6 Aralık 2012 Perşembe

'Haydi Kırım'a gidelim' -Abdullah Muradoğlu


Hafta sonu Kırım'daydım. Uzun yıllardır merak ettiğim Kırım'ı görmek nihayet nasip oldu. 'Kırım'dan gelirim, adım da Sinan'dır hey aman' diye başlayan bir serhat türküsü vardır, bizde, üç kafadar 'Haydi Kırım'a gidelim' deyip çıktık yola.
Kırım 1783'te Rusya tarafından ilhak ve işgal edilmişti. Stalin ise 1944'te Kırım halkını yük vagonlarına doldurarak Orta Asya'ya sürgün etti topluca. Stalin öldükten sonra (Ukrayna asıllı) Nikita Kruşçev, Kırım'ı Ukrayna'ya hediye etmişti. Sovyetler dağılıp Ukrayna bağımsızlığını ilan edince Kırım da Ukrayna sınırları içerisinde kaldı.
Kırımlılar Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özyurtlarına dönebildiler. Döndüklerinde ne evleri kalmıştı ne barkları. Tatarlar 350 bin civarındaki nüfuslarıyla Kırım'da azınlık durumunda. Yirmi yaşın üstündeki gençlerin çoğu sürgünde doğdu. Babaları küçük yaşlarda sürgün edilmişlerdi. Hayal meyal hatırladıkları evlerine döndüklerinde evleri barkları işgal altındaydı. Yaşadıkları acıyı hissedebilir misiniz bilemiyorum ama anlatılan her hikaye bir roman, bir film olur.
Sovyet döneminde Kırım Tatarlarını iki adamla hatırladı dünya. Biri merhum romancı Cengiz Dağcı, diğeri Mustafa Cemiloğlu. Biri kalemiyle seslendi, diğeri direnişiyle. 1970'lerde 'Cemiloğlu' ismi Türkiye'de efsaneydi. Kırım halkının özgürlük mücadelesi için giriştiği açlık grevinde şehit düştüğü söylenmişti. Şimdi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu adıyla Tatar halkının lideridir. Ukrayna Meclisi'nde tek başına Tatarları o temsil ediyor. Tatar halkı milletvekili sayısını yeterli bulmuyor ve sesini duyurmaya çalışıyor haklı olarak
Rusya'nın arka bahçesi
Ukrayna ve Türkiye arasındaki vizelerin kaldırılması kültür turizmini olumlu etkiledi. Sovyet Rusya döneminde Kırım, 'Komünist Parti'nin üst düzey bürokratlarının tatil bölgesiydi. Sivastopol, Kırım'ın Antalyası sayılıyor. İklimiyle, tarihi yapılarıyla, şehir düzeniyle Kırım'ın Yalta ile birlikte en güzel kıyı şehirlerinden. Sivastopol, Sovyet döneminde 'Karadeniz Donanması'nın üssüydü. Sovyet döneminden sonra ise Rusya limanda kiracı durumuna düştü. Şehrin ezici çoğunluğu Rus. Bütün Kırım'da da Ruslar çoğunlukta.
Kırım'ı Ukrayna'ya kaptırmalarını içlerine sindiremedi Ruslar. Sivastopol'da yaşayan Rusların çifte pasaport (Ukrayna ve Rusya) taşıdıkları rivayet ediliyor. Çifte pasaport meselesini ileride Rusların koz olarak kullanabilecekleri söyleniyor. Zira Sivastopol Rusya'nın Karadeniz'e açılan en önemli deniz üssü. Allah'ın takdiri, 200 yıldan fazla Kırım'ı işgal altında tutan Ruslar yarımadayı bir kalem darbesiyle Ukrayna'ya kaptırdılar. Üstelik uğrunda savaşlar yaptıkları ve kayıplar verdikleri Sivastopol limanının kiracısı durumuna düştüler.
İşgalden kalan şehirler
20 yıldır yaşam mücadelesi veren Kırım Tatarları yeni yeni kendine geliyor. Sovyet döneminde yok edilen camiler, medreseler, tekkeler yeniden yapılıyor veya restore ediliyorlar. Türkiye'deki bazı cemaatlerin, vakıfların ve TİKA'nın bu konudaki hizmetleri takdire şayan. Ama daha yapacak çok iş var. Tatar halkının 'dini eğitim' ihtiyaçları da cemaat vakıflarının desteğiyle gideriliyor. Tatar aileler gençlerin üniversitelerde okumalarına çok büyük önem veriyorlar, ancak maddi koşullar yetersiz, desteğe ihtiyaçları var.
İki günde Akmescit (Simferopol), Bahçesaray ve Sivastopol (Akyar)'u gezebildik. Tatarların en yoğun olduğu şehir Bahçesaray. İşgalden sonra Kırım'dan geride ne kalmışsa, Bahçesaray'dadır. Kırım Hanlarının sarayı, cami ve diğer müştemilatıyla müze haline getirilmiş. Zincirli medrese ise TİKA tarafından restore edilmiş (Büyük dava ve fikir adamı Gaspralı İsmail Bey'in medrese bahçesindeki mezarını ziyaret ettik tabii ki).
İstanbul'dan bir, bir buçuk saatlik uçuşla Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin idare merkezi Akmescit'e gidilebiliyor. Bir zamanlar İslam yurdu olan yarımadayı, vakti iyi kullanmanız halinde, birkaç gün içinde gezebilirsiniz. Pahalı bir yer olmadığı gibi, Tatar kardeşlerimizi de çok sevindireceksiniz.

Hiç yorum yok: