1 Ocak 2013 Salı

Böcek-ODTÜ, Irak ve Böcek-Hedef Hakan Fidan -Büyük oyun -Ergün Diler


Böcek

Başbakan Erdoğan canlı yayında "Ofisimde böcek bulundu. Ben de dinlendim. Derin Devlet hala var"sözlerini duyar duymaz telefona sarıldım. DERİN DEVLETİN AKLI olan dostuma ulaşmam gerekliydi. Neler döndüğünü çok merak ediyordum. Ancak SMS'lerime dönmedi. Birkaç günlük çaba sonuçsuz kalmıştı! Hiç böyle yapmazdı oysa... Tam umudu kaybetmişken dün sabah "Dışarıdaydım. Geldim. Neyi merak ettiğini biliyorum. Gazeteye geçerken uğra, laflarız" notunu aldım. Başka bir randevum olmasına rağmen direksiyonu kırıp Boğaz'ın kıyısına indim...
Özel bir şey söyleyeceği zaman hep ağır hareket ederdi. Yine öyle yaptığını anlayınca içimde sevinç dalgası oluştu. Masaya koyduğu bitki çaylarının kokusu çiçeklerle dolu balkonu işgal ederken araya sorumu sıkıştırdım... 

* Nedir bu böcek olayı?
Türkiye'de siyasetin içinde olan bir şey bu. Her dönem başvurulan bildik yoldur. Çoğu günışığına çıkmaz. Ama hep vardır. 

* Ne anlamalıyım bu anlaşılmaz cümlenizden?
Anlaşılmaz değil... Deniz Baykal bilinen bir ilişkinin kurbanı oldu. Hem de yıllar sonra. Devlet Bahçeli partisini kasetlere kurban veriyordu. 10 önemli arkadaşının görüntüleri belli odakların elinde dolaşıp durdu. Daha eskiye dön, CHP Genel Merkezi "Böcek var" çığlığıyla çalkalandı. Kısa bir zaman sonra birileri partiden uzaklaştırıldı! Gidenler sıradan isimler değildi! Hem Deniz Bey'e hem ekibine operasyon yapıldı. Bahçeli de koltuğunu zar zor koruyabildi. Hatırlarsan "Bahçeli için son 3 gün" diye o internet sitesinde teaser geçildi... Ama Bahçeli pabuç bırakmadı! Ergenekon'da tutuklanan Levent Ersöz'ün arşivinde 5000 dinleme kaydı bulundu.
Adam aracı Yenimahalle'ye çekip MİT'i dinliyordu ya!
Daha ilerisi var mı! 

* Bunları hatırlıyorum. Erdoğan'ın sözünü ettiği böcek işi nedir? 
Çok hassasiyet gösteriyoruz. 

* Bir şey bulamadınız mı?
Bu tür operasyonlar sonuçlarına bakılarak çözülür.
Ama sonucu beklemeden yaptığımız çok şey var. 

* Nasıl yani?
Bir kere dinlemenin yapılmasının nedeni KÖŞK meselesi... Bu kesin... Bu yüzden gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.
Dinlemenin dışa vurumu olmalı!
Şu an bir şey dinleyip dinlemedikleri belli değil!
Dinledilerse operasyon yapacak kadar önemli bilgi sahibi oldular mı? Bence hayır! 

* Fikriniz nedir peki?
Erdoğan'ı Köşk'e çıkarmak istemeyen bir grup bu yola başvurdu. 

* Hangi grup?
Basit!.. Neo-Con'lar, İngilizler ve Almanlar, yani bunların istihbarat servisleri dinleme yoluyla koz elde etmek ister. Tek dertleri Çankaya'yı Erdoğan'a kapatmak.
Rahmetli Özal bile Köşk'te fısıltıyla konuşuyordu. Bu işi ilk kez yapmıyorlar yani... 
Erdoğan yukarı çıkar, yerine de kendi gibi düşünen hiperaktif birini koyarsa kaybolacaklarını biliyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la müstakbel Başbakan arasındaki bağı şimdiden kopartmak istiyorlar! Mesele bu! 

* Neden Cumhurbaşkanlığı için olduğunu düşünüyorsunuz?
Halihazırda Başbakan olduğu için... 

* Başbakanlık koltuğu hedef olamaz mı?
Hedef zaten. Ama alabilecekleri bir sonuç yok. Bu saatten sonra amaç, pazarlık yapabilecekleri alanlar yaratmak. Bu nedenle onlar için en güzel yol dinleme!...Ama nafile, çünkü karşı operasyon yolda! 

* Ne dediniz?
Kafanı karıştırmak istemem ama Ankara inanılmaz işlere imza atıyor. Ama sorma! 

* Merak ettim! Anlatın lütfen! 
Şu an böcek diye dilimize dolağımız olaylar yeni değil.
Bir yıl öncesinden biliniyordu. Ama açıklanması için bugünlere kadar beklendi. 

* Yine gizemlere büründünüz!
Hiç değil... Uludere, Oslo ve günışığına çıkmayan birçok kayıt devletteki birliği bozmak için yapıldı.
İstihbaratın tek elde, yani Hakan Fidan'da toplanması çok kişiyi rahatsız etti. Birleşme çalışmaları sürerken Erdoğan'ın, Necdet Paşa'nın ve Hakan Fidan'ın etrafındaki bütün isimler değiştirildi. 
Yakınlara kadar sızma olmuştu çünkü. Böcekler bulunduğu halde ne Başbakan ne de bir başka isim çıkıp açıklama yapmadı. Devlet, dinlendiğini hissettirmedi! Büyük bir OYUN oynandı.
Bütünleşmenin tamamlanması beklenildi. Geçmişte görüldü ki fırtınalı günlerde her güç kendi istihbaratıyla hareket ediyordu. Kara Kuvvetleri ayrı, Deniz Kuvvetleri ayrı, Hava Kuvvetleri ayrı... 
Bu da devlete sızmanın yolunu açıyordu! Şimdi o yol kapatıldı. Devlet zaaftan kurtuldu. Dinleyenler dinlendi! Haberleri yok! Yani baltayı vurmak isteyenler, yakında baltayı kafalarına yiyecekler! 

* Sonuç alma şansları var mı?
Mümkün değil. Hatırlarsan Karadayı, İlker Başbuğ ve Işık Koşaner'in de ses kayıtları çıktı. MİT'in Oslo'da PKK ile yaptığı görüşme sızdı. Ama bir sonuç elde edemediler.
Erdoğan'dan alacakları bir toz zerreciği bile yok. Ama adamlar böyle iş tutuyor. Böyle sonuca gitmek istiyorlar. 

* Ya Erdoğan çok önemli bir görüşme anında dinlenmişse!
Böceğin çıktığı yerde böyle bir görüşme olmaz! 

* Kim yapar böyle bir işi?
Genellikle en yakında bulunanlar... Gizli servisler bir "mazeretle" o kişiyi avuçlarına alıp sonuca giderler... 

* Dediğiniz gibi yakına kadar geldiler mi?
Geldiler. Tespit edildikten sonra AKIL devreye girdi.
Oyun başladı. Bir yıldan fazladır da sürdü. Şimdi ters operasyon başlayacağı için açıklamalar peşpeşe geldi. 

* Dinleme nasıl yapıldı? 
Çok çeşidi var. Yarıçapı 15 kilometre olan bir dairede dinleme mümkün. Bazı cihazlar elektronik sistemler üzerinden faaliyete geçiriliyor. Kimileri de sese duyarlı...
Unutma! İçeriden yardım olmadan hiçbir istihbarat mahrem yerlere cihaz yerleştiremez! 

* Peki operasyon hakkında bilgi verir misiniz?
Oslo sızdıktan sonra Ankara'da av başladı. İçeridekiler ve uzantıları tek tek tespit edildi. Dinleme emri verenler inanılmaz yöntemlerle dinlendi! Yakınlarına kadar adam sokuldu. Mesaj böyle verildi... 
Hiç kimse kayıtla Ankara'ya diz çöktüremez! Herkes başına ne geleceğini bilir!

ODTÜ, Irak ve Böcek

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD gelip Ankara'ya oturdu. Asker ve MİT içinde kendine yer bulmaya çalıştı. Eski patron İngiltere'nin kolay kolay Türkiye'yi vermeye niyeti yoktu! Ama Washington boş durmuyor, TARLAYI SÜRÜYORDU!Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu 16 Türk subayı,ÖZEL eğitim için Amerika'ya gitti. Bu eğitim 10 yıl sonra meyvesini verdi! Başbakan Menderes, İngiltere'nin çizdiği tarihi ROTADAN sapmıştı!
ABD'nin de istemediği işleri yapmaya başlamıştı.
Düğmeye basıldı. Düne kadar etkili olan "Şeriat geliyor" çığlıkları en güçlü şekilde atıldı...
16 Türk subayı aldıkları eğitimi göstermek zorundaydı. Sahne onlarındı. ABD'liler ilk raundu üstün bitirse de Ankara'ya çok daha geniş ve derin bir şekilde yerleşmiş olan Londra, maçı kazanmayı bildi. ABD'nin başlattığıDARBEYİ kendi lehine çevirdi. 
Bu iki gücün ilk büyük maçı, 1960 darbesiydi! Amerikalılar'ın desteklediği subaylar safdışı edildi. Londra'nın sözü dinlendi. Ve geçtiğimiz hafta ODTÜ'de kendini gösteren SOL HAREKETİN temeli atıldı! Anayasayla da desteklendi!
Tarihi mücadele hep sürdü... 1971, 1980, 28 Şubat darbeleri bu iki gücün, Türkiye'yi paylaşma savaşıydı.
Her ne kadar görünürde olan güç ASKER olsa da, perde arkasında hep bu iki kanat vardı. Ara sıra Almanya da, Londra'nın yanında pozisyon alıp ABD'ye çemkiriyordu! Tabii bunu kullandığı Türkler üzerinden yapıyor, görünmemeye çalışıyordu!
Okullarda okutulmasa da LAİKLİK ve İSLAM KORKUSUNUN (!) temelini İngilizler attı. Hem ordu, hem siyasi partiler buna göre şekillendi. Patronlar da durdukları noktaya göre değerlendirildi. İstanbul sermayesinin bazı isimlerinin ısrarla LAİKLİK vurgusu yapmasının altında yatan "Biz Londra'dan başka güç tanımayız" gerçeğidir! 
Doğal olarak MERKEZ BASIN da laiklik kalkanının altında yayın yapar. Kime ya da hangi odaklara bağlı olduğunu siz düşünün! Yüzde 99.9 Müslüman olan ülkenin dışa bağlı bir azınlık tarafından "İslamcılar geliyor" korkusuyla yönetilmesi gerçekten takdire şayan bir durumdu! 60 yıl böyle geçti!
Ama Londra çok akıllıydı. "Laiklikten" vazgeçmese de bazen Almanya'yı yanına alıp içerideki MÜSLÜMAN HAREKETİ kontrol ediyordu.
Mesela rahmetli Erbakan Hoca, Avrupa kanadına çok yakın bir isimdi. 
ABD solculardan sonra Müslümanlar'ı da onlara kaptıramazdı! Bu Türkiye'nin tamamen elinden çıkması demekti! 28 Şubat'ı getiren de iki gücün mücadelesiydi! Sistem hiç arıza vermiyordu! Bir yanda Kraliçe Elizabeth, bir yanda Amerikan Başkanları...
Tıpkı Fenerbahçe-Galatasaray derbisi gibi hep heyecanlı, hep üç ihtimalli bir mücadeleydi!
Siyasi arenadaki çekişme faili meçhuller olarak da karşımıza çıkıyordu! Türk devleti aslında "kimi, kimin neden vurduğunu" bilse de açıklayamıyordu! Kendi sınırları içine hakim değildi. 
Ankara'ya oturan ABD ve eski mahallesini bırakmak istemeyen Londra-Berlin hattı, Türkler'e şans vermiyordu. Bu iki güce tabi olmayan birinin de devlette ilerlemesi mümkün değildi! MİLLİ birinin yaşaması mucizeydi anlayacağınız. Basında da aynı kural geçerliydi! 
Çok satan gazeteler ABD ya da Avrupa aleyhine haber yapamazdı! Yeri geldiğinde kendi devletini yerden yere vurur, ama yabancılara "GIK" diyemezdi! Ülke parsellenmişti! Herkesin rolü dağıtılmış, kimin ne göreve getirileceği önceden belirlenmişti! Acı ama gerçek buydu! Hiçbir gazete de bunu yazıp çizemezdi! Türkiye'ye biçilen rol belliydi! Kendi sorunlarıyla debelenen, üzerinde kara bulutların eksik olmadığı bir ülke...
İşte bu plan, 2006'da kaldırılıp çöpe atıldı! Ankara'da uyanan MİLLİ DEVLET kendi çıkarlarını her şeyin önüne almaya başladı. Buna önce kendi, sonra bölge inandı. Mazisini hatırlayan Türkler gittiği her yerde saygı gördü. 
Bu kükreyiş ABD'nin içinde de büyük yankı buldu! Avrupa ile akraba olan NEO-CON'lar kazan kaldırdı. Ama Washington, yani BEYAZ AMERİKA, Türkiye'ye inandı! Zaten yapacağı pek bir şey de yoktu.
Ortadoğu'da Ankara olmadan olamazdı! Bunu eskiden beri biliyorlardı ama karşılarında DEVLET yoktu!
Şimdi işler değişmişti. Ankara kabuğunu kıracaktı.
Obama'nın temsil ettiği Amerika, bunu gördü. Ortadoğu ve Afrika'da maçı kaybetmektense Ankara'ya yanaşmayı uygun buldu. Bölgeye yabancı istemeyen Ruslar zaten dünden hazırdı. Bunun üzerine 60 yıl Türkiye'ye kan kusturan bütün ekipler toplandı. Zararlı olan, Avrupa ya da ABD bağlantısı bulunan herkes alındı.Balyoz'da, Ergenekon'da esen bu rüzgardı.
80 yıllık durgunluk bitiyordu! Türkiye bölgenin sesi olacaktı. Bunun ilk işareti ONE MİNUTE ile geldi. Artık İsrail'in karşısında sadece Araplar değil, Türkiye vardı.
Dengelerin değiştiğini gösteren ilk önemli işaret buydu!
Türkiye ezan sesinin olduğu her yere gitti. Bayrağını da beraberinde götürerek... Büyük güçlerin dolaşamadığı sokaklarda artık TÜRKLER vardı. Güney Afrika'dan Kafkasya'ya kadar!
Bu genişlemeden en çok Neo-Con'lar, Londra ve Berlin rahatsız oldu. Çarkı durdurmaları gerekiyordu.
OSLO'nun sızması, 7 Şubat krizi, Uludere hep onların başının altından çıktı! "Şimendiferi yani hükümeti düşürürsek istikamet bozulur" diye düşündüler!
Yapmadıkları kalmadı.
En son da BÖCEK'e sığındılar! Ankara'da 2500 tane AJANLARI var. Oturup kalktıkları lokantalar, oteller belli. Kimlerle konuştukları, kime ne verdikleri BELGELİ... Ama bunu onlar bilmiyor. Tek görevleri Ortadoğu'yu yönetmeye kalkan Türkiye'yi rotasından döndürmek! Irak'taki enerjinin Ankara'ya bağlanmasını önlemek!
Bunu da BÖCEKLE yapacaklarını düşünüyorlar!
İyice küçüldüler anlayacağınız.
Bugün yarın biri üstüne basıp canını çıkarır!
Demedi demeyin!

Hedef Hakan Fidan

Birkaç gündür inanılmaz soru geliyor. Benim gibi herkesBÖCEK işini merak ediyor. En çok cevabı aranan soru:KİM YAPTIRDI?Dikkat edin, Erdoğan'ın ofisine kim koydu değil, kim koydurdu!
İsterseniz gelin birlikte bir seyahate çıkalım. Bakarsınız yolun sonunda perde arkasındaki AKTÖRÜ buluruz!
Var mısınız? Haydi öyleyse...
Tayyip Erdoğan daha belediye başkanıyken ders kitaplarında çok rahat bulabileceğimiz bir şiiri SİİRT'TEokudu. Her zaman söylediğim gibi LAİKLİK perdesinin arkasına saklanan güçler birleşip Erdoğan'a HAPİSyolunu açtı. Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'ndeyken şimdi Ankara'da çok daha güçlü olan milli devlet harekete geçti.
Bir süre sonra Erdoğan serbest kaldı. Siyasetçiydi, siyaset yapması gerekirdi! Ama dışarı çıkıp, özgür kalsa da YASAKLIYDI! AK Parti'yi kurup seçime girdi. Lideri yasaklı olan parti ipi göğüsledi. Ama Başbakan Abdullah Gül'dü!
Erdoğan'ı dışarı çıkarmak için çırpınan güç, Deniz Baykal üzerinden yine devreye girdi. Ankara'daki MİLLİ GÜÇ, partinin bu şeklinden memnun değildi! Siirt'te önü kesilen Erdoğan, SİİRT'teki seçimle milletvekili oldu.
Gecikmeli de olsa Başbakanlık koltuğuna oturdu.
Burada kısa bir ara verelim...
Türkiye'deki bütün darbeler ÜLKENİN ROTASINI değiştirmek için yapılmıştır. O an ülkenin yönetiminde kim varsa bu nedenle hedef oldu... Erdoğan da, Türkiye'yi büyütmek istediği için baştan beri hedefti!
Devam...
Erdoğan, koltuğa oturduktan sonra Londra'dan yönetilen her kurum direnişe geçti. Ankara değişmek istemiyordu. Ama Erdoğan da onların bildiği liderlerden değildi. Ne tehditler, ne suikast girişimleri, ne ölüm, ne BARONLAR onu korkutamıyordu! Devlet de arkasındaydı... Neo-Con, Londra ve Berlin hattındaki dev güçler 2003'te BALYOZ'la sonuç alamayınca taktik değiştirdi. En iyi bildikleri ŞERİAT-İRTİCA kartını masaya koydular. Ve o dakikadan sonra içerideki aktörlere rol dağılımı yapıldı! İRTİCA haberleri yayılmaya, manşetleri süslemeye başladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da gazetelerde ve internette bulduğu verilerle kapatma davası açtı!
İşte tam bu noktada devlet KENETLENMEYİ tamamladı! Kara Kuvvetleri Komutanı olan İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi Üyesi Osman Paksüt'ü misafir ederek "Kapatmanın ülkeye neler kaybettireceğini" anlattı...
TARAF gazetesi bunu çarpıtarak verse de gerçek buydu! Çünkü parti, 5'e karşı 6 oyla kapatılmamıştı. AK Parti'yi kurtaran tek oy Kara Kuvvetleri kontenjanı olan üyeden geliyordu!
Bu oylama ile asker, Erdoğan'ın yanında olduğunu gösterdi. O oy, "Hükümet ve Türk Ordusu aynı istikamete gidecek" anlamına geliyordu.
Zaten amaç partinin kapatılması değil, Erdoğan'ın siyaseten silinmesiydi! Çünkü kapatma davasını açanlar AK Parti'nin içinden yeni bir partinin çıkacağını biliyordu. Ama yeni parti onların gösterdiği hedefe gidecekti! PARTİ İÇİNDE adamları da hazır bekliyordu!
Erdoğan, Özal'dan sonra KÜRT sorununu çözmek için uğraşan tek isimdi. Kürtler'e kucak açıp, "Ben sizi seviyorum. Siz de devleti sevin" dedi. Kürt'e "Ne istiyorsunuz?" diye soran tek Başbakandı! İşte bu yaklaşım PKK'nın sonu demekti. Yukarıda saydığım hat, yani Neo-Con, Londra ve Berlin buna razı olamazdı!
Kapatmanın arkasında yatan asıl neden, Savcı Yalçınkaya bilmese de, KÜRT SORUNUNU ÇÖZDÜRMEYİZmücadelesiydi! Değişmeye başlayan asker, Erdoğan'ın yanında yer alınca attıkları yumruk boşa gitti. Baştan beri amacı ERDOĞAN'ı bitirmek olan şer ittifakı yine karavana atmıştı!
Çünkü onlar bölünmüş ve küçülmüş bir Türkiye istiyordu. Kürtler'in dışarıda kaldığı bir Ankara'yı AVRUPA'ya alacaklardı. Bu nedenle PKK'ya sınırsız destek verdiler!
Oslo görüşmelerinin sızması, 7 Şubat krizi, Uludere faciası, dinlemeler, tutuklamalar, şantajlar hep bu savaşın dışa vurumuydu! Ama Türk devleti buna boyun eğmedi.
Emre Taner'le büyük uyum içinde çalışan Erdoğan, MİT'in başına sürpriz bir şekilde Hakan Fidan'ı getirdi! Fidan, daha göreve gelmeden İRAN YANLISI haberleri medyaya sızdırıldı! İSRAİL KARŞITI olduğunuz zaman başınıza bu gelirdi çünkü! Logolarında TÜRK BAYRAĞI bulunan gazeteler de saldırmaya hazırdı! Fidan mevzubahis oluncaLAİK-MUHAFAZAKAR demeden saldırıyorlardı!
Düne kadar kimsenin fark etmediği bir İTTİFAK ortaya çıkmıştı. Ayrı kampların çocukları aslında kardeştiler ama biz bilmiyorduk!Emre Taner, "Türk ve İslam dünyasının ortak istihbarat" ağının başına geçince Hakan Fidan tek hedef haline geldi. Fidan, Erdoğan'ın ülkeyi taşıyacağı yere inanan bir isimdi. Güvenilirdi. Oslo'da bulunmasının sebebi de buydu... O da Erdoğan gibi, asker gibi, Kürtler'i kucaklamaktan yanaydı. Saldırıların sebebi buydu!
Devletteki kenetlenmeyi Fidan üzerinden bozmak niyetindeydiler... İlk hamleleri OSLO oldu. Ses kayıtları bu nedenle Fidan, koltuğa oturduktan sonra servis edildi...
Güneydoğu'dan OY ALABİLEN tek isim olan Erdoğan'dan sonra Fidan da eski Türkiye'nin uğraştığı isimdi artık! Ankara "Büyük Türkiye" dedikçe o şer ittifakı "Kürtler'e dokunma, sizi böleceğiz" diye cevap veriyordu!İSTANBUL'DAKİ BARONLAR devletin üstüne üstüne gidiyordu! Şampanyalar içilirken, "Kimse Türkiye'yi bizim elimizden alamaz. Burasını biz yönetiriz. Türkler değil!" diyordu!
İşte son böcek olayına böyle gelindi!
Dinleme yapılmadığı halde çok mahrem konuşmalar kayıt edildi havası yaratıldı. MİT, önce davranıp bunu engellemedi! Ya da ciddiye almadı... Ama hedefte Erdoğan'dan çok Fidan vardı! Başbakan'ın ofisine böcek koyarak Erdoğan'a iki mesaj veriliyordu...
Hakan Fidan sizi koruyamıyor! Görevden almak için hala ne bekliyorsunuz!
Hakan Fidan'ın güvenilir olduğundan emin misiniz?
Amaç Erdoğan'ı dinlemekten çok aradaki güven zincirini kırıp MİT'i ele geçirmekti! Oyun buydu!
Amaç, Ankara'nın Kürtler'i kucaklayıp büyümesini engellemekti!
Zaten eski kaptan dün "IRAK'TAKİ KÜRTLER'İ ANKARA MI KORUYACAK" diye sormuş! Sorana değil de, sordurana bakmak lazım!
İnanmayacaksınız ama kendini LAİK, KEMALİST, MUHAFAZAKAR, LİBERAL olarak tanımlayan koro, böceklerin arkasından saldırıyor...
Türk nüfus kağıdı taşıyan koalisyon, Türkiye'nin büyümesini engellemek için çırpınıyor!
Şimdiye kadar böyle ittifak görülmedi!
Ama benim aklım "Böcek olayı neden 1 yıl sonra açıklandı?" sorusuyla meşgul!
İster misiniz bir operasyon gelsin!
Bekleyelim bakalım!

Büyük oyun

Başbakan Erdoğan, geçen aralık ayında ortaya çıkarılanBÖCEK'leri deşifre etti. 
"Ben de dinlendim. Derin devlet bitti diyemem" dedi. Ortalık karıştı... 
Ben ise "Erdoğan, neden ofisinde böcek bulunduğunu tam bir yıl sonra açıkladı" sorusunun cevabını aramaya koyuldum... 
Çünkü Başbakan açıklamaları canlı yayında bilerek isteyerek yaptı.
Yetmedi; ertesi gün de BÖCEK sorularına aynı cevapları verdi.
Demek ki devlet bir şeye karar vermişti!
Ama neye?
Ve odaya böcek koyanların amacı neydi?
Bu soruların cevabı çok NET değil. Ama bu olaya kafa yormamıza engel de değil...
Gelin biraz eskiye giderek bugüne uzanalım...
Hakan Fidan MİT Müsteşarı olur olmaz bir kampanya başladı. Kim olduğunu net olarak göremediğimiz bir grup, sürekli Fidan'ı itibarsızlaştırmak için çalışıyordu. PKK'ya silah bıraktırmak için OSLO'ya giden heyetin içinde Fidan'ın olduğunu, koltuğuna oturduktan sonra öğrendik!
Sızdırılan kayıtlarla!Birileri fena halde Fidan'a takmıştı anlaşılan!
Oysa görevi devreden Emre Taner de bildiğim kadarıyla Kürt sorununu silahla çözmekten yana değildi. 
Patlayan her silah aradaki yırtığı daha da büyütüyordu
Buna rağmen Emre Bey'e saldırmayan o kimliği belirsiz grup, Fidan'a acımasızca yükleniyordu... 
Demek ki Fidan, Kürt sorunun çözümüne katkı verirken hiç istenmeyen bir şey yapıyordu!Bu soruyu çok değerli bir istihbaratçı dostuma sordum... 
Tabii BÖCEK'i de ekleyerek! Cevabı önemliydi...
Dostum telefonda hiç çekinmeden konuşurdu...
Yine öyle yaptı... "Erdoğan'ın böcek olayını bir yıl sonra açıklamasının tek bir nedeni var. Bunu mazeret olarak kullanıp birilerinin ensesine şaplak indirilecek. Devlet, bu olayı 365 gün sonra açıklıyorsa BÖCEK'e basarak bir başka noktaya varacak demektir. Bu nedir? Şimdilik bilmiyorum... Ama göreceksin yakın zamanda alınacak bir sonucun nedeni BÖCEK olacaktır. Çünkü Ankara eski Ankara değil. AKIL hakim...
Fidan olayına gelince durum farklı... Hakan Fidan daha önce hiçbir MİT Müsteşarı'nın tartışılmadığı kadar tartışıldı. Birileri bunu bilerek yaptı. Senin dün yazdığın gibi BÖCEK olayı Fidan'ı zayıf düşürmek için yapıldı.
Çünkü Fidan şimdiye kadar görev yapan müsteşarlardan farklıydı. MİT'i başka bir yere taşıdı. Lig atlattı. Bu haliyle büyük rahatsızlık yarattı. 
Fidan'ın yaptığı en büyük hamle, DEVLETLE MİT'i yan yana getirmekti. Mesela daha önce MİT ve DIŞİŞLERİ iki ayrı birimdi. İletişim farklı yürürdü.
Ama şimdi aynı masada iki güç birden yer alıyor.
Yani Türkiye ile konuşmak isteyenler hem Davutoğlu'nu hem Fidan'ı karşısında buluyor.
Arşive gir bak! Fidan kadar görüşmelerin ortasında olan bir müsteşar yoktur! Bulamazsın... Mesela en son Erdoğan, Obama ile görüşürken masanın bir ucunda Fidan vardı! Bunu geç! Hillary Clinton ile yapılan heyetlerarası müzakerelerde, MİT'in en değerli elemanları masadaydı! Yani Türkiye, ABD'nin, İngiltere'nin, Rusya'nın yaptığını yapıyordu! Devlet, devlet gibi hareket ediyordu.
Durum böyle olunca, daha önce yapıldığı gibi kimse Dışişleri ya da MİT'in üzerinden operasyon yapamıyordu. 
Unutma! Hangi önemli görüşme olursa olsun önce MİT ekibi gidip işi bitiriyor.
Sonra yetkililer pürüzleri giderip imzayı atıyor!"
Dayanamayıp araya girip sordum!
Böcek'le bunun ilgisi ne? 
"Türkiye kabuğunu kırıp BÜYÜK TÜRKİYE olmak için karar verdi. Ergenekon ve Balyoz bunu istemeyenlerin tasfiye edilmesiydi! Ankara, Londra ve Washington arasındaki kapışmadan nemalandı! Türkiye, üzerinde etkili iki gücün tarihsel kavgasından faydalanıp yumruğunu masaya vurdu! Gerçekten ilahi bir şanstı bu!
Türkiye'nin ilk kez bu kadar önü açıldı. Ankara, ufuktaki DEV TÜRKİYE'yi gördü. Ama Londra ve Neo-Con'lar bunu engellemek için her yolu denedi! Boş durmadılar! Mesela Erdoğan karşıtlarının bir başka gücün eline düşmesinden çekinen DENİZ BAYKAL, ısrarla "Ergenekon'un avukatıyım" dedi. Aslında Deniz Bey, Londra'ya çok mesafeli bir insandı.
Ama rolünü iyi yaptı. O güç de bunu anlayınca kendisini tasfiye etti. Bu örneği aradaki mücadeleyi anlatmak açısından verdim... Baykal, Erdoğan'ı vekil yapmak için uğraşan biriydi! Ama Londra-
Neo-Con çizgisi hafife alınacak gibi değildi. Her taşın altından onlar ve içerideki adamları çıkıyordu."
Peki neden İngiltere? "Sen yazdın. Doğruydu. İngiltere, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne alarak Ortadoğu'ya uzanmak ve tarihi hakimiyetini kaybetmek istemiyordu! Bunun da en güzel yolu Ankara'yı yanına almaktı! Aynı yolu Obama da düşünüyordu. Yani tarihi çekişme Türkiye'yi başrole taşımıştı. 
Ama bunu içeride CHP sabote ediyordu! Çünkü CHP söylenmese de Londra'nın rüzgarıyla hareket ederdi!
Kılıçdaroğlu'nun önünün açılması Londra'nın emriyle oldu. 
Baykal bu nedenle gitti! CHP bilerek isteyerek takoz koyuyordu!
Ya öğrenciler!"
Hangi öğrenciler? "Hangileri olacak! Ortadoğu Teknik Üniversiteliler... Yahu Türkiye Ortadoğu'yu yönetmeye soyunurken, en büyük tepkinin Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden gelmesi akıl alır gibi değil... 
Ama İngilizler hiç görünmeden bu işleri iyi yaparlar... 
SOLUN 
mucidi Londra, Erdoğan'ın karşısına gençleri döktü. Eskiden de yapardı bunu... 
Erdoğan, bunu söyleyemeyeceği için öğrenciler ile CHP'yi yan yana getirdi! Anladın mı! Haa dönelim başa... 
Bence BÖCEK olayı bir yıl sonra açıklandıysa 
LONDRA'nın içerideki destekçilerinin başına gelecek var demektir!
Demedi deme..."

Hiç yorum yok: