5 Temmuz 2013 Cuma

Paranın gücü-Savaş başladı-Gazze Gezi'si-Copy paste-Papa gezisi-Ege Gezi'si-Fiyasko-Darbe!-Ergün Diler


Paranın gücü

İki ağaç nedeniyle başlayan ya da başlatılan olaylar, Türkiye'yi ve dolayısıyla Erdoğan'ı hedefe koydu!
Başbakan, "Bu işlerin arkasında faiz lobisi var" dedi. Ama bizim dışarıdan yönetilen yerli basın, "Kim bu faiz lobisi açıklayın" cevabını verdi.
Bilmediklerinden değil!
Cinliklerinden!
Çünkü dünya üzerindeki ortaklıkları ve hisse paylarını takip edenler bilir ki, her kapı aynı salona açılır!
Bu salonda sadece ve sadece bir grubun dediği olur!"Her bankerin bir tarihi vardır:
Ancak biri tarih yazmıştır!" 
ya da "Para zamanımızın tanrısıdır ve bunlar da peygamberidir" gibi onlarca veciz söz, bu grup için söylenmiştir!
İşte şu an dünyanın birçok bölgesinde bu aileler ve arkalarındaki kral-kraliçeler ile ULUS DEVLETLERsavaşmaktadır!
Peki bu noktaya nasıl gelindi? 1853'teki KIRIM SAVAŞI'nda borç aldıktan sonra OSMANLI'yı batıran bu güç kimdi?

Hedefi neydi?
Anlatalım...
Aslında kökü Selanik'e kadar dayanan bir aileydi! Osmanlı'nın ticaret yollarında çok para kazandılar. Zamanla Avrupa'nın içlerine çekildiler. 1816 yılında Habsburg İmparatoru BARONLUK verdi. Bu soylular arasına atılan ilk adımdı!
Almanlar'ın hesabını okuyan Kraliçe Viktorya da gecikmeden bir başka aile üyesine BARONLUK tahsis etti!
İnanılmaz yükseliş böyle başladı!
Ama öncesinde büyük bir akıl ve sezgi vardı!
Döviz işiyle uğraşan Amschel Rothschild'in oğlu Mayer, Frankfurt'ta dünyaya geldi. Bu tarihin akışını değiştirecek bir olaydı!
Ailenin inancına göre dünyayı büyük olaylar değil, küçük ama gözden kaçan olaylar değiştirirdi!
O dönem Musevi olmak hedef olmak anlamına geliyordu!
FİNANS sistemini kuran MAYER, baskılardan kurtulmak için 5 oğlunu Avrupa'nın çeşitli yerlerine gönderdi! Artık krallar bile istedikleri zaman paralarına el koyamazdı!
Aralarında kurdukları AĞ ile hem paralarını hem güçlerini saklamayı başardılar.
Amschel Frankfurt, Salomon Viyana, Nathan Londra, Calmann Napoli, Jakob da Paris'e yerleşti! BulduklarıŞUBE prensibiyle hem çoğaldılar hem de korundular. Bu teknik kısa zamanda diğer önemli aileler arasında yayıldı. Bischoffsheim, Pereire, Seligman, Lazard gibi onlarca Musevi olan ve olmayan tüccar aile, bu ağa katıldı! Sistem çığ gibi büyüdü! Devletlerin üstüne çıktı! 5 kardeş ki, Rothschildler'in logosudur, birbirine sarılarak bu sistemi meydana getirdi! İlkeleri Concordia, Integritas, Industria yani uyum, dürüstlük ve girişimcilikti...
Almanya'da çok yaygın olan Rothschild, yani KIZIL KALKAN, soyismini almaları da gizlenmeye yönelikti! Çünkü akıl onlarda olduğu için para da onlardaydı! Bu nedenle tehdit büyüktü! Gizlenmenin bir yolu da herkesin kullandığı isimlerin arkasına sığınmaktı!
Öyle de oldu!
Daha sonra birinci ve ikinci derece yakın evliliklerle PARAYI korumayı bildiler! Artık savaşların sebebi de sonucu da bu ailelerdi!
Tek dertleri para ve güçtü! Krallar, kraliçeler ve soylular zenginliklerine zenginlik katmak istediklerinde bunların kapısını çalıyordu! Paranın gelmediği yerde, tehlikenin büyüdüğü ortamda SAVAŞ kaçınılmaz olarak kendini gösteriyordu! Haritalar bunların istediği şekilde değiştiriliyordu! Hem Amerika hem Avrupa'da yüzlerce şirketin ortağı ya da sahibiydiler! Devletlerin finansörüydüler!
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tamamen İngilizler'le birlikte yürüdüler!
Madenden enerjiye, altından medyaya, turizmden iletişime kadar her şeyde bu aileler vardı! İrlanda üzerinden Londra'ya bağlıydılar! Birlik görüntüsü vermeden operasyon yaparlardı!
Merkez bankalarının bile sahibi bu ailelerdi! IMF ve Dünya Bankası zaten oyuncaklarıydı! Nerede akıllı insan varsa bulup eğitirler ve tam sadakat beklerlerdi!
Sarsılmayan tek ilkeleri İNSAN beynine olan inançlarıydı!
AKIL önemliydi! Devletlerin yapamadığını bu aileler, akılla yapıyordu!
Manipülasyon ve spekülasyon çok iyi bildikleri bir işti! Ama yinede başarıları tamamen bir AKLIN eseriydi!
İşte bu aileler ve arkalarındaki soylular, önce Amerika'yı sonra da Rusya'yı bıktırdı!
Her çark onlar için dönüyordu! Türkiye ise tarihi kıskaçtaydı! Borç alarak yaşayan bir ülke haline getirilmişti! Ülkeler ya kılıçla ya da para ile yönetilirdi! Bunlar PARAYI tercih ediyordu! Ellerine düşen bir daha ayağa kalkamıyordu! Osmanlı bunu KIRIM SAVAŞI'nda gördü, ancak çöküşten kurtulamadı! Para veren aynı zamanda rotayı belirledi! Türkler, Ortadoğu'yla ilişkisini keserken İSRAİL oraya kuruldu! Aslında İsrail'i sevdikleri için değil! Araplar kendileriyle uğraşacaklarına İsrail'le didişsin diye! Bütün amaç enerji ve yollarını tutmaktı! Tuttular da! Ta ki BUSH'a kadar! Afganistan ve Irak işgalleri bu nedenle yapıldı! Bunları ve şirketlerini kovmak için! Bir ölçüde başarı gelse de coğrafya Amerika'ya uzaktı! Halk da onları sevmiyordu! Bu nedenle mecburen TÜRK KARTIdevreye girdi!
Erdoğan, yani şimdi bu ailelerin hedefi olan Erdoğan, ALTIN kuralı bozarak işe başladı.
Dünyada kazanılan her 100 doların 85 doları, Museviler'in bankalarından geçerdi!
Bu, Türkiye için de böyleydi. 2003'e kadar Türkiye'de kazanılan her 100 doların 80'i Museviler'in cebine girerdi. Ancak Erdoğan bunu değiştirdi! Şu anda kazanılan her 100 doların 35'i onların cebine giriyor. Bu hiçbir yerde olmayan bir durum. Türkiye bu yüzden hedefte! Sorumlusu da Erdoğan! Bu nedenle GEZİ'den geliyorlar!
Biber gazı yüzünden ellerindeki tüm medya kuruluşları Taksim'e çullanıyor! Eğer Erdoğan'ı götüremezlerse Ortadoğu'dan, yani OSMANLI'yı yıktıkları yerden, çıkacaklarını biliyorlar!
Savaş bu!
Ankara, PKK hamlesiyle ilk raundu aldı!
2014'te Köşk'e istedikleri bir isim gitmezse onlar için ÇÖKÜŞ başlayacak!
Sakın yanlış anlaşılmasın, ben bu ailelere karşı değilim!
Sadece oyunu anlatmaya çalışıyorum...
Onları, Osmanlı'yı bitirdikleri yerde acı bir mağlubiyet bekliyor!
Benim gördüğüm bu!
Aksi olur mu?
Bilemem! Güçlü oldukları kesin! Ama Obama-Erdoğan ve Putin de kararlı!
Dünya hiç bu kadar hızlı değişmemişti!
Dünya savaşının TAKSİM'e geleceğini rüyamızda görsek inanmazdık! Ama geldi!
Çünkü iki taraf için de İSTANBUL yoksa mağlubiyet var!
Adamlar asırlardır AKILLARIYLA var!
Eğer onları yeneceksek AKILLA yol almak şart!
Erdoğan da bunların en çok korktuğu şeyi yapıp HALKA gidiyor!
Ben sadece izleyip yazıyorum...
Karar sizin!
Bakalım kim kazanacak! 

NOT: Bu aileler şimdiye kadar Türkiye'yi, Boğaz kıyısındaki partnerleri ile kontrol ettiler.



Savaş başladı

Dananın kuyruğu kopacak! Hem de çok yakında...
Kemal Kılıçdaroğlu'nu dinledikçe, Boğaz'dakiBARONLARIN telaşlarını gördükçe, içerideki yerli görünümlü YABANCI basına baktıkça, Londra merkezli yayınları takip ettikçe, paradaki hareketleri mercek altına alınca, borsa girişçıkışlarını kayıt altına alınca,"DİKTATÖR" kelimesinin kaynağına seyahat edinceTAKSİM MEYDAN SAVAŞI'nın geldiğini görüyorum...
Çünkü artık Ankara da muharebe kararı aldı! Ok yaydan çıktı!
Şimdi dışarıdan yönetilen gruplar, özel hayata müdahale, laiklik, içki yasağı, özgürlük kısıtlamaları gibi temeli olmayan enstrümanlarla saldıracak! Saldırıların odak noktası da "diktatör" olacak!
Bu saatten sonra her Türk vatandaşının görevi ülkesini korumak ve kollamaktır.
Geleceği düşünmek ve doğru yerde bulunmaktır. Her ne kadar kurallarını İNGİLİZLER'in koyduğu eğitim sisteminin ürünleri olsak da alışkanlıklarımız, ezberlerimiz, kalıplarımız izin vermese de Türk halkı akıllıdır!
Gerçeği görür ve yolunu çizer!
Kapımıza dayanan İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞIDIR!Ya birlik olup Büyük Türkiye'yi kuracağız ya da paralarıyla gelenler ülkenin anahtarını tekrar ellerine alacaklar! İkinci şıkkı düşünmek bile istemiyorum. 50 yıl geriye gideriz. Bölünme kaçınılmaz olur. Mezhep savaşları başlar. Nerede Türk izi varsa silinip atılır! Sakın abarttığımı sanmayın...
Sadece "Allah o günleri göstermesin" diye dua edin!
Bakın, Londra'daki aklın ürünü olan sistem bizi yetiştirdi! Ne tarihi, ne coğrafyayı, ne dünü, ne de geleceği bize öğrettiler!
1850'li yıllarda BORÇ almaya başladıktan sonra iki yakamız bir araya gelmedi! 
KIRIM SAVAŞI ile girdikleri bu topraklardan hiç çıkmadılar.
Birinci Dünya Savaşı'nda TARİH yazdık! Yazdık ama Osmanlı dağıldı, ülke paramparça oldu! Böyle tarihi daha önce kimse yazmamıştı! İngilizler ya da başka bir kuvvet girdiği yerden kendi sistemini kurmadan çıkmazdı! Bizde de böyle oldu! Her taraf işgal altındayken birden çekildiler!
NEDEN? Çünkü Padişah ve yaverliğini yapan Mustafa Kemal, İngilizlerle anlaşıp onların şartlarına razı geldi!
Gelmek zorundaydılar!
Yapacakları fazla bir şey yoktu! Direnmek "ölüm" demekti! Ama dümeni kırıp Avrupa'ya yanaşmak "ömrü" uzatan bir hamleydi! Bu nedenle sürgündeki Padişah ya da sadrazam hiçbir şekilde Cumhuriyet projesini iptal etmek adına Anadolu'da direniş istemedi! Londra, Cumhuriyet'i kurarken 1917'de de İsrail'in temelini attı!
Hepsi bir filmin kareleriydi! Ancak biz her şeyi parça parça ele almayı öğrenmiştik!
İsrail, Beyoğlu'nda kurulurken aynı zamanda İngilizler'in güvenecekleri aileler de bir bir tespit ediliyordu! ÇünküKRALİÇE ülkeleri onayladığı ve test ettiği aileler üzerinden yönetirdi! Ve bu aileler görmediğimiz, bilmediğimiz yerlerde bir araya gelip hem CUMHURBAŞKANI hem de BAŞBAKAN seçerdi! Türkiye, Mustafa Kemal ve Menderes dönemi hariç, hiç ama hiç özgür olamadı! Bu iki dönemin nasıl bittiği ortada zaten! Bu güç, yönetemediği kişileri ortadan kaldırırdı! En son başvurdukları yöntem buydu!
Türkiye'de bunu çok kere denediler.
Bazılarında başarılı oldukları bir gerçek!
İstanbul'da seçilen aileler DEVLET tarafından özel kredi ve faiz anlaşmaları ya da "anlayışla" büyütüldü! Devlet hem sermayeyi verdi, hem de üretilen her malı kendi satın aldı! İngiltere'nin isteğiyle devlet bu ROLÜ benimsedi. Yani birileri hiç üretmeden para ve güç sahibi oluyordu!
Türk tarihi bunları yazmadığı için GEZİ'deki gençler bilmez! Yürüyen gençlerin, BU AİLELERİ YAZMAYA kalkanların başına nelerin geldiğinden de haberi yoktur! Çünkü kitaplar bastırılmamış, dağıtılmamış, gazetelerde yer verilmemiştir! Çok cesur olanlar da kendilerini zindanda bulmuştur!
Bir TÜRK'ün ne kadar özgür olacağına onlar karar veriyordu!
Kendi basınlarını yaratıp logolarına "Türkiye Türklerindir" yazıyorlardı... 
Bu Türk, inanın biz değildik! Öyle olsa onların sevdiği Türkler NİŞANTAŞI'ndan ve Boğaz'dan ibaret olmazdı!
1948'de Filistin topraklarında İsrail kurulurken asıl İsrail'in Türkiye'de kurulduğunu kimse görmüyordu! Tel Aviv, Londra'nın yeğeniydi! Paris de kuzendi!
New York'ta da çok sayıda birader bulunuyordu! Bu ilişki ağı hem Türkler'i Ortadoğu'dan uzak tutuyor hem de Araplar sadece İsrail'le uğraşıyordu. Başka düşmana gerek kalmıyordu! Filistin de bu oyunun bir koluydu! Onlar da bilmeden şimşekleri üzerine çekmesi için kurulan Tel Aviv'le çatışıyordu! Kavgayı bitirecek tek güç Ankara'ydı! Ama onun da oralara inmesi katiyen yasaktı! O yöne bir hamle yapmak, 100 yıllık sahnenin çökmesi demekti!
Özgürlük ve Büyük Türkiye demekti!
İngilizler'in yarattığı Boğaz'daki emanet zenginler hiç üretmedi! Bakkallık yaptı!
Zaten FAİZ oyunlarıyla IMF ile kasalarını dolduruyorlardı! Ve garip olan SOLCULAR bu sarmalı hiç görmüyordu!
Çünkü SOL da Londra patentliydi! Din alimleri, askerler, istihbaratçılar, öğretmenler, profesörler yani her yerde vardılar! Tarihine, dinine, gelenek ve göreneklerine sırtını dönmeyen hiç kimse yükselemezdi! ÖzellikleMEDYADA!
Toplumun ayarını bozan aslında medyaydı!
Bu tezgahın en önemli parçasıydı!
Ortadoğu'yu kötüleyen herkese kapıları açıktı! ARAP, köpeklere verilen isimse anlamlıydı!
16 devlet kurmuş Türkler'i diz çöktürmek için böylesine büyük bir plan devredeydi!
90 yıl tıkır tıkır işledi! Para da güç de onlara gitti!
Şimdi ilk kez kendilerine meydan okuyan ANKARA ve gazeteciler var!
Şaşkınlıkları bu yüzden! Bir de ortadan kaldıramadıkları ÖCALAN... İngiltere'nin zengin ettiği ağalara başkaldıran Öcalan da gerçeği gördü! Ankara'ya yanaştı. Saflar sıklaştı! Bu Türkiye'nin Kürtler üzerinden Irak'a, oradan da Körfez'e inmesi demekti! Kürtler'i ayırıp yapmak istediklerini şimdi Ankara yapıyordu! Bu kralların, kraliçelerin ve onların parasını yöneten ailelerin sonu demekti!
MODERNLİK ülkeni yabancılara peşkeş çekmek değildi! 
"Şortla gezmek istiyorum, içkimi içmek istiyorum" deyip bankaların boşaltılmasına sessiz kalmak değildi! Ezberle büyüttükleri çocukların sırtından ülkeyi bırakmak istemiyorlar! Ya onlara kanıp Türkiye'yi tekrar bu ailelere teslim edeceğiz ya da ayağa kalkıp "Yeter! Bu topraklar bizim" diye haykıracağız...
Unutmayın, bu adamların gitmeye niyetleri yok! Sadece tek ve bütün olursak kazanırız!
Ankara sonunda bunu gördü ve savaşı başlattı! Mücadele çok sert olacak!
Yer TAKSİM!Biliyorsunuz TAKSİM, BİZANSIN suyunun paylaştırıldığı yerdi!
Eğer bunlara su gitmeye devam ederse mücadele 100 yıl daha sürer! Ama kesilirse yenilgileri yakın!
Yeni Türkiye VURUŞMA kararı aldı!
Ama kontra yapacaklardır! Rakibin güçlü olduğunu bilmek bizi diri tutmalı!
Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına! Hadi bakalım!

NOT:
Bizdeki ailelerin arkasında dev MUSEVİ şirketleri ve sahipleri var! Ya PARA ya YÜREK kazanacak!

Gazze Gezi'si

Yaklaşık bir aydır GEZİ PARKI eylemlerini konuşuyoruz. Büyük bir operasyon atlatılsa da üzülerek görüyorum ki birçok insan hala "Erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın" modunda! Siz bakmayın ekranlarda ve köşelerinde bunu söyleyemeyenlere!
Sayıları hiç ama hiç az değil!
Bazıları görevli olduğu için, bazıları da aşırı körlük nedeniyle böyle düşünüyor!Açıkçası ben bu aklı hiç anlamadım!
Nasıl bir "görme özrü" olduğu konusunda da en ufak fikrim yok!
Herkesi aynı sepete koyup "Memleketini sevmiyor!"diyemeyeceğim için de işin içinden çıkamıyorum... Ama duyguların aklın önüne geçtiği kesin! Bazılarının olan biteni okuyamadığı ortada!
Asmalı Mescit'te sokak ortasında kadeh kaldırarak ülkesinin çökertilmesine destek veren insanları ilk kezGEZİ olaylarından sonra gördüm!
Onlar için üzüldüm! Doğru yerde dursalar en azından zaferi kana kana kutlayabilirlerdi! 
OLMADI!Ne operasyon tuttu, ne Merkez Bankası boşaltıldı, ne de nefret ettikleri Erdoğan gitti!
Peki ne olacak?
İşte bundan sonra bakmamız gereken bu! Bizim MEDYAsaat 18.00'den sonra kafayı bulduğu için bunlara çok bakmaz!
Defalarca yazdım...
ULUSAL AMERİKA, yani bugün OBAMA'nın temsil ettiği güç, 2001 yılında uçaklarla sahipleri Musevi olan binalara saldırdı! Gariptir, uçaktakiler MÜSLÜMAN'dı! Bir taşla iki kuş vuruluyordu! Hem BARONLARA "Artık rahat değilsiniz" deniliyor, hem de Müslümanlar hesaba dahil ediliyordu! Oyunu kuran AKIL "Amerika, Müslümanlar'la birlikte üzerinize gelecek" diye meydan okuyordu! Tabii Amerikan ordusu Afganistan ve Irak'a girdiğinde bunu okuyamıyorduk! Asıl hedefin petrol yollarını kontrol altına almak olduğunu ıskalıyorduk!
Amerika bunu denedi!
Hem de İKİZ KULELER'DE binlerce insanını FEDA ederek! Yani çok ama çok büyük bir oyun sahnedeydi!
Bertaraf edilmek istenen güç de en az oyun kuran akıl kadar becerikliydi! Ama BARONLARIN memleketi yoktu!
Paraları ile her yerde var olabilirlerdi!
Tehlike altında olan, üreten Amerika ve enerji zengini Rusya'ydı! Çünkü BARONLAR için paradan başka değer yoktu!
İkiz Kuleler'e saldırı ilk adımdı! Aynı süreçte PUTİN koltuğa oturdu! Bütün BARONLARI karşısına alarak "Ya ülkeyi yönetmeyi bırakıp sadece işinizi yapacaksınız ya da yok olacaksınız" dedi.
YOK OLDULAR!Müslümanlar'ın tam ortasında olduğu yeni bir dünya kuruluyordu!
Ama bunu Ortadoğu ve Avrupa görmüyordu! Londra'ya çöken BARONLAR, Türkiye'nin ellerinden gitmeyeceğinden son derece emindi!
Cumhuriyet'i onlar kurmuş ve programlamıştı! 12 Eylül ve 28 Şubat'la ülkeyi tamamen ele geçiren BARONLAR, 2002'de büyük GOL yedi! Ulusal Amerika'nın destek verdiği krizle bütün eski oyuncular, siyaset sahnesinden silinip gitti! Gönderdikleri DERVİŞ bile onları kurtaramadı! 280 milyar dolar gitmiş ama hala Türkiye onlar için çok iyi bir kazanç kapısıydı!
Vazgeçmeye niyetleri yoktu! 10 yılda bir içeriyi karıştırıp PARALARI götürüyorlardı!
Tek kazanan BARONLAR ve içerideki partnerleriydi!
Dünyayı yönetmeye ve haritaları belirlemeye soyunan Londra'ya bağlı baronlar bu kez Amerika'nın bir kanadı ve Rusya ile karşı karşıyaydı! Ama bu iki ülkenin tek şansı Ankara'yı aralarına almaktı! Teklifleri de çok açıktı:
"Bizle birlikte olun Büyük Türkiye'yi kurun."Ankara buna "evet" dedikten sonra gaza bastı! İçerisi temizlendi! İngiltere ve Avrupa'nın kullandığı PKK safdışı edildi! Kürtler kucaklandıktan sonra petrol ve gaz ayağımıza geldi! Ama sırada ARAPLAR'ı tamamen yanımıza çekmek vardı. 1917'de İngiliz Dışişleri Bakanı BALFOUR tarafından temeli atılan İsrail'in etkisinin kırılması gerekiyordu! Londra, hem İsrail'i kurmuş, hem de rahatça kan akıtsınlar diye Filistinliler'i bunların önüne atmıştı! Görünmemeleri için bu formülden daha iyisi yoktu!
İşte GEZİ bahanesiyle götürülmek istenen Erdoğan çok yakında GAZZE'ye gidecek! Bu ziyaret milyonları sokağa dökecek ve 100 yıl önce Rothschildler ve Kraliçe tarafından kurulan oyunun çöpe atılması anlamına gelecek! Türkiye, Müslüman aleminin koruyucusu olduğunu dünyaya ilan edecek! Ortadoğu'da bir kuş bile Ankara'dan izinsiz havalanamayacak!
Muhtemelen OBAMA da aynı tarihlerde Afrika'ya inip Türkiye'nin ortaklığını ve gücünü anlatacak! Belki bu arada da Esad kaybolacak!
Bütün bu adımlar BÜYÜK SAVAŞTA cepheleri keskinleştirecek!
Türkiye, ya Müslüman dünyanın ağabeyi, dostu, kardeşi olarak BÜYÜYECEK, ya da içerideki ailelerin operasyonuyla karışacak!
Önümüzdeki birkaç gün GEZİ'yi planlayanlara en güzel cevap olacak!
Ortadoğu'da TÜRK adaleti sağlanınca sıra içerideki BARONLARA gelecek!
Çünkü dertleri para kazanmak olmayan PARANIN efendileri ülkenin sahipsiz olmadığını anlayacak!
Yani Amerika ve Rusya'nın 12 yıl önce yaptığını Türkiye şimdi yapacak!
Çünkü bizim BARONLARA para yetmedi! Türkiye'yi yönetmek sevdasından kurtulamadıkları için geç kalınmış bir oyun sahneye konuldu!
Zaten Cumhuriyet başka türlü TÜRKLER'in eline geçmezdi!

NOT: Yıllarca IMF'den borç aldık. O paralar bir işimize yaramadı. Gelen cebimize girmeden dışarı çıktı! 
Kontratlar, borç ödemeleri ve şişirilmiş projelerden alınan bedeller, hileli ve planlı ihaleler, anapara kaçışı, offshore hesaplarına yatırılan paraların komisyonları, manipüle edilen piyasalar, zimmete geçirilip offshore hesaplarına aktarılan milyar dolarlar, tahsisli hizmet ve tedarikçiler, vergi kaçırma, para aklama gibi yöntemler kullanıldı! Kazanan BARONLAR ve içerideki partnerleri oldu! 
UNUTMAYIN! Savaşın sebebi de bu!


Copy paste

Kaç yıl olduğunu hatırlamıyorum. Ama gittiğimde şaşırmıştım. Derme çatma evler, sokak başlarını tutmuş fakir delikanlılar, teneke evlerinden gece kulüplerine akan genç kızlar, bir kuruşa muhtaç yaşlılar ülkenin büyük fotoğrafını temsil ederken şirketlerine helikopterlerle gidip-gelen, eğlence yerlerini dolduran küçük ama mutlu bir azınlık da görmüştüm.
Çarpıklıkların en çok içiçe geçtiği ülke kesinlikle Brezilya'ydı! Ülkenin gizlisi yoktu! Beni en çok etkileyen bu olmuştu! Ülkenin ne kadar zenginliği varsa çalınıp götürülmüştü!
Masonlar'ın mabedleri bile halka her saat açıktı! Kimse kalmadığı için olsa gerek ortada bir SIR yoktu! Talan bitmiş küpünü dolduran çekip gitmişti!
Zaman böyle akarken LULA diye ilkokul mezunu biri çıkıp devletin başına geçti. Eylem adamıydı. Ona AKILveren ÜÇ TÜRK de yanındaydı! Fakirlerle yani ülkenin kahrını çekenlerle buluştu. Ev ev gezildi ve yardım dağıtıldı. Devlet ilk kez gülen yüzünü gösteriyordu! Ama dağıtmak için kazanmak lazımdı! Lula madenleri talan edilse de RİO'nun açıklarında, denizin derinliklerinde PETROL buldu. Teknolojiyi geliştirip maliyeti düşürdü. Bunun gibi önemli adımları peşpeşe atınca "Öldü" diye kendi haline bırakılan ülke FIRLADI!Tıpkı Türkiye gibi...
Kaderlerimiz çok benzerdi! Onlar da biz de darbeler ve askerler üzerinden operasyon yedik! BARONLAR öyle istediği için yerlebir olduk!
Belimizi doğrultamadık!
İşte bu mücadeleden gelen ve LULA'nın desteleyip yerini bıraktığı Dilma Rousseff de gençler sokağa çıkınca "Ben onların içinden geliyorum. Onların yanında ve arkasındayım!" diyerek sokak hareketlerini anladığını ve mesajı aldığını duyurdu.
Ama alacağı bir mesaj yoktu!
Çünkü gençleri sokağa iten güç bizzat Rousseff'i istiyordu!
Aynen Erdoğan'ı istedikleri gibi...
BARONLAR, Gezi Parkı'nı bahane ederek twitter darbesiyle Erdoğan'ı götürmek istedi! Erdoğan gittiğindeCUMHURBAŞKANLARI ve BAŞBAKANLARI hazır bekliyordu!
Londra bunun kararını çoktan vermişti!
Yapılması gereken 2011'de Londra'yı karıştıran GÖÇMEN eylemlerini İstanbul'a taşımaktı!
Taksim'de ve Brezilya'da gördüğümüz KOPYA eylemler aslında iki yıl önce polisin bir göçmeni öldürmesi üzerine Londra'da başlamış, Liverpool, Manchester, Birmingham ve Bristol şehirlerine sıçramıştı! İngiltere'yi karıştıran eylemlerde tıpkı TÜRKİYE'de olduğu gibi GENÇLER öne sürülmüştü! "Gençler masum istekleri için sokakta" yorumları birbirini izlemişti. Şehirler alev alev yanarken İngiliz istihbaratı mesajlaşmanın BlackBerry üzerinden yapıldığını keşfetti!
Çünkü bu telefonlardaki "CHAT" programı bilindiği kadarıyla takip edilemiyordu. Londra bu şoku yaşarken can alıcı bir hamle yaptı.
KANADA'ya, yani şirketin merkezine, bir TİM gönderip bütün yazılımı zorla ele geçirdi! Bu, mesajlaşmanın kimler arasında yapıldığını ve gizli liderin kim olduğunu hemen ortaya çıkaracak bir hamleydi!
Öyle de oldu!
Elebaşı yakalanınca sokak eylemleri kısa sürede durdu. Birçok genç ne olduğunu anlamadan kendini içeride buldu!
Bu Londra için iyi bir TEST olmuştu! Bu acı prova İstanbul'u karıştırmak için ilham kaynağıydı!
Mesajlarla haberleşme sağlanacak, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'ne girilecek ve Erdoğan gittiği Fas'tan dönemeyecekti!
Plan buydu! Ve bunu Ankara'da bilenler de vardı! Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi...
Devletin içindeki bazı gruplar işin tam merkezindeydi! Öne çıkmayıp perde arkasında kalsalar da ayak izleri bulunmuştu!
Çünkü telefonları fetheden sadece İngilizler değildi!
Türkler de en az onlar kadar yaratıcıydı! Bütün konuşmalar ve mesajlar ortaya döküldü!
Oyunculardan reklam sektörüne, mankenlerden türkücülere kadar herkes açık düşmüştü!
Kirli plandan haberi olup telefonlarını kapatan bürokratlar da!
Şunu bilmek gerekiyor ki bu ülke yine içeriden vuruluyordu!
Biz TEK ve BÜTÜN olamadığımız için yenildik.
Zaten çok olan bizdik ama bir araya gelemiyorduk! İzin verilmiyordu!
GEZİ eylemleri milleti uyandırdı!
Aslında hatırladığımız milli gururdu!
Millet ilk kez kendi içinden çıkan birinin etrafına etten duvar ördü!
Dokunulmazlık verdi!
Oyunu, hisseden millet tuzağı bozdu!
Suçüstü yakalananlara ne mi olacak!
Haberimiz olmadan silinecekler... 

NOT: Bir süre yokum. Tabii sürpriz gelişmeler olmazsa! Allah'a emanet olun!

Papa gezisi

"Bir süre yokum" diye son yazımı bitirince kuş sesleri arasında tatil yapacağımı zannettim.
İstanbul'dan uzaklaşıp gündemin yoğunluğundan bir süre kurtulmak istedim. Nasıl olsa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar saldırıların süreceğini biliyordum. Bu nedenle "fazla bir şey kaçırmam" diye aklımdan geçirdim.
Ama yazımın sonuna koyduğum o not bazı dostları telaşlandırmış! "Ne zaman döneceksin?" mesajlarına cevap vermekten yoruldum.
Baktım olacak gibi değil özel telefonumu gün boyu kapattım. Böylece tehlikeyi atlatacaktım!Nerede!
Dün tatilden dönen Emre yana yakıla bana ulaştı. Çok önemli kavşakların tam ortasında bulunan gizemli dostum bana ulaşmak istemiş ama başaramamış!
İstanbul'u arkada bırakmadan önce birkaç soru yollamış ancak cevap alamamıştık.
Bu kadar önemli biri haliyle her sorumuza anında cevap veremezdi! Bunu akıl edememiştim!
Devletler arasında sörf yapan birinin ısrarla araması da bize değer verdiğini gösteriyordu.
Belli ki bizim gibi tatil de yapmıyordu...Emre'ye "Sen cevapları al bana ilet" ricasında bulundum. Emre jet gibiydi. Telefonu kapatmadan dostumuzun sözleri bana ulaştı...
Gün boyu temas sürdü!
Yazın tam ortasında sıcak gündeme ilişkin çok ilginç tespitler ortaya çıktı!
Bakalım okurken keyif alacak mısınız?
İşte o diyalog! 
 Bazı işadamlarının paralarını Türkiye'ye getireceğini söylemiştin!
Gezi olayları bunun önünü tıkadı mı?
Fabrikalarının büyük bölümü Ege'de olan işadamı Erdoğan'a güvenip parasını getirdi. Türk ordusunun çok önem verdiği bir projeyi de o yürütüyor. Devlete olan güveni tam. Zaten Gezi eylemleri başladığında, gelişmelerin çok ama çok garip olduğunu bir tek o söyledi. 
 Ne dedi ki?Açıkça oyunu gördüğünü söyleyip "İşin içinde iş var" dedi. 
 Atladım sanırım!Türkiye büyürken, Avrupa hızla gerilerken bu olayların meydana gelmesi tesadüf değil. Türk olmanın prestiji her geçen gün her yerde artarken içerisinin karıştırılmak istenmesinin bir tek sebebi olabilir; o da Türkiye'ye çelme takmak! 
 Gezi olaylarına çok kafa yordum. Gözümden kaçan bir şey var mı?Olmaz mı! 
 Merak ettim!2008'e gidelim... 
 Neden?Gezi eylemlerinin başladığı noktaya çok yakın bir okula önemli bir misafir gelmişti! 
 Kim geldi?Bu okulu bitirenler daha sonraki yıllarda ülkenin yönetiminde yer alır.
Bilirsin! Okul böylesine köklü ve değerli.
İşte bu okula herkeslerden habersiz çok önemli bir isim geldi. 
 Hala ismi bekliyorum!Bu isim o zaman kardinal olan şimdiki PAPA Jorge Bergoglio'ydu! 
 Hiç duymadım!Duymadığını söylemiştim... Şimdiki Papa, o gün salonu dolduran Türk öğrenci ve öğretmenlerin gözlerine baka baka "Türkler Ermeni soykırımı yaptı. Bunu kabul etmeniz sart" dedi! İnan salon alkıştan yıkıldı. Öğrenciler de öğretmenler de ayakta alkışlıyordu! İstanbul'un göbeğinde bunlar oluyor ama medyanın haberi bile olmuyordu! 
 Çok şaşırdım! Şaşırma! Erdoğan daha geçtiğimiz günlerde "Biz dışarısı ile çok rahat mücadele ederiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ama içeride olup dışarıya bağlı olanlar zaman kaybettiriyor. Bu nedenle hızla yol alamıyoruz" demişti. Sorunun kökü dışarıda ama kullanılanlar maalesef bu ülkenin çocukları. Gezi'ye o okuldan ve benzerlerinden katılım çoktu! Sorunun ne kadar iç yakıcı olduğunu düşün! Bu okulu bitirenler geçmişten beri hep önemli yerlere geldi! 
 Küresel tabloda değişen bir şey var mı?Obama, Erdoğan ve Putin çok iyi ilişkileri götürüyor.
Erdoğan'dan önce İngiltere Başbakanı, daha sonra da Çin Devlet Başkanı Washington'a gitti. Çin Devlet Başkanı, seçilmeden 10 ay önce belliydi! O da Türkiye'ye gelmişti.
Anlayacağın herkes Ankara'yı yanına almak istiyor! Bunu bir tek polise taş ve molotof atanlar bilmiyor! Garip! 
 Net olarak anlaşılması için soruyorum. Bu gruba kim karşı?Cameron, Hollande, Merkel ve Netanyahu! Bunlar da boş durmuyor.
Obama'nın Erdoğan ve Putin'le ortaklığa soyunduğunu biliyorlar! Saldıracaklar! 
 Nasıl?Planları var! Önlenenler dışında yine gelecekler! Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaptırmamak için çok önemli iki planları var! 
 Biliyor musunuz?Elbette hazırlığımız var! Ama siz önlenenleri değil, olanları duyuyorsunuz!
Ne kadar önemli işler yapıldığından haberiniz yok! 
 Son zamanlarda Rothschild ve Rockefeller isimleri dolaşmaya basladı!Bu aileler yazıldığından çok ama çok daha güçlü. Gerçek yüzlerini yazan olmadı! Bunlar, The Council on Foreign Relations, Bilderberg, The Trilateral Commission, The League of Nations Asia Society ve The Population Council gibi en etkili toplulukları kurup yönetti! 
 Para ve güç bunlarda yani!Bak söylenmez ama Türkiye'de de çok önemli varlıkların gerçek sahipleri bu adamlardır! Bizim bazı önemli zenginlerimizin sahipleri de bunlardır! 
 Şehir efsanesi değil mi bu!O zaman bizim zenginlerimizin Rothschild ve Rockefeller ailelerinin istekleriyle yaptıkları bağışlara bakacaksın!
Belki o zaman ikna olursun! Warburg ve Morgan ailelerini de unutmamak lazım! Bu ailelerin ellerindeki şirketleri tam olarak bilen yok! 
 Saldırılara takıldım!Takılma, ordu sınırda kuş uçurtmuyor, MİT olağanüstü çalışıyor! Onlar düşünsün!
Ordu öyle noktalara adam koydu ki söylesem küçük dilini yutarsın. MİT'in olmadığı yer yok! İşleri bu nedenle zor!
Karşılarında eski Türkiye yok! 
 Peki asıl dertleri ne bunların? Çok var ama canlarını en cok yakanı söyleyeyim! 
 Evet!Türkiye petrol de başka madenler de çıkaracak! Ama bunların en büyük derdi Türkiye'nin büyük ve değerli ALTINmadenlerine sahip olması! Bunlar çıkarıldığında Türkiye'yi tutamayacaklarını biliyorlar... Dert bu! Bu nedenle bütün altın arama çalışmaları "YEŞİLİ YOK EDİYORLAR" diye duyuruldu! Tam altın çıkarılacakken GEZİprotestolarının benzerleri yaşandı! Amaç Türkiye'yi durdurmaktı! Yeşili korumak değil! 
 Son durum!Rothschildler geçtiğimiz ay "Artık elimizde altın tutmayacağız" dedi...
Anlaşıldı mı şimdi!
Gezi'deki arkadaşlara duyurulur!

Ege Gezi'si

Gezi Parkı eylemleriyle başlayan dalga durmayacak!
Ellerinden geleni yapacaklar.
Türkiye'yi "Türkler'e bırakmamak için" daha önceORDU üzerinden yürüttükleri operasyonları şimdi sokakları karıştırarak yapmak isteyecekler...
Yazın bastırmasıyla Türkbükü'ne inseler de geri gelecekler... Onları var eden GÜÇ şimdi HİZMET bekliyor çünkü...
Asker işin içinde olmadığı için sadece zaman kazanıyorlar... En iyi bildikleri metod sonuç vermediğinden dolayı yeni bir yol bulma çalışmasına hız vermiş durumdalar!
Kim bunlar? İşte bizim gibi dünyanın pekçok yerinde cevap bekleyen soru budur?
Televizyonlar, gazeteler, dergiler, yayın evleri, film endüstrisi bunların elinde olduğu için haliyle gerçekleri bu kanallarda bulmak hiç kolay değil!
İsrail'in kurulması ile aynı zamanda yayın hayatına başlayan gazetelerin de "Türkiye Türkler'indir!"demesine rağmen bir türlü Türkiye'nin yanında yer alamaması da bu nedenledir!
Onların kafasındaki TÜRK ile bizimki çok farklıydı!
Yıllar önce bu gruplarda çok üst düzey görev yapmış biriyle sohbet ederken "Gazetenin patronu bile o mottoyu oradan kaldıramaz!" demişti! şaşırmıştım!"Neden?" diye sorunca da "O koymadı ki!" cevabını vermişti...
Sustuğumu görünce de "Bak dostum şunu unutma. Dünyayı 6 aile idare eder. Gerisi yalandır!" sözleriyle beni daha da şaşırtmıştı! Bu cümleyi daha sonraki dönemlerde birkaç BEYAZ TÜRK'ten daha işittim!
Hatta çok ama çok önemli bir patron Türkiye'yi tanıtmak ve kalkındırmak için kurulan dernek başkanını kabul ettiğinde "Bunlar için zahmet etmeyin. Türkiye hakkındaki kararları İsviçre'de bir araya gelen aileler alıyor. Bizler de onların izni olmadan bir şey yapamayız. Ama yine de alın şu çeki ve kabuğunuza çekilin!" sözlerini filtreden geçirmeden söyleyebiliyordu!
Ama Kore'ye bile savaşmaya giden Türk insanı bunları bir türlü öğrenemiyordu! Ölmek bizim, yaşamak ve kazanmak ise onların kaderiydi!
Sistem buydu!Bizler bunu öğrenemesek de Amerika çok önceleri bu ailelerle savaşmaya başlamıştı! ABD'nin 7. Başkanı Andrew Jackson, amansız bir mücadeleye girişmiş ve "Bunları Amerika'dan kovarsam, öldüğümde mezar taşıma(BANKAYI bitirdi!) diye yazın" vasiyetini bırakmıştı!
Gerçekten de bu aileyi ülkeden uzaklaştıran BAŞKAN ölünce mezar taşına o sözler yazılmıştı!
Bu öyle bir aileydi ki 1840 yılındaki servetleri Ford, Rockefeller ve Carnegie'nin 1940'lardaki toplam servetlerinin 10 katından fazlaydı!
Ayrıca ABD Gayri Safi Milli Hasılası'nın da iki katıydı! Yani 100 yıl öncesinden SÜPER GÜÇ'tüler!
İngiliz ve Fransız merkez bankaları bunlarındı!
Krallar, kraliçeler ve mavi kanlılar paralarını bu aileye verirdi!
Sadece bunlar mı?
Elbette HAYIR!Vatikan da bütün servetini bunlara teslim etmiş ve "Alın siz işletin!" demişti!
Papalığı sarsan seks skandalları da zaten bu paraların el değiştirmemesi için çıkarılmıştı! Ratzinger bu nedenle gitmişti!
Amerika'nın ulusal kanadı ile BARONLARIN arasında kalmıştı!
Parayı taşıyan gücün de sahibiydi! Ve bunlar sadece para ile nefes alabilen insanlardı! Ülkelerin ve rejimlerin bunların gözünde mercimek tanesi kadar değeri yoktu! Eğer o ülkeyi soyabiliyorlarsa din ile mi demokrasi ile mi yönetildiğine bakmazlardı!
Ama sınavlarda çuvalla puan alıp en değerli okullara gönderdiğimiz çocuklarımız da bilmeden bu girdabın içine düşerlerdi!
Muhakeme kaybolur, yerine ezber gelirdi!
Ve bu ezber hep "Müslümanlar ve Müslümanlık kötü!" önermesini getirirdi! Yani hem paramızı hem de geleceğimizi çalarlardı!
Kumpas böyleydi! İşte bu oyunun üzerine sadece Başbakan Erdoğan, KORKUSUZCA gittiği için hedefti!
Aslında Erdoğan, düne kadar Ankara'da isimleri duyulduğunda korkulan bu dev güçle çarpışıyordu!
Ve bunu partisi içinde bile anlayan çok yoktu!Durum böyle oluca GEZİ Parkı'nda İkinci Kurtulus Savaşı'nı verdiğini anlayan genç bulmak hiç kolay değildi!
Hep söylediğim gibi bu aileler Türkiye ve benzeri ülkeleri içeride yeşerttikleri zenginlerle kontrol ettiler!
Ve o zenginlerin Gezi'den sonra Türkbükü'ne indiklerini görünce fotoğraflara dikkatlice baktım!Ve her zaman koruma altına alınan ailenin serin sulardaki görkemine dalıp gittim!
Kendime geldiğimde teknelerinin arkasında BÜYÜK BRİTANYA bayrağı dalgalanıyordu!
Hani 'Türkiye Türklerin'di!
Bu kadar yalan yetmez mi!

NOT: 
Bizim kumandası dışarıda olan yerli basın, Brezilya'dan sonra şimdi de MISIR'dan mesaj veriyor: Askerin müdahalesi an meselesi...
Kötüden örnek olmaz! Bizim askerimiz BÜYÜK TÜRKİYE'nin yanında... Yandaş basının "manşetlerle" sonuç alma dönemi bitti! Başka kapıya!
Fiyasko

Ajans-darbe girişimi bundan sonraki yıllarda da Türkiye'de konuşulmaya devam edecek.
Çünkü yeni bir "YOL" olarak öne sürüldü ve istemedikleri Erdoğan'dan böyle kurtulacaklarını hesap ettiler!
Ancak yerli görünümlü yabancı basın aralıksız "Nerede bu yabancılar!" yaygarası yaptı.
Çünkü bunlar soru sormayı bilen herkese KOMPLOCUdamgasını vururlar! Akıllı insandan nefret ederler! Hele bu akıl onlara hizmet etmiyorsa! Israrla GEZİ'de yabancı arayanlar ya bilmediklerinden ya da işlerine gelmediği için son 100 yılda yapılan DEVRİM ve DARBELERİN yerli maske kullananlar tarafından yapıldığını ıskalar!
Sadece Türkiye'yi kastetmiyorum!Rus Devrimi de Rus görünümlü yabancılar tarafından yapıldı!
Eğer YANDAŞ medyadan "Yok öyle şey!" diyen varsa detaylı bir açıklama ile onları da ikna ederim.
Yeter ki anlamak istesinler!
Neyse...
Obama, Erdoğan ve Putin paranın efendilerine karşı resmen III. Dünya Savaşı'nı başlatmış durumda!
Türkiye'nin BAĞIMSIZLIĞI ile sonuçlanacak mücadelenin son ve en önemli meydan muharebesi ise İstanbul'da olacak! Çünkü dünyanın kaderini değiştirecek olan ülke Türkiye!Allah korusun Yeni Ankara kaybederse sadece Türkler değil Obama ve Putin de yenilecek!
BARONLAR'ın zaferi demek haritaların değişmesi, onlardan olmayan milletlerin yok olması demek!
Esaret ve yoksulluk demek!
Bizim içimizdeki MEDYA da bu gerçeği saklamak adına aralıksız "Nerede bu yabancılar?" sorusuyla illüzyon peşinde koşuyor! Cephelerin net olarak görünmesini engellemek için karartma uyguluyor! Erdoğan'ı DİKTATÖRolarak gösterip içeriyi karıştırmak istiyorlar!
Oysa asıl "diktatör" emir aldıkları KRALİÇE hazretleri!
DİKTATÖR algısını oluşturmak ve yaymak isteyen bizzat Kraliyet ailesidir.
Çünkü Avrupa basını onlar ve onların parasını yöneten ailelerden emir alır!
Bir süre önce REUTERS'in bir yetkilisi gazetecilik yapmak istedi!
Prens Charles ve eşine atılan yumurtayı haber yapıp servis etti!
O gazetecinin son işiydi bu!
Nerede olduğu hakkında hala hiç kimsenin en ufak bir fikri yok!4 trilyon dolar servetleri olan ve 20 trilyon doları yöneten aileler asla ve kat'a gazeteciliğe tahammül etmez! Perde arkasında her türlü kirli ilişkileri yönetirler ve önlerine çıkanlara da DİKTATÖR damgası vurmaya kalkarlar!
Bizim GEZİ'deki gençlerimiz de bunları bilmeden gaza gelip sokağa dökülürler!
Sadece Erdoğan değil Obama ve Putin de hedeflerinde!
Mesela İngiltere'de Aleksandr Lebedev isimli bir medya patronu var! 4 gazetesi İngiltere'de, bir gazetesi de Rusya'da yayın yapıyor!
Tek hedef Putin!Amaç ondan kurtulmak!
Çünkü sacayağindan biri gittiğinde oyun BARONLARA dönecek! Bunu biliyorlar!
Peki bu Lebedev nasıl yaşıyor?
Kraliçe'nin adamları tarafından çok ciddi korunarak!
Aynı ilişkiler ne yazık ki Türkiye'de de var! Bazı büyük patronlar Kraliçe'nin sözünden dışarı çıkamaz!Ancak medya bunlarda olduğu için kimse çıkıp gerçekleri yazamaz!
Bazı isimler Londra'ya indiği andan itibaren Kraliçe'nin adamları tarafından görünmez bir çembere alınır!
Bu ve benzeri patronlar, yani FORBES'ta ilk otuza girenlerden birkaçı aldıkları emir üzerine Erdoğan'ın gitmesi için gece gündüz çalışıyor!
Gezi'den çok umutluydular!
Ama Erdoğan mitinglere başlayınca moralleri alt-üst oldu!Kazlıçeşme mitingini gören en büyük OYUNCU özel jetini hazırlatıp "Bu tabloya tahammül edemiyorum" diyerek İstanbul semalarını hızla terk etti!
Anlayacağınız DÜŞMAN içeride!
Her zaman yaptıkları gibi içeriden çökertmek isteyecekler!
Satın alınan çok adam var!
Ama birkaç iyi adam onlara yeter de artar bile!
Zaten bunu da biliyorlar!
İlk kez PARALARI işe yaramıyor!
Az şey mi bu!

NOT: İstanbul'da bir araya gelen BARONLAR kendi aralarında hiçbir şekilde GEZİ olayını konuşmuyor! Hem korku hem yenilmişlik var! Boğaz'ı hiç böyle sessiz görmedim!


Darbe!

Alışkanlıklarımız, duygularımız, ilişkilerimiz, forma aşklarımız, hayat ritimlerimiz, zaaflarımız, konforumuz bize her daim AKLI devredışı bırakmayı öğütlemiştir!
Soru sormayı bilmeyince, merak etmeyince, gerçeklerin peşine ısrarla düşmeyince belki hayat çok daha kolay! Frekans bozucu bir bilgi ile karşılaşmamak elbette tercih sebebi! Kimse kurduğu ya da farkında olmadanHEDİYE edilen küçük dünyalarının zarar görmesini istemez! Bu nedenle de yüzleşmeden ısrarla kaçar!Bunun sonucu olarak da bikini ile Taksim'e çıkmayı, elde kadehle Asmalı Mescit'i boydan boya katetmeyi ya da binlerce insanın gelip geçtiği bir köşe başında ihtiyacını gidermeyi ÖZGÜRLÜK zanneder!
Bunlar önemli olmakla birlikte asıl ülkenin özgür olması şarttır! Eğer yaşadığınız topraklar aslında sizin tarafınızdan yönetilmiyorsa sınırlar içinde ne yaptığınızın çok da önemi yoktur! Devlet bizim değilse ÖZGÜR olmak ve yaşamak pek gerçekçi değildir!
Ama hem sivillerin hem de askerlerin bir bölümü bunu uzun süre anlamadı!Devlet kendi vatandaşı ile mücadele etti!
Asker insanları sınıflara ayırıp fişledi. İstihbarat dosyalar tuttu!
Üç kıtada hüküm süren TÜRKLER artık kendi ile savaşır hale getirilmişti! Bunun yanlışlığını gören de senaryonun DIŞARIDA yazıldığını anlayan da yoktu!
Türkiye ilk kez DEVLETİYLE bu oyunu boşa çıkarmaya başlayınca hedef oldu!
Başbakan da Genelkurmay Başkanı da MİT Müsteşarı da istenmeyen isimlerdi!
Kim tarafından?Türkiye'yi uzun yıllardır kontrol eden Londra-New York-İsral üçgenindeki güç tarafından!
Peki ne değişmişti Ankara'da?
Cevap şu satırlarda! "Bütün dünya şu anda bizim gözümüzün içine bakıyor. Bu toplantıda bir araya gelmemize vesile olan Allah'a hamdolsun"Bu sözler askerler tarafından indirilen Mursi'ye aitti! Geçtiğimiz Eylül ayında AK Parti'nin Büyük Kongresi'nde söylemisti! O kongre çok önemliydi! "Türkiye'nin peşindeyiz" demek için bölgedeki önemli birçok siyasi figür koşup Ankara'ya gelmişti!
Hem Büyük Türkiye resmen tanınmış hem dünyaya "Ankara bizim ağabeyimizdir!" mesajı verilmişti...
Mısır lideri Mursi'nin yanı sıra, Barzani, Tarık Haşimi, Neceyfi, Ljajic, Tsvetanov, Sladjic, Schröder, Gilani, Allawi, Ghannushi, Halit Meşal, Hasan Ishaaq, Eui-
Yong gibi Sırbistan'dan Endonezya'ya kadar açılan yelpazede kim varsa gelip Türkler'in yeniden dünya sahnesine çıkmasından duydukları memnuniyeti bildirdi!
Darbeyle giden Mursi de "Türkiye'nin attığı her adımın yanında ve arkasındayız" dedi! Bu İSLAM coğrafyasının artık Türkiye tarafından korunduğu ve kollandığı anlamına geliyordu!
Londra-New York-Tel Aviv üçgeni bu çıkıştan çok rahatsız oldu!
Kraliçe ve BARONLARIN Ortadoğu'daki 200 yıllık egemenlikleri tehlikedeydi!
Kenetlenmiş devletleri bir şekilde çözmek zorundaydılar!
Ankara çekim merkezi olmaktan çıkmalıydı!Halkın getirdiği Mursi, göreve atadığı komutan tarafından alaşağı edildi! Nasıl Kenan Evren darbeyi neden yaptığını bilmiyorsa SİSİ de bilmiyordu! Ne yazık ki TAHRİR'i dolduranlar da darbeyi yapanlar değildi!
Her askeri müdahale DIŞARISI tarafından içerideki AKILSIZLARA yaptırılırdı! Amacı da DIŞ POLİTİKAYI kökünden değistirmektir!
Mursi bu yüzden gitti!Darbenin mutlu ettiği kesimler belli!
Avrupa, İsrail, Esad ve günlerdir Mısır ordusuna mektup yazan içimizdeki yabancılar!
BARONLAR ellerindeki küresel medya ile Türk ordusunu da sarsmaya çalışıyor!
Özellikle GEZİ eylemlerinde polise destek veren askerin BARONLARA "Oyun bitti!
Artık milletin ve devletin yanındayız!" 
mesajı vermesi Londra'yı şaşırttı!
Oysa onlar orduyu kışkırtıp içeriyi karıştırmak istiyorlardı!
Işık Koşaner Paşa ve arkadaşları istifa ettiğinde bunu fırsat bildiler!
Oysa istifanın getirdiği bir kriz yoktu!
Ankara, ORDU'yu uzun vadeli bir planla düzenliyordu! Özel Paşa da zaten ismi gibi ÖZEL'di! Her görevi eksiksiz yerine getiren ender isimlerdendi! Babasını kaybettiğinde ilk gelenin IŞIK PAŞA olması da tesadüf değildi!
Ayrıca Erdoğan'la Işık Paşa arasında en küçük bir sorun bile yoktu! Öyle olsa Erdoğan, en entellektüel asker olarak bilinen Işık Paşa'ya emekliliğinden sonra araç tahsis edip jest yapar mıydı?
Ayrıca Avrupalı güçler tarafından cezaevine atılan birçok asker de hükümetin arkasında olduğunu resmen belli yerlere söyledi!Mısır'da Kraliçe ve adamları Mursi'yi indirse de ne olacağı çok net değil! Sadece ilk raundu kazandılar!
Unutmayın onların bütün derdi Büyük Türkiye'nin önüne geçmek!Mısır'da askeri yanlarına alıp TEST sürüşü yaptılar! İstedikleri İstanbul merkezli ayaklanma!
Eğer bunu denerlerse asker göstericilerin karşısında olur! Demedi demeyin! Çünkü devlet BÜYÜK TÜRKİYEidealinin etrafında kenetlendi!
Ama biz ne dersek diyelim İstanbul bunu yaşayacak! Kaçış yok!Sadece herkes uyanık olsun ve safını belirlesin!
Ya Türkiye'nin yanında olacağız ya da karşısında! Üçüncü bir şık yok!

NOT 1: 
Batı basını, Mısır'daki olaya 'darbe' demiyor. Çünkü, akıllarının arkasında, Erdoğan'ı götürüp içerideki birini Başbakan yapmak yatıyor.
NOT 2: Mursi, Süveyş Kanalı'ndaki İsmailiye, Port Said ve Süveyş kentlerindeki limanları millileştirdi. Bu durum, 25 ülkenin tepkisiyle karşılandı. Neden ordunun hışmına uğradığını şimdi anladınız mı!

Hiç yorum yok: