25 Şubat 2013 Pazartesi

İslâm'ın son halifesinin oğlu Fenerbahçe'ye başkan olmuştu-Murat Bardakçı


15 asırlık İslam Tarihi'nin son halifesi Sultan Abdülâziz'in oğlu Abdülmecid Efendi, son halifenin tek oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi de Fenerbahçe'nin ilk başkanlarındandı. Kulübün 1919 ile 1924 arasında başkanlığını yapan şehzade, hilâfetin kaldırılmasından sonra sürgüne gönderildi ve hayata 1969'da Mısır'da veda etti.


SULTAN Abdülâziz'in oğlu Abdülmecid Efendi, 15 ' asırlık İslam Tarihi'nin son halifesidir.
Son halifenin tek oğlunun da Fenerbahçe kulübünün ilk başkanlarından olduğunu ise, sadece futbol tarihinin uzmanları bilirler.
Ömer Faruk Efendi, 1898'de İstanbul'da doğdu. Mekteb-i Sultânî'de, yani Galatasaray'da okudu ve 11 yaşına geldiğinde, babası Abdülmecid Efendi, oğlunu daha ciddî bir meslekî eğitim alması için Avrupa'ya göndermeye karar verdi: Avusturya İmparatoriçesi Marie-Teres'in Viyana'da 1751'de kurduğu askerî akademi olan Teresianum'a gidecek ve asker olacaktı.

ASKERÎ EĞİTİM
Teresianum'da subay adaylarına askerî eğitim ile beraber sepet örücülüğünden marangozluğa, inşaat ustalığından demir işçiliğine kadar el becerisini arttıracak başka dersler de veriliyordu ama Ömer Faruk Efendi daha sert ve daha sıkı bir asker olması için Viyana'dan Prusya'ya, Potsdam'daki askerî akademiye nakledildi.
Şehzade, Potsdam'daki Prusya Askerî Akademisi'nden profesyonel bir Prusya subayı olarak mezun oldu, İmparator Wilhelm'in hassa alayına katıldı. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine Galiçya cephesine, oradan da Fransızlar ile kanlı çarpışmaların yaşandığı Verdun'e gönderildi. Ateş hattında görev aldı, profesyonel asker olarak savaştı ve Alman İmparatoru İkinci Wilhelm'den önce "Roter Adler" yani "Kırmızı Kartal", daha sonra da Almanlar'ın savaş madalyası olan Demir Haç Nişanı "Eisernes Kreuz"un birinci derecesini aldı. İmparator, nişanla beraber altın bir sigara tabakası ve imzalı bir fotoğrafını da göndermişti.
Savaştan sonra Türkiye'ye dönen şehzade bir kuziniyle, zamanın hükümdarı Sultan
Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan'la evlendi ve üç kızı oldu: Neslişah, Hanzade ve Neclâ Sultanlar...

EN GENÇ BAŞKAN
Şehzade Ömer Faruk Efendi 1919'da Fenerbahçe'ye başkan olduğu zaman 21 yaşındaydı ve kulübün tarihinin en genç başkanıydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1924'ün 3 Mart günü kabul ettiği 431 sayılı kanunla hilâfeti ilga etti, yani kaldırdı ve başta son Halife Abdülmecid Efendi olmak üzere Osmanlı Hanedanı'nın bütün mensuplarını sürgüne gönderdi.

SÜRGÜNDE VEFAT ETTİ
Sürgüne gidenler arasında Ömer Faruk Efendi de vardı ve sürgün edilene kadar, beş sene boyunca Fenerbahçe'ye başkanlık etmişti.
Faruk Efendi memleketini bir daha göremedi. Sürgünü tam 45 yıl sürdü ve hayata 1969'da Kahire'de, İstanbul hasreti içerisinde veda etti. Şehzade Ömer Faruk Efendi, sürgün senelerinde dostlarına gönderdiği bazı mektuplarında Fenerbahçe'den de sözedecek ve seneler önce başkanlığını yaptığı kulübünün ismini kendi ifadesi ile, "gözyaşı dökerek" yazacaktı...

***

Hattın Üstadları: İsmail Zühdü

ÜNYE'de doğdu, gençliğinde İstanbul'a geldi. Sülüs ve nesih yazıları Ahmed Hıfzı Efendi'den çalışıp icazet aldıktan sonra başka hocalara da devam etti ve sarayın hat hocası oldu. Kırk civarında Kur'an, çok sayıda hilye, murakka', kıt'a ve levha yazdı. Kendisi gibi zamanının en meşhur hattatlarından olan Mustafa Rakım' ın ağabeyiydi ve hem kardeşini, hem Şanizâde Abdullah ve Mustafa Behcet Efendi gibi devrinin önemli hattatlarını yetiştirdi. 1806 yılında vefat etti, Edirnekapı mezarlığına defnedildi ve mezartaşını kardeşi Mustafa Rakım yazdı.

***

Eski İftar Soframız

İKİ veya üç adet kuzu yahut koyun başı temizlendikten sonra tencerede bol su ve tuzla kaynatılır. Piştikten sonra tencereden alınan başlar kırılır, içlerindeki beyinler çıkartılıp ayrı bir kapta su ile ezilerek yoğurt kıvamına getirilir. Başın tencerede kalan suyunun içine bir mikdar sade yağ, tarçın, biber, sakız ve yeteri kadar yıkanmış pirinç ilâve edilir. Suyunu çekene kadar kaynatılır, bir kadayıf tepsisinin üzerine dökülür ve üzeri önceden hazırlanan ezilmiş beyinle sıvanır. Tepsi fırına yerleştirilir, beyin kızarana kadar pişirilir ("Melceü't-Tabbâhîn"den).

Hiç yorum yok: