2 Ocak 2013 Çarşamba

BİLEKLİKTEDE GÖRÜLEN HAKİKAT -İsmail Hakkı


Türkiye’de rengârenk plastik bileklikler son dönemde çok revaçta. Özellikle ünlü sporcular ve sanatçılar tarafından takılan (….. Balance) ve çeşitli markalarda piyasada satılan bilekliklerin en önemli özelliği ise kişiye denge ve güç sağladığı iddiası…
Aldananlar ve aldatanlar dünyası.
Sonuçta birileri parayı vurdular.
Bazı insanlar inanarak aldılar.
Umulur ki faydasını görürler.
Belki de Süpermen oldum hissi ile birkaç gün kendini iyi hissettiler.
Bu durum bazıları için iyi bir fırsat ve kazanç oldu.
İnsan bu ya, tekrar tekrar aynı yerden deneniyor. Ancak geçen farklı bir konu için Kutub-u Sitte hadislerini tararken bileklik meselesinin güncel olmadığı binlerce yıllık hikâyesinin olduğunu gösterdi. Bugün de aynı durum tekrarının normal olduğu görmekteyiz. Niye bu tekrarlar?
Bilmeliyiz ki; bizi aldatan şeytanlar aynı merkezden kurs görüyorlar, biz ölüyoruz, onlar ölmüyorlar. Aldatma trendleri daha da kuvvetleniyor. Yani bir sonraki nesle karşı kazanılmış yeteneklerle daha fazla saldırıyorlar. Bu onların güçlü olmalarını sağlıyor. Bu konuda Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu.
“Ne mutlu beni görüp imân edene! Ne mutlu beni göreni görene!..” (Ahmed b. Hanbel, V, 248, 257, 264),
“Ümmetimin en hayırlıları, benim zamanımda yaşayan Sahabelerdir. Ondan sonra, onlardan sonra gelen nesildir ve ondan sonra hayırlı olanlar da, onlardan sonraki nesildir” (Buhârî, Fedâilu’s-Sahabe, I, Rikâk, 7).
Efendimiz bu hadisleri ile şu hakikati haber vermiştir. Her geçen gün daha fazla şeytanî taarruz altında kalan insanlığın safiyetinde eksilme olacağıdır. Bunun diğer bir manası da şeytanlarımızın daha fazla kurs görmüş olmaları ve tecrübelerindeki artıştır ki, bu insanlık için büyük bir tehlikedir. Fakat her zorluk yanında kolaylığı getirdiğinden Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Ümmetim, evveli mi sonu mu daha hayırlıdır kesin bilinmeyen yağmur gibidir.”[1]  “Ümmetim mübarek bir ümmettir, evveli mi yoksa sonu mu daha iyidir bilinmez.” [2]
Burada ümmetin ilki ile sonu arasında bir benzerlik kurmuştur. Ahir zamandaki müminlerin durumunun da evvelkilere benzeyecek ve onlara yakın olacağı ve rütbeleri yükseleceğidir.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir gün sahabelerine:
“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kâselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.” [3]
Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurdu:
“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:
“Biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir.”
Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu. [4]
Bu hadis-i şeriflerde de, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. “Kardeşlerim” dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, aldanma ve aldatılmaya karşı dayanan, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bu kişiler Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin kardeşleridir. O, bu kişilere“kardeşlerim”, ashabına “arkadaşlarım” unvanını vermiştir.
Tekrar konumuza dönecek olursak bileklik hakkında yapılan incelemeler ise, Mayo Clinic ve Bağımsız Araştırmacılar Grubu bilekliğin, 1990’larda kullanılan stres bileziği gibi psikolojik güç verdiğini ve placebo etkisi yarattığını açıkladı. İngiltere’deki Cork Üniversitesi profesörü Dylan Evans da ‘Tanıtımı çok iyi yapılan bir ürün. Tamamen placebo etkisi yaratıyor. 30 Sterlinlik bir aksesuar ile placebo etkisi yaratabilirsiniz’ dedi. Öte yandan şirkete ve benzer ürünleri satanlara yalan reklam yapmaktan dolayı İspanya’da 15 bin euro, İtalya’da ise 350 bin euroluk davalar açıldı.
Bu mevzuda can alıcı nokta ise Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin zamanında da “bileklik” mevzuları olduğudur. İmrân İbnu’l-Husayn radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, kolunda tunçtan bir bilezik taşıyan bir adam görmüştü:
“Bu halka da ne?” diye sordu. Adam:
“Bu vâhine (denen kol ağrısın)’ dan dolayıdır” dedi. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde:
“Çıkar onu! Zira o, ağrını artırmaktan başka bir işe yaramaz!” buyurdu.” (Kutub-u Sitte-İbrahim Canan)
Neticede dini bütün bilgili bir Müslüman şeytanî emelleri olanların elinden kurtulması için İslâm’ı sevmeli ve hakkıyla bilmelidir. Yoksa bugün bileğine geçirdiği çemberi yarın boynuna da şifâ bulacağım geçirir aldanır.
İsmail Hakkı

[1] el-Cami‘ü Ahkamil-Kuran, IV, 172; Bulutların çeşitleri ve sehab için bk. II, 222 (Burada bir yağmur meseli ile müminle kafirin durumu anlatılmaktadır. Bk. A’raf Suresi, 57-58); İbnü Mace, Muhammed b. Yezid, Sunenü İbn-i Mace I-II, İstanbul, ty. II, 1319, no: 3987; es-Savaiku’l-Muhrika s. 211, Sübülü’s-Selam IV, 127.
[2] (Ramûzu’l-Ehadis s. 83, 1151. hadis. (İbn-i Asakir, Amr b. Osmandan mürsel olarak); Kandehlevi Muhammed b. Yûsuf, Hayatu’s-Sahabe I-IV, Konya 1983, II, 599; Sübülü’s-Selam IV, 127; es-Savaiku’l-Muhrika s. 211.)
[3] Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yunus suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a korku, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.
[4] Age. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den).

Hiç yorum yok: