13 Temmuz 2013 Cumartesi

İnsanlığın büyük faciası-Gültekin Avcı

İnsanlara bilgi ve unvan vermekle, istikbalinizi garantileyemezsiniz.

Bilgiden çok meziyetlerle dolu nesiller yetiştirmeniz gerekir.
Aktüalitenin devleri olup da tarihin figüranları bile olamayacak ne kadar çok insan var?

Eski Yunan'da hermetik eğitimin merkezi olan Delf Mabedi'nde şu yazılıydı:
"Ey insan kendini bil!"

Sokrates özellikle buna çok önem veriyordu.
Derdi ki:
"Kendimi bilmeye muktedir değilim. Şu halde başka şeyleri öğrenmeye çalışmak bana gülünç geliyor."
Bugünleri görseydi gülmekten derhal ölürdü sanırım.

Kötümser miyim bilemem ama...

Faydalının güzele, maddenin manaya, bireyin topluma tercih edildiği bir dünyadayız.
Teknik, konfor ve ferdiyetçilik baş tacı.

İlgi görseydi günü olmazdı

Estetik duygular ve manevi cevherler ise tasfiye olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Hakikatte faydalıya nazaran güzellik duygusu daha öndedir.
İnsanı hayvandan ayıran bir alamet de bu olsa gerek.
İşte pragmatizm (faydacılık) modern felsefenin hezeyanlarındandır.
En önemlisi çöküş sürecinin alametlerinden.
Kısa vadede menfaat sağlamayan hiçbir şeyin içinde olmamayı emreder bu sistem.
Cazip vaatleriyle de insana kendini kabul ettirmekte zorluk çekmez.
Muhalefet eden vicdanın sesi duyulmaz olur bu serencamda.
Düşünüyorum da...

Layıkıyla ilgi görselerdi Anneler Günü diye bir gün olur muydu acaba?
Eksiklik ve ilgisizlikler kronikleştikçe günlere taşıyamayacağı anlamlar yüklüyoruz.
Bugünler neyin adlarını taşıyorsa bilin ki onları nisyana terk etmişizdir.
Onlara kâfi ilgi göstermemişizdir.

İnsanı ihtiyaçlarının kölesi yapan postmodern çağın habis tümörleri Batı'dan doğuya süratle yayılıyor.
Duygusal ve manevi değerler Batı'da dip noktasında.
Profesyonelleşme ve maddesel perspektif olgudan algıya, bireyden topluma, istisnadan kaideye, sorunsaldan erdeme intikal edince toplumun oturduğu zemin sarsılır.
Öyle de oldu.

İnsanlığın büyük faciası da bu oldu.
İnsan kendine biçeceği değeri ve manayı şaşırdı.
Kendini gayeleştirdi ve tanrılaştırdı.
Kanmak bilmez bir kazanç ve sonu gelmez bir bencilliğin gözlerini perdelediği çağ insanı, yüksek mefkûrelere ve asil heyecanlara yabancılaştı.
Hümanizm insanın tanrılaştırılmasıydı. 

Bencillik tavan yapmış durumda

Ferdiyetçilik de aynı kapının zilini çalar.
Sonunun hangi maddi sonuçlara gebe olduğunu hesap etmeden çıkılan yol, girişilen iş kalmadı.

Özellikle modernleşme insani melekeleri süratle eritti.
Her gün insanlık karaya vuruyor görüyoruz ıstırapla.
Batı'daki bu içtimai felcin ve fazilet erozyonunun sebebi neydi?
Hayatın ve insanın sırrını yine insanda arayan, ferdi tanrılaştıran, kazanç ve keyif meftunu insan tipine payanda olan Rönesans'a kadar uzanmanız gerekir.

Maalesef bizde bile bencillik tavan, diğerkâmlık dip yapmış durumda.
Tanrısız kalan dünya, ürettiği boşluğu doldurmak için kendine tapıyor.

Gözünüze çarpan her ev ayrı bir vatan gibi.
Sanki her çatının altında ayrı bir millet yaşıyor.
İnsanlar her daim kendi menfaat ve saadetlerinin kaygısı içinde, gün geçtikçe daha dar ve küçük bir toplum içine gömülüyorlar.

Tagore, "Avrupa makinedir, Asya ise ruhtur, fikirdir" diyordu.
Avrupa insani melekelerde dibe çarpıp yüzeye doğru irtifa kazanmaya çalışırken, Asya'nın (Doğu'nun) makineleşme tehlikesi dikkate şayandır.
Nereye mi gidiyoruz?

İnsanların kendine vereceği yeni mana, âlemin ve toplumların istikbalini tesis edecektir.

Hiç yorum yok: