Demokrasi geleneği, diktatörlükle yönetilmiş geçmişi olan ülkelerde pek oluşamaz. Bugün sürünen Avrupa’nın güneydeki Portekiz, İspanya, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan gibi ülkeler uzun süre diktatörlükler ve iç savaş yaşamıştır, Salazar, Franco, Mussolini, Tito ortalama 30’ar yıl ülkelerini boğmuşlardır. Bu ülkeler bugün bir yandan ekonomik sorun yaşamaktadırlar, diğer yandan da hükümet kurmakta bile zorlanmaktadırlar. Demokrasi ekonomik kalkınmanın da temel taşıdır.
Benzer şekilde Ortadoğu’daki birçok ülke de, darbe sonucu diktatörlük ya da resmi din altında demokrasi oluşturamamışlardır. Örnek olarak resmi dine dayalı İsrail ve İran’ı düşünün!
İran’da enflasyon resmi sayılara göre yüzde 31 civarında. Ama Steve Hanke tarafından karşılaştırmalı karaborsa kurlarına dayanarak yapılan analizlere göre İran’da enflasyon haziran ayında yüzde 106 civarında. Parası Riyal de karaborsada dolar başına 36.550 Riyal olmuş. Halbuki resmi kur ise son baktığımızda 12.260 riyal idi.
Acı olan İran’ın aslında elindeki doğal kaynakları nedeniyle çok daha farklı bir yaşam standardında yaşayabileceğidir. Ama Batı’nın süregelen barbarlığı, içeride din ve savaş faktörü de hep en büyük engeller oldu !
Bugün İran’ın 2012 sonu GSYİH sayısı, satın alma gücü paritesiyle 1.01 trilyon dolar. Nominal rakamlarla ise GSYİH 549 milyar dolar. 75 milyon civarındaki nüfus ile kişi başına gelir, satın alma gücü paritesiyle, 2012 sonu tahmini olarak 13.300 dolar. Ekonominin büyüme hızı 2010 yılındaki yüzde 6 civarından 2012 sonunda yüzde -1.9 düzeyine düşerken işsizlik yüzde 15.5 civarına çıkmış. Nüfusun yüzde 18.7’si de fakirlik sınırının altında.
MUSADDIK SOYGUNU
Kamu bütçesi 2012 yılında GSYİH oranı olarak yüzde 7 fazla vermiş. Kamu borcu GSYİH oranı olarak yüzde 19 civarında. 2012 cari açığı yıllık 7.8 milyar dolar. Yüzde 80 kadarı petrol olan ihracat 2012 yılında 66.4 milyar dolardı, ithalat ise 67 milyar dolar kadar. Dış borcu 9.5 milyar dolar, döviz rezervleri ise 25 milyar dolar kadar.
İran 1950’li yıllarda İngiltere ve ABD tarafından soyulmuş, Musaddık Komplosu yaşanmış, Şah dönemi ancak bir ordu terörüyle devam ettirilebilmiş. 1979 yılında ise Humeyni Devrimi sonrasında yıllar Irak-İran savaşıyla geçmiş her iki ülke de zayıflamış. 1979 sonrasında Rafsancani, Hatemi ve Musavi gibi daha özgürlükçü liderler ülkeyi yönetmiş. 2005 yılında seçilen katı Ahmedinecad ülkeyi bir kere daha Batı ile kavgaya sokmuş. Nükleer silah sevdası da ekonomik boykot ve ekonomik felaketler getirmiş. Şimdi ise, uzun zaman sonra bu hafta sonu yapılan seçimi, reform taraftarı Rafsancani ve Musavi destekli Hasan Ruhani kazandı. Tabii seçimde aday olmak bile dini liderin icazetiyle oluyor ama gene de reformcu Ruhani oyların yüzde 50.7 kadarını alarak Cumhurbaşkanı oldu! Bakalım İran değişebilecek mi, değişmesine izin verilecek mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder