Ben dünyanın bazı akil adamlar tarafından yönetildiğini söylerken o gerçekte herkesin  kendi çıkarları yönünde hareket  ettiğini ve sonucun herhangi bir iradenin eseri olmadan bu davranışların bileşkesi olarak  oluştuğunu söylüyor. Yani insanların bazı politikalar üretmesinin, olayları kendi istekleri doğrultusunda oluşturmak istemelerinin, sonucu; onların tayin ettikleri anlamına gelmeyeceğini söylüyor. Yani ben düzenlenen bir dünyadan söz ederken o kaotik bir ortamda yaşadığımızı düşünüyor. Durumu şuna benzetiyorum. Ortada kocaman bir küre var ve herkes kendi istediği istikamete gitmesi için  onu itekliyor. Sonunda kürenin bazılarının ittiği yönde ilerlemesi sadece  onların eseri değildir ve iten güçlerin bileşkesi onun yönünü belirler.
Ayrıldığımız nokta benim bazı güçlerin çok  etkili olduğunu hatta diğer güçlerin nasıl davranacaklarını da tayin ettiklerini düşünmemden kaynaklanıyor.
Şu konular üzerinde fikir alışverişinde bulunuyoruz: Ülkelerin borçları üzerine rakamlar yazılmış kağıt parçalarıdır ve ödenmesi söz konusu değildir. Ancak bu rakamlar siyasete etki  eder. Mesela Çin trilyonlarca dolar  alacaklıdır ama  bunun tahsili söz konusu değildir. Ancak bu alacaklar Çin’in bugünkü konumuna gelmesi için  ödediği bedeldir  ve bu bedel ulaştığı yere gelmek  için ödenecek en küçük bedeldir. Onun gibi  sefaletin temsilcisi olan birülke  finansal oyunlarla dünyaya yön verecek bir konuma gelmiş, uzay teknolojisi dahil  her türlü ileri teknolojiyi  kullanabilir bir durumdadır. Hatta komünist olmasına rağmen  kapitalizme esir olduğu da tartışmalıdır. O kapitalizmin bugünkü tartışmalı halinin yaratıcısıdır ve muhtemelen kapitalist düşünce eski konumunda olmayacak, sosyalizme yakınlaşacaktır.
İnsanlar yıllardır ses çıkarmadan yaşadıkları otoriter rejimlere başkaldırmış ve baharlar yaşanmasına neden olmuşlar deniyor. Yani halk kendi iradesiyle özgürlük ve demokrasi istemektedir. Bu istek dalga  dalga yayılıyor ve bir bölgeyi kaplıyor. Ben bunun da halkın talebi olmadığını, siyasete yön veren güçlerin  halkı yönlendirdiğini düşünüyorum. Şöyle bir benzetme yapıyorum: “Halk dağ gibidir ve onun sesi yoktur. Duyduğunuz sesler sizin sesinizin akisleridir.” Halka yön veren medya egemen ekonomik  ve siyasi güç tarafından belirlenir. İşe yaramayan sesler yer bulamaz ama  iyi  sesler çok  öne çıkar. Bu nedenle demokrasinin halkın düşünceleri değil tercihleri olduğunu düşünüyorum ve bunu yanlış bulmuyorum. Dünyadaki olaylar kolay anlaşılabilir değildir ve anlaşılması çok güçtür. Onuniçin  yöneten güçler halka kendi tercihlerini kabul ettirmek için mükemmel  bir sistem  kurmuştur. Yani Arap Baharından halkın istekleri değil o güne kadar  bölgeyi yöneten gücün yerini alan yeni  gücün istekleri çıkacaktır.
Sorun şudur: Dünyaya hükmeden güç  iyi  şeyler mi yapacaktır? Onu bilemeyiz ve dünyanın geleceğini inanç ya da felsefeyle açıklayabiliriz. Ancak Soğuk Savaş döneminde dünyayı yöneten ABD ve SSCB şunu söyleyebilir: Dünyaya Avrupa  egemenken yirmi beş yılda iki dünya savaşı yaşadınız. Biz sizi hayali bir düşmanlık senaryosuyla uyuttuk ama  büyük bir savaş yaşamadınız ve refahınız arttı. Bu işi yeniden bize bırakın.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder