yansıtıldığı şekliyle kabul etti!
Kimsenin aklına "Yahu adam 3 bin 500 dolarlık odada kalıyor! İstese kadın mı yok?" sorusunu sormak gelmedi!
Ezber devreye girince akıl uçup giderdi!
İLETİŞİM böyle birşeydi!
Oysa Kahn, BARONLARIN tıpkı Kemal Derviş gibi büyütüp yetiştirdiği bir isimdi!
Görevi hedef ülkeleri çökertmekti! O ya da işaret ettiği biri ilgili ülkeye operasyon yapmak için para alıyordu! Türkiye bu operasyonların CENNETİ olduğu için buralara çok yetenekli isimlerin gelmesine gerek yoktu! Zaten burada DARBELERİN sponsorluğunu yapmış PATRONLAR hazır bekliyordu! Kahn ve Derviş gitmesi gerektiği için gitti!
Çünkü artık Rothschildler'in taşıdığı BAYRAK özellikle Amerika ve Türkiye'de yere düşüyordu! Rusya'da dahaPUTİN göreve gelir gelmez yerle bir olmuştu!
Obama-Erdoğan-Putin, Londra'ya çökmüş bu aileden ve kollarından kurtulma savaşı veriyordu. İTTİFAK bunun içindi! Rusya temizlense de Amerika ve Türkiye hala tehdit altındaydı. İngiliz ve Hollanda KRALİYET aileleriyle birlikte birçok SOYLU ismin parasını yöneten bu GÜÇ özellikle savaşı İSTANBUL'a taşımak istedi!
Çünkü burada karşılarında bir tek ERDOĞAN vardı. Laiklik karşıtı bir DİKTATÖR olarak gösterilmesi bu yüzdendi!
Erdoğan "Diktatör" algısı yaratılarak götürülürse Obama ve Putin ORTADOĞU'da birşey yapamazdı! Bütün plan buydu! Bu nedenle KÜRESEL REKLAM ŞİRKETLERİ ve İstanbul'daki uzantıları topa girdi! Bazı ajanslar gece mesaisi yaptı! Amaç AK Parti'yi değil Erdoğan'ı götürmekti! Çünkü daha önce defalarca yazdığım gibi ErdoğanPARANIN EFENDİLERİ için tehlikeliydi!
Onları dinlemiyor, dümen suyuna girmiyordu!
Baronların sahne önündeki adamı SOROS daha önce "ÇİÇEK" ismi taşıyan birçok DEVRİM provasıyla ortaya çıkmıştı!
İstanbul'da da TWEET darbesiyle yüzde 50'yi sileceklerdi!
Oyun buydu! Ama tutmadı!
İngilizler'in ve Rothschild ailesinin YAŞAMAK için bırakmak istemediği Ortadoğu'dan çıkmanın zamanı gelmişti!
250 yıllık EFSANE çökecekti! Kolay iş değildi! Bunu da ne Obama ne Putin yapabilirdi! Sadece Ankara ve Erdoğan'ın katkısıyla yeni dünya kurulabilirdi! Bu nedenle zeka dolu pankartları hazırlayan arkadaşlar ERDOĞANdışında kimseyi HEDEFE koymuyordu! Koyamazlardı!
Çünkü Londra'nın içerideki baronlar üzerinden dağıttığı rol böyleydi! Masum bir şekilde yürüyen insanlar da bu oyunu görmüyordu! Bu nedenle Erdoğan'dan sonraki senaryo saklanıyordu!
Londra'nın yaşayabilmesi için KÖRFEZ'den ve diğer ARAP ülkelerinden paranın oraya akması lazımdı! Biz laiklikle, içkiyle uğraşırken adamlar buna kafa yoruyordu! Biz ezberletilen davranışlarla tepkimizi koyarken gerçeği ıskalıyorduk...
En büyük korkuları İSTANBUL'un FİNANS MERKEZİ olmasıydı. Bu gerçekleşirse para Londra'ya değil de Fatih'in fethettiği şehre yağacaktı!
Eğer Ankara'nın Cumhuriyet'le bir sorunu olsa finans merkezini "ATAşehir'e" taşır mıydı! Her zamankinden daha fazla AKLA ihtiyacımız var!
Erdoğan giderse 50 yıl geriye gideceğiz.
Bunu size söylememezler ama kısa sürede bölüneceğiz!
Son 10 yıldır TÜRKLER'in başkaldırışı onlar için unutulacak bir mağlubiyet değil...
Bu nedenle fırsat buldukları an TÜRK olan ne varsa kazınacak! Milli duruş sergileyen herkes fatura ödeyecek!
Bunu istediğinizden emin misiniz?
Karlofça'dan beri ilk kez TÜRKLER sahnede! 
"Bu kimi rahatsız eder?" diye bir düşünün! Bosna'dan Kırgızistan'a kadar olan hatta TÜRK BAYRAĞININdalgalanması kime huzursuzluk verir?
Kaybedersek dünya eskisi gibi olacak!
Aynı aileler tarafından yönetilecek!
Ama kazanırsak, tarih TÜRKLER'i tekrar altın harflerle yazacak!
NOT 1: Sayın Bahçeli, Gezi Parkı eylemleri nedeniyle ülkücü gençleri sokağa bırakmasa da CUMHURBAŞKANLIĞI seçimlerinde Erdoğan'ın karşısındaki isme destek verecek! 

NOT 2: Erdoğan, eylemlerin arkasındaki isimleri üstü kapalı açıkladı! İkinci raund yakında. Bu zaferi kazanmadan Türk'e rahat yok! Bunu sakın unutmayın!
Kraliçenin adamları!

İşim gazetecilik olduğu için her kesimden insanla oturup kalkıyorum. Üç aşağı beş yukarı kimin ne söyleyeceğini bildiğim için de görüşmelerim çok keyifli geçiyor... Masum bir soru bile karşımdakinin saatlerce konuşmasına neden olabiliyor. Temaslarımda küçük küçük bahanelerin arkasında saklanmaya çalışılan GİZLİ BUZDAĞINI görüyorum... Özellikle BOĞAZkıyısında yaptığım görüşmelerde edindiğim izlenim o mahallenin panik içinde olduğu yönünde...
Ama pes etmeyecekler...
Son ana kadar savaşacaklar...
İçlerindeki KİBİR bu mücadeleyi kaybedeceklerini görmelerini engelliyor! Ne Kazlıçeşme'ye gelen milyonları, ne terör istemeyen sessiz yığınları dikkate alıyorlar! "Dağdaki çobanın oyuyla benimki bir mi?"felsefesiyle hareket ediyorlar. Ama onlar böyle davrandıkça millet Ankara'nın arkasında kenetleniyor...
-Pijamayla başbakan karşılama -Herkesin içinde tehdit etme -Medya ile susturma -Yayın müdürleriyle sindirme -Manşetlerle indirme dönemi artık bitti!Kazlıçeşme'de gördüğüm bu!
Ama Boğaz'ın efendileri bunu görüp geri adım atar mı?
Asla! Çünkü bağlı oldukları Londra onlara bu imkanı vermez! Çünkü kendilerini var eden güç onların saf değiştirmesine, en azından sessiz kalmasına izin vermez, veremez!
Zaten Londra'nın Türkiye'de olan bitenlere kayıtsız kalmayacağı dün bir kez daha ortaya çıktı!
İngiliz gizli servisi, yani doğrudan KRALİÇE Elizabehth'e bağlı olan teşkilat, 2009'daki G-
20 Zirvesi'ne katılan Bakan Mehmet Şimşek ile Ali Babacan'ı dinlemiş! İddia, bir İngiliz gazetesine ait! Hatta İngilizler dinlemekle kalmayıp bakanların e-maillerini bile takibe almışlar!
Yerli ve yabancı basın bu DİNLEME skandalıyla çalkalanırken benim aklıma şu soru geldi: 2009'da olan bir şey neden tam 4 yıl sonra, Gezi olayları gündemdeyken duyuruldu!
İngiliz gazetesine bu haberi servis eden akıl ne düşündü?
-Hedef neydi?
-Mesaj kimeydi?
-Plan nasıldı?
Uzun hikaye ama anlatmaya çalışayım...
Basın BARONLAR tarafından yönetildiği için, gizli sahipleri kendileri olduğu için, necip TÜRK BASINI asla ve kat'aİNGİLTERE ve Kraliçe hakkında olumsuz haber yapmaz!
Aynı şey Londra tarafından kurulan İSRAİL için de geçerlidir! Bizim bilmediğimiz GİZLİ ANLAŞMA bunu engeller! Zaten bu iki merkeze ne kadar yakınsan o kadar çabuk yükselirsin! Kendine, ülkene yabancı olmanın hiçbir önemi yoktur! Önemli olan Kraliçe'nin çıkarlarıdır! Ve bu çıkarların gözümüzü boyayan sihirlerle korunması temel hedeftir!
Türk basanın TEMEL HEDEFİ budur! Siz bakmayın Mustafa Kemal'in peşinde gittiklerine, Cumhuriyet'e sahip çıktıkları görüntüsü vermelerine, laikliğe sarılmalarına!
Hepsinin arkasında İngiliz Kraliyet ailesinin Türkiye'yi kontrol etme ve kaybetmeme hesabı vardır! Bu hesabaAMERİKALI olup Londra'ya çalışan çok insan da dahildir! Tıpkı SOROS gibi!
Bizim temel yanılgımız, Amerikan patentiyle gelenlerin birçoğunun İNGİLİZ olduğunu görememektir! Mesela NATO'yu kuran akıl da İNGİLİZ'dir! Ünlü İngiliz Lordu ISMAY "Rusya'yı dışarıda, Almanya'yı alaşağı edilmiş halde, Amerika'yı da içeride tutmak için NATO kuruldu!" demiştir!
Yani Amerika'ya atfettiğimiz birçok oluşumun arkasında görünmeseler de İngilizler vardır! Çünkü akıl ve büyük devlet tecrübesi onlardadır! Zaten bunun karşılığı sadece OSMANLI'da vardı! Bu nedenle yok etmediler mi? Üç kıtada hüküm süren Osmanlı'yı ateşe vermediler mi?
Milyonlarca insan anlamasa da, görmezden gelse de ANKARA'nın yapmaya çalıştığı Osmanlı'yı yıkan İngilizler'den rövanşı almaktır! Yani ortada 200 yıllık bir hesap durmakta! Bunu alırsak Büyük Türkiye geri gelecek, alamazsak faturayı çok acı ödetecekler!
Büyük Türkiye'nin hayalini kuran ve bunun için çırpınan Erdoğan bu nedenle tek hedefleri! AK Parti içinde Erdoğan'la aynı noktaya kilitlenen kaç isim var bilmiyorum!
Ama tek başına Erdoğan'ın herkesin uykusunu kaçırdığı bir gerçek! Saf Anadolu bunu anladığı için onun yanında, İstanbul sermayesinin yönettiği bazı gruplar ise sokakta! Aradaki fark bu!
Bunu anlamayan, kullanıldığıyla kalacak!
Neyse konuyu dağıtmayalım...
İngiliz basını Kraliçe'den aldığı emirle iki TÜRK BAKANIN dinlendiğini ve maillerinin izlendiğini duyurdu!
Burada asıl mesaj Erdoğan'aydı!
Oslo'ya gönderdiği temsilcisini dinleyen, kayıt eden ve bunu sızdıran güç en son ofisine BÖCEK koyarak "Dinledik" mesajı vermek istemişti! Amaçları sandıkta götüremedikleri Erdoğan'ı şantajla indirmek veya korkutmaktı!
Bunun içinde Ankara ve İstanbul'da onlarca PARALI istihbaratçıyı sahaya sürdüler!
Bu ekiplerin bulduğu pek bir şey yoktu!
Ama "VAR" göstermek gibi zorunlulukları vardı!
İşte bu nedenle İKİ BAKAN üzerine oyun kuruldu! Hem dışarıda hem içeride sizi dinliyoruz uyarısı yapıldı!
Akıllılardı ya!
Ankara'yı bu yöntemle dizginleyeceklerini sandılar!
Ava giden avlanırdı!
Çünkü İSTANBUL'daki has adamları ve görev verdikleri diğer isimler Ankara'nın takibi altındaydı! Onlar olmayan bir dinlemenin mutluluğunu yaşarken Ankara hatırı sayılır bir ARŞİVLE cevap vermeye hazırdı!
Eğer dediğim gibi Londra "kayıt var!" diye yaygara yaparsa gerçek kayıtlar ortaya çıkar! O zamanda içerideki adamlarının ne kadar TÜRK olduğu anlaşılır!
Bakın Londra Amerika'yı bir şekilde idare ediyor! İçeride çok güçlü şirketleri ve adamları var! Ama asıl korkuları OSMANLI'nın canlanıp TÜRKLER'in geri gelmesi!
Atlantik'in öteki ucundaki Amerika onlar için gerçek ve büyük tehdit değil! Ama Ankara, inmeyi düşündüğü ORTADOĞU ile onların kabusu!
Araplar'ın parasının ve enerjisinin Türkiye'ye gelmesi Kraliçe'nin hiç çıkarmadığı eldivenleri atması anlamına gelir!
Bu onların ve içerideki adamlarının sonu demek! Kraliçe'nin arkasındaki ROTHSCHILDLER de bunu çok iyi biliyor!
Gizlendikleri perdenin arkasından PARANIN gücüyle operasyon yapıyorlar!
Ve sokaklarda protesto edilen Erdoğan da koca bir İMPARATORLUĞA meydan okuyor! Az şey mi bu!
Bu nedenle oyunu görün ve Ankara'nın çevresinde safları sıklaştırın!
Silahlar patlamasa da DÜNYA savaşı yapıldığı bir gerçek!
Tarafınızı belli etmek için evlerinize TÜRK BAYRAĞI asın!
Bu yeter de artar bile!

Askerden anlamlı mesaj

Bizim Emre, birkaç gün önce inanılmaz ilişkilerin kavşağında bulunan dostumuza "mesaj bırakalım mı?"diye sordu...
Türkiye'de yaprak kımıldasa o bilirdi!
Haliyle Gezi Parkı'nın arkasındaki gücü de ona sormak en doğru yoldu! Zaten Suriye sınırında askeri üniformalı 100 Suriyeli'nin Türkiye'yi karıştırmak üzereyken imha edildiğini o söylemişti!
Tadı damağımızda kalmıştı! O günden beri olaylar durmamış, DÜNYA Gezi ile yatmış Gezi ile kalkmıştı!
Soruları Emre ile birlikte hazırlayıp gönderdik. Ömrümde gördüğüm en ilginç e-mail ADRESİYDİ! Cevap veremeyeceğini düşündüğüm soruları da yazdım...
Ama sonuç beni bile şaşırttı! Çok çarpıcı cevaplar vardı...
İŞTE başka yerde bulamayacağınız sorular ve cevaplar...
Türkiye'de kim, neden rahatsız?Dünyada kazanılan her 100 doların 85 doları, Yahudiler'in bankalarından, hesaplarından geçer! Bu Türkiye için de böyleydi. 2003 yılında Türkiye'de kazanılan her 100 doların 80'i Yahudiler'in cebine girerdi. Ancak tek parti iktidarı döneminde bu değişti. Şu anda kazanılan her 100 doların 35 doları Yahudiler'in cebine giriyor. Bu hiçbir dünya ülkesinde olmayan bir durum. Türkiye bu yüzden hedefte!
Gerisi hikaye! 
Kim bu insanlar?Yahudiler sadece İsrail vatandaşı değil. Amerikalı, Rus, İngiliz, İtalyan veya Fransız Yahudi işadamlarından söz ediyorum. 
Kayıplar yüzünden mi Türkiye ile uğraşıyorlar?Türkiye'de kaybettikleri onların karizmasını çizdi!
Bunu daha önce yaşamadılar. Bu nedenle ülkede huzur ve güvenin kalmaması için çalışıyorlar...
Türkiye'nin büyümesini engellemek istiyorlar.
Ellerinden geleni yapacaklar bundan emin ol! 
Ne yapacaklar ki?Dünyanın ilk 1000 şirketinin 900'ü Yahudiler'in.
Dünyadaki her 50 ve üzeri katlı gökdelenlerin yüzde 90'ı Yahudiler'in.
Güçlerini küçümseme ama abartma da! Biz de çok sağlam duruyoruz. Zaten canlarını sıkan bu! 
Osmanlı Yahudiler'e kucak açmıştı ama...Bizi seven tek Yahudi Sami Ofer'di.
O da öldürüldü. Türkiye'ye geldiğinde adama yapmadıklarını bırakmadılar! 
Gezi'ye gelelim..Türkiye'de yaşanan olayların arkasında bu güç var! Türkiye'de çok ama çok önemli isim olup bunlardan MAAŞalanlar var! Bunları şimdi açıklamak istemiyorum. Ama bilmediğimizi sanmasınlar... 
Her şeyin yeri ve zamanı var... 
Söz veriyorum açıklanacağı zaman siz yayınlayacaksınız!
Türkiye'deki baronlar bunları biliyor mu?Gezi Parkı eylemlerine destek veren işadamlarının yurt dışında bulunan toplam serveti 100 milyar dolar...
Türkiye'de bulunan hesaplarından çok daha fazla. 3 yıl önce Türkiye'den kazanılan paraların Türkiye'de tutulması gerektiğini Erdoğan bu işadamlarına söyledi. Birçoğu söz verdi ama sadece biri yurt dışı hesaplarını kapadı ve tüm parasını Türkiye'ye getirdi. 
Bir önceki konuşmamızda Merkez Bankası'na vurgu yapmıştınız! Değişen bir şey var mı?O işadamları, Merkez Bankası'nda halka açıklanmayan gelişmeleri öğrenmek için 20 milyon dolar para ayırdı. Bu para Türkiye'ye gelen ve gelecek paraların kimler tarafından gönderildiğini öğrenmek için KÖSTEBEKLERE verildi. Birkaç bilgi öğrendiler elbet.
Ancak bu hiçbirini tatmin etmedi. 
Parayla yatıp parayla kalkıyorlar yani! Şu an Türkiye'nin yurt dışından 70 milyar dolar alacağı var! 10 yıl önce 500 bin dolar arıyorduk! Bu kadar parayı yurt dışında değerlendirmek için IMF'ye karşı güçlü olman şart! Son 5 yıldır bütün köprüleri attık! Dışarıya borç veren bir ülke inşa ettik! Bunu da merkez medya yazmaz! Çünkü işlerine gelmez! 
* Barzani-Maliki buluşması için ne dersiniz!Maliki ve Barzani'nin biraraya gelmesi Londra'nın isteği çerçevesinde gerçekleşti. Ancak Barzani, Türkiye'yi bir daha karşısına almaz. Özellikle terör sorunun bittiği bir Türkiye'yi asla. O nedenle Maliki ile yapılan hiçbir anlaşma yok. Kuzey Irak'ta çalışma yapmak isteyen İngiliz petrol şirketlerine kolaylık istedi. Karşılığında da tutuklanan birçok Barzani yanlısını bıraktı. 
Türkiye için sorun yok o zaman!Barzani, Maliki görüşmesinden çok İran'ın yeni Cumhurbaşkanı bizim için sıkıntı olabilir. 
Çünkü İngiltere'de okudu ve Kraliçe ile 2 kez görüştü. Hem de öğrencilik yıllarında. İngiltere, İran konusunda artık çok güçlü. Bölgede alınacak kararları da İran üzerinden götürecek gibi. Tabii o kadar kolay olmayacak! 
CNN International'ın yayınları için fikriniz?CNN ya da bir başka yayın kuruluşu fark etmez! Kimse tarafsız değildir!
Tarafsızlık süsü büyük bir yalandır!
Herkes tarafken tarafsız yayın yapmanın mantığı ve felsefesi yoktur! 
CNN 10 saat Taksim'den canlı yayın yaparak kendini ele verdi! Fol yok yumurta yokken 10 saat neden?
Abarttılar ama tutmadı! Onlar da görevliydi! 
Üçüncü Köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi bazı kesimleri rahatsız mı etti?Haklılar! Ama yakında açıklanacak olan UÇAK GEMİSİNE de belki Pir Sultan Abdal ismi verilir! Bekleyin! 
Olaylar devam eder mi, yatışır mı?Bilmek zor ama devam edecek gibi görünüyor.... 
Dışarısı hiç boş durmuyor! 
Peki alınması gereken mesaj neydi sizce?Bu olaylarda sembolik olsa da 500 asker sokağa indi! Bu ORDUNUN hükümetle polisle birlikte olduğunu göstermek için yapıldı! 500 jandarmaya polisin ihtiyacı yoktu! Ancak OYUNU kuran BARONLARA birlik mesajı verildi! 
Taraflar net olarak ortaya konuldu! Artık bundan sonrası onların bileceği bir iş.. Mücadele sürecek! Böyle gelmeye devam ederlerse kayıpları artacak! Bu da benim mesajım...

Aynı kirli senaryo

Gezi Parkı ile başlayan olayların bence en güzel tarafı, Türkiye karşıtları ile memleketin yanında duranların net olarak ortaya çıkması oldu. 
Masum talepler ve duygularla yürüyen gençleri bir kenara bıraktığımda, gördüğüm fotoğraf ürkütücüydü!Bir yanda milyonları peşine taktığı halde koltuğunda rahat oturtulmayan Erdoğan, diğer yanda da önce Erdoğan'ı sonra da MERKEZ BANKASI'ndaki paraları götürmek için ellerini ovuşturan BARONLAR!Meydanları dolduran gençler bilmese de şu an Merkez Bankası'nda BARONLARI heyecanlandıracak kadarPARA var! 
Hem de 28 Şubat'ta yaptıkları operasyonla kaldırdıklarından kat kat fazla!Dün yazdım...
KÖSTEBEKLERE 20 milyon dolar rüşvet verip paranın miktarını öğrenmeye çalışıyorlar! Eğer umduklarından daha da fazlaysa saldırılar artacak!
Kafalarından geçen bu!
Bunu da açık seçik söylüyorlar!
Nasıl mı?
İngiliz medyasına baktığınız zaman BARONLARINkafasından geçeni okumak hiç de zor olmuyor!
Dünyada şu an ÇÖKERTİLECEK iki ülke var!
Biri malum Türkiye, diğeri de Brezilya! İkisi için de düğmeye bastılar!
Brezilya, LULA ile birlikte SOL akımdan gelen isimlerin yönetimi ele geçirmesine rağmen bir türlü huzura kavuşamıyor! Türkiye'nin 11 katı büyüklüğünde olan ülkenin sadece ormanlarıyla ünlü bölgesi AMAZON'dan 4.5 ANADOLU çıkıyor! Bereketli bir ülke! Petrol, gaz, altın, kauçuk ne ararsan fazlasıyla var! Halkı da FUTBOLLAuyuşturulmuş durumda! Yani operasyon için ortam müsait... 
"Dünya kupası için harcamalar arttı" gibi komik bir gerekçeyle HALK sokağa döküldü. Baronlar, adamları gurur duydukları "futbolla" vuruyorlar yani...
Brezilya'dan gelen fotoğraflara baktığınızda GEZİ ile birebir aynı! 
Bütün aktörler tanıdık!
REKLAM ajansları slogan üretiyor.
Dev şirketler para dağıtıyor.
Polisin müdahalesi çok sert bulunuyor.
Eylemler safha safha ilerliyor. (Bizde şimdilik DURAN ADAM modunda gidiyor!) 
Tweet savaşı yaşanıyor!Bütün bu benzerliklere rağmen Türkiye ile arada ciddi bir fark var!
Devlet Başkanı Dilma Rousseff ilk günden beri "Gençleri anlamak lazım. Bizim onları anladığımızı düşündüklerinde eylemleri bitirirler" dedi! Yani Erdoğan'ın yapmadığını yaptı!
Eylemler bitti mi peki?
HAYIR! Üstelik alev alev ülkeye yayıldı! Yani bizim Gezi'yi masum duygularla dolduran gençlerimizin göremediği oBARONLARIN derdi, üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti!
Peki TAKVİM'in ilk günden dikkat çektiği dev şirketler, yani Erdoğan'ın savaş açtığı içki, faiz ve ilaç lobileri bu işin neresindeydi!
Brezilya'dan devam edelim...J&B...
Johnnie Walker...
Smirnoff...
Baileys...
Guinnes ve 100'e yakın içki markasının sahibi olan şirketin ismi DIAGEO CO...Bir İngiliz devi...
Aynı zamanda Mey içkiyi satın alan şirket...Türkiye'de olduğu gibi Güney Amerika'da da içki piyasasının bir numaralı aktörü.
2011'de Diageo'nun sahibi olduğu Johnnie Walker'ın Brezilya pazarı için çektiği reklam filminin sloganı BİR DEV UYANIYOR anlamına gelen "O gigante acordou", 2013'teki reklam filminin sloganı ise "Esta na hora do proximo paso"Anlamı çok daha ilginç: 
Sıradaki adımın zamanı geldi...Bu adımın manası Brezilya'da anlaşılmadı ve kafa karıştırıcı bulundu!
Ancak DÜNYA KUPASI için harcanan paralar ileri sürülüp ortalık karışınca Twitter devreye girdi!
Taksim'den çıkan slogan nasıl #direngezi olduysa oradaki de BİR DEV UYANIYOR yani "O gigante acordou" oldu! İkinci aşamada da devreye girecek olan slogan şimdiden belli:
Sıradaki adımın zamanı geldi!Tabii bütün bunlar tesadüf olabilir!
Şirketi zan altında bırakmak da istemem! Ama bu kadar üst üste gelince insanın midesi bulanmıyor değil!
Burada SOLCULAR Erdoğan'ı yıkmak istiyor! Orada ise SOLCU lideri götürmek için sokaklar karışmış durumda!
Yani roller coğrafyaya göre farklılık gösteriyor! Değişmeyen tek şey BARONLARIN kazanma hırsı!
Zaten senaryoyu yazanlar, hassasiyetleri göze alıp burada devreye giriyor!Dönelim başa... İngiliz medyasına...
Sıradan bir İngiliz ve Türk'ün asla anlayamayacağı yayınlar yapıyorlar!
İleride yaşanacak olası bir karışıklıkta kendilerine yakın isimleri KORUMA altına alıyorlar!
Onlara göre Erdoğan gitti bile!
Kafalarında yeni dönemin CUMHURBAŞKANI ve BAŞBAKANI hazır!
Ama bilmedikleri bir şey var!
Eğer sokağı kaşımaya devam ederlerse ASKER son tahlilde ortaya çıkıp BÜYÜK TÜRKİYE'nin yanında olduğunu gösterecek! İnşallah buna gerek kalmaz ama DEVLETTEKİ birlik ve bütünlüğü görmek istiyorlarsa bu da olacak!
Şimdilik DURAN ADAM moduna geçseler iyi ederler!
Çünkü "Türkiye'yi Türkler yönetecek" fikri artık tüm devletin sahip çıktığı bir ilke! Eskisi gibi değil!
Sokaktan DARBE çıkmaz!
Şamar yedikleriyle kalırlar!
Johnnie Walker bile kar etmez!
Benden söylemesi!

NOT: Gezi'de eylem başlatan gençler her ne kadar haklı olduklarını düşünseler de en azından bu ayrıntılara bakmalılar! 
Büyük Türkiye onlarsız kurulmaz! 
En azından İngiliz modelinin dışına çıkıp TÜRK İŞİ eylem yapsalar çok daha iyi olmaz mı! 
Unutmayın Türkiye'yi Türkler yönetmediği sürece ne size ne bize hayat hakkı var!


Ne dediysek o!

Günlerdir GEZİ PARKI ve çıkan olaylarla yatıp kalkıyoruz. Taş, sopa, gözaltı, cop, biber gazı, molotof, maske,BARONLAR, yakılan araçlar, ateşe verilen çadırlar,TÜRKİYE fotoğrafı oldu!
Hem yerli hem yabancı basın bu algının yerleşmesi için çok çalıştı!Kaos, isyan, geleceği kararmış bir ülke imajı yaratılmak istendi!
Haliyle bunların yanında DİKTATÖR bir BAŞBAKAN!
Çünkü Erdoğan Londra'ya bağlı koalisyonun üstüne üstüne giden tek güç!
Bu nedenle dertleri büyük!
Türkiye'yi yolundan döndürmek için ellerinden geleni yaptılar!
Ancak onlar için kötü haber Kuzey Irak'tan geldi!
Geçtiğimiz hafta Barzani-
Maliki 
buluşmasını ayarlayan Londra bu acı haberle yıkıldı...
Bizim yazdıklarımız ortada!
Ne demiştik!
Türkiye, PKK sorununu çözüp hem Kürtler'i hem de bölgedeki Araplar'ı kucaklayacak! Bu, Cumhuriyet'in temeli atılırken rotasından saptırılan bir devletin ait olduğu alanları hatırlaması anlamına geliyordu!Tarihinden, dilinden, dininden uzaklaştırılmak istenen TÜRK'ün kendini yeniden keşfetmesi ve gereğini yapmasıdır!
Sınırlarımızı çizen Londra "Siz Türkiye Cumhuriyeti'siniz ve sınırlarınız içindeki herkes TÜRK'tür!" dedi! 
Biz de gereğini yapıp herkesi TÜRK saydık! Oysa Türklük bizim dar bir alana hapsolmamız anlamına geliyordu! Bu oyunu görmek 60 yılımızı aldı!
Bizi Avrupa'ya çeken İngilizler "Uzak durun" dediği Ortadoğu'da cirit atıyordu!
Ambargolu İran'a bütün bankalarıyla destek çıkıyordu! Biz Batı'ya giderken bizim bıraktığımız boşluğu onlar dolduruyordu! Çünkü petrol ve gaz düne kadar aynı dili konuştuğumuz, aynı dine inandığımız coğrafyadaydı!
Ama bize yedirmediler!
Bunu yıkmaya çalışan bir tek Özal vardı. Onu da ortadan kaldırdılar! Çünkü bizim bölgeye dönmemiz BÜYÜK TÜRKİYE'nin ilan edilmesi anlamına geliyordu! Daha önce defalarca söylediğim gibi Obama ve Putin buna mecburdu! Türkiye olmazsa bu iki ülke BARONLARLA olan savaşı kaybeder Amerika kısa zaman içinde çöker, Rusya karışır, Türkiye de bölünürdü!
Ortadoğu'daki enerji ve geçiş yollarını elinde tutan, büyük SİHRİN sahibi olacaktı! Obama ve Putin, Müslüman Ankara olmadan bunu yapamazdı!
Şimdi Türkiye zamanıydı! 
İşte Ankara bunu gördü ve tarihi aklını devreye soktu! Sadece geçmişini hatırlaması yetiyordu! Öyle de oldu!
Bizler GEZİ olaylarıyla uğraşırken Ankara Kuzey Irak'ta tam 6 petrol bölgesini ele geçirdi!
Maliki'ye rağmen masaya yumruk vurularak alındı! 
Bu operasyonu yeni kuracağı şirketle yapacak!
Karamehmet'in GENEL ENERJİSİ ile değil!
Çünkü ortağı ROTHSCHİLD olan bir yapının Türkiye'nin adımını attığı yerde işi olamaz! 
Olursa ezilir gider! Hedeflenen boru hatlarıyla Kuzey Irak'ın petrolü Türkiye üzerinden dünyaya açılacak!Bu Ankara'nın Barzani'yi ve Kürtler'i kucakladığının dünyaya ilanıdır!
Büyük Türkiye'nin GALASIDIR!Bütünleşme başladı!
Yeni Türkiye inanın Osmanlı'dan daha büyük ve kuvvetli olacak!
Belki adı ANADOLU Cumhuriyet'i olacak ama büyük olacak!
ALTIN HAMLE yapıldı! Ne Gezi ile ne sokaklardaki maskeli provokatörlerle bunu engelleyemezler!
Askerin PETROL BÖLGESİNİN alınmasından önce İstanbul'da boy göstermesi de bu yüzdendi!
Devlet Erdoğan'ın etrafında toplandı...
Zaten amaçları bunu parçalamaktı...
Hem haklı çıktığım için hem de ülkem büyüdüğü için çok mutlu ve gururluyum...Yaşasın BÜYÜK TÜRKİYE...

NOT 1: 
Dostlarımız sık sık "Ergün Bey söyledikleriniz ne zaman gerçekleşecek" diye soruyordu! 
Bu ilk adım... 
Bekleyin daha sırada neler var! Acaba Erdoğan ile Obama baş başa ne konuştu!

NOT 2: 
Biz bunları yazdığımızda "Türkiye bölünecek" diyenler şimdi nerede!

Bu yaz sıcak olacak

GEZİ eylemleri, sokak çatışmaları, sloganlar, tweetler, mesajlar, pankartlar, dövizler derken neredeyse bir ayı doldurduk! Büyük çoğunluk masum taleplerle dışarı çıkmış ve isteklerini dile getirmişti!
Ama birileri de bu kalabalığı Başbakanlık Ofisi'ne veDışişleri Bakanı'nın evine yönlendirmişti!
Eğer o gece Dolmabahçe'deki ofise girilse şu an Türkiye içinden çıkamayacağı bir krizle baş başaydı!
Aynı şekilde Davutoğlu'na ulaşmak isteyen kalabalık, tarifi imkansız yaralar açabilirdi!
Neyse ki Türkiye bunu atlattı!
Polis, asker ve MİT'in hızlı davranması, birlik görüntüsü vermesi, eylemleri durdurdu. Bu ittifak, aynı zamandaBARONLARA "Türkiye'yi yıkamazsınız" mesajıydı!
Ama bu mesajı almaya niyetleri yok... 
Londra ve içerideki uzantıları tıkandıkları yerde PARAYIdevreye sokup Ankara'nın hamlesini öğrenmek istiyorlar. Bunun için korkunç bir çalışma içindeler! Bazı gazeteciler zaten muhbir gibi çalışıyor.
GEZİ'deki performanslarından dolayı ödüllendirilen isimler şimdi yeni bir fonlamayla kendilerini ispatlama derdindeler! Patrona bağlılık böyle bir şey olsa gerek!
Neyse...
Onların çalışmaları sır değil...
Ama ben onların hayatlarını kolaylaştırmak istiyorum... Onlarla paylaşacağım bilgi, kesinlikle işlerine yarayacak! Para saçıp öğrenemeyecekleri birkaç satırı onlardan esirgeyecek değilim...
Önce geriye dönüp bizi çok ilgilendiren bir olayı hatırlayalım.
Gorbaçov getirdiği "açıklık" politikasıyla rejimin çivilerini yerinden oynattı ve YABANCI sermayenin saldırısına kapıları sonuna kadar açtı! Bunu fırsat bilen Rothschild ailesi önüne Kissenger'ı, onun da önüne Soros'u katarakAÇIK RUSYA VAKFI tabelasıyla ülkeyi talan etti! Özelleştirme bahanesiyle en değerli kaynaklar üç kuruşaLondra'dan tayin edilen zenginlere satıldı!
Mihail Khodorkovsky, Vladimir Gusinski, Platon Lebedev, Berezovsky, Evgeniy Çiçvarkin ve Bilalov Kardeşlergibi isimler öne çıktı! Bir anda servet sahibi oldular!
Aslında para kendilerinin değildi ama sahnede onlar vardı!
Amerika'daki "İkiz Kuleler" saldırısından önce iktidara gelen Putin, Amerika ile anlaşıp BARONLARA yani küresel sermayeye karşı, savaş kararı aldı!
Koltuğa oturan Putin ilk iş olarak ülke içinde dışarıdan yönetilen patronları topladı. 
"Sermaye etkisini iktidara dayatmaktan, bir sınıf gibi davranmaktan vazgeçin" dedi. 
Tabii başta ciddiye almadılar! Karşılarındaki gücün kendileriyle baş edemeyeceğini düşündüler! Ama Amerika ve Rusya'nın aldığı savaş kararından haberleri yoktu! Putin ansızın düğmeye bastı!
Önce devleti soyduğu belgelenen medya devi Gusinsky alaşağı edildi! Bütün malını mülkünü bırakıp kaçtı. Diğerleri tek tek ya içeri alındı, ya da her şeyi bırakıp Rusya'yı terk etti!
Putin bu operasyonla ülkesini milli ve bağımsız bir hale getirdi!
Bununla birlikte ulusal Amerika "İkiz Kuleleri" vurarak savaşı iyice körükledi! Bir kısım güçlü aileler Londra'ya kaçtı! 
Bazılarının da HESAPLARI! Bu savaşın kazanılması için Türkiye'nin, kesinlikle içerideki Londra bağlantılı sermayeyi dizginlemesi gerekiyordu! 2002'de iktidara gelen AK Parti döneminde yerli patronlar en az 5 kat servetlerini büyüttü! Ancak bir türlü ikna olmuyorlardı! 
Çünkü ülkenin sahibi onlardı! Kendilerini böyle görüyorlardı!
Londra'nın yenileceği hiç akıllarına gelmiyordu! Bu öz güvenle GEZİ olaylarını başlattılar! Amaç önlerini tıkayan ERDOĞAN'dan kurtulmaktı! Gençlerin temiz duygularını kullanıp sokağı karıştırdılar! Twitter devrimi yapacaklardı! Dolmabahçe'deki ofis gitseydi işlem tamamdı!
Ama olmadı! Yapamadılar!
Halk gerçeği gördü asker de pozisyonunu ortaya koydu! Defalarca REJİM tehlikede diye sokağa çıkan ordu şimdiOTELE sığınan göstericilere su sıktı!
Bu, GEZİ'ye perde arkasından destek atanlar için felaketi!
Çünkü Erdoğan'ın gittiği FAS'tan dönmemesi için düğmeye basanlar karşısında "devleti" buldu! Askeri, polisi ve MİT'i...
Ankara kısa sürede operasyonu çözdü... 
Eylemlerle bir taşla iki kuş vurulacaktı. Hem Erdoğan gidecek hem de içerideki para operasyonlarına kaldıkları yerden devam edeceklerdi! Hedef de içi para dolu MERKEZ BANKASI'ydı!
Yapamadılar! Şimdi Ankara hiç yapmak istemediği bir iş için düğmeye bastı!
Her defasında istekleri yerine getirilen patronların BARIŞ istemedikleri ortaya çıktı! Bunun üzerine 28 ŞUBATdosyası açıldı!
Çok önemli patronlar hakkında bilgi ve belgelerin yer aldığı DOSYALAR tamamlanmak üzere! 
Giden 280 milyar doların hesabı sorulacak!Ankara'da kim ne komisyon aldıysa, kim ne kadar götürmüşse hepsi açıklanacak! Sıra şimdi parayı seven sivillerde! Aslında olması gereken de buydu! Tek suçlu asker değildi ki!
Londra'ya güvenen BARONLAR Türkiye'den bir PUTİN çıkmayacağını düşündü! Haklılardı.
Çıkmadı; ama DEVLET tam kadro karşılarındaydı! Sonbahara kalmadan büyük sürprizler yaşayacağız...
Kim kalır kim gider bilinmez!
Bekleyelim bakalım...


Bu eylem bitmez!

Eğer olaylara, eylemlere, teröre, mücadelelere, örgütlere, partilere forma giymeden bakmayı öğrenebilirsek en azından KANDIRILMA ihtimalini yok ederiz!
Geçtiğimiz hafta A HABER'de söyledim. İlk kez birTürkiye Cumhuriyeti Başbakanı CNN International'dan Fox News'a, El Cezire'den BBC'ye, Independent'tan Guardian'a, Economist'ten Bild'e kadar pek çok SAYGINkuruluşun hedefi oluyordu.
NEDEN? İşte PÜF noktası burada!
Cevaba geçmeden önce bilmeliyiz ki bu saldırılar bitmeyecek! SÜRECEK! Çünkü Gezi Parkı eylemleriyle başlayan olayların arka planında CUMHURİYET'i teslim etmek istemeyen YABANCILAR var! Savaş uzun ve sancılı olacak! Ama hedef Başbakan Erdoğan!Cumhuriyet'i geri almak isteyen ve bunun için çırpınanların başında o geliyor. Bir tarafta düne kadar seçtikleri isimlerle Ankara'yı kontrol eden güç, diğer tarafta ise ülkeyi hızla kendi çizgisine çeken Erdoğan...
Yani kavga Türkiye'yi Türkler mi yoksa yabancılar mı yönetsin kavgası!
Başka bir şey değil!
Neyse...Ankara neredeyse 60 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekliyor. Bir türlü içeri alınmıyor! Ya kravat ya da gömlek beğenilmediği için devamlı geri çevriliyor! Ancak yarım asrı aşan süre içinde biri çıkıp da "Neden oralara gidip aşağılanıyoruz. Zaten bizi almaya niyetleri yok!"diyemedi!
Avrupa, cikletle her işini halledebildiği ülkeleri bile ÜYE yaparken neden Türkiye'ye sürekli KIRMIZI KARTgösteriyordu?
Birlik'i oluşturan baş aktörler arasında Ankara'yı isteyen tek üye İNGİLTERE'ydi!
Almanya ve Fransa gibi ülkeler şiddetle karşıydı!
Londra tarihi bağları ve içeriye yerleştirdiği güçlü aileler üzerinden kontrolü kaybetmeyeceği için "Ankara'sız olmaz!" diyordu! Türkler'i çok sevdikleri için değil tabii! Amerika'nın bir kanadı ile kurdukları ittifakla yıllardır Türkiye'yi gizli gizli yönetmeyi sürdürüyordu! Eğer Avrupa Birliği kapılarını Türkler'e açarsa Londra, bir hamlede Musul'a, Kerkük'e, ERBİL'e inmiş olacaktı!
Ufacık ADA'dan Ortadoğu'yu yönetmeye devam edeceklerdi! Hem gaz hem petrol hem de geçiş yolları onların kontrolünde olacaktı! 100 yıl önce sınırları çizen akıl yine düşeş atıp yoluna devam edecekti! Bunun için de tıpkı diğer üyeler gibi BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE hedefleniyordu! PKK'nın amacı da zaten bunu yerine getirmekti!
İngilizler bunu istese de diğer büyük aktörler ANKARA'ya ayağını koyan Londra'nın Erbil'e atlayacağını görüyordu! Bu açıklanmayan sebeple sürekli "Türkiye'nin burada işi yok!" diyordu! Bütün şirketler ve yabancı yatırımcıAVRUPALI olmasına rağmen Ankara, bir türlü Edirne'yi geçemiyordu!
Akıllarında küçük, fakir ve düşünemeyen bir Türkiye fotoğrafı vardı! Yerli olduğu sanılan BASIN da bunu gerçekleştirmek için vardı!
Okuyucunun bilinçaltına yapılan yayınlarda hep "Avrupalı iyi, Arap kötüydü!" İşte Erdoğan bu çarkı kırmak için yola çıktı! Bölünmesi düşünülen Türkiye'yi büyütmek için önlerine dikildi!
Hedefi Türkiye'yi birkaç aktör arasında OYUNCAK olmuş bir ülke durumundan çıkarmaktı! Bunun için de bir başka dengeye oturması şarttı! Londra'nın Amerika içindeki elinden rahatsız olan bir güç hem Obama'yı getirmiş hem de Rusya'da 2000'nin başında Putin'e büyük zafer kazandırmıştı! Amerika'da, BARONLARA karşı yeni OYUN kuran gücün Rusya'nın yanı sıra Ortadoğu'da büyük ve anlamlı bir "ortağa" ihtiyacı vardı! Bu da Türkiye'den başkası değildi!Değişim, bu dengeler kurulunca başladı. Türk devleti yerini belirledi.
Ama bu öyle kolay kolay "evet" denilecek bir şey değildi!
Hem içeride hem de dışarıda ciddi karşı çıkışlar vardı. Yüzünü Ortadoğu'ya dönen bir ANKARA, Londra'nın uykusunu kaçırmıştı.
Avrupa da rahatsızdı! Ankara, Kürt'ün kendisine "KÜRT" demesini sağlayıp ilk önemli adımını attı. Arkasından Müslüman coğrafya ile kurulacak sıcak ilişkiler geldi! Bunların hepsi Ortadoğu'yu yönetmek içindi! Çünkü bu durumda hem Kürtler hem de Araplar kazanacaktı! Yoksa İngiliz gelip 100 yıl daha sürecek olan huzursuzluğu yayacaktı! Ankara'nın geri dönüşü aslında herkes için en doğru yoldu!
Bunun için de RESMİ İDEOLOJİ esnetildi! Ancak bu kart içeride huzursuzluğu yaratmak için kullanıldı!
Avrupa içine almadığı ve kendisinden kopan Türkiye'yi sadece ve sadece içeriyi karıştırarak durdurabilirdi!
Laiklik, yaşam tarzına müdahale, içki yasası kullanabilecekleri enstrümanlardı! Bir de ALEVİ-
SÜNNİ çatışması vardı!
Enerjiden mahrum kaldıklarında BATACAKLARINI "bizim ekonomistler" bile biliyor!
Adamlar için ölüm kalım savaşı!
Bu nedenle GEZİ asla GEZİ değil!
Önlerindeki tek hedef Erdoğan'ın durdurulması ya da götürülmesi!
Avrupa'daki YEREL GAZETELER bile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı hedefe koydu! Komik ama gerçek!
Bütün bunlar yaşanırken hala parti formalarıyla bildik eleştiriler!
Bozuk saat bile günde iki kez doğru zamanı gösteriyor!Bir kez elinizi vicdanınıza koyup ülkeniz için iyi şeyler isteyin!
Papağan gibi davranmayı bırakıp AKLINIZA müracaat edin!
Eğer Kemal Kılıçdaroğlu Bey de Türkiye için böyle bir ufuk çizseydi ve peşinden gitseydi onun yanındaydık!
Formaları atın, "memleket meselesi" diye bakın!
Daha nasıl anlatayım bilemiyorum... 

NOT: Erdoğan karşısındaki bloğu gördüğü için mitinglere başladı. Mesaj açıktı: Ben Mübarek ya da Kaddafi değilim. Milyonlar arkamda.
Taksim'den DARBE çıkmaz.
Düşürebilirseniz buyurun!




Hiç yorum yok: