22 Ekim 2012 Pazartesi

Trakya'nın teslim alınışı - M.Latif Salihoğlu

Mağlûbiyet içindeki Osmanlı Devleti ile galip durumdaki İtilâf devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi şartlarını tanımadığını ilân eden Millî Mücadele Hareketi hemen aynı gün içinde (30 Ekim 1918) başladı ve bir uçtan bir uca bütün Türkiye'ye yayılma isitidadı gösterdi. 

Vatanın hemen her tarafında "Müdafaa–yı Hukuk Cemiyetleri" kuruldu. 



Kısa zamanda "Harekât–ı Milliye" cephesini teşkil eden bu cemiyetler, işgalcilere karşı maddî–mânevî olanca kuvvetleriyle mücadeleye girişti.

İşte, bu şanlı mücadele, tam tamına dört sene aralıksız şekilde devam ederek 1922 Ekim ayı ortalarında nihayet buldu: 11 Ekim'de, taraflar arasında 14 maddelik Mudanya Ateşkes (Mütareke) Antlaşması imzalandı.

İngiltere'nin başını çektiği Fransız, İtalyan ve Yunan delegasyonu ile Ankara heyetini temsilen İsmet, Fevzi ve Refet Paşaların imza koyduğu bu mütareke şartları, özellikle Yunan askerlerinin Türkiye topraklarını en kısa sürede terk etmesini öngörüyordu.
Bu devir–teslim faaliyetinin deruhte edilmesi için de, Refet (Bele) Paşa en yetkili konuma getirildi.

11 Ekim 1922'de toplanan Millet Meclisi, Refet Paşayı Millî Hükûmetin temsilcisi olarak İstanbul Komutanı ilân etti ve Trakya'yı teslim almakla vazifelendirdi.
Bunun üzerine harekete geçen Refet Paşa, önce Bursa'ya, ardından İstanbul'a doğru yola koyuldu.

Mudanya'dan Gülnihal isimli vapurla yola çıkan Refet Bey, emrindeki yüz kişilik bir askerî birlikle İstanbul'da karaya çıktı.

İşgal kuvvetleri komutanlarının ziyaret ettiği Refet Bey, hiç vakit kaybetmeden Sultan Fatih'in Türbesine kadar yürüdü.

İstanbul halkı, onları coşkun bir tezâhüratla karşıladı.
İşte, o günün şartları içinde yaşanan önemli bazı iç ve dış gelişmeleri şöylece özetlemek mümkün:

19 Ekim: Bir ay önce Türkiye'ye savaş ilân edilmesini isteyen İngiltere Başbakanı Loyd George, istifasını vererek hükûmetten çekilmek zorunda kaldı.
20 Ekim: Yunan kuvvetleri, işgal altında tuttukları Doğu Trakya bölgesinden çekilmeye başladı.
21 Ekim: Fatih Belediyesi, Refet Paşa şerefine bir yemekli merasim düzenledi. Toplantıda, zafer ve bağımsızlık üzerine konuşmalar yapıldı.
22 Ekim: Refet Bey, işgal komutanlarıyla Trakya'nın devir–teslim tarihlerini görüştü. Yunanlılara iki–üç haftalık süre tanındı.
26 Ekim: İsmet Paşa Hariciye Vekilliğine getirilerek, Lozan'a hazırlık yapıldı.
27 Ekim: İtilâf Devletleri, Türkiye hükûmetini (İstanbul ve Ankara temsilcilerini) barış görüşmelerinde bulunmak üzere (üç hafta sonrası için) Lozan'a dâvet etti.
1 Kasım: Refet Paşa, Yıldız Sarayına giderek Sultan Vahdeddin ile görüştü. Görüşmede Millet Meclisinin şu kararını tebliğ etti: "Hilâfet ile Saltanat birbirinden tefrik olup, Saltanat lağvedilmiştir."
3 Kasım: Refet Paşanın Halife Abdülmecid Efendiye hürmet göstermesi ve gidip ona Konya adında bir at hediye etmesi, Mustafa Kemal'i şiddetle rahatsız etti.
4 Kasım: Son Sadrâzam Tevfik Paşa, son Osmanlı hükûmetinin istifasını sundu.

NOTLAR

1) 9 Kasım'da (1922) Millet Meclisi'nde "Hoşâmedî" merasimiyle karşılanan Bediüzzaman Hazretlerinin, büyük ihtimalle Saltanatın lağvından hemen sonra, Ankara'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrılmaya karar vermiş.
2) 1924'te Kâzım Karabekir liderliğindeki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucu kadrosunda yer alan Refet Bele'ye, bu tarihten sonra adeta "vatan haini" muamelesi yapılarak askerî ve siyasî hayatı bitirilmek istendi.
Binlerce Kahraman İstiklâl Madalyası Kànunu
Ankara'da teşkil olunan Millet Meclisi tarafından, 26–30 Ağustos (1922) tarihlerinde Afyon–Dumlupınar hattındaki Yunan kuvvetlerine karşı muharebeye katılan, buradaki savaşta yararlılık gösteren 574 subaya 6 Kasım günü "İstiklâl Madalyası" verilmesi kararı alındı.
Bu sayı, beraberinde çok önemli mesajlar da veriyor. Özetle söylemek gerekirse:
* Demek ki, bu büyük savaşa yüzlerce subayımız ve binlerce Mehmetçiğimiz katılmış. Şehit olan subayların dışında, 574 kahraman kurtulabilmiş.
* Demek ki, "tek adam"cı bazılarının binden bire indirgemeye çalıştığı o büyük zaferin şerefi, binlerce askerimize aitmiş.
* Demek ki, yakın tarihimizin gerçekleri, yeni nesillere olduğu gibi yansıtılmıyormuş.
Madalya Kànunu ve sahipleri
"İstiklâl Madalyası" Kanunu, Meclis'te 29 Kasım 1920'de kabul edildi.
Bu kànun, 4.4.1921 tarihli Resmî Gazetede şu metinle yayınlandı: "İstiklâl madalyası, bilfiil kıta başında, cephede veya dahilî isyanları teskinde, hamaset ve fedakârlık asarı gösteren erkân, ümerâ, zabitan, efrat ve millî kahramanlar ile cephe gerisinde ulvî maksadın husûlü için mesai ibraz edenlere ve istiklâl–i millî uğrunda feda–yı hayat eden şehitlerin büyük oğluna, yoksa büyük kızına, yoksa pederine, o da yoksa validesine, o da yoksa zevcesine verilir.
***
15 Mayıs 1919'dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar süren Kurtuluş Savaşında cephede veya cephe gerisinde kahramanlık gösteren ve fedakârlıkta bulunan yaklaşık 6900 vatandaşa İstiklâl Madalyası verildi.
Aynı madalya, bilâhare Kore Harbi ile Kıbrıs Harbine katılan gazi olmuş askerlere de verildi.
Millet Meclisi tarafından ayrıca İstiklâl Madalyası beratı verilmiş iki de şehir bulunuyor. Bunlar Kahramanmaraş ve İnebolu'dur.
Not: İstiklâl Madalyası, madalya sahibinin vefat etmesi halinde, o kişinin kanunî mirasçılarına devrediliyor.

Hiç yorum yok: