8 Şubat 2013 Cuma

“Hatırla Sevgili Devrimcisi: Can Dündar”-Rasih Yılmaz


Beni bu sol romantizm öldürdü…
Durun, Can Dündar’a geleceğim…
Ama girizgâhı bir Ahmet Kaya şarkısı, Yusuf Hayaloğlu şiiriyle yapalım:
Adı; Entel Maganda…
Gülmeyin…
Bi sabredin canım, Can Dündar’a daha var…
“Sakalları şarap tasında, dikilmiş barın ortasında, tanınsın diye bekliyor, sanırsın dev aynasında.”
Biliyorum Can Dündar’ın sakalları yok…
Sabredin…

“Bir eli televizyonda, öteki eli basında, bir şeylerin tadı kalmış, dişlerinin arasında.”
İlk bağlantı sinyalleri gelmeye başladı değil mi?
Ne demiştim; bekleyin…

“Konuşurken solcusun, yaşarken karambolcusun, oportinizme bulaşmış, tipik bir orta yolcusun. Artık rol yapmayı bırak sen bir entel magandasın.”
İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer!

Ne demiştim girişte, beni bu sol romantizm öldürdü…
Yeşil parka (Amerikan malı), puro, mehtaplı geceler köpek öldüren şarabı (Bordo şarabı şişesi içerisine doldurulmuş ama) bu duygusallığın olmaz ise olmazları…
Hele bir de polis kulübesi kurşunlamanın kahramanlığı varsa dilinizde; tas tamamdır.
Demeyin, “solcular hümanisttir, adam filan vurmaz…”
Valla ben Can Dündar’ın yalancısıyım…
Geçtiğimiz günlerde canlı bomba saldırısı ile sarsılan Ankara ABD Büyükelçiliği ile ilgili bir yazı kaleme aldı Dündar…
Aynen şöyle diyordu satırlarında; “Elçiliğin polis kulübesi, bundan 43 sene evvel de silahlı saldırıya hedef olmuştu. 29 Aralık 1970 Salı gecesi, bir araba içinde Kennedy Caddesi tarafından gelen 5 kişi, elçiliğin önünde nöbet tutan iki toplum polisine 50 metreden ateş açmıştı. Ateş edenler Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıydı. Öldürülen 2 devrimcinin hesabını ABD’den sormaya karar vermişlerdi.”
Deniz Gezmiş ve arkadaşları Dündar’ın deyimiyle toplum polisine yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisine ateş açmıştı…
Ama ne için?
ABD’yi cezalandırmak için…
Sanırsınız ki, Dündar durumu eleştirecek…
Hayır, olur mu?
Tam aksine, bakın nasıl allayıp pullayıp durumu bir “Hatırla Sevgili Devrimciliği”ne köpürtmüştü!
“ Deniz, savunmasında eylemin gerekçesini şöyle açıklamıştı: ‘ İstanbul’da Karakol Teşkilatı hangi amaçla İngilizlere ve Osmanlı polisine kurşun sıktıysa biz de o amaçla sıktık.’…”
Eylemi de şöyle aklıyordu Dündar, “İşbirlikçiler de cezalandırılıyordu. Ceza için polislerin sadece ayaklarına ateş açılmıştı.”
Demek ki Dündar’a göre bacağa silah sıkmak makbul bir eylem biçimiydi…
Hele ABD’yi cezalandırmak için Türk polisini vurmak ilerde kahramanlık güzellemelerine malzeme olacak cinsten bir girişimdi…
Şimdi can alıcı soruyu dillendirme vakti geldi…
Peki Can Dündar’ı nasıl bilirsiniz?
Durun durun…
Zihninizi yormayın…
Cevap için zorlamayın kendinizi…
Yalnızca Yusuf Hayaloğlu’nun Entel Maganda şiirini dönüp yeniden okuyun.

Hiç yorum yok: