5 Mart 2013 Salı

Sıkıldık!-Ergün Diler

Muhsin Batur
Birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen olaylar PERDE ARKASINDAN ucuca bağlanıyor! Sokaktaki insanın fark edemeyeceği bir şekilde kadife ambalajlara sarılıp piyasaya sürülüyor!Neden mi söz ediyorum!
28 Şubat dalgaları ve İmralı ile başlatılan BARIŞsürecinden... Her ne kadar konular birbirinden uzak da dursa düğümün atıldığı yer aynı nokta!

Bir köşe yazısına sığmayacak kadar karışık bir konu. Ama yine anlatmayı deneyelim... Çünkü gözlerimize çekilen sanal perdenin yırtılıp atılması gerekiyor!Daha önce yazdığım gibi rahmetli Erbakan Hoca,Avrupa'ya özellikle Almanya'ya çok yakın bir isimdi. Türk Gladyosu istifade edecekleri İSLAM aradığında buldukları isim kendisiydi! Bu nedenle Muhsin Batur ve Turgut Sunalp, gidip kendisini İsviçre'de ikna etti! Rahmetli Hoca döndükten sonra istikameti belliydi! 28 Şubat'a gelinceye kadar da çizgisini korudu! Herkesin bildiği gibi, Hoca şiddetli bir Amerika ve İsrail karşıtıydı! Zaten toplumda oy vermediği halde, kendiniLAİK olarak tanımladığı halde, Hoca gibi düşünen çok insan vardı! Erbakan'ın İslam alemini birleştirmek gibi bir hayali vardı!
Ortada TEK BİR İSLAM olmamasına rağmen bu hayalle yaşıyordu! Her fırsatta karşıtlığı dile getirince karşı taraf da boş duracak değildi!Onlar da düğmeye bastı!
Hoca önce kendisi gibi Avrupa'ya yakın bir isim olan Mesut Yılmaz'la koalisyon ortağı olmak istedi!
Ama uzaklardan bir el devreye girip yolu Tansu Hanım'a doğru çevirdi! Hoca, istemediği halde Amerika'ya yakın bir isimle devam etmek zorunda kaldı! Tansu Hanım aslında Erbakan'ı kontrol etmek ve atacağı adımları sınırlamak için monte edilmişti! Ama bunu Tansu Hanım da bilmiyordu!
Zaten bizim Ankara, senaryoları bilmediği için devamlı dayak yiyip duruyordu! Hoca da erken ve zamansız konuşmuştu! İktisat teorilerini alt-üst edecek cümleleri bir araya getirip İSLAM ülkelerini aynı çatı altında toplamak mümkün değildi! Ayrıca İslam konusunda Türkler kadar samimi pek ülke de yoktu!
Neyse...Hoca kaçınılmaz bir sona doğru yol alıyordu! Çünkü kendisini bekleyen DARBE daha öncekilerden farklıydı! Sonuçta bir AKIM ortadan kalkacaktı! Daha önce liderler gidip gidip geliyordu! 28 Şubat değişikti! Zar atmaya niyeti olmayan Amerika, sonuç alıncaya kadar asıldı!
Her ne kadar tabelayı değiştirenler ASKER gibi görünse de perde arkasında MERKEZ MEDYA ve BARONLARvardı! Yani asker ile medya koalisyonu yaşanıyordu! Türkiye'nin yönü Avrupa'ya sapacakken, bir hamle ile Amerika ve İsrail yörüngesinde kalıyordu! Olayın özü buydu! Fadime Şahin ve Ali Kalkancı işin süsüydü! İrtica, tıpkıkomünizm gibi hiç gelme ihtimali olmamasına rağmen YİNE PÜSKÜRTÜLMÜŞTÜ!
Anlayacağınız Türkiye yine Avrupa ve Amerika arasında sıkışıp kalıyordu! Kimin gücü yeterse onun sözü geçiyordu! Bir türlü Türk'e sıra gelmiyordu! Hayal etmemiz bile yasaktı! Dışarıdan yapılan müdahaleler nedeniyle iktidara bile gelseniz en yakınınızda FARKLI kanatlara ait insanlar oluyordu!
Bu kaçınılmazdı! Kaderdi! Türkiye bir konsorsiyumdu!
Bugün bile iktidarın içinde birbirine zıt akımları temsil eden insanlar yan yana oturuyordu!
Devam...Yabancı kalemlerin yazdığı senaryo ile iktidar gitmişti! Bir-iki askerle, patronların dışında bunu bilen yoktu! İşte 15 yıl önce yapılan darbeden dolayı dün yine bir grup asker adliyeye geldi! Yine BARONLAR yoktu! Zaten askerlerin çağırılmasını isteyen güç, onları istemiyordu!
Peki, sadece askerlerin gelmesi ne anlama geliyordu? İşte DÜĞÜM tam buradaydı... Darbe, Öcalan, İmralı, barış, silahların susması, PKK, Kandil, ölüm, mektup yani teröre ait ne varsa hepsi aynı koordinatta buluşuyordu. 28 Şubat, 15 yıl sonra da sadece üniformalılar üzerinden yürüyorsa bu kez durup düşünmemiz gerekiyordu!
Peki, perde arkasında planı yapanlar neyi hesap ediyordu? Amaçları neydi?
Temel hedef askerleri aralıksız içeri alarak orduda huzuru kaçırmaktı!Bir DARBEDE ya da DARBE GİRİŞİMİNDE bu kadar asker işin içinde olamazdı! Tutuklanan askerin sayısı belli değil! Biri Malatya'da diğeri Foça'da görev yapan askerlerin darbe senaryosunda yer alması mümkün değildi!AKLA aykırıydı! Darbelerin tarihine bakıldığında üst akıl takımının 4-5 kişiyi geçmediği görülürdü! Onlar karar alır, subaylar uygulardı!
"Memleket elden gidiyor" dediğinizde asker gereğini yapardı! Neticede emir demiri keserdi!
Bu nedenle 28 Şubat dalgalarıyla amaç, askerin "yeter artık" diyerek TEPKİ vermesini sağlamaktı!
Belli ki Ankara'daki yeni DEVLET birilerini rahatsız etmişti!
Peki bu güç kimdi? İçeri alınan isimlere bakıldığında genelde kendileri bilmese de Amerika ve İsrail adına hareket eden askerlerdi! Bu nedenle bölgeyi Türkiye'ye bırakacak olan Amerika'nın bunu yapması akla uygun değil!
Özellikle Türk Ordusu'na ihtiyaç bu kadar fazlayken!
Geriye bir ihtimal kalıyor! O da Avrupa! Özellikle İngiltere! Bu güç, 'Ne kadar çok asker içeri alınırsa Erdoğan'ın o kadar zor durumda kalacağını' hesap ediyor! Askerler tek tek içeri alınırken Ergin Saygun'un elini sıkmış olmak bir fotoğraf karesinden öte anlam taşımaz! Bunu biliyorlar!
Ama asıl dertleri BARIŞ sürecine katkı yapan askeri "tarafını değiştirmeye" zorlamak!
Sokakta bile "KCK'lılar salınıyor, askerler alınıyor!" dedikodusu yayılmıyor mu? "Ankara, PKK ile iş tutuyor"denilmiyor mu?
Anlayacağınız adamlar elma kurdu gibi! İngilizler böyledir! Gıdıklayarak adamı öldürürler! Tek kurşun atmadan Ankara'nın bölgeye inmesini kesmek istiyorlar!
Zaten askerin PKK'ya duygusal olarak çok uzak olduğu belli! MİT'i kaybettikleri için bir enstürümanı yanlarına almak tek çıkar yolları! İşlerine yarayacak en güzel partner de asker! Olayların küresel ve bölgesel analizini yapamayan birçok asker de bu tuzağın adayı! 
İşte film bu! Senaryo mu?Bildiniz! Yine dışarıdan!
NOT 1: Öcalan bile bunu anladığı için BDP'liler'e güvenmiyor! Asker "Tamam" demişken işin yarım kalmasını istemiyor! Belki de bu nedenle "Hem devleti hem beni kullanmışlar" diye dert yanıyor! 
NOT 2: Çok önce 28 Şubat operasyonlarının süreceğini yazmıştım. Askerlerin alınmasıyla ilgili kısımda haklı çıksam da aralarında SİVİL olmayınca operasyonun ters döndüğünü anladım! Çünkü 28 Şubat'ta kazanan asker değil BARONLARDI! NOT 3: Sakın soruşturmayı yürüten savcıları suçladığımı düşünmeyin. Adliye, elindeki dosyaya göre hareket eder. Abdurrahman Yalçınkaya kapatma davası açarken haklı olarak elindeki dosyaya bakıyordu. Ama dava, partiyi kapatarak Büyük Türkiye'yi engellemeye yönelikti...

Hiç yorum yok: