18 Mart 2013 Pazartesi

GİTTİ FADİME GELDİ ALEYNA/ H. SALİH ZENGİN


11 Mart 2013 / H. SALİH ZENGİN
Farklı dönemlerde çocuklarımıza verdiğimiz isimler toplumsal hikâyemizi özetler nitelikte. Eskiden dinî referanslara dayanan isimler ve aile büyüklerinin adları çocuklara konurken artık değişik olması ve kulağa hoş gelmesi daha önemli sayılıyor.
simlerimizi belirleyen ne? Çocuklarımıza isim verirken dinî bağlılıklarımızı mı, toplumsal gelişmeleri mi, siyasi görüşlerimizi mi, aile bağlarımızı mı yoksa dizileri mi referans alıyoruz? Bu şıklar size şaşırtıcı gibi gelebilir ama bütün bunlar isim belirlemede ölçü kabul edilen sosyolojik gerçeklerin başında geliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı rakamlara göre, Türkiye nüfusu 31 Aralık 2012 itibarıyla 75 milyon 627 bin 384’e ulaştı. Türkiye’de ikamet eden nüfus 2012 yılında, bir önceki yıla göre 903 bin 115 kişi arttı. Erkek nüfus oranı yüzde 50,2, kadın nüfus oranı ise yüzde 49,8 olarak ölçüldü. Biz de artan bu nüfusta hangi isimlerin öne çıktığını geçmiş yıllarla kıyaslayarak mercek altına aldık.
Toplumda meydana gelen büyük siyasi ve sosyal olaylar isimlerimizi de belirliyor aslında. Yani belli dönemlerdeki isimlere bakılarak kişilerin sosyal statüleri ve siyasi görüşleri, hangi partiye oy verdikleri gibi birçok bilgiyi çıkarmak mümkün. Osmanlı’da yeni doğanlara dönemin sevilen padişahının ve devlet adamlarının isimlerinin verilmesi gelenekti. İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet dönemlerinde Abdülhamit, Enver ve Kemal isimleri öne çıktı. Siyasetin etkisi sonraki yıllarda da devam etti. İsmi Asena, Alparslan ya da Türkeş olanları ülkücülük geçmişine sahip olması da bunun bir göstergesi. Necmettin ya da Ecevit ismini taşıyanların ebeveynlerinin de hangi siyasi görüşe sahip olduğunu anlamak mümkün. 1980’lerde yaygın kız isimlerinin arasında Dilek, Özlem, Aynur, Serpil, Hülya, Aysel ve Yasemin öne çıkarken, erkek isimleri arasında ‘Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hüseyin’ şeklinde devam eden ilk 10’a ‘Murat’ 3. sıradan girdi ve 1990’lı yıllara kadar hep aynı yerde durdu. Çünkü o dönemde Kara Murat çizgi romanları, Cüneyt Arkın’lı ‘Kara Murat’ filmleri ve esas oğlanların çoğunlukla ‘Murat’ olduğu Yeşilçam sineması revaçtaydı.
Dindar çevrelerde ise Sümeyye, Tuğba, Rabia, Elif, Kübra ve Betül en popüler isimler olarak ortaya çıktı. 1990’lı yıllarda ise dinî çevrelerde ‘nur’lu bir döneme geçildi. Ayşe, Fatma gibi klasik isimlerin sonuna ‘nur’ ibaresinin eklenmesiyle çok sayıda Fatmanur, Büşranur, Ayşenur, Kübranur ve Tuğbanur isimleri ortalıkta gezinmeye başladı. Yine aynı dönemde dinî unsurlar erkekler üzerinde de etkili oldu ve Hüseyin, Mehmet, Mustafa, Ahmet, Hasan, Ali gibi isimlerin yerini Ensar, Ammar, Enes, Yasir, Muaz, Furkan gibi sahabe isimleri aldı. Ancak bu moda fazla sürmedi ve 2000’li yılların başında dinî isim yanına modern çağrışımı olan bir isim daha ekleyerek çift isim verme geleneğine evrildi: Mustafa Berk, Zeynep Sude, Ayşe Tuana, Elif Ece, Emine Naz gibi... Bu modanın bugün de devam ettiği bir gerçek. Artık dini referanslı ya da aile içindeki geleneksel isimler yok denecek kadar azaldı. Anne babalar artık daha modern görünen, söylenirken kulağa hoş gelen ve hatta hiçbir anlamı olmayan isimlerini çocuklarına koyuyorlar. Yani gitti klasik Fadime, geldi modern Aleyna!
İsim verme modasında bugün de devam eden yaygın bir anlayış “Kur’an’da geçiyor” şeklinde özetlenebilir. Tabii burada etkili olan husus Kur’an’da geçmesinden ziyade ses tınısının moda isimleri çağrıştırması ve farklı, yeni bir şey olsun düşüncesi de olabilir. Aleynâ, Alârâ, Ecrin, Ünzile, Yâzel gibi isimler sırf Kur’an’da geçiyor diye konulsa da tek başına anlam ifade etmiyorlar. Mesela Yâzel ismi Kur’an’da geçen “Yâ ze’l-celali ve’l-ikram” cümlesinden alınıyor. Oysa yâ, nida edatı, ‘ey’ demek; ‘ze’ ise ‘sahip’ anlamına geliyor. Ünzile ise Amenerresûlü’de geçen “...bimâ ünzile ileyhi min Rabbih...” ayetinden alınma. “Rabb’inden kendisine indirilen” manasını taşıyor ve ‘indirildi’ manasında bir fiilden öte anlamı yok. Aleynâ ise “Tahiyyat duasında geçen ‘Esselâmü aleynâ’dan geliyor ve tek başına ‘üzerimize’ demek.
Son yıllarda ise sevilen ünlü devlet, ilim ve sanat adamı isimleri yerini, medya destekli popüler kültürün ürettiği starlar, ünlü şarkıcılar ve dizi kahramanlarına bıraktı. Mesela bir dönem yayımlanan ‘Aliye’nin çocuk kahramanlarından ‘Arda’, bugünün moda isimleri arasında... ‘Deli Yürek’ dizisinin ardından da Yusuf ve Zeynep isimleri sıkça verilmişti.
Peygamber sevgisi liste başı
Ama bütün bunlara rağmen Türk isim verme kültüründe ana eğilimi her daim dinî referanslar oluşturdu. Buradaki en etkili eğilim ise Peygamber Efendimiz’e (sas) duyulan hürmet ve sevgi. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü’nün (NVİ) yaptığı istatistikler bugün en yaygın üç ismin Hz. Peygamber’in isimleri olan Mehmet (Muhammed), Ahmet ve Mustafa olduğunu gösteriyor. Dördüncü sırada Peygamberimiz’in damadının ismi olan Ali, sonrasında ise torunlarının isimleri Hasan ve Hüseyin geliyor. Bütün zamanlarda en yaygın kadın isimlerinde de dinî referanslar ağırlıkta. Peygamberimiz’in (sas) annesi, eşleri ve kızlarının isimleri olan Fatma, Ayşe, Emine, Zeynep ve Hatice listede ilk beşte. Her ne kadar ilk beş kadın ve erkek ismi, eskiyle aynı olsa da isim verme kültürünün geleneksel biçimiyle devam ettiğini söylemek zor. ‘İsim Kültürü ve Din’ adlı kitabı ile isim sosyolojisi alanında bir çalışmaya sahip olan Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi bölümünden Prof. Dr. Celalettin Çelik, isimlerde değişimin göstergelerinin hem kültürel dünyadan hem de öznel yani bireysel yönelimlerden kaynaklandığını belirtiyor. Geleneksel isimlerin yavaş yavaş zirveden aşağıya indiğini ve yerlerine çıkanların da kültürel kimlik ve tarihsel derinlikle bağ kurmaya çalışan tercihleri yansıttığını kaydediyor: “Etnik ve dinî kimlik çatışmaları, farklılıkları gelecek kuşaklara aktarmanın yolunu çocuklara etno-isimler verme eğiliminde yansıtıyor. Modern değerler içselleştirildikçe, bireyci tercih ve yorumlar isim tercihlerinde de kendini gösteriyor. İsim referansları bu durumda geçmişe, geleneğe, dinî ve kültürel bağlama ait olmaktan uzaklaşıyor. Sırf kulağa hoş geldiği için anlamına dikkat edilmeden müzikalitesi yüksek sözcükler isim diye seçiliyor.” Çelik şimdilerde ise çocukların nesnel tüketim kültürünün ürünleriyle yarışırcasına kimliksiz, temsilsiz, anlamsız sözcüklerle nüfusa kaydedildiklerine dikkat çekiyor ve bir de uyarı yapıyor: “İnsanları giderek isimleriyle değil, kimlik numaralarıyla tanımlayan modern teknotronik ve dijikronik çağın eşiğinde ismin neyi temsil edip etmediğinin bir önemi olacak mı acaba? Bu sorunun cevabını hep birlikte düşünmeliyiz.”
Bütün bunlardan sonra gelelim son yıllarda liste başı olan erkek ve kız isimlerine... Erkeklerde 8 yıldır zirvede yerini koruyan isim Yusuf. Bu ismi tüm zamanlarda listenin baş sırasında yer alan Mustafa takip ediyor. Mehmet, listeye üçüncü sıradan, Ahmet ise dördüncü sıradan girerken, beşinci sırayı Arda almış. Arda 2000’li yılların başında en çok koşulan erkek isimleri arasında ilk 100 içinde yer almaya başlamış ve 2005 yılından itibaren ilk 5 arasına girmeyi başarmış. En çok verilen erkek isimleri listesinin devamında ise sırasıyla Berat, Muhammed, Enes, Yiğit ve Furkan geliyor. 1950 yılından 2002 yılına kadar hep birinci sırada kalan Mehmet, artık üçüncü sıraya gerilemiş. Kızlarda ise son yıllardaki ilk 5 sıralama şöyle: Zeynep, Elif, Yağmur, Ecrin ve Nisanur. Listenin devamında ise 2001’den sonra yükselişe geçen İrem, Eylül, Zehra, Nehir ve Azra isimleri geliyor. 1950’den 1991’e kadar listenin en başında yer alan ve hâlen en çok kullanılan isim olan Fatma, şu an listenin 13. sırasında.
Türk toplumunda isim verme kültürü, değişimin bütün parametrelerine rağmen geçmişle gelecek arasında bağ olma işlevini sürdürecek gibi görünüyor. İsim verme istatistikleri gösteriyor ki, gelenekler değişse de modernite ile etkileşim bütün hızıyla sürüyor.

Prof. Dr. Celaleddin Çelik: (Erciyes Üni. İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi): Toplumun isim bagajı gelecek nesillere aktarılamıyor

Toplumumuzda isim kültürüyle ilgili benim yapmış olduğum sosyolojik araştırmada ortaya konmuştur ki isim verme konusundaki sosyal reflekslerimiz, anlayış, tutum ve pratiklerimiz zamanla değişmektedir. İsim kataloglarımız giderek çeşitleniyor, isim vermeyle ilgili geleneksel kalıplarımız farklılaşıyor, isim tercihleri çoğu zaman içinden geçtiğimiz sosyal süreçlerin gerilimlerini, çatışmalarını ya da uzlaşmacı senkretik yönlerini yansıtıyor. İsim istatistiklerine baktığımızda Türkiye’de 1990’lı yıllara kadar, özellikle geleneksel dinî isimlerin (erkeklerde Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hasan; kadınlarda ise Fatma, Ayşe, Hatice, Zeynep, Emine gibi) isim haznemizin zirvesindeki yerini koruduğunu görüyoruz. Ancak 2000’li yıllarla birlikte erkeklerde Emre, Yusuf, Furkan; kadınlarda ise Merve, Büşra, Elif gibi isimlerin ilk sıraları almaya başladığını görüyoruz. Neyi gösteriyor bu farklılaşma? Elbette isimle ilgili geleneksel bazı algı ve kalıpların değiştiğini. Ancak geleneğin tamamen bir kırılması ya da kaybolması değil bu. Zira yeni isim eğilimleri, bir bakıma gelenekte bir yenilenmeyi, geleneğin kendi içinde yeniden yapılanmasını işaret ediyor. Kültürel, siyasal ve sosyal hayatımızdaki değişime paralel olarak modern tınısı olan, kulağa hoş gelen ama aynı zamanda dinî niteliği haiz isimlerle yolumuza devam ediyoruz demektir bu. Her şeyden önce geleneksel isimler yavaş yavaş zirveden aşağıya iniyor, yerlerine çıkan isimler de kültürel kimliğimizle, tarihsel derinliğimizle bağ kurmaya çalışan tercihleri yansıtıyor. Ancak küresel postmodern dünyanın çok kültürcü çağında, kültürel ve medeniyetler arası karşılaşmanın sancıları isimler üzerinden de ifadesini bulacak gibi. Etnik ve dinî kimlik çatışmaları, farklılıkları gelecek kuşaklara aktarmanın yolunu çocuklara etno-isimler verme eğiliminde yansıtıyor. Modern bireycilik, isimde bireycilikle kendini ayrıştırıyor. İsim referansları bu durumda geçmişe, geleneğe, dinî ve kültürel bağlama ait olmaktan uzaklaşıyor. Bazı anlamsız heceler bir araya getirilerek yeni isimler türetiliyor. Karma evliliklerde çocuklara verilen isimler, kültürel senkretizm oluşturmak için bir oradan bir buradan veriliyor ki çocuk ileride hangisinden hoşlanırsa onu sahiplensin. Sırf kulağa hoş geldiği için anlamına dikkat edilmeden müzikalitesi yüksek sözcükler isim diye seçiliyor. Gerçi giderek insanları isimleriyle değil kimlik numaralarıyla tanımlayan modern teknotronik ve dijikronik çağın eşiğinde ismin neyi temsil edip etmediğinin bir önemi olacak mı acaba? Türk toplumunda isim verme kültürü, değişimin bütün etkilerine rağmen geçmişle gelecek arasında bağ olma işlevini sürdürmeye çalışıyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri, biz her şeyden önce bir medeniyeti temsil etme anlamında özel tarihsel tecrübeler ve misyonlarla farklı olduğumuza inanıyoruz. Bu inancın motivasyonuyla her türlü değişim etkenine rağmen, tarihsel zenginliğimizi, yüksek kültür ve medeniyet geçmişimizi çocuklara isim vermede de hatırlıyoruz. Kitle iletişim araçlarında isimlerin dejenerasyonuna karşı, bilgilendirici, yanlış ve hatalı anlamlandırmalara karşı uyarıcı açıklayıcı girişimler önem arz ediyor. Bu konuda Türk Dil Kurumu’nun internet üzerinden sağlamış olduğu hizmet dikkat çekici. İsim verme istatistikleri de gösteriyor ki bu konuda gelenekler değişiyor, ancak bu değişim gelenekten tamamen kopma şeklinde değil de geleneksel ile modernin etkileşimini yansıtıyor.

Türkiye’de en çok kullanılan kadın ve erkek isimleri

  1. Fatma: 4.199.600
  2. Ayşe: 3.184.045
  3. Emine:  2.509.480
  4. Hatice: 2.154.569
  5. Zeynep: 1.364.704
  6. Elif: 1.205.931
  7. Esra: 1.082.227
  8. Merve: 914.716
  9. Büşra:  805.119
  10. Kübra: 770.663
  1. Mehmet: 2.826.306
  2. Mustafa: 2.087.134
  3. Ahmet: 1.834.871
  4. Ali: 1.774.448
  5. Hüseyin: 1.445.828
  6. Murat: 1.202.207
  7. Ömer: 1.062.881
  8. Yusuf: 991.744
  9. İbrahim: 913.110
  10. Emre: 866.739 

İsimler Türkiye’nin tarihini yansıtıyor

1950-1970 arasında doğanlara daha çok Ayşe, Emine, Fatma, Zeynep, Hatice, Fadime, Meryem, Rahime, Sultan, Şerife, Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hüseyin, Hasan, İsmail, İbrahim, Osman, Ramazan isimleri verildi.
1970- 1980 arasında ise en çok Fatma, Ayşe, Emine, Hatice, Zeynep, Hülya, Dilek, Filiz, Yasemin, Özlem, Mehmet, Mustafa, Murat, Ali, Ahmet, Hüseyin, Hasan, İbrahim, İsmail, Ramazan isimleri çocuklara konuldu.
1980 öncesi ideolojik-sol reflekslerle verilen yaygın isimler ağırlık kazandı: Umut, Barış, Deniz, Özgür, Özlem, Devrim, Uygar, Nazım, Ecevit, Piraye, Ulaş, Eylem…
1980 öncesi ideolojik-milliyetçi reflekslerle verilen isimler kimliklere yazıldı: Turan, Alparslan, Atilla, Asena, Ülkü, Işık, Kürşat, Kağan, Doğuhan, Metehan, Alp, Alperen, Boğaç, Türkmen, İzgi, Aybüke, Aydilge…
1980’li yıllarda ‘Millî Görüş’ etkisi hissedildi: Selamet, Necmettin, Adil, Mücahit, Fatih, Merve, Sümeyye, Büşra, Tuğba, Rabia, Elif, Kübra, Betül, Şeyma, Feyza, Beyza… Sonrasından bu isimlere ‘nur’ ibaresi eklendi.
2000’li yıllardan sonra modern isimler revaçtaydı: Abay, Andaç, Berke, Kayhan, Laçin, Merih, Pamir, Pozan, Ulaç, Utkan, Egemen, Olcan, Sonat, Alara, Alçin, Ayşan, Azra, Bike, Delfin, Durul, Evşen, Gazal, Ildır, Kayra, Püren, Serva.
1999’daki Marmara depremi isim istatistiklerini sarstı. Bu dönemde Afet, Kurtuluş, Kurtul, Kısmet, Nasuh, Nasip, Kader, Elem, Felek, Melek, Can, Kahraman, Hicran, Deva, Hayat, Yaşam, Umut isimleri öne çıktı.
2000’li yıllarda ‘farklı isim’ arayışına girildi. Bazı isimler istenmeyen isim ilan edildi ve pek çok kişi mahkemelere başvurarak isimlerini değiştirdi. Araştırmalar Kezban, Döndü, Fadime, Fadimana, Dudu, Yeter, Döne, Kadriye, Asiye, Nuriye, Şerife, Dürdane, Satılmış, Durmuş, Dursun, Şaban, Abdurrahman, Memiş, Abuzer, Murtaza, Tarkan, Hüsamettin gibi isimlerin istenmediğini ortaya koydu.
Türkiye’de hem erkeklerde hem de kadınlarda en çok kullanılan ortak isimlerden öne çıkanlar Yaşar, Ayhan, Dursun, İsmet ve Muzaffer oldu. Bunun yanında Ümit, Özgür, İlhan, Hikmet, Yüksel, Özcan, Fikret, Cihan, Şerif, Deniz, Servet, Yücel, Sefa, Hidayet, Sezer, Olcay, Saffet, Güngör, Durdu, Günay, Ömür, İlkay, Kamuran, Kudret, Satı, Şenel, Elvan, Seyhan, Zülfü, Muhterem ve Güner seçilen ortak isimlerden.
İsimler kadar dikkat çeken bir şey de soy isimleri. Türkiye genelinde en çok kullanan beş soyadı Yılmaz, Kaya, Demir, Şahin ve Çelik oldu.
 

Hiç yorum yok: