Fenerbahçe'nin Lazio'yu mağlup etmesi üzerine İtalyan gazeteleri "Anneciğim Türkler" manşetini attı. Bu 15-16. yüzyıllardan kalan ve o dönemki İtalyanlar'ın Türk ilerlemesinden duydukları korkuyu ifade eden bir deyimdir.
Fatih'in ölümünü kutladılar
Yıldırım Bâyezid'in 1394'ten itibaren İstanbul'u kuşatma altına alması üzerine, Batı Avrupalı Hristiyanlar gözlerini bu tarafa çevirdiler. Nitekim ilk defa 1396'da Batı Avrupa'dan katılımların olduğu Niğbolu Haçlı Seferi düzenlendi. Daha sonra İstanbul'un 1453'teki fethi Avrupa'da büyük bir yankı yaptı. İtalya'dan Sırbistan'a herkes sıranın kendilerine geldiğine inanıyor ve korkuyordu. Yeni bir Haçlı Seferi düzenlenerek İstanbul geri alınmak istendiyse de Avrupa'nın iç siyaseti buna izin vermedi.
1463 ile 1479 yılları arasında Venedik ve müttefikleriyle savaşıp, en büyük düşmanı Venedik'i pes ettiren Fatih Sultan Mehmed'in yeni hedefi Ege Denizi'ne tamamen hakim olup, İtalya'yı fethetmekti. 1480'de iki Osmanlı ordusu sefere çıktı. Mesih Paşa komutasındaki ordu Rodos'ta başarısız olurken, Arnavutluk'tan hareket ederek Güney İtalya'ya çıkan Gedik Ahmed Paşa'nın seferi başarılı oldu ve Otranto fethedildi. 1480 Temmuz'unda Otranto'nun fethi, Türk tarihin en önemli olaylarından biriydi.
İtalyanlar, Otranto'nun elden çıkması üzerine büyük korkuya kapılmışlar, papa Roma'yı terk edip Floransa'ya gitmeye bile kalkmıştı. İtalyanlar, kara kara düşünürken Fatih Sultan Mehmed'in 1481'de Gebze'de Hünkâr Çayırı'nda ölümü, İtalya'yı Türk hakimiyeti altına girmekten kurtardı. Fatih'in ölüm haberi İtalya'da büyük bir sevinçle karşılanarak bayram ilan edildi. Kilise çanları çalınıp şenlik ateşleri yakıldı. İtalyanlar, top ve tüfek atıp, meşalelerle tören alayları düzenleyerek büyük Türk'ün ölümünü kutladılar.
Fatih'in ölümünden sonra oğulları Cem Sultan ve İkinci Bâyezid arasındaki taht kavgası ve Gedik Ahmed Paşa'nın da bu siyasi gelişmeler yüzünden Anadolu'ya gelmesi İtalya'daki Türkler'i sahipsiz bıraktı. Gelişmelerden cesaretlenen İtalyanlar, 1481 Ağustos'unda Otranto'yu geri aldılar.
Kanunî'nin yarım kalan İtalya seferi
Dedesinin alamadığı Rodos ve Belgrad'ı fetheden Fatih'in torunu Kanunî'nin kafasında Fatih Sultan Mehmed zamanında teşebbüs edilmiş ancak yarım kalmış İtalya'yı da almak vardı. Osmanlı ordusu 1537 Mayıs'ında İstanbul'dan hareket etti. Kanunî, Vezir Lütfü Paşa'yı da Pulya sahillerine taarruza gönderdi. Lütfü Paşa burada birkaç kaleyi kuşattı. Otranto, Castro ve birkaç kale fethedildi. 30 müstahkem mevkii tahrip edildi.
Roma yolu açılmıştı. Ancak Venedik meselesinin ön plana çıkmasıyla Lütfü Paşa Otranto'yu bırakıp, Preveze'ye gitti.
Osmanlı ordusu Venedik'e ait Korfu Adası'nı kuşattı. Top atışları etkili olmuyordu. Bu sırada çıkan büyük bir fırtına kuşatmayı sekteye uğrattı. Karşı tarafın top atışları sonucunda iki Osmanlı kadırgası battı, bir top mermisi de dört Osmanlı askerini şehit etti. Kanunî Sultan Süleyman bu durum üzerine "Bir mücahid kulumu böyle bin kaleye vermem" diyerek kuşatmadan vazgeçti. İtalya seferi yarım kalmıştı.
Türkler gelecek yıl İtalya'ya gelirler mi?
İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılar'ın durdurulamaması yüzünden Avrupa'daki birçok ülkede "acaba bu yıl Türkler ülkemize gelirler mi" diye düşünülüyordu. Nitekim Makyavelli bir eserinde, kitabın kahramanı "Türkler gelecek yıl İtalya'ya gelirler mi" diye soruyordu. İtalya'da aylakların en önemli sohbet konusu Türkler'di. Aylaklar, Türkler hangi şehri fethedecek, Türkler'e Haçlı Seferi düzenlensin mi düzenlenmesin mi diye sohbet ederek günlerini geçiriyorlardı. Ardı ardına kazanılan başarılardan dolayı "Yenilmez Türk" imajı ortaya çıkmıştı.
Türkler Avrupa'da bale, tiyatro, opera eserlerine, halk şarkılarına, şiirlere, hikâyelere de konu olmuşlardır. Bunun sebeplerinden biri, Osmanlı tehlikesine karşı halkı canlı tutmak ve Hıristiyanlığa karşı olan tehdidi bertaraf edebilmek için siyasi bir kalkan yaratmak iken, diğeri Türkler'in gündemden hiç düşmeyen ve merak uyandıran bir konu olmasından dolayıydı.
Yazarlar eserlerinde Türk korkusunu yenmeyi de amaçlamışlardı. Makyavelli, İtalyan Tiyatrosu'nun Adamotu (Mandragola) isimli komedyasında Türkler'e öcü ve doğaüstü varlıklar olarak bakılmasını eleştirip, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerçekçi ve akılcı metotlarla yenilmesi gereken bir düşman olduğunu söyler.
PTT'den büyük kültür hizmeti
PTT, Türk kültür tarihinin en önemli eserlerinden biri olan Mevlana'nın Divan-ı Kebir'inin tıpkıbasımını yayınladı. Avrupa'da bırakın kendi kültürleriyle ilgili eserleri, Vietnam'dan Çin'e kadar birçok farklı kültüre ait önemli eserlerin tıpkıbasımları yapılmıştır. Bizde zaman zaman önemli bazı eserlerimizin tıpkıbasımı yapılsa da birçok eserimiz ilgi beklemektedir. Tıpkıbasımlar sayesinde araştırıcılar hem bu tür eserleri aslından okuma zevkine erişecekler hem de ellerindeki tıpkıbasımla rahatça araştırma yapabileceklerdir.
Mevlana dendiğinde aklımıza hemen Mesnevi gelir. Ancak Mevlana'nın Mesnevi'den daha geniş eseri Divân-ı Kebîr'dir. PTT, Divân-ı Kebîr'in Konya'daki en eski tarihli nüshasını iki büyük cilt olarak orijinal tezhibiyle, en ince teferruatına kadar tıpkıbasım yapmış. Bu alanın önemli isimlerinden Adnan Karaismail de tıpkıbasıma bir takdim ve fihrist hazırlamış. Bu eseri orijinal haliyle ve çok kaliteli bir baskıyla yayınladığı için PTT'yi tebrik ediyor, kültürümüze hizmetlerinin devamını bekliyoruz.
Yenilmez Türk
İstanbul'un Türkler tarafından fethi ve daha sonra Kanunî Sultan Süleyman devrinde Almanya içlerine kadar ilerlenmesi, Avrupa'da büyük bir korkuya sebep olduğu gibi "Yenilmez Türk imajını" da oluşturdu.
Yenilmez Türk imajının sarsılması
Yenilmez Türk" imajı ilk olarak 1565'te Malta kuşatmasında başarısız olunmasıyla sarsılmaya başladı. Osmanlılar'ın 7 Ekim 1571'deki İnebahtı Deniz Muharebesi'ni kaybetmesi, Avrupalılar'ın kendilerine güvenlerini sağladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder