20 Ocak 2013 Pazar

Mumcu’yu da Laçiner’i de öldürmeyin!-Mumcu öldü,mum söndü, karanlıktayız!-Abdurrahman Dilipak


Biliyorsunuz, daha birkaç gün önce Yeni Akit’e 3 bomba attılar..
Ardından Laçiner iki gazetenin adını vererek, başına bir iş gelirse bu gazetelerin sorumlu olacağını söyledi..
Evet birileri iş üzerinde yine.
Bu arada daha çarpıcı bir iddia atıldı ortaya.. Mumcu suikastı davası 10 gün içinde yeniden açılmazsa, 20 yıllık zamanaşımı süresi dolacağından dava düşecek..
Sadece Mumcu suikastı davası değil, Adnan Kahveci suikastının zamanaşımına uğraması için sadece 22 gün kaldı.. Eşref Bitlis suikastı için 34 gün, Özal suikastı için 58 gün..
Yani iki ay içinde 4 faili belli davanın düşmesi sözkonusu.
Bana kalırsa bu 4 davanın maktülleri, iki ay içinde eğer dava açılmazsa, bir hukuk cinayeti ile bir kez daha öldürülecekler..
Mumcu ailesi ya da CHP, eğer gerçekten Mumcu’nun manevi mirasına sahip çıkmak istiyorlarsa konuyu gündem dışı Meclis’e getirtebilirler..
Mumcu suikastı aydınlanırsa ben de, benim gibi düşünenler de aklanacak.. Mumcu davasının takipçisi olmak, aynı zamanda benim onur mücadelemdir, bu anlamda.. Biliyorsunuz, bu cinayeti işleyenler, kanlı bıçaklarını, bizim kapımızın önüne bırakıp kaçmak istemişlerdi.. Böylece ikinci bir cinayet daha işlemenin ötesinde, bir de karşı taraftan cinayet işleyerek,  düşünce farklılıklarından yola çıkarak toplumsal bir cinayetle suikast planlarını taçlandırmak istiyorlardı..
Aynı zamanda, kamu vicdanına yönelik bir suikast gerçekleşecek..
Onun için Meclis’e, hükümete, iktidar ve muhalefete, insan hakları, hukuk ve basın örgütlerine, barolara büyük görevler düşüyor..
Belki, farklı gibi gözüken bu davaların hepsi, tek bir iddianame kapsamında değerlendirilebilir. Tek bir dava ile bu süre kesilebilir. Basın bu konudaki uyarılarını sürdürüyor. En son bu haber rotahaber’in manşetindeydi!
Bana kalırsa zaten, bu cinayetlerin faillerinin hepsi aynı örgüt.
Cem Ersever’i de ekleyin buna. Cem Ersever’i öldürenin öldürülmesini de ekleyin..
Bu işin ucu, İncetahtacı’ya, Muhsin Yazıcıoğlu’na kadar uzanır.. Bahtiyar Aydın, Sıvas-Başbağlar ve daha bir sürü olay.. Belki 1993 yılı cinayetleri tek bir dosyada birleştirilebilir..
Belki bu suikasta kurban gidenlerin aileleri bir araya gelerek ortak bir girişim grubu oluşturabilir.. Eğer bu cinayetlerin üstü örtülecek olursa, yargı sanık durumuna düşer. Hepimiz bu durumdan sorumlu oluruz.. Adalet Bakanlığı’nın bu noktada harekete geçmesi gerek.
Nasıl Sıvas ve Başbağlar yeniden ele alınıyorsa, bu cinayetler konusunda da bir irade ortaya konabilir.. Tekrar söylüyorum, aslında o dönem cinayetleri, aynı merkezin işi.. Bunlar aynı senaryonun bir parçası..
Evet! Bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma karşı  yöneltilmiş bir tehdittir..
Yeni Akit ve Laçiner’e yönelik saldırı ve tehditlerin kaynağına ulaşabilmek için 20 yıl öncesine gitmek gerekebilir.. Eğer bu davalar düşerse, tehditler artacak ve birileri işlediği cinayetin yanına kâr kaldığını görünce yeni hedeflere yönelecektir..
Yargı eğer görevini yapmazsa, “haksızlıklar karşısında susanlar” arasına katılacaktır.
Adalet mülkün temelidir..
Zalimlerin yargının elinden kaçmasına izin vermeyin, sonra gün gelir o bela sizi de bulur, o ateş sizi de yakar.
Ne denmiştir: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..
CHP, Mumcu cinayetinden yola çıkarak, gerçeğe ulaşırsa, belki o zaman avukatlığını üstlendiği çevrelerin gerçek yüzünü görür de vazgeçer tutumundan. Kılıçdaroğlu, kardeşinin inşaat bekçiliği üzerinden siyasi rant sağlayamaz..
Hatırlatayım, bazı basın mensupları, bu işi bir dürüstlük nişanesi gibi görürken, iş bitirici çevreler, beceriksizlik olarak gördü, dürüst insanlar, aile ve dost çevresi açısından vefasızlık olarak, esnaf, vatandaş ise iş bilmezlik, vasıfsızlık, tembellik olarak! Kendi kardeşine sahip çıkmayan biri nasıl memleket evlatlarının derdine derman olacak ki! Kelin ilacı olsa önce kendi başına çalar zira!
Hem zaten, Kılıçdaroğlu’nun cemaziyel evvelini de bilmiyor değiliz.. Bu işlerle CHP imaj tazeleyemez, eğer gerçekten ciddi bir iş yapmak istiyorlarsa Mumcu’ya sahip çıksınlar..
Eğer bu iş zamanaşımına uğratılırsa, bile bile ve göz göre göre, birileri, bu katillere yardım ve yataklık etmiş, katillerle işbirliği yapmış ve onları korumuş, cinayetin üzerini örtmüş olacaktır!
Selâm ve dua ile..


Mumcu öldü,mum söndü, karanlıktayız!

Evet! Mumcu cinayeti için zamanaşımı süresi doldu ve katiller kurtuldu!

12 gün sonra Adnan Kahveci’nin katillerine gün doğacak.

24 gün sonra Eşret Bitlis’in katillerine gün doğacak.

48 gün sonra da Özal’ın katillerine..

Bugünden hep birlikte “Hayır” demeliyiz bu derin sessizliğe. Parolamız: 12.24.48 olmalı!

Her yer karanlık, gönlüm mahzun bu gece!

Tam da Resul’ün doğum gecesi. Gecelerin aydınlandığı bir zamana denk geldi!
Kandillere katran döktü karanlık eller.

Birileri kandilleri söndürdü. Mumlar söndürüldü.

Bu eğer bireysel bir cinayetse zamanaşımı süresinin dolması gerek. Peki ya bu eylemler bir darbe girişiminin parçası ise..

Kenan Evren bile hâlâ yargılanabildiğine göre, bu kişileri öldürenler de bireysel bir kin ve ihtirasla bu cinayeti işlemediklerine göre..

Yine de 20 yılda bu davaların görülememiş olması ilginç..

28 Şubat davası açıldığında ya da Muhsin Yazıcıoğlu davası açıldığında, bu karanlık ve derin yapı ortaya çıkarıldığında, elbet, bir gün mutlaka bu cinayetlerin arkasındaki kişiler, yapılar da ortaya çıkacak..

Minareyi çalan kılıfını hazırlamıştı. Onlara yasa işlemiyordu.

Soruşturma açılmadı değil, ama yargı suç aletine, yasa suç aletine dönüştüğü için o günlerde, bu işin üzeri doğrudan “devletlü”ler tarafından örtüldü..

Hayır! Bu kirli oyun bu şekilde örtülemez..

Gecikmiş adalet adalet değildir.

Bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
 akit’in manşetinde gördük Moğultay döneminin yargısının nasıl bir şey olduğunu. 28 Şubat’ta yargıda nelerin yaşandığını biliyoruz. Coyp-paste iddianamelerin nasıl hazırlandığını, darbe çetelerinin hazırladıkları dosyaların nasıl iddianameye dönüştürüldüğünü..

Sadece “vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış” yargıçlar değil, “sahibinin sesi” savcılar ve yargıçlar eli ile yargı, derin çeteler tarafından teslim alınmıştı adeta..
Bu bölgede Türkiye tek örnek değil. Bölgeye baktığınızda hukuka uygun olmayan yasaların nasıl bir suç aletine, yargıçların, medianın, bürokratların nasıl bir tetikçiye dönüştürüldüğünü görmüştük..

Devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelleri belli! Derin yapılar bu varlık ve meşruiyet temeline, açık ve kaba bir şekilde ihanet ediyorlar. Birileri bu ülkenin insanlarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyor.
Bunlar Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Tarikat, STK, Bürokrat, Yargı, her yerde varlar.. Siyasi emellerini yabancı istihbarat örgütlerinin siyasi emelleri, şahsi menfaatlerini vurguncu sermayenin çıkarları ile tevhid etmiş süfli, kirli, kanlı bir topluluk bunlar.
Ellerinin altına şeyh de var, fahişe de.. Sağcı, solcu, Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Hıristiyan, Müslüman fark etmiyor.. Adına “kontrollü bunalım stratejisi” adını verdikleri bir oyun oynuyorlar. Tavşan da onların tazı da. “Tavşana kaç, tazıya tut” diyorlar..
Ergenekon böyle bir şey.. Her renge bürünürler.. Yarın işleri icabı bakarsınız yeşile de bürünürler.. Örtünüp, sakal da bırakırlar.. “İhtida” edeceklerinden değil, çoğu, münafıklığından..

Oltalarındaki yeme dikkat ediniz; para, kadın, makam, güç/silah.. Bu oltaya takılmaya hazır ne kadar çok insan var çevremizde.. İstedikleri şey aslında “dua ile istenen bela”dır çoğunun, ama farkında değiller.

Önümüzde seçimler var, siyasi parti çevresindekiler orada yaşananlara daha yakından tanık olacaklar.. Oysa kim ihtirasla bir şeyi isterse, Allah (cc) onları o şeyle imtihan eder..

Ah! Keşke kafamızı kiraya vermesek.. Keşke örgüt ve liderlerimizi İlah ve Rab edinmesek! Görmek istemeyenden daha kör kim olabilir! Oysa gözlerimiz var görmüyoruz, kulaklarımız var duymuyoruz.

Göz göre göre, Mumcu bugün bir kez daha kim vurduya gitti..

Bakalım CHP ne ses verecek? Güldal ve Ceyhan Mumcu ya da oğul Mumcu, barolar, meslek örgütleri, hukukçular, insan hakları savunucuları bu akılalmaz olaya karşı ne diyecekler..

Ben kendi payıma özür diliyor ve itiraf ediyorum: Evet Mumcu’yu öldürenler arasında ben de vardım.. Hem de Mumcu’yu vuranların bir sonraki hedefleri ben olduğumu bile bile, sesimi yeteri kadar yükseltemedim!

Katiller, bugün bulundukları yer namüsaid de olsa, bugünü kutlayabilirler. Mumcu o gün değil, asıl şimdi, bugün vuruldu.. Meslek camiasının başı sağolsun!
Selâm ve dua ile..

Hiç yorum yok: