8 Ocak 2013 Salı

Müslüman Anadolu Düşmanlarından Necip Fazıl'a Topyekün Saldırı - www.buyukdogu.net

Habertürk adlı gazete kağıdının, Büyük Doğu Mimarı Necip Fazıl'ın Menderes'e yazdığı mektuplar üzerinden karalama, itibarsızlaştırma ve iftira kampanyası başlatması akabinde topyekün bir Necip Fazıl düşmanlığı baş gösterdi.


02.01.2013 tarihli Habertürk gazetesinde Abdullah Kılıç imzası ile yayınlanan ve basın tarafından 2013 yılının "Bomba Haber"i olarak lanse edilen Necip Fazıl'ın Menderes'e yazdığı mektuplar haberi üzerinden başlatılan karalama, iftira ve Necip Fazıl nezdinde Müslüman Anadolu'yu itibarsızlaştırma kampanyası 3 gündür aralıksız devam etmekte.


2013 yılının "Bomba Haberi" olarak takdim edilen haber aslında Habertürk'ün Bomba bir  Haber hırsızlığı. Zira bu haber 2006 yılının eylül ayında Zaman Gazetesinde Erdal Şen tarafından "Yassıada Belgeleri" adı ile yazı dizisi şeklinde yayınlanmış, içeriğide Habertürk'de ki iddialar ile doldurulmuştu. 

Üzerinden 7 yıl geçen bu iddianın bugün tekrar ısıtılıp gündeme taşınması, basında ve kamuoyunda büyük yankı uyandıracak şekilde takdim edilmesi, aslında haberin servis edildiğinin açık delili olarak dikkatimizi çekmekte. 

Bu hususu basın ilkeleri açısından değerlendiriyor ve haberi çalıntı, yayıncılarını ise hırsız olarak niteliyoruz.

Gelelim Habertürk adlı gazete kağıdının Bomba Haberine;

Üsttede belirttiğimiz gibi iddialardan haberdar olduğumuz için mektuplar ve içeriği bizi pekde etkilememiştir. Asıl rezillik Habertürk adlı gazete kağıdının manşetine "Necip Fazıl'dan Menderes'e Yalvaran Mektuplar" başlığı ile Üstad'a hakaret içeren ifadeler ile sunuş ve bu manşeti bir çağrı olarak algılayan satılmış itler sürüsünün topyekün Necip Fazıl karalamasına başlamasıdır. 

"Yalvaran" diyerek hedefini ve gayesini belli eden Habertürk'ün sunduğu haber içeriğindeki metinlerde Necip Fazıl'ın Müslüman Anadolu'nun ve vatanın bekasının tehlikesi karşısında taleplerini iletmesi ve bunu hakettiklerini belirtmesi Habertürk tarafından çarpıtılarak sanki yüz kızartıcı bir talepmiş gibi gösterilmekte ve bu haber ile Necip Fazıl'ın milyonlarca seveni karşısında itibarsızlaştırılması sağalanmaya çalışılmaktadır. 

Haberdeki "Yalvaran" kavramı ile mesajı alan it sürüsüne mensup ateist, liberal, solcu, islamcı yazarlar derhal "Fahişeleşmiş Kalemlerine" sarılarak, Necip Fazıl'ı "Satılmış Kalem" olarak niteleme şerefsizliğine düşmüşlerdir. 

Aklı Selim, vicdanlı, fikir sahibi herkes bilir ki Necip Fazıl, Milli Şef Döneminin en azılı uygulamaları ve baskıları karşısında dahi kalemini ve fikrini dosdoğru kullanan tek insandır. İstanbul'un en sosyete ailelerinden birine mensup, bohem hayatını ve alasını yaşamış, batı kültürüne hakim bir karakter olan Necip Fazıl'ın, bu yönü ile büyük menfaatler sağlama imkanı bulacağı Milli Şef döneminde, hayatını kökten değiştirecek bir mensubiyete girerek Abdulhakim Arvasi'ye biatı akabinde kalemini İslam'ın emrine vermesi ile kendisi için maddi anlamda sıkıntılı bir dönemin başlayacağını bile bile Büyük Doğu mücadelesini başlatmıştır. 

Büyük Doğu mücadelesinin eseri olan Menderes'den istenen para için aynen şu ifadeleri kullanmaktadır "Ben örtülü ödenekten methiyeci, kasideci, Eski Roma cenazelerinde sahte ağlayıcıları gibi vicdan kiracısı olarak para almadım. Ve bunlardan hiçbirisini yapmadım. 1943'ten 1960'a kadar taştan taşa vurulan, zindandan zindana süründürülen mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlâkçı bir idealin himayesi yolunda para aldım."

Tüm hayatını Müslüman Anadolu'nun ruh ve mana köküne karşı girişilen saldırılara karşı müdafa ile geçiren Necip Fazıl bu müdafası ve idealleri uğrunda her türlü yola başvurduğunu kendisi açıkça belirtmektedir. Bu manada aldığı örtülü ödenek ile kendisinin Menderes tarafından istismar edilmediğini aksine kendisinin Menderes'i istismar ettiğini belirtir. Fakat Menderes'in dirayet ve basiretsizliğinden ötürü tam anlamı ile muvaffak olamadığınıda söyler.

AKP ürünü Taraf adlı gazetede yazarlığa soyunan ve şu anda da Radikal gazetesinde yazan Ermeni dostu, ateist Ayşe Hür ise yine Habertürk'ün başlattığı saldırıya, Necip Fazıl örtülü ödenekten aldığı parayı kumarda harcadı diyerek başka bir rezilliğe imza attı. Adı internet tarihçisine çıkan Ayşe Hür'ün bu bilgiye internet dedikodularından ulaştığını zannediyoruz.

Bu iddiayada Necip Fazıl Yassıada yargılamalarında şöyle cevap veriyor "Bütün aldıklarımı, mücadelesini ettiğim yolda harcadım. Ve sade harcamakla kalmayıp evimdeki eski koltuk ve halılara kadar da bu uğurda satmaya mecbur oldum. Zira Adnan Beyin “bir kere başla da sonu gelir” diye ettiği her yardım, Demokrat Parti iktidarının manfi kutbu tarafından engellenince, kendisine bir ev yaptırılmaya başlanıp, birinci katı çıkmadan yüzüstü bırakılan bîçare gibi, elimdeki avucumdakini sarfetmeğe, üstelik müthiş bir borç altına girmeğe mahkum oldum. Yani örtülü ödenekten bana verilen paralar, şahsıma bir şey getirmek yerine, benim bütün imkanlarımı yedi, bitirdi ve neyim varsa götürdü. Böyleve Adnan Menderes, örtülü ödeneğiyle beni kullanmış değil, asıl ben onu idealim uğrunda kullanmaya teşebbüs etmiş, fakat iradesiz ve sabatsız karakteri yüzünden muvaffak olamamış bulunuyorum."

Bir diğer iddia ise hem Habertürk hemde onun yazarı Murat Bardakçı'ya ait; Habertürk internet sitesinden 1951 yılında meydana gelen Kumarhane baskınını gündeme taşıdı bugün ise gazete kağıdından kendi kendine cevabını verdi: 1951 Kumarhane baskını Celal Bayar'ın siyasi bir komplosu ile gerçekleşmiştir. Altan Öymen'in eserinden iktibas edilerek komplo olayı çürütüldü. 

Babası askeri bilgileri yabancı istihbarat kaynaklarına satmaktan 17 yıl hüküm giymiş olan Murat Bardakçı ise Mina Urgan'ın anılarından okudukları ile Necip Fazıl'ın Kadın ve Kumar düşükümlüğüne değindi. Oysa Mina Urgan'ın eserinde topu topu 10 sayfayı geçmeyen ve tamamı Necip Fazıl'ın bohem hayatı dönemine ait ve hatta çocukluğuna denk gelen dönemde sarfedilmiş cümlelerden ibaret. Ki bu anılarda da Necip Fazıl'ın kadınlara düşkünlüğünden değil, kendini beğenmesinden bahsedilmektedir. 

Büyük Doğu Mimarı Necip Fazıl'ın hatasız bir kul olduğu iddiamız kesinlikle yoktur. Uygun üslup ve haklı sebeplerle edebi eleştiriler yapılabilir. Ancak bugün gerçekleşen hadiselerde soysuzca bir saldırı başlatılmıştır. Çoğu iddia, gerçek olanların ise çarpttırıldığı ve tamamen kitle etkileme yöntemleri kullanılarak hazırlanan haberler ile Necip Fazıl ve onun idealleri hedef alınmaktadır.

Necip Fazıl 1951 kumarhane komplosunu hazırlayanlar için "Yahudi ve Mason emellerine alet şahıslar demektedir.". Bizlerde bugün sahneye konan siyasi komplo için aynı yeri adres gösteriyoruz, Türkiye topraklarında emelleri olan Yahudi ve Mason piyonu yerli işbirlikçiler.



Necip Fazıl'a Kim, Neden Saldırıyor?

Necip Fazıl, Milli şef döneminde Deccal Komitesi tarafından kemalist terörün en sert hali ile Anadolu üzerinde estiği, Müslüman Türk'ü köklerinden koparmak için her türlü çabanın sarfedildiği, Allah kelamının hatta Allah demenin yasaklandığı bir dönemde Türk'ü İslam'dan uzaklaştırarak, batıcı devşirmelere mahkum etmek isteyenlere karşı; İslamiyet ruhunda vücut bulmuş Türk'ün aslına rücu etmesi için, öz İslam'dan zerre feda etmeksizin pazarlıksız Allah ve resulü demenin adı olarak Anadolu meydanına dikilen "Büyük Doğu"nun mimarıdır.


Yine her kesimden insanın Kemalizme boyun eğdiği, Müslüman Türk'ün her sahada hareket alanının daraldığı, batıcı kültürün işgali altında zihinlerin iğdiş edilerek batıcı medeniyet ve kültüre mahkum olunan bir dönemde Anadolu'da yaşadığı, Türkiyeli olduğu için utanan sözde aydın takımına karşı, gerçek medeniyetin kendi köklerinde saklı olduğunu haykırmak ve günyüzüne çıkarmak adına doğusuna, topraklarına, ANADOLU'ya BÜYÜK DOĞU ile sahip çıkmıştır.



Lüks yaşamı ve batıcı yazarları geride bırakarak geldiği İslam kapısında, küçümseyerek bakmaya çalışanlara karşı muazzam kibri ve gururu ile İslam'ın onurunu temsil etmiştir.   İslamcı olmanın, Müslümanım demenin, Türk'lüğü ile gurur duymanın aşağılandığı bir zamanda "Ne Mutlu Müslüman Türk'üm" diyene diyerek, utanmadığını aksine gururlu olduğunu batıcıların suratına çarpmıştır. 



Tek başına kalmasına rağmen mücadelesinden taviz vermeden son nefesine kadar Anadolu'nun gerçek sahibi olan ideallerini nakış nakış işlemeye devam etmiştir. Her türlü siyasi ve şahsi komplolara karşı ayakta durmayı başarması karşısında en yakınındaki şahıslar dahi çatlayacak seviyeye gelmiştir.



Öyle ki onun yanında kelam etme cürreti gösteremeyenler, onun fikir dünyası karşısında ezilenler kendisini terkederken, utanmadan birde Üstad'ı eleştirme cürreti göstermelerine karşı Üstad tarafından İhanet vesikası olarak takdim edilmişlerdir.



Fikirlerini, maddi manevi tüm varlığını, elde ettiği tüm geliri arzusunu duyduğu Mukaddesatçı gençliğin yetişmesi yolunda harcayan Necip Fazıl'a yaşadığı dönemde de komplo kuranlar ve karalayanlar ruhunu batıya peşkeş çekmiş fahileşmiş kalemler ve batının yerli işbirlikçileri olarak karşımıza çıkmaktadır.



Necip Fazıl Kimdir? Sorusu Neden Necip Fazıl'a saldırıldığının ve kimlerin saldırdığının cevabıdır aslında.



Necip Fazıl Milliyetçidir; Anadolu topraklarında Müslüman Türk'ü ruhu olan İslam'dan koparmaya çalışanlara karşı Türk'ü İslam'a mahkum edici milliyetçiliği ile sahtesinden  Milliyetçiler ve Anadolu düşmanlarını kendisine düşman etmiştir.



Necip Fazıl Antiliberaldir; İnsanı makineleştiren, İnsanı sömüren her türlü Kapitalizme karşı olan Necip Fazıl sermayeyi kendisine düşman etmiştir.



Necip Fazıl Antikomunisttir; Müslüman Anadolu'yu Kızıl Rus Emperyalizmine peşkeş çekmeye çalışan, insanı komunist boyundurlukta ezen sistemlere karşı mücadele ederek Komunistleri kendisine düşman etmiştir.



Necip Fazıl Antidemokrattır; İnsanı başıboş bırakan hürriyetin adresi olan demokrasiyi reddeden Necip Fazıl 90 yıllık laik sistemi kendisine düşman etmiştir.



Necip Fazıl Maveracıdır; kaba softaya, ham yobaza ve ateiste karşı olan duruşu ile bir yandan ateisti kendisine düşman ederken bir yandan da İslamcıları kendisine düşman etmiştir. 



Bundan ötürü diyoruz ki Necip Fazıl'a saldırılanlar Anadolu düşmanlığında birleşenlerdir, Anadolu topraklarında, Anadolu insanında gözü olanlardır.



Mevzu bahis Necip Fazıl olunca herkesin kusması bundandır, takip etmeye devam edilince kimlerin neler dökeceğini hep beraber göreceğiz. Kapitalisti, Komunisti, ateisti, siyonisti, ermenisi, sahte İslamcısı hep bir ağızdan en kötüsü hakaret ve iftiralar dökerek, en iyisi amalarla süsleyerek Üstad'a yani Anadolu'ya kıymaya çalışacaklar. 



Necip Fazıl ve onun eserlerinde vücut bulan Büyük Doğu, Müslüman Anadolu'nun teminatıdır. Bu teminata karşı yapılan saldırıya karşı çıkmak her Anadolu Müslümanın vazifesidir. 



Bugünki yazımızı Necip Fazıl'ın kendisine iftira atan "BAB-I ADİ" tiplerine cevabı ile kapatıyoruz;



Üstüme söverek gel, bayılırım; fakat sövmen bir fikir öfkesine, bir düşünce sinirine bağlı olsun...
Böyle gelebiliyor musun?
Sen, yalnız kendine oyuncak edindiğin mukavva Dünya içinde sahte gerçekler imal edip bunları insanlara yutturmaktan anlıyorsun!
Güvenle gel, biterim; öyle ki, hiçbir desteğin olmasa da güvenindeki heybet bana yeter?
Böyle gelebiliyor musun?
Sen yalnız, arslanın iki ayağı arasına sığınıp, faaliyetine engel gördüğü kediyi rapor eden sıçana benziyorsun!
Fikrin yok, hakikatin yok, bilgin yok, ihlâsın yok, güvenin yok; ve düşün, bunlardan tek tek pay almış olarak ne çapta ahlâkın yok!..
Böyle olunca, işte böyle perişan olur; ve kalemini vücudunda en uygun kılıfa sokup, suspus, oturursun!
Darısı Bâbıâli yokuşundan inip çıkarken bâb-ı âdi kulübesi sakinlerine mahsus bir eda takınanlara..."

7 Yıl Aradan Sonra Neden Necip Fazıl'a Saldırdılar

Necip Fazıl’ın Menderes’e mektubu ve Türk sağıNecip Fazıl’ın Menderes’e mektubu ve Türk sağıyazı dizisine başlamadan önce yapılan haber ve saldırıların Necip Fazıl'ı İslamcı ve Milliyetçi kesim gözünde itibarsızlaştırma sürecine dönük olduğunu belirtmiştik. Öyle ki Habertürk'ün oltasına ilk olarak her ne kadar ateist, İslam düşmanı, Ermeni dostu, Anadolu düşmanları takılmışsa da yumuşayan süreçte asıl gayenin ortaya çıkacağını iddia ettik. 

İşte son iki gündür Kemalist medyanın ilgisini üzerinden çektiği anda konu işin İslamcı ayağına devredilmiş oldu. 
Zaman, Akit, Yenişafak ve Star gazetelerinde köşe işgal eden İslamcı yazarlar sözde Necip Fazıl savunuculuğuna soyunurken aslında oynanan oyunun baş aktörleri olarak oyuna dahil oldular.
Akit gazetesinde Yavuz Bahadıroğlu, Habertürk'ün haberindeki alçaklığı göremeden "Yalvarma" başlığı atan muhabiri "Yorumunu katmadığı" için tebrik etme gafletine düşerken; 
Star gazetesinden İbrahim Kiras, "Necip Fazıl Önce Şairdir" diyerek yıllardır yapılmak isteneni yani Necip Fazıl'ı siyasi düşüncelerinden izole ederek, şiir dairesine hapsetmeye kalktı.
İşin asıl sacayağını oynayan ise Zaman gazetesi oldu ve olacak. 2006'da konuyu gündeme taşıyıp başarısızlıkla sonuçlanınca geri çekilne Zaman gazetesi bugün Habertürk'ün haberini fırsat bilerek konuya tekrar müdahil oldu. (Beklenen gelişme). 
Zaman gazetesinin yazarı Ahmet Turan Alkan bugün ki yazısında "Benim Şairim" başlığını atarak konuya müdahil oldu fakat en rezilinden ve kemalistleri dahi aratacak cinsten bir müdahillik.
Ahmet Turan Alkan konu ile ilgili en önemli isimlerden. Sebebini birazdan açıklayacağız.
Öncelikle Ahmet Turan Alkan'ın bugün ki yazısından satır aralarına gözatalım. 
Konuya makale havası vermek adına Şair tanımlaması ile giren Alkan şu satırlar ile asıl hedefini gösteriyor : "Necip Fâzıl’ın bazı zaaflarını konuşuyoruz. Pek gizli saklı tarafı yoktu; meraklısı da bilir zaten, önceden de yayınlanmış, tartışılmıştı. Para kavramını algılayışında şahsına mahsus bir yaklaşımı varmış Üstâd’ın; bu yaklaşımı ben hâlâ yadırgarım"
Alkan, bu cümlelerine Üstadsever bir dostunun şu şekilde cevap verdiğini söylüyor.
"Sen yadırgıyorsun ama ben bugün sağ olup iki mislini istese, imkânım da olsa yine tereddüd etmeden verirdim o parayı. Hiç pişman olmadım ki. O günlerde inanan insanların öyle bir rûhî ve mânevî çöküntüsünü onarmıştır ki, parayla ölçülmez!"

Gördüğünüz gibi iki taraftan birden vuruyor. Hem Necip Fazıl'ı "parasever Üstad" olarak tanımlıyor, kendi dostu eli ile verdiği cevapta ise Üstad'ın parasever olduğu ancak onun yaptıkları karşısında paranın mühim olmadığı belirtilerek, sorusuyla ve cevabı ile Üstad'ın parasever olduğu ile sonuçlandırılıyor.



Alkan asıl niyetini ve darbesini ise şu satırlarda vuruyor;
"Akçalı işlerin miyâr değeri yüksektir. Bildiğim, vâsıtaların hedefler kadar temiz, meşrû ve doğru olması gerektiğidir. Benim için Necip Fâzıl iyi şair, cerbezeli bir nâsir ve inandığı şey uğrunda kelle koltukta mücadeleden çekinmeyen bir cesur karakter olarak saygıya lâyık bir hâtıra; onun için açtığım sempati parantezinin içinde sadece bunlar var. Yadırgıyor ama yargılamıyorum."

Ve taraf seçtirtiyor "Eğer insanları her şeyiyle sevdiği şairlere göre târif etme mecburiyeti olsaydı, kendimi Âkifçi sayardım.".

Şimdi geçmişe dönüyoruz, Habertürk'de ki bomba iddiaların aslında çalıntı bir haber olduğunu, haberin aslında 2006 ylı Eylül ayında Zaman gazetesinde yayınlandığını belirtmiştik. İşte 2006 yılında Zaman gazetesinde yayınlanan "Yassıada Belgeleri" adlı yazı dizisine ilk yorum yine o dönemde "Ahmet Turan Alkan" dan geliyor.



6 Eylül 2006 tarihli Zaman gazetesinde Ahmet Turan Alkan imzası ile yayınlanan "Necip Fazıl’ın Menderes’e mektubu ve Türk sağı" başlıklı yazıda Necip Fazıl'ın Menderes'e mektuplarından satırlar paylaşılarak yadırgandığı ifade ediliyor.



Aslında Alkan konunun neden önemli olduğunu ve asıl kendileri için rahatsız edici olanın ne olduğunu şu satırlarla ifade etmiş o dönemde. Bizler içinde çok önemli olan bu satırları dikkatlice okumanızı tavsiye ediyoruz. Zira geçmişte ve bugün yapılan saldırıları temel sebebi ve itirafı denilecek satırlar "Necip Fazıl’ın hikayesi tek başına Türk sağı’nın karakteristiğini vermez ama o hikâye ihmâl edilerek Türk sağı’nın tahlilini yapmak da mümkün değildir. Necip Fâzıl’ın sıradışı bir özgüvene dayalı üslubu, sağ cenahta “hikmetinden sual olunmaz” cinsten lider, mürşid, fikri otorite ihtiyacına tekabül etmişti; bu misyon daha sonraları başka kişilerce ikmâl edilmeye çalışılmıştır.".



Fikirleri ve siyasetleri Anadolu ile uyuşmayan, fakat birileri için Üstad ve Efendi olanların Anadolu topraklarında esamesi okunmazken, Anadolu'da esen Necip Fazıl rüzgarını, onun fikirleri ile büyüyen ve yetişen nesilleri birileri hala çekememekte ve kendileri için engel görmekteler. Milyonlarca insana, milyarlarca Euro'ya, binalara, okullara, bürokrasideki egemenliğe rağmen Anadolu'nun mukavemet gücü olan Müslüman ve Milliyetçi kesimlerin Necip Fazıl'a olan bağlılığını kıramayan güçlerin, bu camialara dönük Necip Fazıl'ı gözden düşürme operasyonunun ikinci aşaması ile karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla görmekteyiz.



Yaşadığı günden bugüne onun "İyi Şair" nitelemesine hapsedilip, İdeolocyası ile görünmesine engel olanlar, görünen Büyük Doğu Çağını tekrar kapatmaya yeltendiler.



2006 yılında başlatılan operasyonun etki alanı pek dar olmuştu. Kimse Zaman gazetesine ve Alkan'a itibar etmemişti. Öyle ki İslamcı Basın isyan eder oldu. 
9 Eylül 2006 tarihli Yeni Şafak gazetesinde Kürşat Bumün yazısına "Alkan'ın Yazısı ile Niçin Kimse İlgilenmedi" diyerek sitem etti ve açtı Necip Fazıl'a olan düşmanlığını şu satırlar ile ortaya döktü;
"Doğum ve ölüm yıldönümlerinde hâlâ büyük bir "mürşit" olarak hatırlanan, "Platonik ve totaliter" (Taha Akyol) bir ruhla kaleme aldığı "İdeolocya Örgüsü" adlı kitabı Başbakan tarafından "kendisine bugünkü ufukları açan" bir kitap olarak takdim edilen Necip Fazıl'ın Adnan Menderes'e " Bugüne kadar bana, alet ve madde bakımından haysiyetli bir imkanın binde biri dahi gösterilmedi. Hep hazırdan hareket edip maya tutturmaya çalıştığım teşebbüsler en büyük manevi kıymetleri devşirdiği halde hiçbir maddi desteğe kavuşturulmadı" diye sitem edip "Seçimlere gidilirse bu azim hamlede benim rolüm düşünülmeyecek midir? Neşriyat ve fiili konuşma yolu ile bütün Anadolu'yu fethetmek benim için iş midir? Bugün sizi ciddiyetle ve samimiyetle seven Türk milletinin bu duygusunda acaba benim tesir ve telkin hissem ne kadardır" diyerek harbiden "Maraş listesinden müstakil mebus" çıkmayı isteyen Necip Fazıl ile aynı kişi olduğunu –bu sefer belgelerle!- öğrenmek hiç değilse hoş bir şey olmasa gerek... İnsan üzülmüyor da değil doğrusu... İşini bilen Necip Fazıl'ı düşünerek değil tabii ki; insan üzülüyor, çünkü kim bilir kaç bin samimi insan işini bilen "üstat"ı nasıl bambaşka biçimde anlamış ve bambaşka bir yere yerleştirmiş... "



Şimdi mesele daha iyi anlaşılmıştır diye düşünüyoruz.



Bumin yazısını şu satırlar ile bitiriyor (Bitirmiyor aslında bugüne erteliyor);
"Toparlayacak olursak: A. Turan Alkan'ın bu önemli yazısı, daha birkaç hafta önce, bir dönem kirada oturduğu evin müteahhide kat karşılığı verilmesi üzerine ayağa kalkan ve bu vesileyle "üstat"ı yine yere göğe sığdıramayan medya erbabının ilgisini niçin çekmedi acaba?"



Evet Kürşat Bumin mealen şöyle sesleniyor "Ey İslamcı Kesim hadi neden Necip Fazıl'ı hala sahipleniyorsunuz, bakın yaranmış iktidara, hadi terkedin, karalayın."



İşte Zaman gazetesinin 2006'da yapmak istediği ve Kürşat Bumin'in de arzusunu duyduğu etkiyi bugün Habertürk sayesinde hep beraber yaşıyoruz. 
Herhalde 2006'da ki hezimetten sonra sitem eden Bumin, yarın "İslamcı Basın'a Teşekkür" metni yayınlayacaktır diye bekliyoruz.

Hiç yorum yok: