7 Temmuz 2013 Pazar

Benzersizsiniz! / Ben Nesli-Sema Karabıyık

'Başkası için ne yaptın' sorusu, 'kendin için ne yaptın'a dönüştüğünden beri depresif bir ruh haline büründü insanoğlu.
Dünya edebiyatının ilk modern romanı Don Kişot, Hollywood tarafından sinemaya aktarılırken en can alıcı noktası değiştirildi! Don Kişot beyaz perdede kaybettiği tüm düelloları kazanmış, hayalini gerçeğe dönüştürmüş, mutlu bir adam olarak öldü. Hayalleri yıkıldığı ya da gerçekler onu öldürdüğü için değil. Yapımcıya göre kimse çok çaba gösterip başarıdan ziyade başarısızlığa düşülen bir filmi izlemek istemezdi!
Hayatın anlamı ve amacının peşinden koşmayı anlatan Martı, belli başlı yayınevleri tarafından reddedildi. Ta ki Amerikalılar hayat bireyin amaçlarına odaklanmalı düşüncesine kapılıncaya kadar. Martı, en çok satanlar listesine hiç çıkmamak üzere girdiğinde yıl 1970. Kendine odaklanmanın moda olmaya başladığı yıl.

1970 yılından sonra dünyaya gelenleri 'Ben Nesli' olarak tanımlıyor Jean M. Twenge aynı ismi verdiği kitabında. Doğmadan özel olduğuna inandırılan bir neslin başlangıcı 1970'li yıllar. Doğum kontrol yöntemlerinin ve kürtajın yaygınlaşmasıyla birlikte kazara dünyaya gelen değil; aksine çok isteyerek ve planlayarak dünyaya getirilen bir nesil. İstenerek, planlanarak, zamanı ayarlanarak 'sahip olunan' çocuklar; çok özelsin yaklaşımıyla yetiştirilmeye başlanınca merkeze 'ben'i almaları kaçınılmazdı. Birey odaklı eğitim sistemi, özgüvenin başarıyla eşdeğer olduğu anlayışı narsist ve materyalist çocuklar üretti.
Yeniden yorumlanan Don Kişot ve Martı'nın ardından kişisel gelişim kitaplarında yaşanan patlama, çekim yasasıyla özdeşleşen Secretle tavan yaptı. İnsanların kendilerini kurban gibi hissetmelerini önlemek, hayatlarını istedikleri gibi kurabilmelerini sağlamak için gerekli bilgileri vermek. İstediğin sürece her şeye sahip olabilirsin diyen Secret; çalışmanın, çabalamanın, insanın aklını ve zekasını doğru kullanmanın yerine; hiç çaba harcamadan hedefe ulaşmanın anahtarını veriyormuş gibi yapıyor. Hızlı çözüm. İstemek hak etmekle eşdeğer. Her şeye sahip olmak senin de hakkın ve bu yolda yaptığın her şey mubah! Secret'in asıl mesajı kişinin suçluluk hissinden kurtulmasını sağlamak. Çok özel olduğuna, zengin ve ünlü olmayı hak ettiğine inanan insanların ortak özelliği suçluluk duygusundan tamamen arınmaları.
1970'den önce dürüstlük, çalışkanlık, vefakarlık, başkalarına saygılı davranmak önemli, toplumda saygın bir yere sahip olmak için yeterliydi. Toplumsal görev ve sorumluluk bilinci bireysel isteklerden üstün tutuluyordu. Bireyselleşmenin pompalanması ile başkalarının ne düşündüğünü umursamamak; kendine odaklanma ile sadece kendin için yaşa söylemi öne çıktı. Odak noktasını mutluluğa taşıdı. Kendini mutlu edecek şeylerin peşinde koşan birey, mutluluğa giden yolda her şey mubahtır düşüncesine teslim olarak önce kendini düşünmesinin bedelini hiç mutlu olamayarak ödediğinin farkında değil henüz.
Kendini dünyanın merkezi gibi gören, her şeyi hak ettiğine inanan kişi, yalnızca kendisi için doğru olanları yapmaya başlıyor. 'Hepiniz özelsiniz'. 'Sadece kendin ol.' 'Başka birini sevmeden önce kendini sevmek zorundasın.' 'Hep daha fazlasını iste.' 'Zevk odaklı bir hayat.' 'Anı yaşa' telkinleriyle yetiştirilen çocuklar hemen şimdi bir yere varmak istiyor. Beklemeye tahammülleri yok!
Yanlış eğitim sistemi, yanlış hedefler başarısız bireyler yetişmesine katkıda bulunuyor.
Okulların amacı çocuklara bir şeyler öğretmek, kendilerini sürekli iyi hissetmelerini sağlamak değil!
Eğitim sisteminde öğretilmesi gereken en önemli şey; öğrenmenin ömür boyu süreceği. Öğrenmenin ömür boyu süreceği öğretilmiyor okullarda, hedefe kilitlenmek ve başarmak üzerine yoğunlaşılıyor. Halbuki hedef, siz ona yaklaştıkça uzaklaşan şeydir. Bu sebepten hedefe ulaşınca boşluğa düşüyor çocuklar, ne yapacağını bilemiyor.
Sınavlara boğulmuş çocuklara küçücük yaşta hedefe kilitlen ve başar diyoruz. Hedefe ulaştığında da boşluğa düşmesi kaçınılmaz oluyor. Ama artık meslek sahibi olmak yetmiyor. İyi bir doktor olmak değil çok kazanan meşhur bir doktor olmak hedef. Başarının ölçüsü maalesef her meslekte kazanılan parayla ve şöhretle ölçülüyor.
İstikrarsız ve parçalanmış toplumsal koşullarda ancak belli bir türden insan başarıya ulaşabiliyor. Modern ekonomide pek çok becerinin raf ömrü kısa. Geçmiş başarıdan ziyade potansiyel kabiliyet önemli. Hiçbir şeyden pişman olmayarak zengin olacağına inanan bireyler üretiyor yeni ekonomik sistem.
Kazananın her şeyi aldığı piyasalarda risk yükselirken, stres ve kaygı üretiliyor. Rakip ile iş arkadaşı arasındaki çizgi belirsiz hale geliyor.
Hayattan hep en iyisini istemeye şartlandırılarak büyüyen 'ben nesli', en iyi kıyafet, en iyi ev, en iyi arabaya sahip olmanın yanında; en iyi eş, en iyi çocuğa sahip olmak da istiyor. Evliliklerin eskiye göre kısa ömürlü olmasında en büyük etken teslim olunan istek tarzı. Kişinin kendini öncelemesi, sadece kendini sevmesi, en iyiye layık olduğuna inanması. Halbuki insan faktörü söz konusu olduğunda en iyi diye bir şey mümkün değil ki!

Hiç yorum yok: