Çek Bir Nutuk "Atatürksüz" Olsun ya da "Putlaştırılan Türk; Atatürk"
Tek Parti döneminin “Ebedi Ulu Şef” dediği ve her türlü övgüyü yakıştırdığı Atatürk’e bugün yani 2012 Türkiye’sinde nasıl bakılıyor?
Halâ istismar konusu mudur? Halâ niçin tartışılamıyor ve Türk tarihinde büyük rol oynamış bulunan Cumhuriyetimizin kurucusu, İstiklâl savaşımızın başkumandanı olan bu insan, kazanmış bulunduğu gerçek ve önemli yerine niçin yerleştirilemiyor?
Bu konular, mevcut olan hukuk dışı ve acayip bir “kanun”a rağmen toplumumuzda artık tartışılmaya başlanmıştır. Yalnız 1923’lerden beri 89 yılın “putlaştırılma” gayretleri Atatürk etrafında bir takım menfaat ve taassup çevrelerinin oluşturulması ile sonuçlanmıştır.
Bu demokrasi çağında, sözde aydınlar birbirine ve devlet adamlarına “Atatürkçüsün! Atatürkçü değilsin! Atatürk düşmanısın!” gibi ilkel kavimlerde bile görülmeyecek ithamlar, suçlamalar yapmaktadırlar.
Atatürkçü olduğunu ispat edemeyenler veya haklarında “Atatürksüz” ithamı bulunanlar çok defa bu memlekette devlette iş dahi bulamamışlardır. Geçen senelerde bile Fatih Altaylı’nın programında Atatürkçü değilim diyen bir kız kardeşimiz savcılık tarafından göz altına alınabiliyor? Niçin hangi sistemde hangi kanun gereği insanlar birilerini sevmeye zorlanabilir? Sevgi kanunla mı olur gönülle mi?...
Türkiye’deki bu Atatürk anlayışı, demokratik ülkelerde garip karşılanmakla kalmıyor; ortaya koyduğu yeni skolastik’-dogmatik ritüeller, demokrasi için hattâ “laikliğin anlamı” bakımından tehlike de arz ediyor.
Bu konuda fazla tafsilata gitmeden… Dolaşan fikir ve isyanların, dışarıda ve içerideki hattâ istihzaların özeti olarak bir vesile ile kapatılan Nokta dergisinin 8 Mayıs 1988 tarihli 18. sayısında kapak konusu yapılan “Putlaşan Türk Atatürk” bölümünü veriyorum.
Kapağına “Çek bir Nutuk, Atatürksüz olsun!” gibi ironik bir başlık çıkaran Nokta, uzun ve güzel bir inceleme sonunda hazırlanan kısa röportaj, mülakat ve alıntılarla dolu bu yazıya, şu giriş cümlesiyle başlamaktadır;
“ÖLÜMÜNDEN 50 YIL SONRA, ATATÜRK’ÜN FİKİRLERİNDEN VE EYLEMLERİNDEN KOPARILARAK BESMELE GİBİ KULLANILMASI, ADIM BAŞI HEYKELLERİNİN DİKİLİP GÜN AŞIRI BU HEYKELLERİN BAŞINDA TÖRENLER TERTİPLENMESİ, ARTIK “ATATÜRKÇÜLER” DAHİL BİR ÇOK KESİMİ RAHATSIZ EDİYOR….” Bu tespit çok mühimdir. Biz insan olan seven eğlenen oynayan coşan Atatürk yerine “tanrılaştırılan Atatürk” ile muhatap olduk. Peki bu tanrılaşan Atatürk’ün kerametleri mucizeleri yok mu? Elbette var:
İnsan Mehdi, evliya ve Tanrıtürk olur da kerametleri olmaz mı? Buyurun Atatürk hakkında pek çok kitabı bulunan Avni Altıner isimli şahsın kaleminden Atatürk’ün kerametleri:
“Hz. Muhammed’den sonra Tanrı, kendine ibadet eden, her şeyi Allah’tan bekleyen Türk’ün yurdunu paylaşmak isteyenleri vatandan kovmak için Atatürk’e şans verdi.
Atatürk öldükten sonra Tanrı şeytana uymayarak millete hizmet edecek olan insanların başa gelmediğini görünce Atatürk’ün ruhuna emretti;
“Güvendiğin insanların ruhuna gir! Bunun üzerine 27 Mayıs’ta Atatürk’ün ruhu ordunun ileri gelenlerinin içine girdi. Devrim oldu ve iyi insanlar kurtuldu.
Orduda güvendiği insanların ruhuna girerek 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren Atatürk’ün ruhu elbette sağlığında bir gün bu milletin başına Kenan Evren’in geçeceğini de müjdelemişti(!)
Ne dersiniz 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini de Kenan Evren’in çevik Bir’in içine girdiği Atatürk’ün ruhu mu yaptı dersiniz… Kaç nesil daha bilimden, bilimsellikten uzak bir şekilde büyüyecek bilen varsa beri gelsin…
Akıl ve ruh sağlınıza iyi bakın muhabbetle…
Kaynaklar; 1- Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması.
2- İbrahim Ergüven, Atatürk’ün Sofrasında.
3- Avni Altıner, Her yönüyle Atatürk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder