29 Eylül 2012 Cumartesi

İngiliz oyunu - Ergün Diler

8 Şubat 1830 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Cumhuriyet dönemindeki devrimlere bile ilham veren II. Mahmud, annesi Pertevniyal Valide Sultan'dı... Sert görünüşlü, uzun, iri yarı, güçlü bir çocuktu. Babası öldüğünde 9 yaşındaydı.
Ağabeyi Abdülmecid, kendisiyle çok ilgilendi. Hem devleti, hem sanatı, hem siyaseti hem de dini öğrenmesini şart koştu. Çok iyi eğitim aldı. Ağabeyi öldüğünde 31 yaşındaydı. Tahta geçti. Kafasında büyük Osmanlı'yı geri getirme projesi vardı. Devletin içinde bulunduğu durumu bir türlü kabullenemiyordu. Korkusuzdu.
Fransızcası ana dili gibiydi. Şiir ve sanatın her türüne ilgisi vardı.
Ancak Batı müziği dinleyip opera ve tiyatroya gitmektense Türk müziği dinleyip orta oyunu izlemeyi tercih ederdi.Tahta çıktığında Avrupa'nın ve bölgenin durumunu en ince ayrıntılarına kadar biliyordu. İlk işi ordu ve donanmanın güçlendirileceğini dünyaya duyurmak oldu. Çok güvendiği Serasker Rıza Paşa'ya "Ben mühimmat, gemi alımı, donanımı ve asker tertibiyle işe başlayacağım" diyerek harekete geçti.
Osmanlı tarihindeki en önemli atılımlardan birini gerçekleştirip Bahriye Nezareti'ni kurdu...
Tahta çıkmadan önce planladığı gibi davranıyordu. İngiltere ve Rusya'dan sonra üçüncü büyük donanma için start verdi. 25 zırhlı gemi aldı. Gemileri inşa edecek tezgahlar, makineler, top-tüfek yapımında kullanılan aletler getirtti. Film gibi kaçırılıp getirilen İngiliz ve Belçikalı ustalara Tersane-i Amire'de birkaç zırhlı yaptırdı. İstediği olmuştu artık Osmanlı eski günlerdeki gibi denizlerde bir DEVDİ!..
Ekonomik zorluklara rağmen Sultan projeyi hayata geçirmişti.
Denizlerde olmayan bir devletin büyük olamayacağını biliyordu. Sıkıntı az değildi.
Tersane-i Amire'nin ödeyemediği borçlar Maliye'ye kalıyordu.
Ekonomi büyük dertti. Köprü ve fener gelirleri tersaneye akıyordu.
En büyük gelirlerden birini "Cisr-i Cedid" köprüsünden (yani ilk Galata Köprüsü'nden) sağlanıyordu.
Padişah'ın yanında Mahmud Nedim Paşa vardı. Çok eleştirilen "Ruslar'a yakın" dedikodusu yapılan hatta bu yüzden adı"NEDİMOF'a" çıkan paşayı, 1868'de Bahriye Nazırlığı'na getirdi. Atamanın bir tek püf noktası vardı. O da Sultan gibi denizlerde büyük olmayı istiyor ve savunuyordu! Tabii bunu istediği için hedef olmuştu! Gariptir bugün Necdet Özel'e yapılan saldırıların daha ilerisi yapılıyordu!En masum saldırı "yalakaydı!"
Neyse...
Abdülaziz'in donanma ve ordudaki atılımları İNGİLİZLER'i çok rahatsız etti. Hem Akdeniz'e hem de yeni açılan Süveyş Kanalı'na hakim olan bir Osmanlı, kabustu onlar için! Sırplar, Yunanlılar, Giritliler kışkırtıldı.
Osmanlı, kaleleri, şehirleri bırakarak geri çekildi. Amaç Balkanlar'dan Türk izini silmekti! Olaylar birden bire patladı, İstanbul'u sardı. Ama İngilizler'e bunlar yetmiyordu!
150 yıldır sahneye koydukları oyun için start verildi. Askerin içinde DARBEYE meyilli isimler bulundu.
Öğrenciler ve bazı esnaf dernekleri kışkırtıldı.
İngiliz işbirlikçileri gaz verince ortalık karıştı.
Osmanlı'yı tekrar dev bir imparatorluk haline getirmek için çırpınan Abbdülaziz tahttan indirildi. Sonra Feriye'ye atıldı. Öldürüldü.
Soyundan gelen kimse hayatta bırakılmadı.
Büyük oynamanın cezasını çekmişti!
Daha sonra Abdülhamit geldi. O da başka bir akıl ve birikimdi. Devletin başına örülen çorabı fark etmişti.
Defansı sağlam tuttu. Hainler her köşede mantar gibi bitiyordu. 24 saat tetikteydi.
Kendi inandığı isimlerden bir hafiye teşkilatı kurmuştu. Devletin içi ajan kaynıyordu. Kimin kimin adamı olduğu belli değildi. Ama çağı çok iyi okuyordu. Geleceğin petrolde olduğunu gördü. Alman Maden Mühendisi Paul Groskoph'u çağırdı.Görevini anlattı. Tarihler 1901'i gösterdiğinde ALMAN MÜHENDİS raporunu sunuyordu. Anadolu'nun birçok noktasında, Musul, Bağdat ile Dicle-Fırat nehirleri havzasında petrol vardı.
Bu İngilizler için ikinci kabustu!Vakit kaybına tahamülleri yoktu. SELANİK'i avuçlarının içinde tutan İngilizler, fitili oradan ateşledi. Önce mason locaları ardından kandırılan subaylar harekete geçti. Tepki çığ gibiydi.
Dışarıdakilerden çok içeridekiler vuruyordu! Aynı bugünkü gibi
... Kime niye hizmet ettiklerini çok güzel kamufle ederek saldırıyorlardı.
Sonrası malum. Çöküş geldi. Bir devir bitti. Abdülhamit'in bulduğu petroller bize yar olmadı. Arazilerin tapusunu kendi üzerine geçirdiyse de fayda etmedi. O günkü güç, Osmanlı'yı tehlikeli buluyordu. Büyümemesi için önlemini aldı. İçerideki dostlarının eline ORAK verip herkesi biçtirdi.
Türkiye ne zaman başını kaldırsa, bu oyun hep vizyona girdi. Cumhuriyet, darbeler tarihine döndü bu yüzden!
Şimdi gelinen noktada ise hem hükümet hem asker hedefte...
Önceden Sırplar'ı, Yunanlılar'ı ayaklandıranlar, şimdi PKK'yı kullanıyor. Büyük Türkiye alerjisi bitecek gibi değil. Devlet, Cumhuriyet döneminde ilk kez bu kadar güçlü oldu. Başlarına bela olacağımızı biliyorlar.
Bu yüzden içerideki dostları ayakta!
Bu yüzden gazete ve televizyonlarından saldırıyorlar.
Bu yüzden terörü yaymak için çırpınıyorlar...
Söz çok... Ama uzatmak istemiyorum. Ne olur DEVLETE SALDIRANLARIN BİR KİMLİĞİNE BAKIN...T.C yazması sizi aldatmasın!
Tezgahı görün.
Göremiyorsak, dükkanı kapatıp gidelim...

Hiç yorum yok: