20 Şubat 2012 Pazartesi

İspanya’dan Çukurova’ya geldiler-Cezmi Yurtsever


Müslümanlar, MS. 711 yılında İspanyayı feth ettiler. Ve kısa zamanda Endülüs Emevi Devleti’ni kurdular.
- İslam medeniyetinin parlak bir merkezi olmuştu, İspanya, Kurtuba Cami ve Medresesi dünyanın en gelişmiş bilim merkezi idi.
- 1490’lı yıllarda İspanya’da Müslümanların hakimiyeti sona erdi. Çok sayıda Müslüman, Yahudi ve Çingene Hristiyan olmaya zorlandı. Din değiştirmeyenleri Engizisyon mahkemelerinde ölüme mahkum ettiler.
- Osmanlı Padişahı I. Ahmet, Kuzey Afrika’ya gelen İspanya Müslümanlarını “Fellah” kimliği ile Çukurova’ya getirdi ve yerleştirdi.
İslamiyetin Arabistan çöllerinden çıkarak dünyanın uzak diyarlarına yayılması tarihin en önemli olayları arasındadır. İslamı yayma uğruna  711 yılında İspanya sahillerine çıkan Tarık bin Ziyad’ın o meşhur “Önümde fethedilerek İslamı yayacağımız bir ülke var, arkamızda da deniz. Bu dava uğruna koşanlar benimle gelsinler, istemeyenler geri dönsün” sözlerinden sonra İspanya kısa sürede Müslümanların eline geçti. İslamiyet Fransa sınırına kadar yayıldı. Ve aradan yüzyıllar geçti. İspanya coğrafyasında Endülüs Emevi Devleti görkemli bir medeniyetin gelişmesini sağladı. Kurtuba Medresesi dünya bilim merkezi olarak ön plana çıktı. Ancak 1480 ve 90’lı yıllarda  İspanya’da kurulan İslam Devleti yıkılış olaylarının acı gerçeklerini yaşıyordu. 1492 tarihi Endülüs Müslümanlarının elde kalan son toprakları olan Gırnata’nın da kaybedilmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra yaşananlar ise uzun yıllar süren bir tarih boyunca İslamiyeti kabul eden sivil halk ile Yahudiler ve Çingenelerin yaşadıklarıdır.  Sadece Hristiyan olmadıkları için bu insanlar “Engizisyon” mahkemelerinde din değiştirmeye zorlandılar. Dinini değişmeyenler işkencelere, sürgünlere, şehir meydanlarında “yakılarak öldürülme” dahil insanlık tarihinin en şiddetli işkencelerine uğradılar. Osmanlı yönetimi İspanya Müslümanlarına yardımcı olabilmek için Kemal Reis kumandasında İspanya sahillerinden Müslümanları kurtararak Kuzey Afrika ülkelerine taşıdılar.  İspanya Müslümanlarının yaşadığı olaylara kısa sürede çözüm bulmak mümkün olmadı.  Padişah III. Ahmet zamanında İspanya’dan Tunus topraklarına  “Müdeccen” adı verilen Müslümanları “Çukurova şehirlerine” yerleştirme kararı alındı.  Ve bu hususta  26 Mart 1613 tarihli Tunus Beylerbeyine hitaben padişahın fermanı yayınlandı:
Tunus Beylerbeyisine ve Tunus Kadısı’na Hüküm ki! Dini gayret  ve İslamiyetin gereği olarak İspanya memleketinden ülkeme gelen Müdeccen topluluğu makamıma kadar gelip kendileri için uygun bir yerleri olmadığını çoluk çocukları ile perişan olduklarını söylediler. Hepsi  bir yere gelip  birbirlerine yardım ederek geçimlerini sağlayacaklarını, tarım yapabileceklerini söylediler.  Memleketimden Adana, Uzeyir, Sis, Tarsus ve Kars (Kadirli) sancaklarında bazı yerler kendilerine yurt olarak verilmesi uygun görülmüş olup beylerbeyi, sancak beyi, voyvodalar, güvenilir insanlar toplusu engel çıkarmaya… İnşallah beş sene sonra aşar vergileri halen İstanbul’a yapımı süren caminin vakfına bağlanması…Adı geçen topluluktan olan devletime hizmet eden Ali’nin Sancak beyi olarak tayin edilmesini rica eylediklerinde merhametim üzere kabul olunmuştur.  Lakin aynı topluluktan bazıları İspanya’dan çıktıklarında, Tunus vilayetine gelmiş, şeyhleri vardı, önde gelen insanları o diyarda ( Tunus’ta)  kalmakla, o taraf ile ilgilenmeyip kendi istekleri ile beyleri yanına gelmediler diye tenbih olunmak için adı geçen şeyh ve diğerleri dahi kendi istekleri ile isterlerse kimse engel olmamak hususunda fermanım yayınlanmıştır…
Osmanlı Padişahının isteği üzere İspanya’dan Tunus’a ve oradan da Çukurova’ya gelerek yerleşen Müslümanlar kısa sürede bölge ekonomisinin gelişmesine önemli katkılarda bulundular. Günümüzde, Tarsus, Karaisalı, Kozan , Adana ve Kadirli’de kendilerini “Cezayir Arabı, Tunus Arabı, Fellah, Arap” olarak gören aileler, aşiretler, köyler vardır.  Muhtemeldir ki bunların ataları 1613 yılında İspanya’dan canlarını kurtarmak üzere Tunus’a ve oradan da Osmanlı Padişahının fermanı ile Çukurova’ya gelenlerdir.
Kaynak: Osmanlı Arşivi, Mühimme Defteri-78, hüküm 1134 (1022/1613)
(Cezmi YURTSEVER)

Hiç yorum yok: