GAZETELERİN hemen tamamının internet sayfaları son zamanlarda bol tıklama gerektiren bazı tuhaf haberler, yorumlar ve bilgilerle doldu...
Bunları aslında "haber" yahut "yorum" diye nitelemek pek yerinde bir iş değil. "Saçma sapan", "uydurma", "palavra" yahut gazeteci deyimiyle "asparagas" demek daha doğru...
İnternet sayfalarında tıklama sayısı ne kadar fazla olursa alınan ilân da artıyor ya, şimdi işte bunu sağlamak için esrarlı, hayrete düşürücü ve merak ettirici yazılardan medet umuluyor. Ortaya gerçekle ilgisi olmayan bir konu atılıyor, her sayfaya bir resim ve iki-üç cümlelik bir de metin konuyor, sonra bilgisayarın faresine asılın asılabildiğiniz kadar! Merak edip tıkladıkça yirmi, hattâ otuz sayfa ilerliyor ama neticede yeni birşey öğrenmiyor, tam tersine ya bildiğinizi unutuyor yahut zihninizi baştanbaşa yanlış, hatalı ve uydurma ifadelerle dolduruyorsunuz.
UYDURMANIN SINIRI YOK!
İşte, bazı gazetelerin bu tıklatma hevesine birkaç örnek:
Mimar Sinan, Kanunî Sultan Süleyman'ın kızı Mihrümâh'a gizliden gizliye aşıkmış da, Mihrümâh'ın emriyle Üsküdar'da ve Edirnekapı tarafında inşa ettiği iki caminin arasına mimarî bir şifre kurmuşmuş da, senenin belli bir gününde ay ile güneş aynı çizgiye gelip minareler arasında düz bir hat üzerinde sıraya giriyormuş da, yine belli zamanlarda bilmem kaç açılık bir şekil oluşturuyorlarmış da, Sinan'ın bu büyük yaratıcılığı "güneş" demek olan "Mihr" ile "ay" mânâsına gelen "mâh kelimelerinin üzerine kurulmuş çok ince bir espri imişmiş de, hükümdarın kızına karşı hissettiği büyük ama gizli tutmak zorunda olduğu aşkını işte böyle ifade etmişmiş de, vesaire, vesaire...
Tarihçiler, iddianın ortaya atıldığı birkaç sene öncesinden buyana Kanunî'nin kızı Mihrümah ile Mimar Sinan arasında platonik de olsa böyle bir ilişkinin yaşanmasının mümkün bulunmadığını anlatıp duruyorlar. Hattâ, Mihrümah ile Sinan'ın birbirlerini tek bir defa bile görmediklerini, padişahın kızı ile mimarın camilerin inşaatı ile ilgili bağlantıyı kethüdalar ve kâhyalar vasıtası ile kurduklarını söylüyorlar ama okuyan da yok, kulak veren de...
Ve bu tuhaflık, hemen hergün onbinlerce kişinin tıkladığı sitelerde aylardan buyana hâlâ tıklanıyor...
Bir başka saçmalık: "Padişah Anaları" faciası...
36 SAYFALIK HAKARET
Bundan 30-35 sene kadar önce bu isimde bir kitap çıkmış ama bırakın tutmasını, ismi bile duyulmamıştı. Kitapta 700 sayfa boyunca padişah analarının tamamının yabancı, hükümdarların hepsinin birer sapık ve 600 yıllık Osmanlı Devleti'nde idarecilik yapmış kim varsa, "Frenk dölü" olduğu yazılıydı. Yazara göre annesi Müslüman olan tek bir padişah yoktu ve Sultan Abdülhamid'in annesi bile Virjin adında bir Ermeni idi!
İşte, bu kitapta ortaya atılan baştan aşağı uydurma olan bu iddialara, şimdi 36 padişahın her birine ayrı bir tıklamayla ulaşıyorsunuz. Sayfaları hazırlayanlar bu yazılanların geçmişimizin nasıl adi ve nasıl soysuz olduğunu söylemekten hiçbir farkı bulunmadığının tabii ki farkında değiller ama âââ o tıklama sayısını arttırma merakı yok mu? Üstelik artık şablon haline gelen ve hiçbir yerine dokunulmadan bir siteden ötekine taşınan bu sayfaları "milliyetçi ve muhafazakâr" bazı gazeteler de internetteki sayfalarında kullanmıyorlar mı, garabet ve komedi asıl işte burada!
İnternetin iletişim çağının harikası, sonsuz bir bilgi kaynağı ve çok yakın bir zamanda kitabın bile yerini alacak dijital bir kütüphane olduğunu iddia edenlerin kulakları çınlasın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder