Soğuk bir şubat akşamında eşini alıp sinemaya gitmişti. O gün, her zamanki gibi sıradan bir gündü, yine korumaları yanında yoktu. Oysa bir namlu, ön koltukta, hiçbir şeyden habersiz filmi izleyen başbakanın ensesindeydi. Sinema çıkışında eşinin elini tutup caddeye çıktığında, arka sıradaki tetikçiler de peşine düştü.
İki dakika sonra patlayan silahlar ile kendisi bir tarafa eşi bir tarafa savruldu.
Anlattığımız kişi, 1986 yılında sinema çıkışında öldürülen İsveç Başbakanı Olof Palme’den başkası değil. Bugüne kadar faili meçhul kalan cinayet, hep bazı örgütler ve kişilerle ilişkilendirilmeye çalışıldı. Ancak bu defa durum daha farklı. Olof Palme cinayeti yeni bir iddia ile tekrar gündemde. ‘Sırlar Çözülürken’ isimli romanında Ergenekon’un adını, savcısından bir yıl önce zikreden Selim Çürükkaya, Olof Palme’nin de Türkiye’deki pek çok siyasi cinayetin de bu örgüt tarafından işlendiğini söylüyor. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın da yine Ergenekon tarafından PKK içerisine yerleştirilmiş bir ‘Truva atı’ olduğunu söyleyen Çürükkaya, 1970’li yıllarda Gladio, Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla olarak isimlendiriren yapının lağvedilmesiyle daha geniş ve daha kapsayıcı olan Ergenekon’un ortaya çıktığını düşünüyor. 1993’te yazdığı ‘Apo’nun Ayetleri’ kitabından sonra Abdullah Öcalan’ın ölüm listesine alınan, bu yüzden de Almanya’nın Hamburg kentinde yaşayan Selim Çürükkaya ile romanı ‘Sırlar Çözülürken’de dile getirdiği iddialar, Ergenekon, PKK ve JİTEM ilişkisi üzerine konuştuk.
Kürt sorununa çözüm isteyen kim varsa Ergenekon’un gazabına uğradı
Tarihler, 11 Haziran 2007’yi gösterdiğinde başlayan soruşturma ile Ergenekon bizim gündemimizin baş maddesiydi artık. Aynı yılın mart ayında, ‘Sırlar Çözülürken’ isimli romanını çıkaran Selim Çürükkaya, bu çalışmasında Ergenekon ismini zikrettiği gibi, Türkiye’de son 40 yılda işlenen politik cinayetleri de bu örgüte mal ediyor. 1986’da bir suikasta kurban giden İsveç Başbakanı Olof Palme’nin de bu örgüt tarafından öldürüldüğünü anlatıyor. Çünkü, Avrupalı liderlerden, Kürt sorununun barışçıl çözümüne en sıcak bakan ve kafa yoran siyasetçiydi. Tıpkı onun gibi Turgut Özal, Cem Ersever ve Eşref Bitlis de barışçıl çözüm istedikleri ve bu yönde adım atmaya hazırlandıkları için öldürüldü. Hem Çürükkaya’ya sorularımızı yönelttik hem de dile getirdiği iddiaları tartışmaya açtık.
Sırlar Çözülürken, Mart 2007’de yayınlandığında siz Ergenekon ismini telaffuz ediyordunuz. Ama Ergenekon dosyası bu isimle Haziran 2007’de açıldı. Önceden bilginiz var mıydı?
Sırlar Çözülürken adlı romanı 2003 yıllarında kafamda tasarlamaya başladım ve bu tarihlerde Türkiye’de derin devlet olarak tabir edilen örgütün adının Ergenekon olduğunu biliyordum. Ben yıllarca Diyarbakır Cezaevi cehennemini yaşadım, zaman içinde onun yöntemlerini ve mantalitesini iyice kavradım. Oradan kurtulunca Kürt cephesine katıldım. Burada Diyarbakır cehenneminin baş zebanisi Esat Oktay Yıldıran’ın Serok Alan’ın gövdesinde saklı olduğunu gördüm. Bütün bu trajedik olay ve eylemler doğru bir biçimde yan yana dizildiğinde, eldeki ipuçları dikkatlice birbirine bağlandığında Ergenekon örgütünün ismi ve resmi net olarak ortaya çıkıyordu.
Çalışmanız örgütün neredeyse 40 yıl öncesine dayandığı ipucunu veriyor. Size göre Ergenekon’un geçmişi nedir, sanıldığı gibi 10-15 yılın örgütlenmesi değil mi?
Bana göre en azından kırk yıl önce kurulmuş ve kırk yıldan beri Türkiye’deki bütün esrarengiz işleri bu örgüt kurgulamıştır. Bilindiği gibi özel harp dairesi, gladio, kontrgerilla olarak isimlendirilen yapı, 1952 yılında NATO tarafından oluşturuldu. 1970’ler öncesi Türkiye, bu örgütü Kıbrıs’ta Rumlara karşı harekete geçirdiği için Amerika ile Türk askerî yetkililer arasında sorunlar çıktı. Amerika, ödediği paraları kesti. Bu aşamada Türkiye’deki askerî yetkililer, özel harp dairesini deşifre ettiler. Yenisini ve daha komplike olanını gizliden kurdular.
Herkes Ergenekon’daki bir numarayı merak etti. Sizin isim listenizin başında da Koray Yaver ismi var. Kimdir bu, Ergenekon’un bir numarası mıdır?
Bu örgüt şimdiye kadar bildiğimiz örgütlerden farklı bir yapıya sahip olabilir. Belki de Ergenekon’un çok sayıda bir numarası vardır. Basını, yargıyı, mafyayı, Jitem’i, sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri, orduyu, MİT’i yönlendiren yapılar vardır. Bunların da birer bir numaraları vardır. Bir numaraların da bir numarası var mı diye soracak olursanız evet diyemem. Büyük bir ihtimalle birkaç birden oluşmuş dar bir konsey vardır. Koray Yaver’in kim olduğuna gelince, 1970’lerde Özel Harp Dairesi’nin yöneticilerinden biri, Diyarbakır cehenneminin mimarı, Turgut Özal’ın danışmanlığını yapmış kudretli biridir.
Bu hiyerarşik yapı içinde Serok Alan ismiyle, Abdullah Öcalan’ın ismi de geçiyor. Öcalan, Ergenekon’un bir üyesi ve üst düzey yöneticisi mi?
Evet, kitaba göre Serok Alan Ergenekon’un bir üyesidir. Kırk yıllık pratiğini iyi okuyabilen aklı başında herkes onun, Ergenekon’un başarılı bir yöneticisi olduğu sonucuna varır. Türkiye 1970’lerden sonra tekrar bir Kürt sorunuyla karşı karşıya gelince sorunu demokratik ve barışçıl yollardan çözmeyi düşünmediğinden yönlendirmeye karar vermiştir. Bunun sonucu olarak Serok Alan henüz yeni doğmakta olan Kürt mücadeleci hareketinin başına Doğu Perinçek’in önderlik ettiği bir basın operasyonuyla geçirilmiştir.
İsveç Başbakanı Olof Palme’nin öldürülmesi sizin anlatımınıza göre bu örgütün işi. Palme’yi Ergenekon mu öldürdü?
Evet, İsveç başbakanı Olof Palme’nin öldürülmesi ve Papa Johanes Paul’ün yaralanması olayları Ergenekon’un işidir. Zira Palme’nin katili ile Papa’nın tetikçisi Mehmet Ali Ağca, 12 Eylül öncesi Ankara’da arkadaş ve aynı teşkilatın militanıdırlar. İpekçi olayına adı karışan, Sen Pietro meydanında Ağca ile birlikte bulunan Bey Öz ile Olof Palmenin tetikçisi amca çocuklarıdır. Kitabıma göre Cihan kod adı kullanan Ergenekoncu PKK’nın içine sokulmuş, Serok Alan’ın bilgisi dahilinde Palme olayında bir tetikçi olarak kullanılmıştır.
Ergenekon Palme’yi neden öldürdü peki?
Palme, Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözümüne en sıcak bakan Avrupalı liderlerden biriydi. Sorunu BM’ye götürmek yönünde bazı laflar da etmişti. Kürt hareketini Avrupa’da damgalamak ve Kürtlerin lehine adım atabilecek herkesi sindirmek amacını da taşıyordu.
Eşref Bitlis, Cem Ersever ve Turgut Özal, özellikle Kürt sorununun çözümü konusuna yaklaşımlarıyla aynı ekolün insanlarıydı. Onları da aynı güç mü öldürdü?
Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal öldürülmeden önce, Kürt sorununun çözümü konusunda bazı adımları atma hazırlıkları içindeydi. Hatta federasyon konusu bile tartışılabilir demişti. Eşref Bitlis Güney Kürtleri ile ilişki halindeydi. ABD’nin Irak ve Güney Kürtleri ile ilişkilerini iyi izlemişti. Türkiye’nin politikalarının çağın gerçekleri ve bölgenin gerçekleriyle örtüşmediğini görüyor ve söylüyordu. Binbaşı Cem Ersever, Öcalan’ın özel konumunu deşifre etme çabaları içine girmişti.
Bu üçlüyü tavsiye eden güç kim, Gladio mu, Ergenekon mu, yoksa uluslararası bağlantıları olan bir güç mü?
Bu üçlüyü tasfiye eden güç Ergenekon’dur. Kendilerinin kapsamlı bir planı vardı, Özal ve ekibinin söylemleri bu planlarla çelişiyordu, bundan dolayı tasfiye edildiler.
Abdullah Öcalan’ı, PKK’yı artık devlet adına birilerinin kullandığı biliniyor. JİTEM’in kurucularından Emekli Albay Arif Doğan’ın yakalanması, Cem Ersever’in ölümü ile ilgili bilgiler, Abdulkadir Aygan’ın itirafları JİTEM ve PKK arasında ciddi bir bağlantının olduğunu gösteriyor. Bu bağlantının resmini çizebilir misiniz?
Abdullah Öcalan’ın Ergenekon adlı yapının Kürt hareketi içindeki Truva atı olduğu gerçeği artık inkar edilmez bir durumdur. Ergenekon iddianamesinde Savcının ortaya koyduğu belgeler, İmralı’dan dışarı yollanan avukat görüşmeleri adını taşıyan dökümanlar, Ergenekon’un silahlarla Türk halkını ve hükümetini terörize ederek susturmaya çalışması, aynı uygulamaların Öcalan tarikatı aracılığıyla Kürt halkına karşı yapılması gibi gerçekler bize Ergenekon ile Öcalan ortaklığının net resmini göstermeye yetiyor. e.dolmaci@zaman.com.tr
KÜRTLER ERGENEKON’DA TARAF OLMALI
Bundan sonraki süreç ne olacak. Artık her şey deşifre oldu veya olmaya başladı. PKK nasıl bir yol izleyecek, ona muhalif olanlar nasıl bir yol izleyecek?
Bundan sonraki süreç AKP hükümetinin Ergenekon’un derinliğine inip inmemesine bağlı olarak gelişecek. Bu soruşturma Susurluk gibi, Şemdinli gibi belirli bir noktada durursa, ileride daha korkunç biçimde olaylar patlak verecek ve bunun ilk kurbanı AKP hükümeti olacaktır. Kürt cephesi de Ergenekon davasında kesinlikle taraf olmalıdır. Bunun için Demokratik Toplum Partisi’ne, Katılımcı Demokrasi Partisi’ne, Hak ve Özgürlükler Partisi’ne ve bütün Kürt aydınlarına çağrıda bulunuyorum. Bu karanlık yapının ortaya çıkması için savcıya ve hükümete yardımcı olmanın ötesinde onları zorlayın.
Ergenekon soruşturmasının bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz, ciddi sonuçlara ulaşılabilecek mi?
Savcının Ergenekon adlı gizli, yasadışı ve terörist yapının üzerine gitmesi elbette çok önemlidir. Fakat savcının sadece hükümete dokunan bölümün üzerine gitmesi yetersizdir. Örneğin general Veli Küçük sadece hükümete karşı darbe ortamını hazırlamak suçundan soruşturuluyor. Aynı Küçük, Ergenekon’a bağlı JİTEM askerî örgütünün başındayken binlerce sivil Kürt’ün öldürülmesinden sorumludur. Bana göre asıl soruşturulması gereken burasıdır.
ÜMİT FIRAT / YAZAR
Kitaptaki iddialar gerçek olabilir
Türkiye’de bir derin devlet var. Bu Cumhuriyet dönemi ve daha öncesinin bir yapılanması. İlk kez 12 Mart döneminde Kontrgerilla, daha sonra Özel Harp olarak telaffuz edildi. Şimdi de Ergenekon, bu yapılanmanın içinden çıkan biraz daha bugünün Türkiye’sine özgü bir yapıdır. Özal’ın ölümünden çok bence Kartal Demirağ hadisesi daha önemlidir. Çünkü Özal bu ülkenin başbakanı olduğu dönemde suikast olayını aydınlatamadı. Abdullah Öcalan kendisine muhalefet eden isimleri Olof Palme cinayetinden sorumlu tutuyor. Peki, PKK’nın Olof Palme’yi öldürecek suikast timi var mıydı? O bir hipotez bir varsayım olarak ele alınabilir ama yüzde yüz budur demek de hata. Cem Ersever, Eşref Bitlis konusunda katılıyorum. Kesindir bu örgütün yaptığı.
***
MAHİR KAYNAK / İKTİSATÇI-YAZAR:
Temeli özel harp dairesi
Efsane yaratılıyor bence Ergenekon etrafında. Çoğu doğru değil. Temeli bunun Özel Harp Dairesi dediğimiz ABD’nin öncülük ettiği bir örgüt. Sonra buna dışardan bazı sızmalar oldu. Bu yapının içerisinde mafya da var, ülkeyi kurtarmak, darbe yapmak gibi iddialarda bulunan insanlar da var. Bir zincir gibi bir sürü halkaları var, her halka diğerini mutlaka tanımaz. Ama bu zinciri tepeden kontrol eden bir mekanizma var. Bu örgütün elemanları tetikçi olarak kullanılmış olabilir. Mesela Uğur Mumcu cinayetinde bunların bir örtü olarak kullanıldığını düşünüyorum. Gerçek faili aramamanız için bir fail ortaya atıyorlar. Dışarının çok kullandığı metottur, bir marka ihdas ederler. Bu anlamda, El Kaide, PKK bir markadır. Ergenekon da bir marka haline dönüştü.
***
ŞAMİL TAYYAR / GAZETECİ-YAZAR:
Ergenekon tek başına açıklamaya yetmez
Eğer derin devlet, derin yapı şeklinde bir Ergenekon kavramını kullanıyorsak bu 40 yıl önceye değil İttihat ve Terakki’ye kadar gider. Bugün mahkemeye intikal eden Ergenekon 9 Mart cuntasının su yüzüne çıkan tarafıdır. Bu bir bütünün parçası ve derin yapının sol yüzüdür. Bir bütün olarak bakıp, derin devlet diyorsak evet Ergenekon deriz. Ama Ergenekon çok parçalı bir koalisyondur. Ergenekon ismini kullanırken biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Burada kavramlar birbirine karıştı. Ergenekon 10 yıllık bir hadise. Hepsine birden Ergenekon deyince cezaevindekilerin hepsini bırakmak; birçok adamı da içeri almak lazım. Söz konusu cinayetlerden söz edilecekse bunlar derin devletin işidir denirse daha makul ve kavrayıcı olur. Çünkü Ergenekon kavramı bu olup bitenleri tek başına açıklamaya yetmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder