23 Nisan 2013 Salı

Ali Şükrü Bey ve Topal Osman-Ersoy Dede


Bugün 23 Nisan.. Millet iradesinin en önemli tecelligahı olan Meclis’in kuruluş yıl dönümü..  Şanına yaraşır biçimde kutlamak nasip olur inşallah..  Bugün TBMM dediğimizde aklımıza hep 1923’ten sonrası gelir.. Yani Cumhuriyet’i ilan eden Meclis’i hatırlarız her nedense.. Oysa Milli Egemenlik Bayramı olarak kutladığımız bugün, 23 Nisan 1920’de kurulan ilk Meclis’in sene-i devriyesidir.. Acaba bize resmi tarih yoluyla,  zorla unutturulan bir dönem olduğundan mı, aklımıza hep başka şeylerin gelmesi..

ALİ ŞÜKRÜ BEY’İN SUÇU NEYDİ?

Arz edelim efendim.. Lozan görüşmeleri devam ediyordu.. Borçlar, kapitülasyonlar, Ege meselesi, azınlıklar ve en tartışmalı olan Musul Vilayeti masada.. Heyet gidiyor-geliyor Meclis’i bilgilendiriyor. Ancak tatmin edici bir bilgi yok ortada.. Mustafa Kemal’in Hâkimiyeti Milliye Gazetesi başka yazıyor, Trabzon vekili Ali Şükrü Bey’in Tan Gazetesi başka..  Çünkü Ali Şükrü Bey, yabancı basını dikkatle tarayıp, Türkçeye çeviriyor, heyetin yalanlarını ortaya çıkarıyordu.. “Lozan’dan sonra halletme sözü aldık” diyerek Musul’u bırakan heyete sert muhalefet yapan Ali Şükrü Bey, süreç için engel olarak görülüyordu..  Çünkü kürsüye çıkıyor ve; “İsmet Paşa” diyor, “feraset ve basiret yoksunu hamlelerle mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan muazzam zaferi Lozan’da heba ediyor.” diyor..

HİLAFET İÇİN DE MUHALEFET

Başka şeyler de vardı sırada.. Mesela hilafet.. Ali Şükrü Bey ve onun gibi düşünen Meclis’in ikinci grubuna göre, millet tüm kalbiyle hilafete bağlıydı.. Kaldırılması vicdanlarda kapanmaz bir yara açacaktı.. Hilafetin kaldırılmasına yönelik yaptığı sert konuşmalara Rauf Bey bile tepki gösteriyordu.. Ali Şükrü Bey ise; “Rauf, ben bu işin fedaisiyim. Anladın mı?”diyerek, (Meclis Zabıt Katibi Mahir İz’in sözleriyle ifade edecek olursak) idam fermanını imzalamış oluyordu..

TOPAL OSMAN DEVREDE

Bir gece Ali Şükrü bey ortadan kayboldu.. Meclis’te sesler yükselmeye başladı.. Milletvekilleri öldürüldüğüne kesin gözüyle bakıyorlardı.. Tüm dikkatler Topal Osman Ağa üzerine çevrilmişti.. Zira hem Mustafa Kemal’e sert muhalefet ettiği için Topal Osman Ağa’nın hedefinde olması sürpriz olmazdı hem de son defa kendi evinde görülmüştü..  Derhal insan avı başlatıldı.. Kendi birliği Ankara’nın altını üstüne getirip Topal Osman’ı arıyordu.. O ise, bu sırada bir gerçeğin peşine düşmüştü.. O gerçeğin ne olduğunu hiçbir zaman o da öğrenemedi, biz de..

ÇANKAYA KÖŞKÜ BASKINI

Çünkü Topal Osman Ağa, cinayetin bir numaralı şüphelisi aranırken, arkadaşlarıyla Çankaya Köşkü’ne gitmişti.. Bir şey mi soracaktı, bir şey mi anlatacaktı yoksa daha kanlı bir eylem peşinde miydi, bilmiyoruz.. Ama o son buluşma gerçekleşmedi.. İpek Çalışlar, “Latife Hanım” isimli kitabında o geceyi anlatırken, Mustafa Kemal’in çarşaf giyip Köşk’ten kaçtığını iddia etti.. Topal Osman’la birlikte Çankaya Baskını’na katılan en yakın adamı Rasim Aydın’ın torunu ise, dedesinin anılarını naklederken, Latife Hanım’ın, başında kalpakla Mustafa Kemal kılığında kendilerini karşıladığını, Paşa’nın evde olmadığını söyleyecekti.. Her iki bilgi de herhangi bir veriye dayanmıyor.. Doğru olabileceği gibi tamamen uydurma da olabilir.. Tek gerçek ise, o gece o buluşma sağlanamadığı için hiç birimizin öğrenemediği gerçek.. Sonuçta, Ali Şükrü Bey öldürüldü.. Topal Osman da..

ÖLDÜRÜLDÜLER, SUSTURULDULAR

Topal Osman konuşabilecek kadar yaralıydı yakalandığında.. Ama hem kafasına bir şarjör mermi boşaltılmış hem de risk almamak için başı bedeninden ayrılmıştı.. Öyle ki, daha sonra mezarından çıkarıp darağacında sallama kararı verdiklerinde, ayaklarından sallamak zorunda kaldılar.. Neyse işte size bir Büyük Millet Meclisi gerçeği. Hep anlatılır ya; “Lazistan vekili de vardı, sarıklısı-cübbelisi de vardı” diye.. Eh vardı da yaşattınız mı ki?.. Kalın sağlıcakla.

Hiç yorum yok: