31 Ocak 2013 Perşembe

Alaattin Çakıcı'dan Ömer Güney'e-ABDÜLKADİR SELVİ


Parayı ve kadını takip et, suçluya ulaşırsın diye bir kural var.

Alaattin Çakıcı'ya, sevgilisi olan kadını takip ederek ulaşmışlardı.


Şarkıcı Selçuk Ural ile modacı Canan Yaka'nın kızı Aslı Ural'ı takip eden polis, Çakıcı'yı Fransa'nın Nice kentinde yakalamıştı.

17 Ağustos 1998 yılıydı.

Türk gazetecileri Paris'e karargah kurmuştu.

Çakıcı'yı, Türkiye'ye iade edilene kadar takip edenlerden biri de NTV ve Sabah gazetesi Paris muhabiri Belkıs Kılıçkaya'ydı.

Belkıs Kılıçkaya kısa bir süreliğine döndüğü Türkiye'de, bir sabah uyandığında, Çakıcı'yla ilgili müthiş bir haberi atladığını gördü.

28 Ağustos Cuma günüydü.

Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazetelerinin manşetinde, Alaattin Çakıcı'nın, 27 Ağustos Perşembe günü Belçika polisi tarafından sorgulandığı yer alıyordu. Hem de soru-cevap şeklinde.

Haberde üç gazetenin de Paris muhabirlerinin imzası yoktu. Hatta hiç imza yoktu. 'Haber Merkezi' mahreci ile girmişti haber. 'Haber Merkezi' mahrecini görünce, gazetecilik refleksiyle, kuşkulandı.

Paris'teki gazeteciler, cezaevinin kapısında nöbet tutarken, üç gazetenin 'haber merkezi' hepsini atlatmış ve şapka çıkaracak bir habere imza atmıştı.

Belkıs Kılıçkaya, apar topar Fransa'ya döndü.

Otele yerleşmeden önce Çakıcı'yla ilgili soruşturmayı yürüten adli polise ulaşmaya çalıştı.

Biraz uğraştıktan sonra, karşısında adli polis Rouvevre vardı.

Halen polis teşkilatında önemli bir görevde olan Rouvevre'ya, 'Belçika polisi Çakıcı'yı sorguladı mı?' diye sordu.

'Yanıt veremem' karşılığını aldı. Ne kadar ısrar ettiyse, tek bir cümle sökemedi. Kalacağı otele gitti.

Pes etmemişti, ama ne kadar ısrar ederse etsin, bir şey öğrenemeyeceğini anlamıştı.

Pazar günü tekrar aynı polis şefini aradı. Bu kez Belçika polisini sormadı. Ne yaptı?

'Alaattin Çakıcı'ya Türk gazeteleri veriliyor mu?' diye sordu.

'Evet' yanıtını aldı.

Bu kez, 'Türk gazetelerinde Belçika polisinin Çakıcı'yı sorguladığı yazıyor. Sorgulamayı soru- cevap şeklinde yayınlamışlar' dedi.

O an ahizenin karşı tarafından bir sessizlik oldu.

Rouvevre, 'Ama doğru değil' yanıtını verdi.

Kızgın bir ses tonuyla, 'Belçika polisi önümüzdeki hafta gelecek' dedi.

Üç gazete, Belçika polisinin henüz yapmadığı sorgulamayı, yapılmış gibi birkaç gün önceden yayınlamıştı.

Haber 28 Ağustos Cuma günü çıktı, ama Belçika polisi tam 5 gün sonra yani 1 Eylül Salı günü sorguladı Çakıcı'yı.

Pazartesi günü Çakıcı'ya Türk gazeteleri verilmedi.

Böylece Çakıcı, 3 gazetedeki haberi okumadan sorguya girdi.

Fransız polisi, Türk gazetelerindeki haberi, Çakıcı'ya, Belçika polisinin muhtemel sorularına karşı nasıl cevap vermesi gerektiğini öğretme çabası olarak yorumladı.

Çünkü yakalandığında üzerinden devletin kırmızı pasaportu çıkan bir isimdi Alaattin Çakıcı.

Belkıs Kılıçkaya bir şey daha öğrendi o süreçte.

Fransız adli polisi, 'İçinde mafyanın yer aldığı suçlarda, iki ülkeden iade dosyaları özellikle eksik geliyor. Biri İtalya, diğeri Türkiye' dedi.

Tüm bunları neden hatırlattım.

Türkiye'nin 1998 Türkiye'si olmadığının farkındayım.

Ama Paris cinayeti nedeniyle tutuklanan Ömer Güney'le ilgili ilginç bir trafik yürüyor.

PKK'nın internet siteleri bir yanda, bizim gazeteler öbür tarafta Ömer Güney'den yeni bir Ağca üretmek için müthiş bir çaba içindeler.

PKK, Ömer Güney'den Türk Gladio'su, bizimkiler de PKK'nın iç infazını üretmek için bir çaba içindeler.

Bir eksik, Belçika polisinin yapmadığı sorgulamayı yayınlamadıkları kaldı.

İzleyin bu işten çok iş çıkacak...

Hiç yorum yok: