1949 yılında Türk Neşriyat yurdunca yayınlanan Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, 1948-1949 kış sezonunda İstanbul Şehir tiyatrosunda temsil edilmiş ve “Üstad’ın sahnelenirken durdurulan ve oyundan kaldırılan eserlerinden birisi” sıfatıyla tarihteki yerini almıştır. Bu sıfatla ilgili Mehmet Kısakürek Kaşgar Dergisinin 31. sayısında kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları paylaşır : “Şehir tiyatroları tarihinde bir kere daha bir eser, sahibi tarafından sahneden indirilmiş. Eseri kim indirmiş biliyor musunuz? Babam Necip Fazıl Kısakürek. Eser: Parmaksız Salih. Yanılmıyorsam, başrolü oynayan aktör de Galip Arcan. Necip Fazıl ilk gün gidip bakmış ki kendi eseriyle oynanan oyunun hiçbir ilgisi yok. Ki, Galip Arcan, kendisinin dostu. İtirazları netice vermeyince, indirilmiş. Affetmemiş. Hem de ne diyerek: ‘Bir cins atı, eşek seviyesine indirmiş!’ diyerek, Galip Arcan için. Sanatı söz konusu olunca hassasiyeti bu.”
İlacı olmayan hastalık diyerek adlandırdığı kumarın, insan hayatını nasıl sardığını ve hastayı kendisine mahkum ettikten sonra bırakıp gittiğini, giderken de insana ait her şeyi beraberinde götürdüğünü Nam-ı Diğer Parmaksız Salih eserinde tüm açıklığıyla ortaya koymuştur Üstad. 17 yıldır oğlunu arayan, kumar yüzünden parmağından olan, kumarhane işletmesinin sahibi olmasına rağmen her fırsatta kumarın, onu oynayanlar tarafından görmezden gelinmeye çalışılan yüzünü dile getiren Parmaksız Salih, 22 yıl sonra oğluyla karşılaşır. Hem de hayatını mahveden, oğlunun yüzünü 22 yıldır görememesinin tek nedeni olan kumar illetine bulaşmış bir haldeyken. Belki bundan sonrasını kurtarabilirim diye Yusuf (oğlu) un peşinden koşar ama geç kalmıştır. Kısa bir zaman önce başkası için Parmaksız Salih’in katkılarıyla hazırlanan tuzağa düşmüş ve “Ölürsem şerefim temizlenmiş olmayacak. Aynı şerefsizliği sana ve çocuğuma devretmiş, sonra da bunun dünyadaki azap ve mesuliyetinden kaçmış olacağım! “diyecek kadar herşeyini kaybetmiş halde bulur. Torunu ve gelini için yapabileceği tek şey kalmıştır. Bunun gerçekleşmesinin tek yolu Salih’in terk-i dünya etmesidir. Eserin son sahnesinde Yusuf’un, Parmaksız Salih’in oğlu olduğunu ve kurtuluşun yolunu öğrenmesi aynı anda olur. Eserde, en canhıraş sebepleri ve neticeleriyle doktor ve ilacı olmayan hastalığı, kumarı göstermek istediğini söyleyen Necip Fazıl, Parmaksız Salih ile ilgili olarak kendisine yöneltilen bir suale şu cevabı veriyor: “Eserde ifadelendirmek istediğim tek dava, bin bir tezad ve bin bir zıt kader cereyanı içinde hakiki fışkırışını bulamamış ve hatta kötülük baskısı altında uyuşmuş bir ruhun, en büyük saike kavuşur kavuşmaz birden şahlanışı; ve tam 55 yıl bilmeden hasret çektiği ve daima istekli yaşadığı ulvî aksiyona şiddetle atılışıdır.”
Ben varlığın her zerresiyle, sağa ve sola kıpırdayamayacak şekilde bir gayeye perçinli olmanın hakikatini bir kumarbazdan öğrendim. Malını, mülkünü, ruhunu ve haysiyetini kumarda tükettikten sonra, ayağındaki eski pantolona ve kalbindeki son şeref zerresine kadar kendini kumara adamakta devam eden bir kimseye sordum: Niçin bu açık felaket yolundan dönmüyorsun? Ne cevap verse beğenirsiniz: Ben bu yoldan dönemem! Kayıplarımı bana her defa misilleriyle geri verseler, yine ona iade etmeye mecburum. Felaket dediğin şeyin cazibesinden daha çekici bir saadet tanımıyorum! Hiçbir işte bağlılığın bu şekli kumardan çözülüp Allah’a iliştirilecek olsa, gayelerin gayesi gerçekleşmiş olur. Ben, hasta kumarbaz, veli’nin bu sözüne bayıldım ama onun yakıcı gerçeğine doğru hiçbir adım atamadım.
Bir kumarbazın kumarı nasıl bırakmak zorunda kaldığını, taşıdığı kan yüzünden oğlunun da bu hastalığa nasıl bulaştığını ve onu bu hastalığından kurtarmak için nelere katlanmak zorunda kalacağını anlatan bir oyundur bu. Bir kumarcının, oğlunu, işlettiği bir kumarhanede bulması ve oğlunun kumar yüzünden müvekkillerinin dahi parasıyla oyun oynayacak hale gelmesini anlatmaktadır. Oğlunun artık kurtulması mucizedir, çünkü Avukat Yusuf ertesi sabaha kadar 3000 YTL bulmak zorundadır. Borcu 12 bin lirayı aşmıştır. Oğlunun kurtulması avukatlık barosundan kovulmaması, hapislere düşmemesi, şerefi ve en önemlisi torununa iyi bir gelecek için Parmaksız Salih’in ölmesi gerekmektedir. Çünkü Parmaksız Salih’in hayat sigortası diye biriktirdiği 100,000YTL lik bir parası vardır ve varisi oğludur.
Millî Nizam Davası’nda Necip Fazıl’ın avukatlığını yapan Süleyman Arif Emre bir söyleşide Üstad’ı anlatırken şunları paylaşır: “Üstad Nam-ı diğer Parmaksız Salih”i yazmak için kumarhaneye gider. İhbar sonucu baskın olur. Ertesi gün bütün Bab-ı Ali’de gazeteler Üstad’ın kumarhanede yakalandığını yazarlar. Tabi Üstad, Seyyid Abdülhakim Arvasi’yi tanımadan kumar oynamıştır. Ancak ondan sonra terk etmiştir. Aleyhinde yazan gazetelere Büyük Doğu’da “Moskova Lağımının İğrenç Fareleri” başlıklı korkunç bir yazıyla cevap verdi. O yıllarda Büyük Doğu dedin mi, akan sular dururdu.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder